17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Amerika’dan Japonya’ya kadar uzanan coğrafyada 200 ayrı şehirde eş zamanlı olarak düzenlenen protesto mitingleri, dünya halklarının Irak’taki haksız savaş hakkındaki yargılarını yansıtmaktadır. Sevindirici olan şey ise, ABD yönetiminin hatasında ısrarına rağmen, Amerikan halkının da giderek uluslararası toplumun bu ortak vicdani duyarlılığını paylaşmaya başlamasıdır. Yapılan pek çok kamuoyu araştırması Amerikan kamuoyunda Irak savaşına yönelik desteğin yüzde 80’lerden yüzde 30’lara düştüğünü göstermektedir. İşgalin küresel ve bölgesel düzeyde uzun dönemli jeopolitik sonuçları ise zamanla daha iyi anlaşılacaktır. Öncelikle ABD, soğuk savaş Newsweek sonrasında elde ettiği 27 Mart uluslararası politikada tek hegemonik güç olma statüsünü acemice ve hoyratça kullanmıştır. Burada örgütlü ve hazırlıklı bir azınlık grubun (NeoConlar’ın) Amerikan siyasal sistemini yanılttıkları tezi ileri sürülse bile, salt askeri ve teknolojik üstünlüğe dayalı tek taraflı bir savaş ve saldırı politikası Amerika’nın dünyadaki imajını, güvenilirliğini ve oyun kuruculuk rolünü giderek zayıflatmaktadır. Joseph Nye’in sıkça vurguladığı gibi, savaş politikası Amerika’nın diğer ülke halklarını ve siyasi liderlerinin kararlarını kendi lehine yönlendirme konusundaki yumuşak güç enstrümanlarını giderek erozyona The Independent uğratmaktadır. Bu 20 Mart yüzden ABD Afganistan saldırısında sağladığı uluslararası desteği Irak’ta bulamamıştır. Irak’ta kendisine destek veren İtalya ve İspanya gibi batılı ülkeler göstermelik askeri güçlerini dahi son iki yılda kamuoyu baskısı nedeniyle çekmek zorunda kalmışlardır. Koalisyon içindeki AngloSakson ülkeleri olan İngiltere ve Avustralya gibi sadık müttefiklerde ise kamuoyu baskısı had safhadadır. Başka bir deyişle, dünyanın en büyük siyasi, askeri ve ekonomik gücü olmasına rağmen, ABD ile birlikte hareket etmek başka ülke hükümetlerini kendi halkları nezdinde zor durumda bırakmaktadır. Amerikan Başkanı Bush’un Hindistan’da ve Dışişleri Bakanı Rice’in Avustralya’da karşılaştıkları güçlü toplumsal protestolar bunu açıkça gözler önüne sermektedir. Nitekim kamuoyu yoklamaları da, Irak savaşı sonrasında, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya ve hatta Avrupa’ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde Amerikan karşıtlığının giderek arttığını göstermektedir. 16 Mart 2006’da yayınlanan yeni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde, gelişmekte olan ülkelere ve özellikle de Ortadoğu halklarına demokrasi ve özgürlük götürmeyi temel dış siyaset ilkesi haline getiren ABD’nin bu idealist misyonunu yerine getirmesi mümkün görünmemektedir. Zira dünya halkları için ABD masumiyetini, güvenilirliğini ve iyi niyetini yitirmiş bir hegemondur. Amerika tek taraflılık (uniletaralizm) politikasını terk edip, görüntüde dahi olsa uluslararası politikada çok taraflılığa (multileteralizm) ve hukuki meşruiyet çerçevesine dönmediği sürece imaj ve prestij kaybetmeğe devam edecektir. KÜRESEL CİHAD TEHDİDİ C S TRATEJİ 7 Irak savaşı, uluslararası politikada ABD’yi dengelemeye yönelik ittifak ilişkilerini de tetiklemiş görünmektedir. Başlangıçta kendi iç etnik sorunlarını çözmek için ABD’nin küresel terörle mücadele politikasına destek veriyor görünen Çin ve Rusya gibi ülkeler bugün ortak cephe arayışına girmişlerdir. Bu çerçevede henüz net bir ABD karşıtı güvenlik örgütüne dönüşmemiş olsa da, Şanghay İşbirliği Örgütünün ABD’yi en azından Avrasya jeopolitiğinde dengeleme arayışını yansıttığını söylemek gerekir. Önümüzdeki aylarda ABDİran arasındaki nükleer krizde Rusya ve Çin’in takınacağı tutumlar bu sürecin geleceğini belirleyecektir. Öte yandan ABD’nin Irak’taki işgali sonrasında bu ülkede güvenliği meclise ilk kez bu kadar yüksek sayıda temsilci sağlayamaması ve artan gönderebilmeleri ve nihayet Hamas’ın Filistin direniş hareketi ise Irak’ı seçimlerinde ezici bir galibiyet elde etmesi Irak işgali küresel cihad hareketi için olmadan nasıl açıklanabilir? Paradoksal biçimde yeni bir mücadele alanına Amerikanın Ortadoğu’da terörün ve ElKaide çevirmiştir. Açıkçası Irak örgütünün kökünü kazımak adına giriştiği askeri artık radikal örgütler için müdahale, radikal dini akımları güçlendirmekte ve ikinci bir Afganistan şiddet yanlısı gruplara yeni elemanlar kazandırmakta; deneyimidir ve tüm belki de yeni 11 Eylüllerin fitilini ateşlemektedir. Müslüman ülkelerden savaşçılar Irak’lı direnişçilerle Irak’ta aktif olarak savaşan direnişçilerin sayısı birlikte ABD’ye karşı savaşmaktadırlar. Küresel başlangıçta 5 bin iken, bugün 20 bin olarak tahmin cihadın Irak ayağında kurulan network’lerce yeni edilmektedir. Resmi rakamlara göre savaşın başından devşirilen eylemcilerin Türkiye dâhil olmak üzere bu yana 2500 kadar Amerikan askeri ölmüş, 17 bini tüm bölge ülkelerindeki hükümetlere karşı terör de yaralanmıştır. Ölen Irak’lı sayısı ise ABD saldırıları düzenleme potansiyellerini artırmaktadır. kaynaklarına göre 35 bin, bazı kaynaklara göre ise Yalnız İslam ülkelerinde değil; 100 bindir. İran’a düzenlenecek bir Amerikan veya Madrid, Londra ve Paris gibi İsrail saldırısı ise, Irak’ta bu zamana kadar işgal Avrupa metropollerinde güçlerine karşı sessiz kalan ve halkın yüzde 60’ını gerçekleştirilen saldırılar ise oluşturan Şii grupları şiddete yönelteceği gibi, Suudi İslam ve Batılı halklar arasındaki Arabistan dâhil olmak üzere körfez ülkelerindeki Şii karşıtlığı giderek nüfus sayesinde İran’ın tüm bölgeyi istikrarsızlığa derinleştirmektedir. sürüklemesi de kuvvetle muhtemeldir. Özetle, Irak Uzunca yıllar silinmeyecek savaşı ABD’nin uluslararası sistemdeki gücünü düşmanlıkların temeli de artırması bir yana; küresel düzlemde yeni bölünmeleri bugünlerde atılmaktadır. Son tetiklemiş ve dünya halkları arasında da kültürel aylarda yaşanan karikatür krizi çatışmaları besleyen siyasi bir gerginlik ortamı sürecinde İslam ülkelerinde yaratmıştır. Ortadoğu’da ise, akan kan ve gözyaşını yaşanan duygu yüklü ve zaman artırarak; terör dâhil yeni çatışmaları tetikleyecek zaman şiddete dönüşen kitlesel kaotik bir siyasal güvensizlik ortamında radikal tepkilerin temelinde de Irak işgali kesimler için yepyeni fırsatlar doğurmuştur. yatmaktadır. Bu olayları, ABD askerlerinin Ebu Çölde mevzilenmiş ABD askerleri... Gureyb cezaevindeki mahkumlara uyguladığı aşağılayıcı işkencelerin; Guantanamo üssündeki esirlere yapılan muameleler ve Kur’ana yapılan saygısızlık ile Felluce’de cami içine sığınan sivillerin Amerikan askerlerince öldürülmesi gibi hataların, halkların bilinçaltında oluşturduğu birikimin dışa vuruşu olarak okumak gerekir. Kısaca, aslında 11 Eylül sonrasında Afganistan ve Irak’tan İslam dünyasına yansıyan görüntüler ve yayılan haberler nedeniyle, Amerika ve batı giderek İslam düşmanı olarak algılanmaktadır. Irak’ın işgali, Ortadoğu için yeni kaotik çatışmaları gündeme getirirken, bölgesel etkileri de birer birer ortaya çıkıyor. İran’da Ahmedinecad, Filistin’de Hamas ve Mısır’da tüm engellemelere karşın Müslüman Kardeşler’in başarısı bunlara örnek olabilir. İRAN, MISIR, FİLİSTİN... Bu sürecin ise bölgede ve dünyada, daha çok varlıklarını sürekli gerginliğe bağlayan radikal kesimlerin işine geldiğine ise hiç şüphe yoktur. İran’da Ahmedinecad’ın devlet başkanı seçilmesi; Mısır’da rejim muhalifi Müslüman Kardeşlerin tüm engellemelere rağmen ulusal
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle