17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 C S TRATEJİ Irak’ın işgalinin üçüncü yılında küresel ve bölgesel yansımaları… ABD batağa saplanmış durumda Doç. Dr. Birol AKGÜN Selçuk Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü merikan Başkanı Bush’un terörle savaş, kitle imha silahlarını yok etmek ve demokrasi adına 19 Mart 2003’te Irak’a karşı giriştiği işgalin üçüncü yılı doldu. Saddam’ın keyfi yönetimine dayalı Baas rejimi çöktü; ancak ülkede halkın güvenliğini ve siyasi barışı koruyacak etkin bir hükümet henüz kurulabilmiş değil. Ülkedeki şiddet ve kaos nedeniyle ekonomik yaşam felç olmuş durumda. Resmi işsizlik oranı yüzde 40. İşgal güçleri ise barakalarının dışında kendini güvende hissetmiyor. Kısa sürede barış ve istikrar sağlanması beklenmediği gibi, Irak her geçen gün sivil savaşa bir adım daha yaklaşıyor. ABD tam anlamıyla bir batağa saplanmış durumda ve baş düşman ilan ettiği İran’ın, Irak konusunda işbirliği teklifini kabul etmek zorunda kaldı. Zira Amerika Irak halkı nezdinde inandırıcılığını giderek yitiriyor: 2003’te ABD’nin Irak’tan hemen çekilmesini isteyenlerin oranı yüzde 30 iken, bugün yüzde 80. Irak 2005 yılında üç kez seçime gitti. Halk gerçekten seçimi bir ümit olarak gördü. Ama işgal sürecinde ABD’nin yaptığı hatalar Irak halkını Saddam’lı günleri dahi arar duruma getirdi. Irak’ta zaten zayıf olan ulus devlet bilinci son üç yılda giderek zayıfladı. Ulus ve devlet inşa etme süreci, ulusal yapının çürümesiyle sonuçlandı. Ulusal ordu dağıtıldı; merkezi yönetim ve eğitim sisteminin yerini etnik, mezhep ya da aşiret temelli istem aldı. Toplumsal liderliği din adamları ve aşiret önderleri üstlenmiş durumda. Seçime giren siyasi partiler dahi etnik ve dini kimlik temelinde örgütlendiler. Ulusal bütünlüğü temsil etmeye aday olan Allawi gibi parti liderlerinin halk desteği son derece zayıf. Bazı uzmanlara göre, Irak’ta bugün gelinen noktada ülkeyi birlik içinde tutabilecek tek kişi radikal Şii lider Mukteda Sadr. Zira yalnızca o, Sünni ve Şii Arapları A Irak işgalinde gelinen aşamada tam anlamıyla bir kimlik parçalanması ve güvenlik paranoyası yaşanıyor. Hemen hemen birleşilebilen tek nokta, ABD düşmanlığı. ABD, Irak harekatı nedeniyle bütün dünya halklarından ciddi tepki görüyor. Irak milliyetçiliği temelinde birleştirebilecek güce sahip görünüyor. Buluşabilecekleri ortak temel ise çok güçlü bir Amerikan karşıtlığı. Milyarlarca dolarlık işgal masrafının üç yıl sonunda ABD’ye faturası işte bu Amerikan düşmanlığı. Irak’ta aslında tam anlamıyla bir kimlik parçalanması ve güvenlik paranoyası yaşanıyor. Her siyasi grubun kendi The Guardian 20 Mart güvenliğini sağlayan ve Irak ulusal ordusundan bağımsız paramiliter grupları var. Siyasi liderler sözde ulusal birlik hükümeti kurmaya çalışırken, onlara bağlı silahlı gruplar işgalden bu yana kendi coğrafyalarında bir anlamda etnik ve dini temizlik yapmakla meşguller. Kerkük’te Kürtlerin izlediği Türkmenleri ve Arapları yıldırarak göçe zorlama ve Kürt nüfusu iskân etmeye dayalı Kürtleştirme politikaları; orta bölgelerde Sünnileştirme, güneyde ise Şialaştırma şeklinde kendini gösteriyor. Bir anlamda zorunlu bir karşılıklı nüfus mübadelesi yaşanıyor. Bir yandan Samarra’daki Şiilerin mukaddes saydıkları camii bombalanırken, öte yandan izleyen günlerde Şiilerin yüz civarında Sünni camisine saldırarak onlarca imamı öldürmeleri uzun süredir alttan alta devam eden toplumsal çatışmanın geldiği son noktayı gösteriyor. Üstelik halk oylamasıyla kabul edilen yeni Irak Anayasası’na henüz son şekli de verilmiş değil ve tartışmalar sürüyor. Bu anlamda siyasi pazarlıkların yeniden kızışacağı önümüzdeki günlerde her grup kendi bölgesinde elini güçlendirmeye çalışacak. Her gün onlarca kişinin öldüğü Irak’ta belki de önümüzdeki günlerde ateşlenecek iç savaşta, ölü sayıları binlerle ifade edilmeye başlayacak. Amerika’yı İran’la doğrudan temas kurmaya zorlayan süreç işte Irak’taki bu acı durumdur. Ne yazık ki, Irak’taki son durum, 1980’lerin Lübnan’ına ve 1990’ların Somali’sine çok daha yakındır ve buradaki muhtemel bir iç savaş sadece Irak’la da sınırlı kalmayacaktır. ABD’nin önümüzdeki günlerde İran’ın da desteğiyle taraflara önerebileceği en muhtemel siyasi çözümlerden birisi, oldukça gevşek bir konfederasyondur. Böylece her grup kendi bölgesinde hâkimiyetini korurken, Türkiye gibi bölge ülkelerinin talebi olan Irak’ın toprak bütünlüğü de korunmuş olacaktır. Yeni Anayasayla resmiyet kazanan ve seçimlerle fiilen de kurulan Kuzeydeki Kürt Federe bölgesi, diğer gruplar için de bir örnek oluşturmaktadır. Buradaki aşılması en zor sorun ise, petrol kaynaklarının rakip gruplar arasındaki paylaşımıdır. Örneğin hükümet kurma çalışmalarına başlayan Caferi’ye karşı Devlet Başkanı Talabani’nin karşı çıkmasının arkasında da Caferi’nin Kerkük petrolleri konusundaki tutumu yatmaktadır. Irak’ta kum fırtınasına saplanmış bir ABD helikopteri... KÜRESEL VE BÖLGESEL YANSIMALAR Irak işgali, ABD gibi süper bir gücün 11 Eylül olayları sonrasında Amerikan halkı ve dünya kamuoyu nezdinde düştüğü acziyet görüntüsünden kurtulmak için aceleye getirilmiş bir savaştır. Başkan Bush’un siyasi liderliği ve Amerikanın 2003 yılında aldığı savaş kararı hakkındaki en iyi hükmü elbette tarih verecektir. Şu kadar var ki, bu savaş için ileri sürülen gerekçeler, baştan beri ABD ve İngiltere’deki yönetici elit dışında çok az kimseyi ikna etmiş; dünya kamuoyu nezdinde Irak saldırısı "haksız bir savaş" olarak algılanmıştır. Saldırının üçüncü yılında Latin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle