17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Armağan KULOĞLU E. Tümgeneral GOKAP’ın mevcut durumu ile bölgeye etkileri... Y irminci yüzyılın sonlarına doğru Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetlerin ortadan kalkmasının ardından ABD, dünya politikasına hakim yegane küresel güç olarak kaldı ve dünya hızla ABD’nin hegemonyasında tek kutuplu bir durum almaya başladı. Yeni dönemde tehdit algılamaları da değişti. ABD, küresel hegemonya sağlayabilmek, yenidünya düzenini kendi istekleri çerçevesinde oluşturabilmek ve ortaya çıkan yeni tehditleri etkisiz hale getirebilmek amacıyla politikalar belirlemeye başladı. Yeni düzende dünyayı kontrol edebilme keyfiyeti, bölgesel politikalar geliştirerek stratejik bölgelerde söz sahibi olma temeline dayanıyor. Bu çerçevede ön plana çıkan bölgeler Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya ile Hazar Bölgesi’ni kapsayan alandır. Bu bölgelerin ön plana çıkmasının nedenleri; ? Terörün türediği kaynakların bu bölgelerde olduğunun düşünülmesi, ? Doğal enerji kaynaklarının ve geçiş yollarının bulunması ve dolayısıyla bu bölgelerin artan stratejik önemidir. Türkiye dış politikada seçenek üretmeli BOP’TAN GOKAP’A Bu düşünceden hareketle ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olarak bilinen projeyi geliştirdi ve uygulayacağı politikalar çerçevesinde, gerektiğinde askerî güç kullanmak da dahil olmak üzere, demokrasinin oluşturulması ve geliştirilmesi adı altında çeşitli yöntemlerle bu bölgelerde hakimiyet kurmayı ve hegemonyasını pekiştirmeyi amaçlıyor. Bu projede, hedef ülkelerin rejimlerinin değiştirilmesi, uluslararası sisteme monte edilerek kontrol edilebilir bir duruma getirilmesi öngörülüyor, bu dönüşümde uygulanacak stratejilerin de farklı olması düşünülüyor. Diplomasiden başlayıp, kadife devrimler, iç ayaklanmalar, güç gösterileri ile baskı yaratma ve en son yöntem olarak da fiili güç kullanmaya kadar varan yelpaze içinde uygulanması düşünülen stratejiler, ABD’de "yeni muhafazakarlar"ın iktidara gelmesi ve 11 Eylül’ün yarattığı dehşetten dolayı, daha çok güç kullanma öncelikli olarak gelişti. 2004 Haziran ayında İstanbul’da gerçekleştirilen NATO Zirvesi öncesinde projenin adı Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) adını aldı. Bu projenin ortaya çıkma nedenleri incelendiğinde özellikle, tanımlanan bölgede nüfusun ve gelir dağılımı adaletsizliğinin etkisiyle yoksulluğun artması ve bunun nedeni olarak da, özelde ABD’nin, genelde ise Batı’nın görülmesi olduğu söylenebilir. 11 Eylül terör olayının önemli nedenlerinden birinin de İsrailFilistin anlaşmazlığının olduğunu ve bu anlaşmazlıkta da ABD’nin İsrail lehine yanlı hareket ettiğini görmek olanaklıdır. Gittikçe artan İsrail ve ABD karşıtlığı, nefrete dönüşüyor ve asimetrik güçlerin mücadele Soğuk Savaş’ın ardından enerji bölgelerini ve ulaşım yollarını kontrol etmeye çalışan ABD, Ortadoğu’ya yönelik GOKAP adıyla bir yaklaşım geliştirdi. Türkiye her türlü işbirliğinin içeriğini kendi belirlemeli, dış politikada yeni yaklaşımlar üretmeli. Y yeni belirleyici unsurunun enerji kaynaklarının kontrolüne dayandığı, bu anlayış çerçevesinde ABD’nin, Soğuk Savaş dönemi boyunca tam olarak etkinlik sağlayamadığı Orta Asya ve Ortadoğu bölgeleri üzerine odaklanarak, yeni bir bölgesel etki alanı oluşturmaya çalıştığı görülüyor. Bu bölgelerde bulunan enerji kaynakları ve ulaşım yolları üzerinde kontrol sağlanması ve bu kaynakların bulunduğu ülkelere coğrafî olarak daha yakın bulunan Rusya ve Çin’in bölge ülkeleri üzerindeki etkinliğinin sınırlanması da hedefleniyor. Avrupa’nın bağımlı olduğu enerjinin ve Çin’in gittikçe artan enerji ihtiyacı üzerinde kontrol sağlamanın da bu hegemonyanın güçlenmesine katkıda bulunduğu düşünülüyor. ABD bu projesini gerçekleştirebilmek ve bu projenin bir Amerikan projesi olduğu izlenimini kamufle etmek amacıyla NATO’nun, bölgenin hem askeri, hem ekonomik olarak dönüştürülmesinde aktif görev almasını sağlamaya çalışıyor. Diğer taraftan ABD’nin geliştirdiği stratejilerle, NATO’ya yüklenen yeni misyonlar ve örgütün doğuya doğru genişlemesi politikaları arasında paralellikler bulunuyor. NATO’nun genişlemesi, bu genişleme sürecinde NATO’ya her giren ve girecek olan üyenin ABD yanında yer alması, ABD’nin hakimiyetine katkıda bulunuyor. Bu yeni durumda, NATO genişledikçe ABD’nin gücü artıyor, AB genişledikçe karar alma konusunda yaşanan sıkıntı arttığından AB’nin gücü azalıyor. Ayrıca AB’ye her yeni giren üyenin aynı zamanda NATO’nun yeni üyesi olması, ABD’nin AB içindeki konumunu da güçlendiriyor. Bu nedenle ABD, kendi hegomonik konumuna katkıda bulunduğu için AB’nin genişlemesini destekliyor. Diğer taraftan ABD, birliklerini yeniden yapılandırma ve konuşlandırma kapsamında Avrupa’daki ve Uzakdoğu’daki birliklerinin bir kısmını Doğu Avrupa, Kafkasya, Ortadoğu ve Orta Asya’ya kaydırma çalışmaları yapıyor. Ayrıca ABD’nin Karadeniz’de hakimiyet kurma, Montrö’yü zorlama girişimlerini de, bu projenin bir parçası olarak nitelendirmek gerekir. Her ne kadar bu yeniden konuşlandırmanın terörle daha etkili mücadele etme amacını taşıdığı söylense de, yukarıda ifade edilen konuların ışığında, enerjinin kontrolü stratejisinin bu yeniden konuşlandırma çalışmalarında etkili olduğu yorumunu yapmak da yanlış olmaz. ABD’nin gücünü doğal olarak, ulusal çıkarlarına uygun olarak kullanmak isteyeceği bir Irak’taki ABD askerleri gerçektir. Bu gücünü "yeni muhafazakarlar"ın istediği gibi yöntemi olan şiddet ve terör ön plana çıkıyor. Ayrıca, aşırı hegemonist düşünce ve açıktan Yahudilerin Ortadoğu bölgesinin karmaşık iç dinamiklerinin ABD güvenliği yönünde kullanmasının yaratacağı olumsuz tarafından doğru anlaşılamamış olması, ABD’nin bölge durum, dünya barışını tehlikeye sokuyor. Ayrıca ülkeleri ile kurmaya çalıştığı diyalogu da negatif yönde "Medeniyetler Çatışması"nı yaratacak girişimler de bu etkiliyor. yönde yaratılan senaryoları da haklı çıkarıyor ve dünya barışı bir çıkmaza doğru sürükleniyor. Ancak diğer taraftan imparatorluk anlayışını çağrıştıran bir ENİ STRATEJİ hegemonik düşünceden hareketle, egemenlik yaratılacak 20. yüzyılın sonlarına doğru bilinen dünya hakimiyet sahaların sınırlarının belirlenememesi sonucunda, gücün teorilerinden ayrı olarak "enerji kaynaklarını kontrol tükenmesi de söz konusu. Bu nedenlerle gücün mantıklı, eden dünyayı kontrol eder" tezine dayalı yeni bir ölçülü, adil ve barışçıl amaçlarla kullanılması, kendi stratejik anlayış oluşmaya başladı. Küresel hâkimiyetin içindeki kuşatılmış beyinlerin tuzağına düşülmemesi C S TRATEJİ 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle