02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkiye’nin ihraç limanlarından İzmir Alsancak... C S TRATEJİ 23 Birçok ülkeye dış ticarette açık veriyoruz Türkiye, açık pazar Türkiye’de ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 60’lar düzeyinde. Aradaki farkın kapatılması için borçlanılıyor ve devreye genellikle IMF giriyor. Ülkemiz hem Avrupa hem de birçok Asya ülkesi karşısında açık vermeyi sürdürüyor. Tüketim kaynaklı büyüme gelecek kuşaklara kriz ve daha fazla borç olarak dönüyor. diğer gelirlerin bu kaleme aktarılmasıyla ya da borçlanmayla kapatılmaya çalışıldı. Ortalama üç yılda bir IMF’den para talep edilmesinin altında yatan nedenlerden en önemlisi de bu. Dış ticaretin açık vermesi sadece IMF’ye yaramıyor. Bunun yanında pek çok Avrupa ülkesi de payına düşeni alıyor. Türkiye’nin dış ticaret listesinin başında AB ülkeleri geliyor. Özellikle AB’nin son genişlemeden önceki 15 üye ülkesi ile yapılan ticaret hacmi 80 milyar doların üzerinde. Tabii ki ticaret hacminin büyüklüğü Türkiye’nin ihracatından değil ithalatından kaynaklanıyor. 116 milyar dolarlık ithalatımız içinde bu ülkelerin payı 45 milyar doların üzerinde. Öyle ki, üye olmadan kabul edilen GB (Gümrük Birliği) hükümleri gereği istediği ülkeyle ticaret yapması kısıtlanan Türkiye’nin potansiyeli, birlik tarafından massediliyor. Artık ülkeler bile tek tek Türkiye üzerinden rant sağlar hale geliyor. ihracatı 300 milyon dolar civarında. Dolayısıyla Türkiye, Finlandiya için iyi bir pazar durumunda. Bir başka AB üyesi İsveç ile yapılan ticarette ise, yine karşı taraf daha karlı çıkıyor. Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı iki yıl içinde 300 milyon doların üzerinde bir artışla 660 milyon doları bulurken, ülkeden ithalatı 1,5 milyar dolara ulaşmış. AB üyesi İskandinav ülkelerinden sonuncusu Danimarka’da ise, diğerlerinin aksine durum Türkiye lehine işlemiş. Bu ülkeden yapılan ithalat 434 milyon dolara yakın olurken, ülkeye yapılan ihracat neredeyse iki katı kadar (733 milyon dolar) gerçekleşmiş. İskandinav ülkelerinden AB üyesi olmayan Norveç’te ise, tanıdık manzara karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin bu ülkeden ithalatı 400 milyon doları buluyor ancak, Norveç’e neredeyse hiç ihracat yapılamıyor. Türkiye 13 milyar doları bulan ticaret hacmi ile Asya ülkelerinin de tercihi. Türkiye’nin jeopolitik konumunun önemini kavrayan Asya ülkelerinin başında Çin geliyor. Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı 550 milyon dolar civarında kalırken, Çin’den gerçekleştirilen ithalat 7 milyar doları buluyor. Bir diğer Asya ülkesi Hindistan’dan ise, 1,5 milyar dolara yakın mal ve hizmet satın alınıyor. Hızla büyüyen Asya kaplanları da, gelişmekte olan İCARETTE TERCİH TÜRKİYE ülkeler piyasasında Türkiye’yi seçiyorlar. AB içinde Türkiye ile ticareti en karlı gören Yapıları farklılık göstermesine karşın Türkiye’yi ülkelerden biri Finlandiya. Türkiye’nin buluşma noktası olarak seçen ülkelerle Türkiye Finlandiya’dan ithalatı 1 milyar dolara yakınken, arasında ortaya çıkan dış ticaret açığı sadece Türkiye’ye zarar veriyor. İhracatın Dışarıdan ithalatı karşılama oranı yüzde 60 satın aldığımız dolaylarında seyretmeye devam ediyor. Bu gıda maddeleri... durumda ortaya çıkan zararın kapatılabilmesi için borçlanmaya gidiliyor ve Türkiye kısırlaşıyor. IMF’nin tam bu aşamada devreye girdiği süreç Türkiye aleyhine işliyor. Alınan krediler, zararın kapatılması ve borçların geri ödenmesi gibi ölü alanlara kaydırılınca Türkiye’nin rakamsal olarak büyümesi hiç bir şey ifade etmiyor. Çünkü Türkiye üreterek büyüyemiyor. Dolayısıyla büyüme sürdürülemiyor. Gelen paraları harcayarak büyüyor gibi görünen ülkede gelecek nesillere ödenmesi güç, büyük borçlar bırakılıyor. Belki de bu yüzden iktidara gelen hükümetlerin hepsi ihmal edilmemesi gereken borçla büyümenin sürdürülemeyeceği gerçeğini unutarak bir önceki dönemi suçluyor. Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] ari açık ve dış ticaret açığı sorunlarıyla yüzleşmeyi 2006’ya bırakan Türkiye, 2006’nın bir buçuk ayı geride bırakılırken söz konusu sorunlara halen bir çözüm bulmuş değil. Bugüne kadar IMF programlarının uygulandığı ülkelerde cari açığın azalması ve hatta cari işlemler fazlası verilmesi başarı olarak sayıldığına göre, Türkiye’de tam tersi bir durum söz konusudur. Keza 2005 yılında 40 milyar doları geçen dış ticaret açığının aynı ritim ile artıyor olması, uygulanan programların ihracat aleyhine olduğunu gösteriyor. Çünkü 2005 yılı Aralık ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,4 artarken, ithalat yüzde 7,1 oranında artış gösterdi. Hal böyle olunca Türkiye’nin diğer ülkelere sattığı malların toplam değeri, diğer ülkelerden aldığı malların toplam değerinden az oldu. Dolayısıyla 200 milyar dolara yaklaşan dış ticaret hacmi elle tutulur bir şey ifade etmiyor; hızlı artan kalem, ithalat oluyor. Yaşanan bu gelişmelere karşın uluslararası kuruluş ve birliklerden alınan notun artması dikkat çekiyor. Üretim gerçekleşiyor gibi davranan bu kuruluşlar büyümenin harcamalar yoluyla olduğunu ya fark etmiyor ya da önemsemiyor. Ancak ekonomik görünüm IMF ve benzeri kuruluşların söylediğinin aksine oldukça bulanık. Bu gidişatta cari açığın ve dış ticaret açığının sürekli artması ve yakın zamanda tekrar borç talep edilmesi hiç de şaşırtıcı olmayacak. C T DIŞ TİCARETİN AÇIK HALİ İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin benimsenmeye başladığı 1980’li yıllardan bu yana dış ticaret dengesi hep negatif oldu. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde, açık 20 milyar doları buldu. 2000 yılında 26 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı bir sonraki yıl 10 milyar dolara düşse de, 2002 yılından itibaren yani IMF ile imzalanan 19. standby anlaşmasının ardından dış ticaret açığında artan oranda bir yükseliş görüldü. IMF ile anlaşmaya varılan her dönem Türkiye’nin hesabına borç olarak yazıldı. Artan açıklar ise, ya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle