17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S Türkiye Perspektifi: TRATEJİ 13 bağımlılık 1999 Aralık ayında, tam üyelik sürecinde, aday adaylığından, adaylığa terfi!, bu koşullar altında gerçekleşti, üstelik Kıbrıs ve Ege, AB’nin adaylıkları değerlendirmede resmen kullandığı Kopenhag Kriterleri’nin dışında, ABTürkiye ilişkilerinde bir ölçüt haline getirildi. Merkel ve Erdoğan... BELGEDEKİ TÜRKİYE Türkiye, Strateji Belgesi’nde reformları yavaşlatmakla eleştiriliyor, 301. madde, sivillerin orduyu denetleyememesi, Güneydoğu’daki Kürt nüfusun ekonomik, sosyal problemleri ve özgürlüklerinin sağlanamaması çerçevesinde değerlendiriliyor.(9) Ele alınan tenkitler, gayrımüslimlerin haklarının geliştirilmesi, kadın hakları, sendikal haklar başlıklarında devam ediyor.(10) Bu değerlendirmelerin yanı sıra, ülkemiz işlevsel bir pazar ekonomisi olarak nitelendiriliyor, tam üyelik kriterlerine ekonomik açıdan uyum gösterilme durumunun arttığı kaydediliyor.(11) AB’nin, genişleme stratejisinde kullandığı ‘hazmetme kapasitesi’ yerini ‘entegrasyon kapasitesi’ne bırakıyor.(12) Söz konusu ‘entegrasyon kapasitesi’nde temelin ‘demokratik meşruiyet’ olduğu vurgulanıyor.(13) Türkiye’nin dış politika açısından değerlendirilmesi zemininde, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) göze çarpıyor. AGSP, aslında ortak Avrupa ordusu kurma tasarımını hedefliyor. Türkiye’nin AGSP kapsamındaki görevlere katıldığı, ancak güncel zorlukların sürdüğü ifade ediliyor. Temel zorluk olarak ta, Türkiye’nin Kıbrıs Rum Kesimi ve Malta’yı ABNATO stratejik işbirliğinde veto ettiği gösteriliyor. (Kastettikleri ‘Berlin+’ anlaşması) Aynı tavrın, Türkiye tarafından Kıbrıs Rum Kesimi’ne, silah kontrolüyle ilgili Wassenaar Anlaşması’nda gösterildiğinin altı çiziliyor. (14) Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmaması eleştiri konuları arasında.(15) Ülkemiz bu değerlendirmelerle birlikte, Ortadoğu’da aktif dış politika uygulayan, bölgesel istikrarı teşvik eden bir konumda ele alınıyor. Ermenistan sınır kapısının kapalı olması ise, her bir İlerleme Raporu ya da Strateji Belgesi’nde olduğu gibi tenkit konusu olmuş durumda. Türkiye, Gümrük Birliği’ne üyeliği nedeniyle üçüncü ülkelerle dahi kendine özgü tarifeler geliştiremiyor. AB’nin yeni hedefi ise aynı tek taraflı bağımlılığı siyasal alanda sağlamak. kapısında bekletilen Türkiye’nin, AB’nin ‘jandarma gücü’ haline gelmesini sağlayacaktır. Bu uygulama ‘siyasal gümrük birliği’dir. KAVŞAK NOKTASI 11 Aralık 2006 tarihi itibarıyla, AB Konseyi’nin, Türkiye’yle sürdürdüğü müzakere sürecinde 35 başlıktan 8’ini askıya aldığını açıklaması, sözü edilen başlıkların (1 Malların Serbest Dolaşımı, 3 Kurum kurma hakkı ve hizmet sağlama serbestliği, 9Finansal Hizmetler, 11 Tarımsal ve Kırsal Kalkınma, 13 Balıkçılık, 29 Gümrük Birliği, 30 Dış İlişkiler) açılmasının Türkiye’nin Ek Protokol’deki yükümlülüklerine yerine getirmesine bağlaması, diğer başlıkları kapanmasını da aynı kriterde değerlendirmesi, önemli bir kavşak noktasına geldiğimizi gösteriyor. Üstelik Ek Protokol kapsamındaki beklentilerin karşılanmasının, 2007, 2008 ve 2009 İlerleme Raporlarında yer alacağı ifade ediliyor.(16) Bu yaklaşım, Fransız Cumhurbaşkanıyla, Alman Başbakanının Türkiye hakkında, Türkiye’deki 2007 genel seçimleri ve Avrupa Parlamentosu’ndaki 2009 seçimleri arasında süreci beklemelerini yansıtıyor. 3 Ekim 2005 Müzakere Çerçeve Belgesi’ndeki haliyle, serbest dolaşım, yapısal fonlar ve tarımda kalıcı kısıtlamaların konulması açısından, Türkiye’nin üyeliği 2. sınıf bir üyelik konumuna indirgeniyor. 11 Aralık 2006 belgesinde neredeyse tüm müzakere başlıklarının Kıbrıs’a bağlanması, sonu tam üyelik olup olmayacağı tartışılan bir perspektifin, bu vesileyle, Kıbrıs sorununu aceleye getirip, Türkiye’den kapma çabasını vurguluyor. AB Aralık 2006 belgesinde, Türkiye’yi dışlayan bir formülü, stratejik bir güç olmama niyetini açığa vurmuş durumda. Stratejik güç olmanın ekonomik koşullarının yanında siyasal koşulları, çabuk karar alma kabiliyeti ve askeri güce sahip olmaktır. Reddedilen AB anayasasıyla, AB’nin karar alma mekanizması var olan statükoda kalmış, askeri güçte SİYASAL GÜMRÜK BİRLİĞİ Strateji Belgesi’nde değinilen her bir konu ya da eleştiri hakkında pek çok akademik ve siyasal tartışma yapmak olanaklı. İlerleme Raporu’nda var olan bir kısım tenkitler, Strateji Raporu’nda da yerini almış durumda. Ülkemizin ulusal güvenliği açısından, AB’den gelen talepler, ciddi sıkıntı olmayı aşmış, ulusal birliği tehdit eder duruma gelmiş boyutta. AB, Türkiye’den, 2005 Müzakere Çerçeve Belgesi’nde belirttiği üzere, üçüncü ülkelere karşı ortak dış politika uygulamasını istiyor. Bu talep, Gümrük Birliği zemininde, Türkiye’nin karar vericileri arasında olmadığı AB’nin ortak gümrük tarifelerini, üçüncü ülkelere karşı uygulamasına benziyor. Türkiye, bir Avrupa ülkesi olmasının yanı sıra, aynı zamanda Ortadoğu, Balkan, Kafkas ve Doğu Akdeniz ülkesidir. Bölgede, küresel bir aktörün taşeronu olarak davranmanın, nelere mal olacağını tahmin etmek pek de zor değildir. Türkiye zaten güvenlik zemininde, NATO ittifakının üyesidir. Ancak NATO’da oy hakkı vardır. AB’de oy hakkı olmadan, üçüncü ülkelere karşı ortak dış politika uygulayıcısı konumunda olması, Soğuk Savaş sonrası, AB ise, NATO’nun personel açısından 2. büyük ordusu Türkiye olmadan kurulacak bir Avrupa Ordusu’nun ‘caydırıcılığı’ soru işaretleri yaratmış durumda. (AB Bosna ve Kosova’da sınıfta kalmıştır.) Türkiye, AB’yle Gümrük Birliği’ni, müzakerelerle serbest ticaret anlaşmasına dönüştürüp, üçüncü ülkelere, kendisinin karar alma mekanizmasında olmadığı Gümrük Birliği tarifelerini uygulamaktan kurtulmalıdır. AB tarafından, tam üyelik perspektifini sürdürecek bir siyasal iradenin olmadığı açıktır. Avrupa Konseyi ve NATO üyesi olan Türkiye, AB’yle yeni biçimine kavuşan serbest ticaret anlaşmasının yanı sıra, bölge ülkeleriyle de ikili ve çoklu serbest ticaret anlaşmaları tesis edebilmelidir. Zira Gümrük Birliği üçüncü ülkelere farklı tarife uygulanmasını ve serbest ticaret anlaşmalarını engellemekte, üstelik AB’nin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkelerle, Türkiye de otomatikman anlaşma imzalama durumunda kalıyor. Ekonomik Gümrük Birliği’nin yanı sıra, siyasi Gümrük Birliği, ülkemizi Ortadoğu başta olmak üzere pek çok maceraya sürükleyebilir. Mustafa Kemal’in uygar uluslar ailesinin eşit üyesi olarak gördüğü Türkiye’nin, AB gibi, kendisini küresel aktör olarak gören bir güç tarafından lejyoner yapılması talebi, affedilemez bir tavrı ortaya koymaktadır. ABTürkiye ilişkilerinin, bir de bu açıdan değerlendirilmesi, ulusal çıkarlarımız ve varlığımız açısından, çok daha yararlı olacaktır. Yeter ki, olaylara, Brüksel, Washington ya da (halifelik özlemiyle İstanbul’dan değil) Ankara’dan bakabilelim. Dipnotlar: 1 Commission of the European Communities, Communication From the Commission to the European Parliament and the Council, "Enlargement Strategy and Main Challenges 20062007", Brussels, 08/11/2006, COM (2006) 649. 2 a.g.e, s.2. 3ibid. 4ibid 5ibid 6 ibid 7 a.g.e., s.3. 8ibid 9 age, s.10. 10 age, s.14. 11 ibid. 12 age, s.15. 13age, s.21. 14 age, s.5455. 15 age, s.55. 16 AB Haber, "AB Haber, AB’nin Türkiye Uzlaşı Metnini Yayınlıyor (Orijinal tam metin)" http://www.abhaber.com/habersayfası.asp?id=15037
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle