26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Barış DOSTER Venezüella’nın Bolivarcı Lideri: C S TRATEJİ 17 Yoksullar tarafından “Çulsuzların önderi”, “Pabuçsuzların lideri” olarak selamlanan Chavez, göreve geldiğinde, 25 milyonluk nüfusun üçte ikisinin yoksulluk sınırında yaşadığı ülkesinde, halka ucuz gıda dağıttı, devletin işlettiği eczanelerde düşük bedelle ilaç sattı, okullarda öğrencilere kahvaltı, öğle yemeği verdi. Atıl konumdaki askeri tesis leri okul ve sağlık kurumuna dönüştürerek, hem okul sayısını, hem de okula giden öğrenci sayısını arttırdı. Bunları yaparken askerlerin inşaat, tamirat, taşınma aşamalarında görev almalarını sağlayarak, hem ordu ile halkın daha çok kaynaşmasına, yakınlaşmasına, bütünleşmesine yardımcı oldu, hem de orduyu barış zamanında üretici kıldı. İ srail’in “Hizbullah’ı etkisiz kılmak ve ülkesini Hizbullah’ın menzilinden çıkarmak” gerekçesiyle, kimilerine göre “etnik temizlik”, kimilerine göre “devlet terörü”, kimilerine göre de “orantısız şiddet” uygulayarak Lübnan’a yaptığı saldırılar, İran’dan sonra en büyük tepkiyi Venezüella’dan aldı. Venezüella lideri Chavez, ülkesinin İsrail Büyükelçisi’ni geri çekerken, İsrail gibi bir ülkeyle ilişki içinde olmanın hiç de umurunda olmadığını vurgulayarak, gerekirse bu ülkeyle ilişkileri tamamen kesebileceğinin işaretini verdi. Chavez’in Tel Aviv’e dönük çıkışı, tüm dünyada yankı bulurken, özellikle İslam âleminde kendisine yönelik sempatiyi de pekiştirdi. İsrail saldırılarının en yoğun olduğu günlerde söylediği bu sözlerin yanı sıra, aynı dönemde İran’a yaptığı gezi ve Tahran yönetiminden aldığı yüksek devlet nişanı da daha çok dikkat çekmesini sağladı. İsrail’in Karakas’taki büyükelçisini geri çekmesine ve ABD’nin kendisine yönelik eleştirilerine aldırmayan Chavez sert, muhalif ve antiemperyalist tutumundan en küçük ödün vermedi. Tersine, İsrail saldırılarının Pentagon’da tasarlandığını, İsrail’in yaptıklarının Hitler’in yaptıklarından farkı olmadığını söyledi. Aynı günlerde Venezüella’yı öne çıkaran bir diğer gelişme ise Chavez’in, ABD güdümünde olmakla suçladığı muhalefetin, Chavez’e karşı kurdukları cephe oldu. Muhalefetteki 8 parti, aralarında anlaşarak, bu yıl aralık ayında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinde Chavez’e karşı tek aday çıkaracaklarını açıkladılar. Hugo Chavez gün için Başkanlık Sarayı’nı terketse de, sokaklara dökülen milyonlar, ordunun darbeye destek vermeyen büyük gövdesi ve Latin Amerika’nın diğer liderlerinin destek açıklamalarıyla görevine döndü. Hem de güçlenmiş olarak. 2002 yılı Aralık ayında yine aynı dış ve iç çevrelerin desteğiyle petrol sektörü başta olmak üzere başlatılan “genel grev”i göğüsledi ve yine kazanmasını bildi. Mücadeleci tavrı, dik duruşu, bölgesel dayanışmaya verdiği önem ve ideolojik olarak kendisini Bolivar’a, Jose Marti’ye, Che’ye dayandıran, Pablo Neruda’nın şiirlerini ezbere bilen, Fidel Castro ile yakın dostluk bağları kuran kişiliği, bölgede de etkisini gösterdi. Bolivya’da, Şili’de, Uruguay’daki sol iktidarların yönetime gelişinde, Chavez’in etkisinin, katkısının, rüzgârının payı olduğuna dikkat çekildi. İsrail’in ‘Hizbullah’a karşı savaş açıyorum’ diyerek, Lübnan’da ÇOCUKKEN ALINAN DERSLER yoksul bir yerli ailesinin çocuğu özellikle sivillere yönelik olarak aşırı 1954’de olarak dünyaya gelen Chavez, ayakkabı seyyar satıcılığa dek çok çeşitli şiddet uygulaması, İran’dan sonra boyacılığından işlerde çalıştı. Annesi papaz olmasını istiyoro askeri okula gitti ve 1975’de Askeri en büyük tepkisini Venezüella’dan du, Akademi’den hem subaylık brövesi, hem de mühendislik diplomasıyla mezun oldu. aldı. Bu durum Ortadoğu’da Askerlik eğitimi sırasında, ordunun alt bu kesimlerin halkla olan yakın Chavez duyulan saygıyı artırdı. kademelerini, bağını ve sisteme duydukları tepkiyi yakından “ARKA BAHÇEDEKİ” BOLİVARCI Peki kim bu Chavez? Nasıl bir lider? Geçmişinde neler yaptı? İktidara nasıl geldi? ABD’nin İran’la ilişkilerinin en gergin olduğu dönemde Tahran’a giden, ABD işgaliyle devrilmeden önce Irak lideri Saddam’ı Bağdat’ta ziyaret eden, Libya’ya giderek Kaddafi’yle el sıkışan, Rusya’dan ve Çin’den silah alan, Avrupa’nın emperyalistlerini eleştirirken İspanya ile ilişkilerini geliştiren, Küba’ya ucuz petrol veren bu lider, ideolojik köklerini nereden almakta? Neye güvenerek ABD’ye kafa tutmakta? Bu gücü ülkesinin dünyanın en çok petrol satan 4. ülkesi olmasından mı, OPEC içindeki etkinliğinden mi, ABD’nin petrolde Venezüella’nın en önemli müşterileri arasında olmasından mı gelmekte? Yoksa, çok daha derinlerde, ideolojik kökleri mi var bu çıkışların? Chavez’in tutarlı bir bütünlük içeren, Avrasya’ya ve mazlum milletler coğrafyasına açılan antiemperyalist söyleminin temelleri neler? 1998 yılında, oyların yarısından çoğunu alarak devlet başkanlığı koltuğuna oturan Chavez, kısa süre sonra ülkesinin adının önüne, Latin Amerika’nın antiemperyalist, aydınlanmacı ve kamucu büyük devrimcisi Bolivar’ın adını ekleyerek, Venezüella’nın resmi adını, Bolivarcı Venezüella Cumhuriyeti olarak değiştirdi. Petrol üretimi, dağıtımı ve satışında devletçi politikalara yöneldi, önemli çapta kamulaştırma gerçekleştirdi. Sağlık ve eğitimde köktenci adımlar atarak, bu hizmetleri ücretsiz hale getirdi. Toprak Reformu’yla topraksız köylüye toprak dağıttı, tarımda yaygın bir kooperatifleşmeye yöneldi. 2002 yılı Nisan ayında dışarıdan ABD’nin, içeriden ise ülkenin önde gelen zenginleri, büyük toprak sahipleri ve medya patronlarının desteklediği bir darbeye maruz kaldı. İki ULUSAL BÖLGESEL, KÜRESEL DAYANIŞMA Chavez, ulusalcı, toplumsalcı, kamucu siyasetlere yönelirken, bu adımları bölgesel dayanışma ile güçlendirmek, bölgesel dayanışmayı da evrensel kılmak gerektiğini gördü. Ülkesindeki politikaları, kısa adı Mercosur olan Latin Amerika Ortak Pazarı, Amerikalılar İçin Ortak Seçenek anlamına gelen ve son tahlilde siyasal bütünleşmeyi amaçlayan ALBA, Telesur denen ve bölge ölçeğinde yayın yapan Latin Amerika Televizyonu gibi bölgesel nitelikli ekonomik ve kültürel adımlarla tahkim etti. Küresel çapta da Avrasya ülkelerine, Çin’e, Rusya’ya, Hindistan’a, İran’a doğru önemli adımlar attı, İspanya başta olmak üzere AB ülkeleriyle yakın diyalog kurdu. 1954’de yoksul bir yerli ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Chavez, ayakkabı boyacılığından seyyar satıcılığa dek çok çeşitli işlerde çalıştı. gözleyen Chavez, önderlik ettiği Simon Bolivar Hareketi’ni de ilk kez kışlada örgütledi. Chavez, kuramsal altyapısını da askeri okulda adindi, Marks, Lenin, Bolivar’ı bu dönemde inceledi. İlk önemli çıkışını, 1992’de başkan Carlos Andreas Perez hükümetine karşı başlattığı ayaklanmayla yaptı. 10 bin askerin desteğini aldı ama eylem 18 kişinin ölümü, 60 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı, Chavez hapse atıldı. Kendisi hapisteyken, arkadaşlarının yaptığı ikinci darbe girişimi de başarısız olunca, Chavez gereken tahlili ve özeleştiriyi yaptı. “Halk bizi desteklemeye hazır değildi” sonucuna vardı. İki yıl sonra afla hapisten çıkan ve ordudan ayrılan Chavez, önderlik ettiği siyasal oluşuma “5. Cumhuriyet Hareketi” adını vererek, tam bağımsızlık, ulusal egemenlik ve antiemperyalizm temelinde bir ideolojik hat izleyeceğini bir kez daha ilan etti. Ülkede yaşanan ekonomik, siyasal ve toplumsal bunalım, kitlelerin Chavez’e yönelik ilgisini körüklerken, o da dostu Castro gibi halkla uzun uzun konuşarak, tek başına kalabalıklara seslenirken bile karşılıklı diyalog kurarak bu sıcak ilgiyi canlı tuttu. Chavez, halkın desteğini öylesine kazandı ki, nüfusunun ezici çoğunluğu Katolik Hristiyan olan bir ülkede, eski rejimi destekleyen, ülkedeki güç odaklarıyla yakın ilişkisi olan Kilise ile çatışmaktan bile çekinmedi. “Tanrı devrimcilerle beraberdir” diyen Chavez, Katolik olmakla beraber, Uzakdoğu inançlarına da ilgi duyduğunu saklamadı. Yöntem olarak doğrudan demokrasiyi benimseyen Chavez, olabildiğince geniş ölçekli katılımdan yana olduğunu, temsili demokrasiye eleştirel yaklaştığını vurgulayarak, bu yönüyle Jakoben olduğunu gösterdi. Yeri geldikçe Rousseau’nun “Temsili sistem halk egemenliğini engeller” sözüne gönderme yapan Chavez, çok kutupluluğun ve bölgesel dayanışmanın ateşli bir yandaşı olduğunu hep gösterdi. Davos’a karşı ezilenlerin, yoksulların, Güney’in, 3. Dünya’nın seçeneği olarak düzenlenen Porto Allegre Sosyal Forumu’nda, katılımcıların ilgi odağı olan Chavez’in sözleri, siyasal tercihinin açık kanıtıydı: “20. yüzyıl iki kutuplu bir yüzyıldı. 21. yüzyıl çok kutuplu olmalıdır. Bizler böyle bir dünyanın oluşumuna omuz vermeliyiz. Öyleyse, yaşasın birleşik Asya, yaşasın birleşik Afrika, yaşasın birleşik Avrupa”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle