Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T C S TRATEJİ 19 ürkiye’nin attığı imza büyük sorunları beraberinde getirecek Ek protokolün imzası egemenlik devridir Yrd. Doç. Dr Kenan GÖÇER Beykent Üniversitesi kgocerİbeykent.edu.tr ürkiye ile AB arasında Mart 1995 yılında imzalanan anlaşmanın Gümrük Birliği (GB) şartlarını sağladığı tartışmalıdır. Ülkelerin bir araya gelip her türlü ticari tarifeleri sıfırlaması gümrük birliğinin ilk aşaması olan geliştirilmiş serbest ticaret anlaşmasıdır. Gümrük Birliği, serbest ticaretin ardından üçüncü ülkeler ile ortak tarife uygulaması ile tamamlanacak bir süreçtir. Bugün ABD’nin AB ile ticaretindeki tarifeler Türkiye’den farklıdır. Türkiye’nin aleyhine olan bu durum karşısında Dünya Ticaret Örgütüne dava açılsa kazanılır ama ABD’ye ayıp olur diye açılmıyor. Gümrük Birliği anlaşması ile, Türkiye ithalat yaptığı ülkelere uyguladığı tarifelerin ne olacağını belirleyememektedir. Aynı zamanda AB ile önceden anlaşması olmayan bir ülke ile serbest ticaret yapma konusundaki egemenlik haklarını ileride üye olacağını dikkate alarak AB’ye devretmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla Türkiye ek protokol ile belki de hiç üyesi bile olmayacağı AB’nin bünyesindeki Kıbrıs Rum Yönetimine bir yandan hangi ülkeler ile hangi tarifeden ticaret yapacağı konusunda egemenlik devri yapmakta diğer yandan tanımadığını tek taraflı söyleyerek Ada Türklerinin kazanımları erozyona uğratmaktadır. Hatta Türkiye KKTC ile ticareti bile Rumlar üzerinden yapmak zorunda kalabilir. AB içinde bugün Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan bloktaki öncü rolünü üstlenen Fransa, 1995 öncesinde Gümrük Birliğinin biran önce hayata geçirilmesini isteyen bloğun öncülüğünü yaparak Yunanistan engelini aşmaya çalışmıştı. Türkiye, AB’nin daha çok istediği bir anlaşmayı, üyelik yolunun açılacağı gerekçesiyle, Kıbrıs Rumlarının Garanti anlaşmasına rağmen üyelik müzakerelerine başlaması karşısındaki çekincesini kaldırıp, muhalefetin bugün haklı çıkan eleştirilerini dikkate almadan iç politika malzemesi yapılarak onaylamasının bedelini ödüyor. Bugün AB kapılarının açılacağı var ürkiye ek protokol ile AB’nin bünyesindeki Kıbrıs T Rum Yönetimi’ne bir yandan hangi ülkeler ile hangi tarifeden ticaret yapacağı konusunda egemenlik devri yaparken, diğer yandan tanımadığını tek taraflı söyleyerek Ada Türklerinin kazanımlarını erozyona uğratıyor. Bu protokol önümüzdeki süreçte Türkiye’nin KKTC ile ticareti Rumlar üzerinden yapmak zorunda kalmasına neden olabilir. Protokol BlairErdoğan görüşmesinde kurtarıdı. T tünlüğü olduğunu ve bu konuda ABD’yi uluslararası hukuka uyması konusunda uyararak Birleşmiş Milletlerin önemini vurgulayan AB, Kıbrıs konusunda BM’nin rolünü görmemezlikten gelmeye başlamıştır. 5 AB ülkeleri sınır sorunları olan ülkeleri ‘‘Sorunları Çözünde Gelin’’ politikasını Kıbrıs söz konusu olunca uygulamamıştır. Sonuç olarak Kıbrıs sorununun önündeki en büyük engel AB’nin Türklerin politikalarını peşinen haksız görmesi nedeniyle düştüğü tutarsızlıklarıdır. AB sorunlu Kıbrıs’ı içine alıp bedelini de Türkiye ye ödetmeye çalışmaktadır. Sorun öyle bir noktaya geldi ki Mehmet Ali Talat, Rauf Denktaş gibi Kıbrıs davasından söz etmekte, liberal yazarlar bile AB’yi eleştirmekte, AB’yi eleştirenlerin haklı çıkmasından endişe duymakta ve Türkiye bir zamanlar Rumların yaptığını yapıp sorunu Birleşmiş Milletlere havale etmektedir. Fransa kimlik sorununu Türkiye üzerinden aşmaya çalışıyor rtaçağ Avrupa’sında İngiliz soyluların Fransızca konuştuğu ve diplomasi dilinin Fransızca olduğu bir noktadan bugün İtalya’da İngilizce’den sonra ikinci dil olarak İspanyolca öğreniliyor. Fransa her geçen gün 18. ve 19. yüzyılda kazandığı prestijini kaybediyor. Bu yüzden bir taraftan AB’nin kurucusu olarak siyasal birliği savunurken diğer yandan ulusal kimliğinin Avrupalı üst kimliği altında erimesini göze alamamasının gerilimleri ülkede kimlik bunalımına yol açmaktadır. Söz konusu gerilimin birincisi, birliğin ekonomik pazar olmasını isteyen İngiltere’ye karşı pozisyonunu zayıflatması, ikincisi iç politikada genişlemeyi istemeyenlerin güçlenmesi nedeniyle Türkiye karşıtlığının siyasi prim yapması gibi iki önemli sonucu vardır. Sonuç olarak Fransa kimlik bunalımını Türkiye karşıtlığı ile aşmaya çalışıyor. Türkiye karşıtlığının arkasındaki gerekçeler ve olası sonuçlarını kısaca şöyle sıralanabilir. 1 Fransa AB’nin öncülerinden olmasına rağmen yeni üyelerin aksine birliğin amacının az tartışıldığı ülkelerdendir. Doğal olarak birliğe son O sa bile, söz konusu kapının GB ile tamamen kapanacağını söyleyenler haklı çıkmıştır. Gümrük birliğini savunanların tek söyleyecekleri konu AB ülkeleri ile yapılan ticarette ihracatın ithalatı karşılama oranlarının diğer ülkelere göre daha iyi olması. Oysa söz konusu oranlara genişletilmiş serbest ticaret anlaşması ile de ulaşılabilirdi. AB’nin Kıbrıs tutarsızlıkları ransa, Avrupa gazetelerinin tabiriyle Rumları da sollayarak Türkiye üzerindeki Kıbrıs baskısını arttırdı. Başta Fransa olmaz üzere bazı AB ülkelerinin Kıbrıs konusundaki tutarsızlıkları kısaca şöyle özetleyebiliriz: 1 AB ülkeleri Sudan, Irak, Endonezya, Yugoslavya başta olmak üzere etnik sorunların olduğu ülkelerde özellikle Hıristiyan toplumların kendi kaderini tayin hakkını savunurken ve etnik kimlikler yükselen değer olarak görülürken, Kıbrıs’ta tek halk var de F meleri büyük bir çelişkidir. 2 İleride Rumların ekonomik siyasal demografik üstünlüklerini kullanarak Kıbrıslı Türklerin kazanımlarını eritmeye uygun olan Annan Planına evet diyen Türklere ambargo uygulayan AB’nin, hayır diyen Rumları ödüllendirmesi birliğin insan hakları değerleri ile çelişmektedir. AB beş aşamalı planı referanduma kadar ağzından düşürmezken, referandumun istediği şekilde sonuçlandığını görünce şimdi hiç böyle bir plan süreci yaşanmamış gibi davranmaktadır. Oysa sorun, uzun vadede AB’nin 50 yıllık birikimini erozyona uğratacak potansiyele sahiptir. 3 AB ülkeleri Garanti Anlaşmasına aykırı olduğu gerekçesiyle KKTC’yi tanımamaktalar. Ama aynı anlaşmaya aykırı olduğu halde Türkiye’nin üyesi olmadığı birliğe Kıbrıs’ı almaları uluslararası hukuku işine göre uyguladıklarını göstermekteler. 4 En önemli değerinin hukukun üs ?