18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası Gerçekler ve dengeler yeni fark edilmeye başlandı… C S TRATEJİ anlaşılıyor. IRAK’TAKİ GELİŞMELER İ şgal ettiği Irak’ta her geçen gün daha da kötüleşen siyasi ve askeri konumunun kırılma noktasına geldiğini gören Bush yönetimi, bu durumun düzeltilmesi için yeni senaryolar aramaya başladı. Bir yandan muhtemel senaryolar üzerinde planlar yaparken bir yandan da Irak’taki mevcut güç odakları arasında bir denge oluşturma stratejisini kurmaya başladı. Saddam’ın devrilmesinden sonra ülkedeki tüm siyasal gelişmeler, ABD’nin açık desteğiyle Irak’taki siyasi ve askeri iktidara hâkim olan Irak Şiileri ile Iraklı Kürt partilerinin siyasi çıkarları doğrultusunda cereyan etmeye başladı. Bahse konu olan gelişmeler, Irak’ı dramatik bir şekilde bölünmeye doğru sürükledi ve ülke genelinde ilan edilmemiş bir iç savaşa neden olabilecek biçimde etnikmezhep çatışmaların yaşanmasına yol açtı. Bu gelişmelerin bir sonucu da, Irak genelinde öldürülen ABD işgalci gücünün asker sayısında görülen büyük artıştı. Nitekim sadece 2006 yılının Ekim ayında 104 asker öldürüldü. Bu durum ABD’yi, gerek Irak’ın içinde faaliyet gösteren Amerikan karşıtı siyasi gruplarla gerekse bölgede yer alan ve Irak konusunda ABD politikasına karşı olan bazı ülkeler ile yeni ittifak arayışına itti. Aslında görülüyor ki, ABD’nin Irak’ta düştüğü kötü durumun düzeltilmesinin yolu, "Saddam yönetimine benzer yönetim" veya "iktidarı kontrol eden ülkeler" söylemleriyle eleştirdiği bazı Arap ülkelerinin yanı sıra Irak konusundan hep uzak tutmaya çalıştığı Türkiye’den geçiyor. Irak içinde ve dışında yeni ittifak arayışında olan ABD, artık Irak’ta askeri varlığını devam ettirebilmek için "demokrasi yayma" bahanesinden başka, yeni gerekçeler bulmak zorunda. ABD Irak’ta ‘çıkış’ arıyor Irak’ta direnişi durduramayan ABD, Şii ve Kürtlerden, Sünnileri dikkate almalarını istiyor. Bu yaklaşım, kazanımlarını yitirmek istemeyen Şiilerin direnişe geçmesine yola açabilir. Durum, ABD’nin içine düştüğü kıskacı ortaya koyuyor. gruplar ve suç örgütleri diye bir kaç farklı terimle adlandırdı. Ne var ki, "Irak direnişi" şeklindeki bir ifadeyi dile getirmekten de kaçındı. ABD’nin direnişçilerin giderek artan saldırılarını önleyememesi ve karşılık verememesi, yönetimi Amerika halkının ağır eleştirileriyle karşı karşıya bıraktı. ABD kamuoyu, Irak cehenneminden askerlerinin geri çekileceği zamanı sorgulamaya başladı. ABD, artık işgal gerekçesinden tamamen uzaklaştı ve şimdi işgal sonrasında kaybolan devlet öğelerini bulmaya çalışıyor. Bu gelişme, 11 Eylül 2001 tarihinden önce ABD ile Ortadoğu ülkeleri arasında olan ikili ilişkileri tekrar hayata döndürdü. Yani, ABD idaresinin isteği doğrultusunda hareket eden ülkeleri "dost" etmeyenleri de "düşman" ilan etme mantığıyla hareket eden ABD, diktatörlükle yönetilse bile içişlerine karışmaksızın dost ülkeyi ABD’nin müttefiki ve demokrasi yönetimi ile yönetilse dahi düşman ülkeyi de ABD’nin muhalifi olarak tanımlıyordu. Bu nedenle de işgalin hemen öncesinde ve işgali izleyen süreçte diktatör yönetimleri "haydut devlet" olarak tanımlayan ABD, şimdi tekrar müttefiklik ilişkisini ve işbirliği kriterini ön plana çıkarmaya başladı. Dolayısıyla, 11 Eylül öncesinde Bush idaresi tarafından Washington koridorlarında Irak merkezli Ortadoğu için dizayn edilen büyük ve/veya genişletilmiş projelerin, yanlış hesaplamalar sonucu Bağdat’tan geri döndüğü de net bir şekilde ABDORTADOĞU İLİŞKİLERİ Irak, tipik Amerikan anlayışıyla, Ortadoğu ülkeleri için Irak merkezli bir demokrasi örneği yaratılması amacıyla işgal edildi. Irak’ın işgal edilişiyle birlikte ABD, bölgedeki kendi çıkarları ile ters düşen özellikle İran ve Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi bazı bölge ülkelerinde iktidarı elinde tutan yönetimleri açıkça tehdit etti. Bu tehdit, "ülkelerinizde reformlar yaparak batılı devletlerde uygulanan demokrasinin aynısını uygulamak zorundasınız, aksi takdirde Saddam yönetimine uygulanan kıstasın aynısı sizlere de uygulanır" şeklindeydi. Ne var ki, ABD’nin Irak merkezli Ortadoğu ülkeleri için çizdiği "diktatör Rice Olmert’le birlikte yönetimlerden kurtarıp demokrasiyi yayma operasyonu" ters tepmiş, aksi yöndeki gelişmeler peyderpey gündemdeki yerlerini almıştı. Bu durumu düzeltmek isteyen George Bush’un "Irak’ta global terörizmle karşı karşıyayız" şeklindeki açıklaması, ABD yönetimindeki karar verici kurumların desteğini almasını sağladı. Daha sonra, Irak’taki Amerika’nın askeri varlığına sistematik olarak zarar veren silahlı gruplara terörist diyen ABD, zamanla bu grupları silahlı Sünni milisler, silahlı ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 03 Ekim 2006 tarihinde, Körfez Ülkeleri ve Mısır ile Ürdün dışişleri bakanlarıyla Mısır’ın başkenti olan Kahire’de bir araya gelerek Irak çıkmazından kurtulmak için yardımlarını istedi. Bu görüşmede başta Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirliği ve Suudi Arabistan ile diğer Körfez ülkelerinin, Iraklı Sünni gruplarıyla görüşerek onlara Irak’ın gelecek siyasal denkleminde aktif rol alacaklarının güvencesinin verilmesi istendi. Yukarıda adı geçen Arap ülkelerinin eski Irak Baas Partisi’nin ılımlı isimleriyle yaptıkları görüşmelerde, sayısı yüzleri bulan eski Irak Cumhuriyet Muhafızları komutanları ile eski sivil Baasçı kadrolarının Irak yönetiminde yer alacakları konusunda bazı anlaşmaların yapıldığı da biliniyor. Öte yandan, ABD yetkilileri gerek Irak Başbakanı Nuri Cuvad ElMaliki ve gerekse Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani ile ayrı ayrı görüşerek, Irak’ın istikrara kavuşturulması için gereken adımları atmalarını istedi. ABD’nin hem Maliki hem de Barzani’den Irak konusunda "yapmalarını" istediği düzenlemeler şunları içeriyor; ? Iraklı direniş grupları ile anlaşmaya varılması, ? Silahlı milislerin yasaklanması, ? Irak yönetiminde Sünni gruplara daha fazla rol verilmesi, ? İktidarı elinde tutan Şii gruplar tarafından illegal olarak oluşturulan ve Sünnileri cezalandıran "ölüm timlerinin" lağvedilmesi ve cezalandırılması, ? Federal sistem yerine daha geniş yetkiye sahip olan ancak merkezi hükümete bağlı olacak il sisteminin uygulanması, ? Paul Bremer döneminde yürürlüğe giren "Iraklı Baasçıların açığa alınma"sını düzenleyen kanunun iptali ve bundan zarar görenlere tazminatın verilmesi. Dolayısıyla, her ne pahasına olursa olsun kendisini Irak çıkmazından kurtarmak isteyen ABD yönetimi, Saddam sonrası Irak’ta iş başına getirdiği yönetimlere verdiği desteğin bölge ülkeleri ile olan ilişkilerini kötüleştirdiğini ve bunun da ABD varlığını sadece Irak’ta değil tüm bölgede sona erdireceğini geç de olsa farkına vardı. Keza, Irak’ın kuzeyindeki dışa çıkışı olmayan her hangi bir oluşumun, altmış yıllık müttefiki olan Türkiye’ye rağmen ne kadar zor olduğunu anlayan ABD, Irak konusunda Arap ülkelerinden istediği desteğin aynısını Türkiye’den de istiyor. Irak’ta giderek artan maddi ve beşeri zararını azaltmak için her yolu deneyen ABD, bu kez yüz yıllarca Irak’ta söz sahibi olmayı bekleyen İran destekli Şii grupları ile karşı karşıya kalacaktır. İran destekli Irak Yüksek İslami Konseyi, Bedir Tugayları, Dava Partisi, Emekçi Parti ve Mehdi Ordusu’nun büyük bir kısmı gibi Şii grupları da Saddam sonrası elde ettikleri kazanımları kaybetmemek için Irak’taki ABD varlığına karşı amansız çatışmalara girecektir. Bu durum, Irak’ın işgal edilişinden bugüne dek, Irak sendromundan kurtulmaya çalışan ABD’yi, Irak’tan çekilme programını kendi istediği gibi değil Iraklıların çizdiği yol haritasına göre açıklama zorunluluğunda bırakacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle