02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Masaya oturmanın biricik yararı şuydu: Dış borç meselesi merkezi bir sisteme bağlandı. Bunun için DAFAS adıyla bir kurum oluşturuldu. Meselenin parasal yönüne Maliye, konuya ilişkin davalara ise Irak Adalet Bakanlığı bakmaya başladı. Belge, bilgi, senet, tahvil, bono ve internet sistemi merkezileştirilmiş oldu. Her ülkeyle gerekli anlaşma imzalandı; ödeme sistemi belirlendi. Böylece, borç konusunda kendisiyle anlaşma imzalanmamış sadece 6 ülke kaldı. Sorunu karmaşık hale getiren şeylerden biri de, özellikle 198088 arasındaki İranIrak Savaşı sırasında Saddam rejimini siyasi nedenlerle destekleyen Körfez'deki bazı petrol krallıklarının ikili anlaşmalar çerçevesinde sundukları hibe ve risksiz kredileri. Petrodolar kredileri, şimdi büyük bir borçmuş gibi Irak'ın sırtına yüklenmek isteniyor. Halbuki, uluslararası ekonomi kuralları gereği, bu tür kredilerin geçerli olabilmesi için borçlu ülkenin Merkez Bankası'nın devreye girmesi şarttır. Merkez Bankası'nı dışlayan Saddam'ın aldığı krediler, ülke uzmanları tarafından "kanunsuz, üstelik zalimce" diye nitelendiriliyorlar. Sadece Körfez ülkeleriyle sınırlı olmayan bu kuralsız borç/kredi işlemi, Batılı büyük devletlerin Irak'a verdikleri için de geçerli. Iraklı ekonomistlere göre, sunulan kredilerin büyük bir kısmı, özellikle İranIrak Savaşı zamanındakiler, ekonomik değil, siyasi kredilerdi. Çünkü para, İran'a karşı savaşta Saddam Hüseyin'i desteklemek için verilmişti. Hemen hepsi de askeri silah, cephane ve donanım için harcanmıştı. Ahlaki ve insani olmayan amaçlar için sunulan kredilerle borçlar, ekonomi dilinde "mekruh, pis ve kirli borçlar" diye bilinir. Sadam'ın devrilmesinden sonra ise, alacaklıları kayıran tek yanlı borç belirlenmesi de yine uluslararası ekonomik kurallara aykırı olup; "Irak'ın müebbet borçlu" olması anlamına gelmektedir. C S TRATEJİ Irak’taki yıkım... 19 yolla clearing sistemi (takas, mal mübadelesi) yapalım önerisinde bulunuyor. Son öneri, ticari alımlarda ihalelerin (toplam 14 milyor dolar) arzedilmesiyle pratiğe geçirilebilecek. Temel mesele bu değil; asıl sorun Irak'ın küresel kapitalizmin kıskacına alınmasında yatıyor. Şöyle bir göz atarsak; 23 milyar dış borç + IMF ve Dünya Bankası dayatmaları, kredileri + 31 milyar dolarlık tazminat gibi bir hesap var ortada. Paris Kulübü'nün, alacağının 22 milyar dolarlık kısmında yüzde 70 oranında indirim yapmış gibi gözükmesi kimseyi şaşırtmasın. Fiiliyatta bu oran 5 milyar doları buluyor ki, toplam borcun sadece yüzde 10'una denk düşüyor. Bu bir yana; IMF ve Dünya Bankası anlaşmalarıyla dayatılan ekonomik program savaşın ceremesinin birinci kurbanı durumundaki Irak halkının kemeri mi, ümüğü mü, gırtlağı mı bilinmez ama bir tarafı yine sıkılacak ki, hepten canı çıksın: 2006 yılında Irak'a 685 milyon dolarlık kredi vermeyi kabul etti. Yeni Irak yönetimine çıkarılan yüzlerce milyar dolarlık borcun ödenmesi için bildik BORÇ TUZAĞI bir yönetim kurulurken, ta Eskiden beri verilen tarım sübvansiyonları ile gıda maddeleri, yakıt ve enerji tüketimindeki nıdık kurumlar IMF ve Dün temel devlet yardımı hepten kesiliyor. Gümrük duvarları plansız ve hesapsız bir özelleştirme furyası ya Bankası, bu ülke için de kalkıyor; başlıyor. İşsizlik oranının yüzde 3040 civarında seyrettiği, 5 yaş altı çocuk ölümlerinde trajik yükselmenin görüldüğü Irak'ta, zaten mevcut olan reçetelerini hazırladılar. ekonomik, siyasi, toplumsal istikrarsızlık; bu kez, IMF ile 2005 yılında uzun süreli bir anlaşma imzaladı. Üçüncü taksit (yüzde 20) için ise, IMF programının Irak'taki başarısı göz önüne alınacak. Aslında Irak'ın 42 milyar olarak hesap edilen Paris Kulübü'ne olan borcu, fiiliyatta 7 milyar dolara inebilir ama yukarıdaki şartların ne getirip ne götüreceği belli olmaz. Borç senetlerinin yüksek faizleri (yüzde 8.5 faiz oranıyla) nedeniyle, evdeki hesabın çarşıya uymayacağı açıktır. Alacaklı ülkelerin önünde iki seçenek bulunuyor. Ya borçlarını silip, ülkenin yeniden inşasında harcanacak parayı alacaklarına mahsub edecekler; ya da borçlarını alıp, Irak'ın yapılanması için verdikleri yardım sözünü bir an önce yerine getirecekler. Alt ve üst yapısı tahrip olan Irak'ın yeniden inşasını maliyeti 500 milyar dolardır. Borç ödemede temel girdi sayılan petrol üretiminin günde 2.5 milyon varil daha artırılabilmesi için 15 milyar dolara acil ihtiyaç var. BORÇ HALKIN MI, REJİMİN Mİ? Iraklı ekonomi uzmanları, dış borç meselesini sorgulama aşamasındalar. Verilenlerin halkın refahı ve ülkenin kalkınması için kullanılmadığı gerçeğinden yola çıkarak; söz konusu borçların "halkın değil, devrilip gitmiş bir rejimin borçları" olduğu noktasına vurgu yapıyorlar. Ekonomistler, "Borç verilen rejim, yine aynı alacaklı ülkeler tarafından devrilmiştir; alacaklılar, borçluyu (Saddam) devreden çıkardıklarına göre, borçları da kendi elleriyle düşürmüş sayılırlar" diyorlar. Bu noktadan bakılırsa, alacaklı ülkelerden ABD, Kanada ve Avustralya borçlarının tamamına yakınını defterden silmiş gözüküyorlar. Eski Doğu Bloku üyesi ülkeleri ile Japonya'nın borçlarının bir kısmı bağışlanmıştır. Sözgelimi Rusya, 14 milyar dolarlık borcunu 700 milyona indirdi. Paris Kulübü'ne üye zengin kapitalist ülkelerin borçları toplamı 42 ila 63 milyar dolarmış gibi gözüküyor. 2004 yılında varılan anlaşma uyarınca Paris Kulübü Duyunu Umumiye komisyonunun borç indirimi şartları daha farklı ve ağır: Sekiz yıllık sürede ödenmesi gereken toplam borcun yüzde 80'i için indirime gidiliyor. İlk ve ikinci yüzde 30'luk taksitlerinin ödenmesinde, Irak'ın IMF programını ne ölçüde gerçekleştirdiğine bakılacak. Bu arada bir anımsatma: Tarihinde ilk kez KAPİTALİZMİN KISKACI Irak yetkililerinin borç ödeme konusunda sıkı pazarlıklar yapmaları kaçınılmazlaşıyor. Borçların tümden iptali temel taleptir; ikinci istem ise borç indirimi olmalıdır. Yanı sıra Irak hazinesi uluslararasi piyasaya devlet tahvillerini sürmüş (ilk elde 177 milyon, ikinci aşamada 800 milyon dolarlık). Senettahvil değiş tokuşundan 7 milyarlık bir gelir bekleniyor. Ticari bakımdan alınıp satılabilen tahviller ve hisse senetleri yüzde 8.5 faizle işlem görecek ki, Irak'ın borçlarından 10 milyar dolar daha kapanıyor demektir. Irak maliyesi yeni bir yol deniyor: Alacaklılara, "borcuna karşılık borç al" yani ticari yerine daha büyük sosyal istikrarsızlık ve patlamalara bırakmış olacak. Ülkeyi yönetenlerin siyasiekonomik iradeleri özgür olmayacak, dolayısıyla ülke egemenliği (açık ve gizli işgalden kurtulsa bile) lafta kalacaktır. Nitekim 2006 yılında IMF programı çerçevesinde petrol ürünlerine yüzde 200 oranında yapılan zamma tepki duyan halk, geçen aylarda sokağa döküldü. Irak'ı küresel krizde borç tuzağına düşüren ülkelerle, alacaklı ve işgalci masasına oturanların aynı olduğu yolundaki gerçek bir yana; Iraklıların gırtlağından elini çekmeyen söz konusu ülkeler, BM kanalıyla Irak'ın dış borç ödemelerini engellediler. Saddam'a verilen kredi ve borçların tekyanlılığı, keyfiliği ve siyasi olması; bir kere, bu borçların meşruiyetini tartışılır hale sokmuştur. Çünkü halk değil, rejime verilmiş siyasimilitarist nitelikteki borçlardı bunlar. Boş yere heba olup gittiler; halka tek kuruş faydası olmadı. Silah satışları veya kredi faizleri yoluyla elde edilen korkunç kazanç (İranIrak savaşı boyunca), gerçekte uluslararası kapitalist sistemin lehine sermaye birikimi yarattı; sömürü çarkının daha iyi işlemesine yardımcı oldu; krizdeki küresel sermayeye/mali oligarşiye taze kan verdi. BM tarafından dondurulan yurtdışındaki mevduatları ve uygulanan ambargo sonucunda Irak'ın dış borç ödemeleri (petrol karşılığı gıda alımı, ticari ambargo vs.) maksatlı biçimde engellendi; ertelendi ve faiz üstüne faiz bindirilen borçlar bugünkü korkunç meblağa ulaştı. Dolayısıyla borçların ödenmeme ve artma (faiz yoluyla) sorumluluğu BM'ye, bu arada alacaklı zengin kapitalist ülkelere aittir; Irak halkına ve yeni yönetimine değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle