19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (Open Season 2) Matthew O’Callaghan ile Todd Wilderman’ın yönettiği Çılgın Dostlar 2’yi Joe McHale ile Mike Epps seslendiriyor. Mr. Weenie bir grup şımarık ev hayvanı tarafından sahibine götürülmek için kaçırılır. Boog, Elliot, McSquizzy, Buddy ve ormanın tüm sakinleri bir plan hazırlayarak sosise benzeyen arkadaşlarını kurtarmayı kendilerine görev bilirler. Bu plan onları ev hayvanlarının dünyasına götürür. Düşmanları olan ev hayvanlarıysa, Mr. Weenie’yi savaşmadan bırakmama kararındadır. (Scar) Jed Weintrob’un yönettiği filmde Angela Bettis, Kirby Bliss Blanton, Devon Graye ile Chris Titus rol alıyor. Kasabanın cenaze levazımatçısı Ernie, kaçırdığı gençlere akla hayale gelmeyen işkenceler yapar. Kurbanlarından biri olan Joan, Ernie’yi öldürerek morgtan kaçmayı başarır. Bu yaşananlardan sonra Joan kasabayı terk eder. Onaltı yıl sonra kasabaya geri döndüğünde Bishop efsanesi de tekrar canlanır. Joan, tek başına katilin peşine düşer. Ancak gelişen olaylar, rastlantılar ve ipuçları Joan’u zanlı olarak göstermektedir. ? Çılgın Dostlar 2 (Twilight) Yönetmenliğini Catherine Hardwicke’in yaptığı filmin başrollerini Kristen Stewart, Robert Pattinson, Billy Burke ile Ashley Greene paylaşıyor. 17 yaşındaki Isabella, babası Charlie ile birlikte yaşamak üzere küçük bir kasaba olan Forks’a taşınır. Burada 108 yaşında bir vampir olup, 17 yaşında görünen sınıf arkadaşı Edward ile tanışır. Edward’ın romantizmden uzak durmaya çalışmasına rağmen birbirlerine aşık olurlar. Onur Tan’ın yönettiği filmi Şafak Sezer, Alp Kırşan, A. Mümtaz Taylan ile Esin Civangil rol alıyor. İki yakın dost olan Kadri ve Cem aşkta yaşadıkları hayal kırıklıklarının ardından Antalya’ya tatile gider. Gittikleri tatil köyünde kendilerini tahmin etmedikleri komik olaylar beklemektedir. Adnan Güler’in çektiği ve Mehmet Aslan, Oğuzhan Yıldız, Sinem Kobal ile Irmak Ünal’ın rol aldığı filmde, devlet lisesinde okuyan gençlerle özel okulda okuyan öğrenciler arasındaki sınıf çatışmaları anlatılıyor. Devlet lisesine devam eden Ali, özel okulda okuyan Yasemin’e aşık olur. Çok zengin bir ailenin kızı olan Yasemin, anne ve babasının bu aşka karşı çıkmasıyla zor günler geçirir. Mehmet Güleryüz’ün yönettiği ve Çiçek Tekdemir, Mervan İlten, Abdullah Tarhan ile Ramazan Itır’ın oynadığı Havar’da dedikodular yüzünden infazına hükmedilen bir gençkızın babasıyla kurbancellat ilişkisine dönüşen serüveni anlatılıyor. Havar, yörede kız ismi olarak kullanılıyor ve çığlık, yardım çağrısı ve isyan anlamlarını barındırıyor içinde. ? Alacakaranlık ? Kadri’nin Götürdüğü Yere Git ? İz ? Ayakta Kal ? Havar Yalnızlaşmaya inat bir ölüm yürüyüşü “Pandora’nın Kutusu”, iletişimsizlik çağında ve yalnızlaşmanın girdabında Alzheimer hastası yaşlı bir kadının son yolculuğunu anlatan buruk, etkileyici ve yol gösterici bir film. Onun ölüm yürüyüşünde yanında olan tek kişi ise, İstanbul’da sıkışıp kalan evlatları değil isyankâr çocuk tavrından sıkılıp artık ALPER büyümek isteyen torunudur. Sakın TURGUT kaçırmayın. Yönetmen, alperturgut.blogcu.com senarist, mimar Yeşim Ustaoğlu, kısa filmlerle başlayıp “İz”, “Güneşe Yolculuk” ve “Bulutları Beklerken” ile büyüttüğü sinema serüvenine beş yıllık aradan sonra Pandora’nın Kutusu’yla devam ediyor. İnadına özgün ve giderek yetkinleşen bir sinema dilini kuşanan Ustaoğlu, 2005 yılından beri üzerinde çalıştığı, uluslararası bir proje (Türkiye, Fransa, Belçika, Almanya ortak yapımı) olan Pandora’nın Kutusu ile emeğinin karşılığını aldı ve yapım, San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü kazandı. Sıradan insanların üzerinden tüketim toplumunu ve kapitalist sistemi eleştiren filmin senaryosu ise Yeşil Ustaoğlu ve yetenekli öykücü Sema Kaygusuz tarafından ortaklaşa yazıldı. Filmin görüntü yönetmeni Jacques Besse... Kurgu Franck Nakache’ye, müzikler Jean Pierre Mas’a ait. tercih eden Mehmet oflaya puflaya yola koyulurlar. Jandarmalar ve köylülerin ormanda yaptığı arama sonuç verir ve Nusret Hanım, ölmek üzereyken kurtarılır. Annelerinin dönüşü olmayan Alzheimer’e yakalandığını öğrenmelerinin ardından kardeşler arasındaki çatışma daha da büyür. Nesrin, Güzin ve Mehmet, yanlarına annelerini alıp biraz da zorakiİstanbul’a dönerler. Hepsi ayrı bir bunalımdır ve “al bugün de sen bak” diyerek eşya muamelesi yaptıkları Nusret Hanım’ı evden eve naklederler. Hafızası arada bir yerine gelen Nusret Hanım ise fırsat bulduğu her an dağlarına kaçmak ister, İstanbul’un griliğinde boğulmaktan korkmaktadır. Baskın bir tip olan en büyük kardeş Nesrin’in insanı adeta cendereye sokan tavırları, kocası Faruk’u kılıbık, oğlu Murat’ı ise asi ve sorunlu bir genç haline getirmiştir. Her dem mutsuz gazeteci Güzin, kendisindeki kırılmanın nedenini annesi Nusret Hanım’a bağlamaktadır. Mehmet ise her şeye çoktan boş vermiştir. Sonra herkes eteğindeki taşları dökmeye başlar, yüzleşme vakti gelmiştir. Üç kardeşin yapamadığını ise Murat başarır, çünkü sadece o anneannesi Nusret Hanım’ı anlayabilmiştir. İkili kısa sürede kaynaşırlar. Murat, vakit kaybetmeden Nusret Hanım’ı yanına alır ve kendisini de kurtarıp, olgunlaştıracak köye gider. En nihayetinde Nusret Hanım, huzura ermiştir, şimdi son arzusunu gerçekleştirme zamanıdır. Aşk Tanrıçası: Ava Gardner Hollywood ve dünya sinemasının en güzel kadınlarından Ava Gardner, ondokuz yıl önce 25 Ocak 1990’da Londra’da tek başına yaşamını yitirdi. Ava’nın yaşam öyküsü kendi çöküşünü adım adım kuran, ASLI aradığı mutluluğa, dinginliğe bir kavuşamayan bir yıldızın SELÇUK türlü dramını içeriyordu. Ava Lavinia Gardner, 24 Aralık 1922’de ABD Kuzey Carolina’da yedi çocuklu yoksul bir çiftçi ailesinin en küçük kızları olarak doğdu. Sevgisiz, ilgiden yoksun bir çocukluk geçiren Ava, ailesinin tütün tarlalarında çalıştı. New York’ta yaşayan kızkardeşi Beatrice’in yanına gidip şansını denemeye karar veren onsekizindeki Ava’nın yaşamı aniden değişiverdi. Beatrice’in profesyonel fotoğrafçı kocasının çekip ünlü MGM stüdyosuna yolladığı Ava’nın resimleri gençkızın deneme çekimlerine katılmasını sağladı. Ava’nın kayıtlarını izleyen MGM’in büyük patronu B. Mayer 1941’de ondokuzundaki gençkızla, Greta Garbo, Joan Crawford, Judy Garland’la yaptığı gibi özel bir sözleşme imzaladı. Henüz işlenmemiş bir mücevher sayılan Ava, MGM’ in yıldızcıklarına uyguladığı standart drama ve diksiyon kurslarına, makyajgiyimzerafet derslerine katıldı. 1942’den başlayarak küçük yan rollerde gözüktü. Ava’yı üne oyun gücü değil özel yaşamı taşıdı. MGM’in ünlü yıldızı Mickey Rooney, Ava’yla sette karşılaşınca ona anında aşık oldu. Evlendiklerinde Mickey yirmibir, Ava ondokuz yaşındaydı. Evliliği Ava’yı medyanın ilgi odağı yaptı. Bir buçuk yıl sonra boşanan Ava milyoner Howard Hughes’la birlikte oldu, Howard, Ava’yı mücevherlere boğdu. Güzeller güzeli Ava yine fırtınalı özel yaşamıyla Hollywood’un gündeminden düşmedi, sinemada yardımcı rollerle yetindi. Bir süre sonra Hughes’dan ayrılan Ava, Lana Turner’ın eski kocası cazcı Artie Shaw’la tanıştı, dünyanın en güzel kadını 1945’te ikinci kez evlendi ama mutluluğu kısa sürdü yine ayrılık zamanı geldi. Avuntuyu gece yaşamında, barlarda içkiye boğularak, geçici ilişkilerde bulmaya çalışan Ava tüm bunlara karşın oyunculuğunu sürdürdü. Oyunculuk dersleri aldı, güneyli lehçesini düzeltmeye çalıştı. avcısı rollerinin ardından yaşamında gerçek ve kurmaca içiçe girdi, yıldız evli şarkıcıoyuncu Frank Sinatra’ya aşık oldu. Frank’ı karısı Nancy’den ayıran Ava bir anda tutucu Amerikan toplumunun hedefi oldu, filmleri boykot edildi. Frank 1951’de eşinden ayrılıp Ava’yla evlendi. Kariyerinin altın çağını yaşayan Ava, baştan çıkarıcı dayanılmaz kadınları oynamayı sürdürdü. Sinemada oyunculuğunu kanıtlamıştı ama ona dramatik roller pek önerilmiyordu. Albert Lewin’le Joseph Mankiewicz onu yabancısı olduğu bir bir rolün içerisine sokmaktansa onu odaklayan filmler yaptılar: Pandora (1951) ve The Barefoot Contessa’da (Çıplak Ayaklı Kontes/1954) Ava varlığıyla herkesi büyüledi. Çıplak Ayaklı Kontes’te ünlü İspanyol dansçı Maria Vargas’ı canlandıran oyuncu bu dramatik rolle adeta bütünleşmişti. Vargas’ın yaşamıyla kendi yaşamı arasında yoksul bir çocukluk, parlak yükseliş, güçlü karakter, mesleğinden soğuma gibi birçok ortak nokta vardı. Erkek yiyici, yuva yıkıcı gibi tüm kurgulara karşın Ava düşlerdeki kadındı. OYUNCULUK ABİDESİ; TSİLLA CHELTON Pandora’nın Kutusu’nun başrolünü, “Tatie Danielle”, “Silahşor”, “Sessizlik Yemini” ve “Zevk Düşkünü” gibi filmleriyle hatırımızda kalan 90 yaşındaki Fransız aktris Tsilla Chelton sırtladı. O, hem San Sebastian hem de Amiens Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklamasını da sağlayan unutulmaz oyunculuk gösterisiyle hiç kuşkusuz tüm sinemaseverleri büyüleyecek. Usta ve yetenekli aktris Derya Alabora, tiyatro kökenli oyuncular Osman Sonant ve Övül Avkıran (Pandora’nın Kutusu ile Antalya Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazandı), oyunculuk hayatını Almanya’da sürdüren Tayfun Bademsoy ve genç aktör Onur Ünsal, mükemmel bir uyum göstererek, Tsilla Chelton’a eşlik ediyorlar. Yabancılaşma belasını didikleyen, kentlere sıkışmış bireyleri anlatıp, doğaya özlemi resmeden, modernize hayatlara ve ahlaken çöküntü yaşayan orta sınıfa giydiren üslubuyla da büyük bir alkışı hak eden Pandora’nın Kutusu önümüzdeki Cuma günü gösterime giriyor. UMUDUN BEKÇİSİ PROMETHEUS Yunan mitolojisine göre, Pandora’nın hikâyesi aşağı yukarı şöyledir; yerkürenin ilk dişisi Pandora (bir nevi Havva), tanrıların tanrısı ve kadrolu insan düşmanı Zeus’tan gelen hediye kutuyu açmaması için titanlarca uyarılır. Ancak o, merakına yenilir ve kutunun kapağını aralar. Biliriz ki merak başa bela da getir. Kutunun içindeki tüm kötülükler bir anda saçılır ve insanlara sirayet eder, iyiliklerse ne yazık ki tanrılar katına geri döner. Son bir gayretle kutunun (aslında küp) kapağı kapatılır, içerde kalan yegâne şey umuttur. Olympos’tan ateşi çalıp onu insanlarla paylaşan “ilk devrimci” Prometheus’a diş bileyen Zeus da, böylelikle muradına erer. Artık umudu sonsuza dek “ateş hırsızı” da denilen titan Prometheus koruyacaktır. Filozof Nietzsche; “umut işkenceyi uzatır” buyurur, belki de Yeşim Ustaoğlu’nun kahramanı Nusret Hanım, onun sesine kulak vermiştir. Kim bilir... DAĞIMDA ÖLMEK İSTERİM Alzheimer hastası Nusret Nine, Batı Karadeniz’in çatılarından biri olan Küre Dağları’na diğerleri Ilgaz, Bolu ve Köroğlu dağlarıdır sırtını dayayan köyünde yaşar, yapayalnız bir başına... Bu kocası tarafından terk edilen, evlatları İstanbul’a savrulan ihtiyar bir kadının dokunaklı öyküsüdür. O, upuzun ömrünün son demlerinde hatırlamamayı seçer, yaşlı filler ölmeden önce nasıl mezarlarına doğru yürürse o da dağında kaybolmak, yitip gitmek ister. Annelerinin kaybolduğu haberi üzerine üç kardeş, kontrol manyağı Nesrin, anlamsız ilişkilerin kıskacındaki mutsuzluk timsali Güzin ve kirlenmek yerine kaybetmeyi SÜREKLİ SEVGİYİ ARADI Giderek bir efsaneye dönüşen Ava düşüşünü sanki kendi elleriyle hazırlamaktaydı. 1950’lerin ortasında kırılmalar, ayrılmalar başladı. 1955’te ABD’den ayrılıp İspanya’ya yerleşti, 1957’de ünlü matador Dominguin için Frank Sinatra’dan boşandı, filmlerinden birinde oynamak istemeyince MGM’le sözleşmesi feshedildi. Matadorla aşkı bitince yeniden ABD’ye döndü. Yüreği artık sinema için atmıyordu. Yeniden erkekleri fethetmeyi sürdürdü, avuntuyu içkide aradı. Güzelliği solmaya, yüz çizgileri kabalaşmaya başladı. 55 Days at Pekin (Pekin’ de 55 Gün/1963), Mayerling (Mayerling Faciası/1968) gibi serüvenlerde adeta dekoratif rollerdeydi. Tatil parasını çıkarmak için Earthquake(Deprem/1974), Cassandra Crossing (Kassandra Geçidi/1977) gibi felaket filmlerinde oynadı. Bu kendini yok etme gidişi bir Tennessee Williams uyarlaması olan The Night of Iguana (İguana Geceleri/1964) ile kesintiye uğradı. Yaşamın yaraladığı, Meksika’nın uzak bir köşesine sığınmış, avuntuyu genç erkeklerde, içkide arayan olgun Maxine’de Ava yine unutulmaz bir yorum sundu, gerçekle kurmaca yine içiçeydi. Önce İspanya’ya ardından 1968’de Londra’ya yerleşen Ava, 70’lerde sinemadaki rollerini seyrekleştirdi. 1986’da bedeninin sol kısmı felç oldu, ona hep yakın olan eski kocası Frank Sinatra tüm hastahane ve bakım harcamalarını karşıladı. 25 Ocak 1990’da 68 yaşındayken zatüreeden yaşamını yitirdi. Büyüleyici güzelliği, etkili boğuk sesiyle Hollywood’un en parlak yıldızı oldu, 40’ların sonunda “Aşk Tanrıçası” sıfatını Rita Hayworth’ın elinden aldı, 50’lerin ortasına Marilyn Monroe’nun gelişine dek taşıdı. Baştançıkarıcı, seksi, kendine güvenen dış görüntüsünün tersine Ava son derece yaralanabilir bir kimlikti, ömrünce doymazcasına sürekli sevgiyi aradı. Yeşilçam ödülleri sahiplerini bekliyor TÜRSAK Vakfı’nın organizasyonunda oluşturulan Türkiye’nin en geniş jürisinin değerlendirdiği ve iki aşamalı bir sistemle gerçekleşen Yeşilçam Ödülleri’nin ilk aşamasında, 20 Ocak’ta düzenlenecek törende her daldaki beş aday belirlenecek. Bu yıl ikincisi düzenlenen yarışmada geçen yıl olduğu gibi 11 ayrı kategoride verilecek ödüller bu yıl Republica imzası taşıyan yeni tasarımlarıyla sahiplerini bulacak. Yıl boyunca gösterime giren tüm yerli yapımların en iyileri 3 Mart’ta gerçekleştirilecek ödül töreninde açıklanacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği, Beyoğlu Belediyesi’nin öncülüğüyle Turkcell’in ana sponsorluğunda düzenlenen ‘Yeşilçam Ödülleri’nin yeni ödül heykelciğini, başarının temelindeki insanı sarmalayan çam şeklindeki bir zafer kuşağı sembolize ediyor. Yeşilçam’ın köklü geçmişini ifade eden Çam figürüne, bir zafer kuşağının biçim verdiği ödülün genç ve dinamik yüzünü ise başarının temelindeki insan figürü sembolleştiriyor. Sinemamızın usta yönetmenlerine, yapımcı, oyuncu ve tüm emekçilerine bir saygı duruşu niteliğinde olan ‘Yeşilçam Ödülleri’nde geçen yıl Abdullah Oğuz’un yönettiği ‘Mutluluk’, En İyi Film; Fatih Akın ise ‘Yaşamın Kıyısında’ adlı filmiyle En İyi Yönetmen seçilmişti. Turkcell İlk Film Ödülü’nün sahibi ise geçtiğimiz yıl gişe rekoru kıran ‘Beyaz Melek’ ile Mahsun Kırmızgül olmuştu. DÜŞLERDEKİ KADIN Bu çabalarının karşılığını kara film The Killers’ta (Katiller/1946) buldu, Ernest Hemingway’in romanından uyarlanan filmde baştan çıkarıcı Kitty Collins’te gözkamaştırıcıydı. Amerikan sinemasının gözde bir femme fatale’ına dönüşen Ava, The Hucksters’da (1947) onu yapımcıya öneren gençlik idolü Clark Gable’la karşılıklı oynadı. The Great Sinner’da (Büyük Günahkar/1949) Gregory Peck’i baştan çıkardı, East Side West Side’da (1951) Barbara Stanwyck’in elinden James Mason’ı aldı. Ava artık tartışmasız bir yıldızdı, unutulmaz erkek C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle