02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Saddam Hüseyin dönemi borçlar için ‘Duyunu Umumiye’ kuruldu… C S TRATEJİ Irak’ta dış borç talanı Faik BULUT Araştırmacı Yazar S on genel seçim, Irak'taki etnik ve mezhepsel bölünmeyi meşrulaştırmış görünüyor. Bu arada ABD, taktik değişikliğe giderek eskiden desteklediği Şiilerle arasına mesafe koymaya başladı. Çünkü şimdiye kadar izlediği politikanın semeresinin İran tarafından toplandığını farketti. Direnişle baş edememenin, İran ve Suriye ile gerginliğin yol açtığı yeni politika gereği, Beyaz Saray Sünnilerle arasını düzeltmeye bakıyor. Zira Sünnileri desteklemek, aynı zamanda komşu ülkelerdeki Sünni yönetimlerin (Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan, Türkiye) kendi tarafına çekmek ve ilgili hükümetleri (MısırÜrdünS. ArabistanTürkiye) ABD lehine Irak'a müdahil güç haline getirmek anlamına geliyor. Ayrılıkçı güç olarak görülen Kürtler, tarihin bir cilvesi olarak, birbirleriyle kanlı bıçaklı olan Sünnilerle Şiiler arasında arabulucu rolünü oynuyor ve şimdilik ülkenin bütünlüğünden (bir yere kadar) yana tavır alıyorlar. SÜNNİLERLE ANLAŞMA Yönetici çevre ile direnişçi kesimden 6 ayrı grup (çoğu eski Baas yanlısı) arasında başlatılan "Milli Diyalog", Amerikan siyasetinin bir başarısı olarak görülüyor. Son zamanlarda el Anbar, Tikrit, Selahaddin, Diyala (Sünni kuşak) bölgelerindeki aşiretlerle ABD ve Irak yönetimi anlaştılar. Anlaşmadan hemen sonra Abu Musab Zerkawi ve benzeri köktendinci gruplara karşı kitlesel kampanya başlatıldı. Aşiretler, şimdiye kadar 300'den fazla radikal dinci militanı yakalayıp yönetime teslim ettiler. Köktendincileri bölgeden atmak için ihbar, kuşatma, sıkıştırma, bölgeden sürüp atma gibi faaliyetler devam ediyor. Direnişi destekleyen hatırı sayılır bir din önderinin Zerkawi yanlılarınca öldürülmesi, köktendincilerin tecrit çemberinin iyice daraldığını gösteriyor. Sünni Ulema, camilerde Irak ordusu ve emniyet güçlerinde çalışmanın haram (günah) olmadığına dair fetvalar veriyorlar. Kısa ve orta vadede Irak'ta lojistik ve kitlesel desteklerini yitirecek olan radikal dincilerin faaliyetlerini çevre ülkelere yaymaları; Suriye, Ürdün, Kuveyt, Türkiye'de kanlı eylemlere bulaşmaları (Afganistan'ın Sovyet işgalinden sonra, radikal dincilerle el Kaide militanlarının özellikle 1990'lardan itibaren Arapİslam ülkelerinde başvurdukları şiddet eylemleri gibi) ihtimal dahilinde. İşgalin yol açtığı musibetin ceremesini yine bölge halkları çekecekmiş gibi görünüyor. Bu gelişmeler bir yana, Irak'ın başında "Duyunu Umumiye" diye bir bela var. Siyasi ve askeri kriz bitse bile, büyük sosyal patlamalara neden olabilecek bir durumdur Irak'ın "milli borçları". Savaş sırasında büyük oranda tahrip olan altyapının yeniden kurulması için Irak’a 500 milyar dolarlık bir yatırım gerekiyor. Yıkımın sonuçları ortada dururken, Batılılar ve körfez zenginleri Saddam’a verdikleri borcu Irak halkına fatura ediyor. SADDAM’DAN KALAN BORÇLAR Irak'ta yönetim yanlısı el Sabah gazetesi, konuya ilişkin birçok makale yayımladı ve ekonomi uzmanlarının görüşünü aldı. Irak'ın 1980'den beri, özellikle Irak’ta işgal sonrası oluşturulan telefon hatları 1991 yılından itibaren tespit edilen dış borç miktarı 126 ila 129 milyar dolar olarak hesaplanıyor. 1990 Kuveyt işgalinden önce dış borç miktarı sadece 22 milyar dolar idi. 1991 yılında Saddam yönetiminin BM’ye sunduğu resmi belgeye göre, bu miktar 42 milyar dolar olarak görülüyordu. BM'nin 687 sayılı kararı, aynı zamanda Irak'ın Körfez Savaşı'nı takiben ateşkesi kabul ettiği anlamına geliyordu. Hemen ardından ülkeye ekonomik ve siyasi ambargo uygulandı. BM Güvenlik Konseyi, Irak'ın borç ve alacaklarını denetimine aldı. Yurtdışındaki banka mevduatları donduruldu veya el konuldu. Petrol satışından gelecek gelirlerin nereye, nasıl harcanacağı BM tarafından belirlendi. Onüç yıllık (19902003) ambargo neticesinde, yukarıda miktarı verilen dış borç, faiz ve birleşik faiz yükü yüzünden katlanarak 127 milyar dolara yükseldi. İşgal nedeniyle Kuveyt ve diğer Körfez ülkelerine verilmesi kararlaştırılan (BM tarafından) ve büyük meblağlara varan tazminatlar, dış borç hanesine yazılmadı; ayrı bir borç maddesi olarak hala kenarda duruyor. Sözgelimi Kuveyt petrol kuyularını yakıp tahrip eden Saddam yönetiminden 69 milyar dolarlık çevreyi kirletme tazminatı isterken, İran 198088 arasındaki savaşın verdiği zarar ziyana karşılık 97 milyar dolar istiyor. Toplamı 400 milyar doları bulan bölgedeki savaş tazminatı sorunu BM tarafından şöyle bir sonuca bağlanmış: BM tazminatın yüzde 50'sini kabul, % 19'nu iptal etti. Bu durumda, tazminatlardan ötürü Irak'ın ödemesi gereken borç miktarı 41 milyar dolar olarak gözüküyor. MÜEBBET SÖZLEŞME, KİRLİ BORÇ Alacaklıların çoğu Batılı kapitalistler; yani kuzeyli zenginler, finans merkezleri. Ek olarak petrodolar zengini Körfez şeyhlikleri. Sıralayalım: Paris Kulübüne üye ülkeler 42 (veya) 63 milyar; Rusya 14 milyar; Çin 7.5 (ticari borç) milyar; Birleşik Arap Emirlikleri 420 milyon dolar. Dış borçlar, hayli sorunlu gözöküyor. Çünkü alacaklı ülkelerin talep ettikleriyle Irak'ın belirlediği miktarlar arasında büyük bir uçurum var. Konuya ilişkin güvenilir belge ve senet sunmayan alacaklılar, genelde borçların meblağlarını yüksek tutuyorlar. 2003 yılına kadar borçlualacaklı meselesinde tam bir kargaşa egemendi. Kuveyt ile Suudi Arabistan, tazminat ve alacaklı meselesinde muğlak tutum alıyorlar ve bir türlü kesin hesap bilançosu çıkarmaya yanaşmıyorlar. Saddam rejiminin yıkılmasıyla birlikte Amerikalı Paul Beremer'in Irak'ı yönettiği dönemde James Baker, ülke adına alacaklılarla tek yanlı bir pazarlığa oturdu. Irak'ın görüşü alınmaksızın, dış borç miktarı adeta keyfi biçimde belirlendi. Sözgelimi Irak'ın Paris Kulübü üyesi zenginlere borcu, 63 milyar olarak hesaplandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle