17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ AB’nin Strateji Belgesi’ndeki Tek taraflı siyasi Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ Yeditepe Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü 8 Kasım 2006’da AB Komisyonu’nun Türkiye hakkında hazırladığı İlerleme Raporu, kamuoyunda her yılın Ekim ya da Kasım ayında olduğu gibi, Kıbrıs ağırlıklı olmak üzere, önemli tartışmalara sahne oldu. Aslında İlerleme Raporu’nda TSK ve MGK’nın yapılanmasından, Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum azınlığın sorunlarına, Büyükadada’daki Rum Yetimhanesi’nin açılmasından, Heybeliada’daki Ruhban okulunun eğitime başlamasına, Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümenik olarak tanınmasına varan ve daha pek çok talebin yer aldığı bir liste toplumun gözünden kaçırıldı. Bunlardan en önemlisi hiç kuşkusuz 2004 İlerleme Raporu’ndan beri yinelenen, Lozan’a atıf yoluyla, Türkiye’deki her tür farklılığı azınlık sayan bir açılımın, Türkiye özelinde kendisini somutlaştırmasında yatıyordu. 2004 İlerleme Raporu’nun 48. sayfası 2. paragrafında, Lozan’daki azınlıklara ek olarak, ".....içinde Kürtlerin de bulunduğu diğer azınlıklar..." ibaresi varken, 2005 İlerleme Raporu’nun 35. sayfasında, "...........diğer cemaatler..." ifadesi, 2006’da aynı vurgu tekrarlanarak, adı sayılmayan ‘diğer cemaatlere’ Avrupa standartlarında azınlık hakları önerilerek, yerini aldı. Aslında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal bütünlüğü ve üniter yapısı zemininde, diğer maddelere yorum yapma gereksinimi olmadan, Lozan’a atılan atıflar, gerçeği gözden ırak tutmayacak bir zeminde kendisini ortaya koyuyor. Bu yazımızda, AB Komisyonu’nun Strateji Belgesi olarak Türkçeleştirilen ve İlerleme Raporu’yla aynı gün yayınlanan, "Genişleme Stratejisi ve Temel Hedefler 20062007"(1) belgesi üzerinden, AB’nin genişleme stratejisini ve Türkiye’ye bakış açısını sergilemeye gayret edeceğiz. İlerleme Raporu, eksik bilgilerle de olsa, kamuoyunda tartışılırken, Strateji Belgesi üzerinde fazla durulmadı. Söz konusu belgeyle birlikte, 8 müzakere başlığının askıya alındığı AB’nin 11 Aralık 2006 kararlarını da değerlendirip, güncel tartışmalara katkıda bulunmaya çalışacağız. İlerleme Raporlarının gölgesinde bırakılan AB Strateji Belgesi, birliğin Türkiye’ye bakışını net bir şekilde ortaya koyuyor. Strateji Belgesi’nde ortaya konan mantık ise Türkiye’ye tam üyeliği içermiyor. bir Avrupa gerçeğiyle yer değiştiriyor. AB yüzeyinde ele alındığında, Karadeniz’den, Atlantik Okyanusu’na, Kuzey Denizi’nden Akdeniz’e kadar, bir bütün olarak kendini ifade eden, bir siyasal ve ekonomik birlik söz konusu olmaktadır. Tek Avrupa, savunma anlamında, ABD’yle ortak bir bakış açısına sahiptir. Soğuk Savaş sonrası yeni NATO, sadece Atlantik’in iki yakasını birleştirmekle kalmamakta, Pasifik Okyanusu’ndan, Karadeniz’e kadar, ‘ortak bir güvenlik alanı’ yaratmaktadır. İki kutuplu dünyada, Berlin’in ortasına kadar gelmiş Kızılordu’ya karşı, Batı Avrupa’nın güvenliğini, Atlantik’in öte yakasındaki ABD’yle bir konseptte ele alan, Avrupa savunmasına ağırlık veren NATO yerine, ‘out of area’ başlığında, Ortadoğu, Güney Kafkasya ve Orta Asya gibi bölgelerdeki güvenlik konularına yoğunlaşan bir NATO’yla karşı karşıyayız. AB ve NATO, Prag’da Ekim 2003’de düzenlenen NATO zirvesinde ABD daimi temsilcisi Nicholas Burns’ün dediği gibi, Mayıs ve Haziran 2004’te ‘ikiz genişleme süreci’ yaşamışlar, AB’nin Mayıs 2004’te üye sayısı 15’ten 25’e, NATO’nun üye sayısı, Haziran 2004 İstanbul zirvesinde 19’dan 26’ya çıkmıştır. Her iki kuruluşun genişleme coğrafyası, Doğu Avrupa ve Balkanlar’a doğru gerçekleşti. AB’nin 17 Aralık 2004 zirvesinde de belirtildiği gibi, NATO’daki başat askeri güç ABD, ‘transatlantik ilişkileri’ temelinde, ‘stratejik ortak’ olarak belirtiliyor. Soğuk Savaş döneminin Batı bloğunda yer alan AET’si, Yeni Dünya Düzeni’ndeki tek Avrupa’nın örgütü durumuna gelmiş, ancak savunma yine ‘stratejik ortak’ Washington’la NATO yüzeyinde ifade edilmiş, serbest ticaret anlaşmasıyla ABABD arasında, NATO’daki ortak güvenlik alanının yanı sıra, ‘ortak ekonomik alan’ oluşturulmuştur. AB, güncel gelişmesinde iki ana başlığı hedef olarak önüne Gül ve koyuyor. D’Alema... Birinci başlık Batı Balkanlar, ikinci başlık ise Türkiye’dir.(4) Güncel genişleme stratejisi zemininde AB, var olan durumu, Türkiye’yle üyelik müzakerelerinin sürmesi, Kosova’nın gelecekteki statüsü, Sırbistan’la ilişkiler ve BosnaHersek’teki yönetişim başlıklarında ele alıyor.(6) Kosova’nın 2005 Strateji Belgesi’nde ‘potansiyel aday ülke’ olarak tanımlanması ilginçtir. Zira, Kosova, Voyvodina’yla birlikte halen Sırbistan’a bağlı özerk bölge konumundadır. Genişleme stratejisi, AB açısından, birleşik Avrupa ve onun küresel rolü kapsamında değerlendiriliyor.(7) AB’nin Soğuk Savaş sonrası dünyada, kendisini ‘küresel oyuncu’ ya da ‘uluslararası oyuncu’ olarak görmesi, öte yandan, ABD’yle ortak ekonomik ve askeri hedeflere sahip olması, bu bağlamda çelişik bir görünüm oluşturuyor. Bununla birlikte, AB, İsviçre, Rusya ve Komşuluk Politikası zemininde, İsrail, Cezayir, Mısır, Filistin, Tunus, Fas, Ürdün, Lübnan ve Türkiye’yi, ‘Avrupa Ekonomik Alanı’nın içinde görmektedir.(8) Böylece AB, küresel oyuncu olma kapsamında, ekonomik olarak, Atlantik’ten, Pasifik’e, Kuzey Denizi’nden, Kızıldeniz’e kadar, ekonomik bir alanın belirleyicisi olmaya çalıştığını, somut inisiyatiflerle ortaya koyuyor. Ülkemiz 1996’dan beri, AB’yle Gümrük Birliği mekanizması içindedir. Türkiye’nin bu noktadaki farklı konumunu vurgulamak gerekiyor. 1963 Ankara Anlaşması’ndan beri, o zamanki adıyla, AET’yle resmen üyelik bazındaki ilişkilerimiz, 1973’teki Katma Protokol ve Geçiş Protokolleri’yle önemli bir aşamaya geldi. Geçiş Protokolü’ne göre, AETTürkiye arasında, en geç 1986’da serbest dolaşım, 1996’da Gümrük Birliği gerçekleşecekti. Türkiye, 1996 Ocak ayında serbest dolaşım olmadan, Gümrük Birliği’ne geçerek, tam üyelik uygulamasını sakata uğratacak bir gelişmenin önünü açtı. Üstelik 1995 Aralık ayında Avrupa Parlamentosu’nun Gümrük Birliği’ni onaylayan kararını, havai fişeklerle kutlayarak, seçim ortamına girdi. AB’NİN GENİŞLİME STRATEJİSİ Strateji Belgesi’ne göre, AB, genişleme stratejisini, küreselleşme hedefleri zemininde, ekonomik açıdan başarı ve rekabet üzerine kurguluyor.(2) Adı geçen kavramların, AB’nin dünyadaki ağırlığını arttıracağı ve birliğin daha güçlü bir uluslararası oyuncu haline gelmesini sağlayacağı kaydediliyor.(3) Söz konusu vizyon, AB’nin küresel hedefleri olan bir ‘uluslararası oyuncu’ olarak kendini algılaması ve genişlemeyi, belirtilen derinlikte ele alması açısından ipuçları taşıyor. 1 Ocak 2007’de Romanya ve Bulgaristan’ın üyeliğiyle, AB’nin ‘beşinci genişleme süreci’ni bitireceği kaydediliyor.(4) Buradan yola çıkarak, AB’nin Karadeniz’e ulaştığını görmekteyiz. Karadeniz’e ulaşmanın önemini, şu çerçevede ele almak mümkündür. Soğuk Savaş sonrası, Avrupa kıtasının bölünmüşlüğü, AB ve NATO zemininde sona ererek, Doğu Avrupa ve Balkanlar’ı içeren tek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle