18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema VİZYON ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Murat Aslan’ın yönettiği filmde Peker Açıkalın, Önder Açıkbaş, Durul Bazan ile Erdal Tosun rol alıyor. “Türkler Çıldırmış Olmalı” filmi, Türkiye’nin en zengin işadamının ailesi ile dünya turuna çıkması ve Güney Afrika kıyılarında Somalili korsanlar tarafından kaçırılması ile başlıyor. Korsanlar işadamı için Türkiye’den yüklü miktarda fidye ister. Türkiye de işadamının kurtarılması için askeri bir tim gönderilmesine karar verir. Ancak bir diplomatın önerisi dikkate alınarak uluslararası ilişkilerin hassas dengesi sebebi ile bu iş için resmi bir tim değil de ‘Her Türk asker doğar’ sözünden yola çıkarak illegal bir tim oluşturulur. Hükümlülerden oluşan ve şartlı tahliye anlaşması yapılan bu timde; dolandırıcı Kuru Kadir, elektronik mühendisi ancak korsan CD basmaktan sabıkalı Korsan Ercüment, sokaklarda büyümüş, tek derdi ünlü bir şarkıcı olmak olan, düğün şarkıcısı Kirli Şahin, korkak kumarcı Kadırgalı Sarı Recep, Başbakan dahil birçok üst düzey bürokratı dolandıran Mahsun Güler vardır. Bir hafta gibi kısa bir sürede operasyon için bu ekibi eğitmek, timin liderleri Albay Mehmet Kara ve onun güzelliği kadar sertliği ve disiplini ile de tanınan kızı, yüzbaşı Asena’ya düşer. (Viaggio Segreto) Roberto Ando’nun yönettiği filmin başrollerini Alessio Boni, Donatella Finocchiaro, Valeria Solarino ile Emir Kusturica paylaşıyor. Leo, kız kardeşi Ale’nin evleneceğini duyunca aralarına soğukluk girer. Leo, Ale’nin nişanlısının, Sicilya’da kızkardeşine bir ev almayı planladığını öğrenir. Evin kızkardeşinin bilmediği bir sırrı vardır. İki kardeş henüz çocukken, bir aile trajedisi sonucunda bu evden kaçmaya mecbur kalmışlardır. Leo, köklerine doğru bir yolculuğa çıkar. Leo’nun bu gizemli yolculuğu, onu ailesinin hikayesindeki karmaşayı derinlemesine araştırmak ve bir cinayetle, bu eve, bu kara parçasına gömülmüş çözülmeyen bir gizemle yüzleşmek zorunda bırakır. Çocukluklarını mahveden bu yaranın sebep olduğu bu gizemli yolculuğa, kızkardeşini korumak zorunda olduğunu düşünerek başlayan Leo, sadece anıların iyileşmesiyle kavuşulan bir sıradışı aydınlanmaya ulaşır. ? Gizemli Yolculuk ? Türkler Çıldırmış Olmalı Ağdalı dram ve ‘Neşeli Hayat’ Düş gücü sınır tanımaz Titanic (Titanik/1997) için 19 ay çalışan 11 Oscar alan James Cameron, Avatar için de beş yılını (20052009) verdi. 14 yıl öncesine, 1995’e dayanan Avatar projesiyle Cameron üç boyutlu ASLI sinema olgusunu yeni bir SELÇUK (3D) çağa taşıma hazırlığında. Oysa Avatar’ın senaryosunu 1995’te yazdığında filmin teknik açıdan gerçekleştirilmesi olanaksızdı. 10 yıl sonra, 2005’te çizerler filmin genel görünümüyle karakterler üstünde çalışmaya başladılar. Fox şirketi yaratıcı ekibin çizimlerini, çalışmalarını görünce hemen ekibin kullanımına bir tasarım stüdyosu verdi. Teknolojinin istenilen aşamaya geldiğini sınamak için beş dakika süren bir bölüm hazırlandı. Gezegenler arası bir western yapmaktan öteye geçip Avatar’ın öyküsünü çevrebilimsel bir ileti üstüne kuran Cameron, yapımcı şirket Fox’la kıyasıya tartıştığını belirtiyor: “Çevrebilimsel sorunlar sinemada para kazandırmayan konular. Yetişkinliğimden beri bu konu hep kafamı kurcalıyordu. İnsanlığın teknolojiyle kurduğu ilişki, bunun çevreye yaydığı zararlar beni ürkütüyor” diyen yönetmen Terminatör’deki (Terminatör/1984) nükleer tehdidi, Titanik’te insanların kesin sandığı bilgilerle doğanın güçleri arasındaki savaşımı anlattığını, Avatar’ın da bu filmlerinin bir uzantısı olduğunu vurguluyor. milyon dolar bütçeli Avatar’ı çeken James Cameron filmini fütürist bir western olarak niteliyor. Çok uzak bir gelecekte bacakları felç olmuş eski denizci Jake Sully (Sam Worthington) Pandora adlı uzak bir gezegende çalışan ikiz kardeşinin görevini devralmak üzere gezegenler arası çalışan bir şirkette işe alınır. Dünya’dan beş yıl yolculuk süresi uzaklığındaki Pandora’da insanlar gezegenin yerel halkı Navi’lerle yakınlaşarak yeni bir enerji kaynağı elde etmeye girişmişlerdir. Üç metre boyundaki bu kuyruklu yaratıkların tenleri gece mavisi rengindedir. Navi’ler iletişim kurulması güç yaratıklar oldukları için bilim adamları yarı insan yarı Navi olan melez yaratıkları oluştururlar, böylece insanlar bu melezlerin aracılığıyla Navi’lerle daha kolay yakınlaşacaklardır. Melezlere de “Avatar” adını takmışlardır. Hollywood’un her yılbaşı ısrarla kafamıza kaktığı umut içerikli yeni yıl seyirlikleri, malumunuzdur. Çoğu vasatı dahi aşamayan bu filmler yetmemiş olacak ki; en nihayetinde içinde ALPER Noel Baba’nın da yer aldığı yerli işi bir TURGUT yapım çekebildik. Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği ve üstelik başrolü üstlendiği “Neşeli Hayat”, ayaktakımına dair bildik ve ağır bir dramı, içine bir parça da zorlama tebessüm katarak harmanlıyor. Filmin bir derdinin olması güzel, kimi oyunculuklar gerçekten özel... Bazı söylemler didaktik ve rahatsız edici, birkaç karakter karikatürize... Erdoğan, Neşeli Hayat için “küçük adamın, büyük hikâyesi” demiş ama bence yanılmış. Fakir, sıradan ve içimizden bir adamın, tastamam küçük öyküsü bu... Özetle; Neşeli Hayat, hiç kuşkusuz Yılmaz Erdoğan’ın çektiği en iyi film. Yapıtın bütününe sirayet eden olmamışlık hali bile bu gerçeği değiştiremez. Ve eminim ki; kiminiz sevecek, kiminiz beğenmeyecek. Neşeli Hayat’ta Yılmaz Erdoğan’a, Büşra Pekin, Ersin Korkut, Sinan Bengier, Rıza Akın, Erdal Tosun, Cezmi Baskın ve BKM Mutfak oyuncuları eşlik etti. Filmin görüntü yönetmeni ise Uğur İçbak... Müzikler, Yıldıray Gürgen ve Deniz Erdoğan’a ait. Kahramanımız aşçı Rıza Şenyurt, önce açtığı lokantayı, ardından da kanserojen madde satan Neşeli Hayat paravanı sayesinde istemeden mahalledeki arkadaşlarını batırmıştır. Stadyumda terlik kılığına girip rızkını çıkarmayı deneyen Rıza, yaklaşan yeni yıl nedeniyle kısa sürede Noel Baba’lığa terfi eder. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak... Rıza’nın eşinden, yakınlarından ve mahkemelik olduğu dostlarından saklayacağı bu yeni görev, ona algının kapılarını açabilecek midir? Artık düş yakamızdan diye kıvrandığımız yoksulluk, yoksunluk illeti, görece çaresizliğimiz ve amansız kem talihimiz. Dinmeyen arzular ve bitmeyen çırpınışlarımız... Öyle ya, eller aya, biz yaya... Bir kurban bayramı günü, çok da matahmışçasına Noel Baba’dan medet umar olmuşuz. Dönsün diye şansımız, melanete razı, belaya hazırız. O denli bir ihtiyaç hali ki bu günü gelince kırıntılara dahi sevineceğiz. de filmin oyuncuları Reha Özcan, Yeşim Ceren Bozoğlu ve Haktan Pak’ın, zor şartlarda kotardıkları işe şapka çıkartılır. Beş yıl önce eşini kaybeden Adnan, adeta hayata küsmüştür. Sakarlıktan da öte, tüm felâketler, onu bulur. Kaş yapayım derken göz çıkarır. Kapkara bir yazgısı vardır, giderek dibe vurur. Üniversite sınavına hazırlanan oğlu Burak ise bir nevi sorun yumağıdır. Çevrelerinde bulunan insanları şirazeden çıkartmaya meyilli baba ve oğlun, en büyük destekçileri ise yardımsever kayınbirader Can ve onun karısı Deniz’den başkası değildir. Can ve Deniz, emanet gördükleri Burak’a, öz oğullarıymışçasına kol kanat gererler. Ancak Adnan, mıknatıs gibi bela çekmeye devam etmektedir. 2001’de 3D kameraların ilk neslini (RCSReality Camera System) üretip denizaltı belgesellerinde kullanan Cameron bunları sinema formatı çekime uygun yapıya dönüştürerek Fusion System’i (Birleşme Sistemi) yaratıyor. Avatar’ın güç koşullar altında çekildiğini belirten sinemacı üç boyutlu, sentez görüntülerle, dekor parçaları ve yeşil ekranlar önünde çalıştıklarını açıklıyor: “30 yıldır sinemada ilk kez sıfırdan özgün bir evren yaratılıyor. Yıldız Savaşları’ndan beri, Batman, Örümcek Adam ve 300’de kullanılan dünyalar önceden varolmuşlardı. Avatar filmden öte bir olgu, tümüyle yaratılmış, varedilmiş bir dünya”. Düşselliğin sınır tanımazlığını da belirten Cameron önce yüzde 60’ı kapsayan tasarlanmış bölümü çektiklerini ardından yüzde 40’ı oluşturan görüntüsel bölüme geçtiklerini, ikisinin birbirleriyle bağdaşmaları gerekliliğini de vurguluyor. Bir dilbilimci iki yıl süresince üç metre boyundaki Navi’lerin özel dilini yaratmak için çalışmış. Yine iki yıl boyunca Peter Jackson’ın Yeni Zelanda’daki Weta Stüdyoları’nda 195 Fütürist western Oyuncuları Sigourney Weaver’la Sam Worthington’ın dekorsuz, yeşil ekran önünde rol yapmaktan son derece hoşnut olduklarını belirten Cameron onların tiyatro yorumuna yakın bir oyunla rollerini sunduklarını açıklıyor: “Dekor ve çevre düzeni olmayınca ancak tüm bedeninizle, duygularınızla, düş gücünüzle oynayabilirsiniz” diyen yönetmen bir Navi’yi canlandıran Zoe Saldana’nın yeni bir beden dili yarattığını, konuşmayı sıfırdan yeni bir dille öğrendiğini açıklıyor. Tintin’in (Tenten) çekiminde aynı Fusion System kamerayı kullanan Steven Spielberg’le kendisini bu yeni teknolojinin öncüleri olarak tanımlayan Cameron on yıl içerisinde 3D’nin her sinemacı ve herkes için kaçınılmaz olacağına yüzde yüz güveniyor. Çektiği bölümleri hemen kurgulayan yönetmen özel efektleri yapan Weta’nın işini de kolaylaştırdığını belirterek deneyimledikleri teknolojileri de yalınlaştırdıklarını savunuyor. Titanik’in yapımını da üstlenen Jon Landau sinemanın daha fazla kazanması için büyük paraların gözden çıkarılması gereken nadir alanlardan biri olduğunu vurguluyor: “Nisan 2007’de Avatar’ı tasarlanmış görüntülerle, oyuncularla çekmeye başladık. 2008 ve 2009’da periyodik olarak oyuncularla çekimi sürdürdük” diyen Landau eğer izleyici Avatar’ı severse James Cameron’ın Pandora gezegeniyle ilintili başka öyküleri olduğunu da ekliyor: “Avatar eski biçem bir serüven filmi. Hükümetlerle askerler arasındaki ilişkileri, insanlığın doğayla her geçen gün daha da azalan ilişkisini, insanların hızla doğadan uzaklaşmasına değiniyor. Bana göre bilimkurgu geleceği öngörmek değil, günümüzü düşünmektir.” Avatar, tüm dünyayla birlikte 18 Aralık’ta Türkiye’de gösterimde. Geleceğin teknolojisi 4. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali’nin, ulusal uzun metraj kategorisinin kazananı, ne yazık ki; ABD’li yönetmen Therone Patterson’un “Bahtı Kara”sı oldu. En iyi film, senaryo ve erkek oyuncu (Reha Özcan) ödüllerini (Altın Karagöz) kapan bu yapımı, beğenen az, beğenmeyen çoktu. Ne yalan söyleyeyim, benim de kanım ısınmadı, bu ham ve çiğ görünümlü film denemesine... Adı geçen bu Bahtı Kara’nın herhangi bir albenisi yok, üstelik savruk ve nihayete erememiş. Ses ve görüntü de resmen amatör yapımlara özgüydü. Doğaçlama çekilmesine karşın en iyi senaryo ödülünü kazanması ise, kara baht ile değil, bol şans ve talih kuşu aracılığıyla açıklanabilir. Yine Bahtı Kara “Şellale” ve “Eve Giden Yol” adlı filmlerinden hatırladığımız senaristyönetmen Semir Aslanyürek’in son icadı “7 Avlu”, İpek Yolu Festivali’nden eli boş döndü. Aslında her şey çok güzel başlamıştı ancak finale yaklaşırken bir anda işler tersine döndü. Ve ustalıkla ilerleyen film, kötü bir şaka gibi acemilikle sonlandı. Semir Aslanyürek ile yaptığımız ayaküstü sohbette, filmin Antakya’daki çekimi sırasında başına gelenleri anlattı. Detaylara girmeyeceğim ama Türkiye’de sinemacı olmak gerçekten zor zanaat... Ötesi yok. Yine de Sovyetler Birliği’nde üst düzey sinema eğitimi almış olan Semir Aslanyürek’in, bizleri altı avludan geçirtip yedinci avluda kaybetmesini yadırgadığımı söylemeliyim. Keşke filmin sonunu tekrar çekebilse... Filmin oyuncuları ise Evmorfia Anastasiou, Labina Mitevska, Varlam Nikoladze, Derya Durmaz, Muhammed Cangören, Nursel Köse, Özlem Türay, Ayhan Taş, Hevy Hussein, Tansel Doğruel ve Serra Yılmaz... Rum, Ermeni, Yahudi, Türk, Kürt ve Araplar... Antakya’da tarih kokan bir sokak ve sokaktaki evleri ferahlatan yedi güzelim avlu. Kuşkusuz her avlunun tekinsiz bir öyküsü var. Arap Alevisi eşini kaybettikten sonra komşuları tarafından dışlanan Rum kadın Eleni, tur rehberimizdir. Bize avluluları, o gezdirir. 27 yaşında dul kalan Eleni’nin, dokuz, yedi ve beş yaşlarında üç kızı vardır. Erkekler dedikodu olur gerekçesiyle, kadınlar da kocalarına yaklaştırmamak için çoktan onunla ilişkilerini noktalamışlardır. Ancak güzel Eleni, insandan yana umudunu asla kesmez ve tekrar diyaloga geçebilmek adına her akşam ezberlenmiş bir bahaneyle kapılarına dayanır. [email protected] 7 Avlu SES’İN ÇEKİMLERİ TAMAMLANDI Yönetmenliğini Ümit Ünal’ın üstlendiği ve başrollerinde Selma Ergeç, Mehmet Günsür, Işık Yenersu, Eylem Yıldız ve Serra Yılmaz’ın yer aldığı Ses filminin çekimleri tamamlandı. Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla çekilen “Ses”, bir gün gaipten sesler duymaya başlayan genç bir kızın hikayesini anlatan iddialı bir doğaüstü gerilim filmi. Ses’in senaryosu “Anne Tut Elimi” ve “Büyük Deniz Yükseliyor” romanlarının yazarı Uygar Şirin’e ait. Yapımcılığını Bir Film’in, ortak yapımcılığını Mars Prodüksiyon’un üstlendiği gerilim/korku türündeki Ses’in çekimleri 19 Ekim’de İstanbul’da başladı ve dört hafta sürdü. ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Daha önce de “9”, “Anlat İstanbul”, “Ara” ve “Gölgesizler” gibi başarılı filmlere imza atmış olan Ümit Ünal “Ses” filmi ile bu kez seyirciye korku dolu anlar yaşatmaya hazırlanıyor. Film 5 Mart’ta vizyona giriyor. Derya (Selma Ergeç) bir bankanın çağrı merkezinde çalışan ve yaşlı annesi (Işık Yenersu) ile birlikte yaşayan genç bir kızdır. Derya’nın rutin giden hayatı, gaipten duymaya başladığı bir sesin ortaya çıkması ile beraber altüst olur. Genç kız başlangıçta sesi duymazlıktan gelmeye çalışsa da, ses kısa sürede hayatını kontrol etmeye başlar. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle