13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 açısından daha akılcı bir tercih olacağı açıktır. Müslümanlar Avrupalıları yakalıyor üslüman göçmenler ile doğrudan bağlantılı diğer bir sorun Avrupa toplumlarındaki nüfus yaşlanmasıdır. Doğum oranlarının düşmesi ve ortalama insan ömrünün yükselmesi sonucunda Batı Avrupa toplumları ciddi bir yaşlanma sorunuyla karşı karşıyalar. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bir rapora göre doğum oranlarındaki ciddi düşüşle 2050 yılına kadar toplam nüfusun tüm Avrupa Birliğinde 40 milyon civarında gerileyeceği bildirilmektedir15. II. Dünya Savaşı sonrası kuşağın 2006 yılı itibariyle emeklilik dönemine girmesiyle, Avrupa istihdam piyasalarının ciddi bir insan kaynağı ihtiyacıyla karşılaşacağı anlaşılmaktadır. Raporda, Avrupa Birliğinde çalışan nüfusu mevcut seviyede tutmak için 2050 yılına kadar yılda 1.4 milyon göçmene ihtiyaç olduğu bildirilmektedir. Nitekim, yaşlanma ve nüfusun azalması sorunlarına tek çözüm olarak uluslararası göç hareketleri önerilmektedir. Oysa, 19902000 verilerine bakıldığında Avrupa Birliğine yönelik göçmen girişi yıllık 1 milyon civarında olmuş, bu rakamı aşağıya çekmek için de sıkı tedbirler getirilmiş ve getirilmektedir. Yaşlanma sorununu salt göçmenlerle çözmeye kalkışmak sorunu hafife almak olacaktır hiç kuşkusuz. Ayrıca, sadece yaşlanmayı öne sürerek Avrupa’nın şartsız kapılarını yabancılara açması pek gerçekçi değildir. Ama, Avrupa’nın yabancılara ihtiyacı olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi açısından önemli bir saptamadır. Görünen o ki, doğum oranları Avrupa Birliği ülkelerinin ortalama iki katı olan, çoğunlukla yoksul ama genç nüfuslu Müslüman ülkelerden akacak insan hareketleri zengin ve yaşlı Avrupa’nın kaderini belirleyecek. C S kabul ederek onların getirdiği farklılıklara hoşgörüyle yaklaşabilmelidirler. Avrupalı devletler ise teröristler ile masum yurttaşlar arasındaki çizgiyi hassasiyetle çizmelidirler. Avrupa kendi içine kapanırsa ve kendi içinde yaşayan yabancıları dışlamaya devam ederse, tüm Avrupalıları politik bir kültürde bütünleştirmeyi de başaramayacaktır. Bunun bedelini de aşırı milliyetçiliklerle, toplumsal kavgalarla ve yurttaşları arasındaki nefretle ödeyecektir. Avrupa Birliğinin ciddi bir ikilemle karşı karşıya kaldığı ortadadır: bir taraftan, öteki kültürleri ve toplumları sürekli olarak politik ve sosyal bir tehdit olarak algılayan, dışlayan, içine kapalı muhafazakar Fortress Europe; diğer taraftan kendi siyasi, sosyal ve psikolojik çıkarları adına ayrımcı tavrını ve katı politikalarını gözden geçirmek zorunda olan kararsız ama bağımlı Avrupa. Avrupa bu ikilemi aşabildiği ölçüde, yabancı düşmanlığından sıyrılarak Avrupalı Müslümanları Avrupalı yurttaşlara dönüştürdüğü takdirde huzurlu bir geleceğe sahip olacaktır. (1) Dr.Burak Erdenir, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (2) Edward Gibbon, (1997), The history of the decline and fall of the Roman Empire, Routledge. (3) US Department of State, Annual Report on International Religious Freedom, 2003. (4) Ömer Taşpınar, ‘‘Europe’s Muslim Street’’, Foreign Policy, March 2003, s.77. (5) The Economist, 5 February 2004. (6) Gerard Delanty, (1995), Inventing Europe, Macmillan Press, s.154. (7) The Economist, July 28, 2005. (8) Christopher Allen & Jorgen Nielsen, (2002), Summary Report on Islamophobia in the EU after 11 September 2001, European Monitoring Center on Racism and Xenophobia. (9) Guardian/ICM Poll, July 2005. (10) Daily Telegraph/YouGov Survey, July 2005. (11) Christopher Allen & Jorgen Nielsen, (2002), Summary Report on Islamophobia in the EU after 11 September 2001, European Monitoring Center on Racism and Xenophobia. (12) Gallup International Millennium Survey, (1999). (13) Timothy Savage, ‘‘Europe and Islam: Crescent Waxing, Cultures Clashing’’, The Washington Quarterly, Summer 2004, s.31. (14) Frederick Kempe, ‘‘Europe’s Middle East Side Story’’, Wall Street Journal, July 29, 2003. Savage, (2004), s.33. (15) United Nations Secretariat, Department of Economic and Social Affairs, Population Division, (2000), Replacement Migration: Is it A Solution to Declining and Ageing Populations, ESA/P/WP.160. TRATEJİ M Kuzey Avrupa boru hattının gösterdikleri lmanya ve Rusya arasında Kuzey Avrupa Doğal Gaz A Boru Hattı Anlaşması’nın imzalanması, Moskova’nın başta Ukrayna ve Polonya olmak üzere transit ülkelere bağımlılığını azalttı. Proje bunun yanısıra Rusya’nın Avrupa ile ilişkilerinin de yeniden hareketlenmesine neden oldu. 10 Nisan Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası [email protected] Avrupa güvenliği’ne farklı yaklaşımlar Eylül 2005 tarihinde Almanya ve Rusya arasında Kuzey Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı Anlaşması’nın imzalanması, dünya ve Türkiye basınında yankı bulmuş, projenin siyasi sebepleri ve sonuçları günlerce tartışılmıştır ve tartışılmaya devam etmektedir. Bu anlaşma hayata geçirildiği takdirde söz konusu hat, Rusya’nın Avrupa’daki en önemli gaz ithalatçısı Almanya’yı ve Rusya’yı Baltık denizinin altından doğrudan olarak birbirine bağlayacaktır. Böylece Rusya, başta Ukrayna ve Polonya olmak üzere transit ülkelere olan bağımlılığını azaltacaktır. Bu anlaşmayla enerji ihracatının güvenliğini sağlama konusunda Rusya’nın önemli bir adım attığından bahsedilebilir. Rusya’nın batısındaki küçük ve orta boy ülkelerin bu anlaşmayla Rusya’ya karşı ellerinin zayıflaması, Polonya ve Baltık ülkeleri başkentlerinden endişeli seslerin yükselmesine sebep olmuştur. Özellikle enerji kaynaklarının alım satımıyla ilgili meselelerin uluslararası politikayı yakından ilgilendirdiği bili 8 Avrupalı Müslümanlardan Avrupalı yurttaşlara zellikle Irak ve Filistin’de cereyan eden katliamlarla Batı ve İslam arasında derinleşen uçurum, Müslümanların Avrupa toplumlarına entegrasyonunu daha da acil bir konu olarak gündeme getirmektedir. Bu entegrasyon sürecinin başarıya ulaşmasında mutlaka her iki tarafın sorumluluğu vardır. Her ikisi de kimliklerinde dönüşüme yol açacak zihni bir değişimden geçmek zorundadırlar. Müslümanlar, Avrupa’daki sosyal yaşamın kural ve uygulamalarını benimseyerek, "toplum içinde toplum" kurma huyundan vazgeçmelidirler. Avrupalılar ise "Müslüman gerçeğini" Ö nen bir gerçektir. Bu anlamda Kuzey Avrupa Boru Hattı her şeyden önce RusyaAlmanya ve genel olarak RusyaAvrupa siyasi ilişkileri açısından önemlidir. Proje etrafındaki tartışmada ekonomik argümanlar sadece siyasi argümanları desteklemek için kullanılmaktadır. Tartışmanın esas konusu ise aslında Avrupa’nın güvenliğidir. Söz konusu anlaşma, Rusya ve Almanya’nın enerji güvenliklerini sağlamak adına önemli bir adım olmakla birlikte, Avrupa güvenliğine olan yaklaşım farklarını göz önüne sermektedir. Polonya ve Baltık ülkelerinin gösterdikleri tepki, tarihi deneyimleriyle ve büyük ölçüde Rusya’yı Soğuk Savaş dönemindeki ölçütleriyle değerlendirmeleri ile alakalıdır. Bu bakışın temelinde Rusya’nın bir daha yükselme ihtimaline karşı olan korku bulunmaktadır. Rusya’nın Avrupa’ya olan doğal gaz ihracatının % 80’inin Ukrayna üzerinden yapılması, bu ülkenin eline Rusya’ya karşı kullanabileceği bir koz sunarken, Kuzey Avrupa Boru Hattı’nın Ukrayna güzergahına bir alternatif oluşturacağından ve Rusya’ya karşı Ukrayna’nın bağımsız politika izleme şansını zayıflatacağından korkulmaktadır. Ukrayna güvenliğinin bütün Doğu Avrupa güvenliğiyle bağlantılı olduğu ve mevcut güzergahların sadece Ukrayna’dan değil, Doğu Avrupa’dan geçtiği de göz önünde bulundurulmaktadır. SchröderPutin işbirliğinin simgelediği yaklaşımın özünde ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle