17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

olduğu gibi, zamanaşımının işlemeyeceği hükme devletler sanık veya sanıkları daha önceden adil bağlanmıştır. olarak yargılamamışlarsa soruşturma başlar. Savcı Başbakan, 8 Ekim 2004’de Avrupa gerekli delilleri toplayıp Ön Yargılama Bölümü’nden Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada kurulan üç kişilik dairede (Chamber) suçu ispat "Gerçekleştirdiğimiz reformlar arasında Uluslararası etmeye çalışır. Burada suç sabit görülürse, Yargılama Ceza Divanın ülkemizin taraf olmasını sağlayacak Dairesi’nde dava karara bağlanır. yasal değişiklikler de bulunmaktadır" diyerek Verilecek cezalar statüde her suç için ayrı ayrı UCM’ye taraf olmamız yönünde siyasi irade beyanına belirtilmemiş, Mahkeme’ye geniş takdir yetkisi bulunmuştur. tanınmıştır. Mahkeme, belirli yıllarda 30 yıla kadar Anlaşmayı bu güne kadar 39 devlet imzalamış, hapis, ömür boyu hapis veya para cezası verebilir. 100 devlet onaylamıştır. İmzalamayan devletlerin Savcı veya sanık temyiz veya karar düzeltme başında Çin ve İsrail ile birlikte ABD bulunmaktadır. talebinde bulunduğu takdirde, Mahkemenin kendi Bu ülkeler UCM’ye taraf olmanın, devlet bünyesindeki Temyiz Bölümü son kararı verir. egemenliğinin en önemli unsuru olan yargı yetkisinin Ulusal mahkemelerde olduğu gibi, UCM’nin devri anlamına geleceğini ileri sürmektedirler. ABD kararlarını infaz edecek organları bulunmadığından, daha da ileri giderek, 1999 yılında çıkardığı " ABD karalar taraf devletlerle işbirliği yapılarak infaz edilir. Askeri Birliklerini Yabancı Yargılamadan Koruma Taraf devletler Mahkeme ile işbirliği yapmayı Yasası" ile Anlaşmayı onaylayan devletlerin ABD’ye önceden taahhüt etmişlerdir. Para cezaları Mahkeme hasmane davrandıklarının kabul edileceğini ve bu Sandığına yatırılır. Mağdurlar ve yakınları bu fondan yararlandırılabilir. Savaş suçu nedeniyle yargılanmayı bekleyen Hırvat ÜRKİYE’NİN DURUMU General Ante Gotovina, Tudjman ile beraberken... Türkiye, ROMA Anlaşması’nı kabul etmemiştir. Ancak, Anayasa’nın 38. maddesinde 2004 yılında yapılan bir değişiklikle, "vatandaş suç sebebi ile yabancı bir ülkeye geri verilmez" kuralının başına "Uluslararası Ceza Divanı’na taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere" istisnası getirilmiştir. Böylelikle, henüz tarafı olmadığımız bir anlaşmaya Anayasamızda gönderme yapılmıştır. 26.9.2004 tarihinde kabul edilen yeni Türk Ceza Yasası’na UCM yetkisine giren dört suçtan ikisi alınmıştır. Bunlar 76. maddedeki soykırım suçu ile, 77. maddedeki insanlığa karşı suçlardır. 78. madde ise bu suçları işlemek için örgüt kurma suçunu düzenlemektedir. Söz konusu suçların tanımları UCM statüsündeki tanımlara paralel yapılmış ve orada C S TRATEJİ 23 devletlere ekonomik yardım yapılmamasını yasal hükme bağlamıştır. Türkiye, uzun yıllardan beri terörün her çeşidi ile mücadele etmiş, bu uğurda 30 000 insanını kaybetmiş, ayrıca ekonomik ve siyasi bakımdan büyük bedeller ödemiştir. Terörle mücadelenin bu kadar uzun sürmesinin nedenlerinden birisi, güvenlik güçlerinin yasal çerçevede kalmalarıdır. Terör tehdidi ortadan kalkmamıştır ve ileriki yıllarda da devam edecektir. UCM’nin yukarıda kısaca bahsedilen yapısı, UCM önüne gelen davalarda Mahkeme’nin tarafsız davranacağı konusunda güvenceler getirmektedir. Ancak, Türkiye’nin terörle mücadelesinden rahatsız olan iç ve dış çevrelerin, terörle mücadele eden güvenlik güçleri mensuplarını UCM’ye şikayet etmek sureti ile en azından bu personeli yıldırma gayreti içinde olmaları kuvvetle olasıdır. Soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları elbette onaylanacak, hoş görülecek suçlar değildir. Ancak bu suçları işleyenleri Türkiye kendi iç hukukuna göre yargılayacak durumdadır. Egemenliğin en önemli unsuru olan yargılama yetkisini yabacı bir organa vermek, terörle mücadele eden Türkiye’nin koşullarına uygun değildir. Bazı çevrelerin ne pahasına olursa olsun girmek istediği AB, Türkiye’nin UCM’ye taraf olması için baskı yapmaktadır. Oysa AB ülkelerine yönelik iç ve dış tehditlerin nitelikleri ve boyutları Türkiye’den çok farklıdır. Türkiye o ülkelerin ölçütlerine göre güvenliğini doğrudan ilgilendiren konularda ödün vermez.ermemelidir. Üstelik bu ödünler, sonunda ne olacağı belli olmayan ucu açık bir macera yolunda verilecekse. T S T R A T E J İ Yazan : Sun Tzu İng. Çeviren : Adil Demir Kastaş Yayınları, Mayıs 2004 avaş, tarih kitaplarının sayfalarını ve gazete başlıklarını dolduran konuların en önünde geliyor. Napolyon dönemi ve yirminci yüzyıldaki Dünya savaşlarının sonunda savaş, muharebe alanının dışına taşarak sadece askerlere özgü olmaktan çıkmış ve toplumun bütün katmanlarını ilgilendirir hale gelmiştir. Savaş hayatın her alanını etkileyen sosyolojik bir olgudur. Bu kapsamda savaş ve savaşmak eyleminin icrasında kullanılan usuller tüm sosyal kesimler tarafından kullanılır hale gelmiştir. Savaşın en eski felsefik yöntem kitaplarından biri olan Çinli düşünür Sun Tzu’nun "Savaş Sanatı" özellikle son iki yüzyıldır askerlerle birlikte başka ilgi ve meslek alanlarında yer alan bir çokları için yol gösterici konumuna gelmiştir. Böylece, felsefi anlamda savaşı savaşmayarak kazanmanın önemini vurgulayan Taoist düşüncenin K İ T A P L I Ğ I Thomas Cleary tarafından hazırlanmış olup eserin Taoizm ile bağlantısı ve eserin yapısına yer verilmiş. Üçüncü bölümde ise savaş sanatını yorumlayan, çağının on bir ünlü savaş filozofunun eser ile ilgili yorumlara yer verilmiş. SunTzu’nun "Savaşmadan kazanmak en büyük başarıdır" doktrini sadece askerler için değil siyasetçiler ve ekonomistiler tarafından ele alınması gereken bir olgu olduğu görülüyor. Kitap, sadece işi silahla savaşmak olan askerlere değil günümüz dünyasının siyasetinde ve yoğun rekabetin yaşandığı ticaret arenasında yer alan aktörlere de yol gösterici bir niteliğe sahip. Bunun da ötesinde, "Savaş Sanatı" derin bilgiye sahip olmak ve güçlü davranış göstermek isteyen herkesin eğer şimdiye kadar okumamışlarsa okumaları, ara ara yeniden başvurmaları gereken temel bir yapıt olma özelliğini taşıyor. Savaş Sanatı S temel felsefesi olan "derin bilgi, güçlü davranış" herkes tarafından başarının yolu olarak algılanmaya başlandı. Tao düşüncesini yansıtmakta olan "Savaş Sanatı"nın sanıldığının aksine sadece savaşın değil aynı zamanda barışın da kitabı olduğu Cleary tarafından vurgulanmıştır. Kastaş Yayınları tarafından yayımlanan "Savaş Sanatı" adlı kitap Çinli filozof savaşçı SunTzu tarafından günümüzden yaklaşık olarak 2500 yıl önce yazılmış olup Thomas Cleary’nin 1910 basımlı "The Art of War" adlı eserinden Türkçe’ye Adil Demir tarafından tercüme edilmiş. Söz konusu kitap ilk SunTzu tercümesi değil ve orijinal dilinden tercüme edilmemiştir. Kitap üç bölümden oluşuyor. SunTzu’nun Savaş Sanatı kitabı tam metin olarak sayfa 43 ile 87 arasındaki ikinci bölümde yer alıyor. Kitabın birinci bölümü STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle