Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Amerikalılar için 6 Seçim Rehberi Michael Moore’un kendine özgü mizah anlayışıyla hazırladığı başkanlık seçimlerine ilişkin kitap Amerikalılar için tabu olan bir dizi konuyu ele alıyor Türkiye’de “Bowling for Columbine”, “Fahrenheit 9/11” ve “Sicko” gibi filmleriyle tanınan yönetmen ve yazar Michael Moore, Amerikan seçimleri için bir kitap hazırladı. “Mike’ın Seçim Rehberi” isimli kitapta Moore, yine Amerikalılar için tabu olan bir dizi konuyu mizahi bir şekilde ele alıyor. Amerikalı yazar ve yönetmen Michael Moore beş yıl aradan sonra bu defa Amerikan seçimleriyle ilgili bir kitap hazırladı: Mike’ın Seçim Rehberi (Mike’s Election Guide). “John McCain neden bu kadar kızgın?”, “Demokratlar hâlâ bebek bardağından su içip, ışıklar açık mı uyuyor?”, “Amerikan tarihindeki kazanılması en mümkün seçimleri kaybetmek için kaç Demokrat gerekir?” gibi soruları ve yanıtlarını içeren kitap Moore’un kendine özgü mizah anlayışının yeni bir ürünü. Kitap, “Bu sıralarda bütün Amerikalıların arka cebinde bulunması gereken bir kitap” olarak tanıtılıyor. Arka kapağında Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Tom Davis’ten bir alıntı var: “Cumhuriyetçi markası çöp kutusunda. Eğer köpek maması olsaydık, bizi raflardan indirirlerdi.” 272 sayfalık kitapta; . John McCain kendi ifadesiyle “yoğun nüfuslu” kentlerdeki sivillerin bombalanmasının doğru olduğunu mu düşünüyor? . Sosyal Güvenlik sisteminin parasızlığının tek nedeni 102 bin doların üzerinde para kazananların bunun için hiçbir vergi ödememeleri (eğer ödeselerdi, gelecek 75 yıl için yeterli Sosyal Güvenlik fonu olurdu). . Zorunlu askerlik geri gelsin, yalnız zenginler için zorunlu askerlik. Eğer askere gitmeleri gerekirse akılsız savaşlar çıkartmaya bu kadar istekli olmayacaklardır. Moore. . Size söylenenlerin aksine, gerçekte Fransa ya da başka bir Avrupa ülkesinden daha fazla “vergi” ödüyoruz ve onların aldığı hiçbir hizmetten yararlanamıyoruz. . Neden Bush ve Cheney’i gelecek 20 Ocak’ta Beyaz Saray’dan sessizce sıvışırken işledikleri suçlar nedeniyle tutuklamak zorundayız? gibi konular ele alınıyor. Associated Press “2008 başkanlık seçimleri için alaycı bir el kitabı” olarak tanımlamış. St. Petersburg Times ise, “Mike’ın Seçim Rehberi”ni “Korkunç bir mizah, tutkulu bir militanlık ve sağ duyunun karışımı” olarak tarif etmiş. The McClatchy Gazete zinciri, “Sayfalar öylesine mizah dolu ki, kendinizi sağlık hizmeti, çocuk bakımı, vergiler ve terorizm gibi ciddi başlıklarda Moore’un keskin nüktedanlığına McCain. gülerken bulacaksınız” diyor. Moore, kitabı seçimlerle ilgili olarak arkadaşları ve ailesiyle tartışanlara faydalı argümanlar sunmak için yazdığını söylüyor. Kendi ifadesiyle Demokrat Parti’nin “kodamanlarına” da uyarılar yapıyor. Onları omurgalı olmaya davet ediyor, son iki seçimde yaptıkları hataları yapmamalarını istiyor ve neden Cumhuriyetçilerden korktuklarını soruyor. Michael Moore, kimsenin sorgulamadığı Cumhuriyetçi aday John McCain’in Vietnam Savaşı’ndaki “kahramanlığı” konusunu da irdeliyor. Bir kez daha kritik olan bir soruyu, “Masum sivilleri bombalarken vurulmanın neresi kahramanca” sorusunu soran kişi oluyor, tabularla hesaplaşıyor Moore. 13 EYLÜL 2008 CUMARTESİ GAMZE ERBİL Fotoğraf: VEDAT ARIK 67 Eylül’de bu kez düğün vardı İzabel 1955 yılında henüz 7 yaşındaydı. O İstanbul’u hep güzel günleriyle hatırlamak istiyor. Geleceğe umutla bakmak amacıyla yıllar sonra evlenmek için İstanbul’a gelmiş. Şimdi de kızı evlenmek için İstanbul’daydı. Türkiye’nin nüfus yapısında geri dönülmez değişikliklere, büyük maddi ve manevi zarara, Türkiye’nin uluslararası anlamda itibarının ANNE DE İSTANBUL’DA zedelenmesine ve de pek çok kalp EVLENDİ kırıklığına neden olan 67 Eylül SİNEM olaylarının 53. yılı geçen cumartesi Beatrice’nin annesi İzabel, kızının düğününde de kına pazar günlerine denk geliyordu. 53 gecesinde çok mutluydu. “Biz burayı çok DÖNMEZ yıl sonra, tüm insanlığa örnek olacak seviyoruz.de Ben burda doğdum, burada büyüdüm, ve yüreklerine umut serpecek mutlu bir İtalyan’la evlendim ama kocamı buraya bir gün yaşandı. İtalya’dan İstanbul’a evlenmeye gelen getirdim burada evlendim” diyerek İstanbul sevgisini Beatrice Bernardini ve Ettore Matinata sıradan dile getirerek başlıyor söze. İstanbul sizin için ne ifade İtalyanlar değilllerdi. Nitekim evlenme tarihi olarak ediyor sorusuna İzabel’in verdiği ‘her şeyi’ yanıtı seçtikleri 7 Eylül, kötü şeylerin yaşandığı günlerde anlatıyor aslında. 1948’de İstanbul’da doğan İzabel, iyiliklerin de olacağına kanıt; farklı din ve dillere Zapyon Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1965’te mensup insanların kardeşçe yaşayacakları, birbirlerine İtalya’da siyasal bilgiler fakültesine yazılmış. 1970’te kötü gözle bakmayacakları günlerin geleceğine umut evlenmek için İstanbul’a gelmiş. “Biz her zaman oldu. Beatrice, RumErmeni asıllı bir annenin ve İtalyan bir babanın Türkiye’de dünyaya gelen Alexandros Erol kızları. Doğduğu topraklara evlenmek için geri Alexandris Katırcıoğlu dönen ve geleceğe umutla bakan Beatrice ve kocası ve eşi... Ettore ve aslında hikayemizin başlangıcı olan annesi İzabel’le 6 Eylül’de Santralistanbul’un bahçesinde Defne TürkYunan Derneği’nin ev sahipliğinde bir buluşma organize edilmişti. Taze çifte geleneksel bir kına gecesi düzenlendi aynı anda da İstanbul’daki görev süresi dolan Yunanistan İstanbul Başkonsolosu Alexandros Alexandris’e de veda edildi. Alışıldık samimi İtalyan aceleciliği ve havasıyla bildiğimiz Türk samimiyetiyle karışık annekız, bu güzel akşamda bize kendi İstanbullarını anlattı. ülkenin insanları olarak geri dönecekler. 7 Eylül tarihini evlilik tarihi olarak seçmeleri tesadüf değil tabii ki. 67 Eylül olaylarının önemli bir olay olduğunu ancak bunun kendilerinde önyargı oluşturmaması gerektiğini vurgularken, “Her insan kötü şeyler de iyi şeyler de yapabilir, biz bu günü hatırlamak ve hatırlatmak istiyoruz ama bugünü neşe, umut ve mutluluk dolu bir gün olarak da hatırlatmak istiyoruz. Gelecek için umut doluyuz çünkü. Bu evlilik herkes için böyle bir mesaj olmalı” diyor. İstanbul’da ilerde bir ev almak istediklerini çünkü buraya gelip gittiklerini de söylüyor. “Burada bir küçük evim, yerim olsun istiyorum. Bu küçük evi yeni semtlerde istemem, benim bildiğim İstanbul semtlerinde olsun istiyorum. Beyoğlu’nda Haliç’te olabilir, Sultanahmet’teki harap evler çok güzel evlerdir. Benim için dünyanın en güzel şeyi olurdu. Deniz görmesi mühim değil, güzel bir mahallede olsun yeter. Mahallede olsun ki İstanbul karakterini göstersin. Her yerde büyük apartmanlar var. Benim için bir şey ifade etmiyorlar. Tabii ahşap olsa daha iyi.” 1955’TE 7 YAŞINDAYDIM 67 Eylül olayları yaşandığında 7 yaşındaymış İzabel. O günleri, yarattığı korkuyu hâlâ hatırladığını söylüyor. Ve anlatıyor: “Biz Büyükada’daydık o günlerde. Zemin katta oturuyorduk, annemin küçük kardeşi dayım papazdı, o zamanlar 29 yaşındaydı. Duyduk ki halk geliyor, sonra baktık bir çöpçü kamyonunun üstünde geliyorlardı. Büyük de bir projektör koymuşlar üzerine. ‘Küçük papazı istiyoruz’ diye bağırıyorlardı. Hepimiz yere eğildik. Korkuyorduk bizi görecekler diye. Adadan değildiler o yüzden de bizim tam nerede oturduğumuzu bilmiyorlardı. Yanlışlıkla karşıda oturan bir Türk eczacının evini harap ettiler.” Bu olayları sadece bir kez daha yaşanmamaları için hatırlamak gerektiğini ve 67 Eylül olaylarını Türk halkına mal etmediklerinin özellikle altını çizen İzabel, “Bizim her zaman Türk arkadaşlarımız vardı, var ve olacak” diyor. İnsanların bu zamana dek barış içinde yaşamayı başardığını ve 20, 21. yüzyıllarda böyle şeylerin olmaması gerektiğini söylüyor. “Yalnız Türkler ve Rumlar arasında değil bütün halklar arasında barış olmalı. Birini değişik olarak görüp onu hakir görmek çok kötü bir şey. Lüzumu yok. Ben hıristiyanım, siz müslümansınız, öteki musevi. Ne olur ki? Bu bir ruh meselesidir, politika meselesi değil” diyerek adeta ders veriyor. Beatrie ve Ettore’nin evlendikleri tarihin 67 Eylül’e denk gelmesi konusunda 50 yıl önce böyle şeylerin yaşandığını ancak bu kez kendilerinin hissettiği arkadaşlık, barış gibi kavramları, bu güzel günü Türk, Musevi, Ermeni arkadaşlarıyla paylaşmak istediklerini söylüyor: “Bu gün güzel bir gün olsun istiyoruz, eminim ki artık o kötü günler gelmeyecek. Bu günü hepimiz güzel bir gün olarak hatırlayalım.” “Kahramanlık” tabusu ve gerçekler... Kitabın ilk bölümü, “Mike’a sor” başlıklı ve bu bölümde sıradan seçmenlerin politika ve güncel konularla ilgili “seçim soruları” yer alıyor. “İran’ın kitle imha silahları varsa, ilhak etmeliyiz, değil mi?”, “Bir Cumhuriyetçi yakasına küçük bir Amerikan bayrağı iliştirmişse, ne demeye çalışıyordur?”, “Obama bowling oynayamadığına göre ülkeyi nasıl yönetecek?”... gibi soruları, Amerikan önyargılarını inceden alaya alarak cevaplıyor Moore. “Vietnamlılar John McCain’i niçin vurdular ve onu beş yıllığına cezaevine koydular? Hoş birine benziyor” sorusuna ise, “Sanıyorum, sinirlerine hakim olma sorunlarına karşın hoş biri. Hayatını ülkesine adamış. Ulusumuzun savunulması için en büyük fedakarlığı yapmaya istekliymiş. Ve bu nedenle, Kuzey Vietnam’daki bir savaş esirleri kampında yaklaşık beş buçuk yıl kadar kalıp işkence görmüş. Maalesef, McCain’in fedakarlığı nın ABD’nin korunmasıyla bir ilişkisi yok. Bizim başına getirdiğimiz bir diktatör tarafından yönetilen, gerçekte bir Amerikan sömürgesi olan Güney Vietnam’ı desteklemek üzere diğer yüz binlerce kişi gibi gönderildi” şeklinde cevaplıyor. Cumhuriyetçi aday John McCain, Vietnam Savaşı sırasında “Operation Rolling Thunder” adlı bir operasyonda Kuzey Vietnam üzerinde 23 bombalama misyonuna katılmış. Yaklaşık 44 ay süren bu bombardıman saldırılarında ABD güçleri 307 bin saldırı uçuşu gerçekleştirip 643 bin ton bomba atmışlar Kuzey Vietnam’a. Bunun tüm İkinci Dünya Savaşı boyunca Pasifik’e atılan bombalarla aynı miktarda olduğu söyleniyor. Belirlenen hedefler fabrika, köprü ve enerji santralleri iken, binlerce bomba evlerin, okul ve hastanelerin üstüne düşmüş. Saldırıların tam ortasında Savunma Bakanı Robert McNamara, haftada 1000 sivilin öldürülmekte olduğu tahminini yapmış. McCain “Faith of Our Fathers” adlı anı kitabında, yalnızca askeri hedefleri bombalamakla sınırlandırılmanın “mantıksız” ve “anlamsız” olduğunu söylüyor. McCain 26 Ekim 1967’de vurulduğunda, “Hanoi’nin nüfusu yoğun kısmı” olarak tarif ettiği bir yeri bombalama faaliyetini gerçekleştiriyormuş. Moore’un bir mektupla duyurusunu yaptığı kitap, Amazon’da satılmaya başlandı. http://www.amazon.com/MikesElectionGuideMichaelMoore/dp/0446546275 İSTANBUL YAŞIYOR 1971’de İstanbul’da doğduktan sonra İtalya’da yaşamaya başlayan Beatrice, çocukluğundan beri Büyükada’da yazları geçiriyormuş. Büyükbabası da İtalya’da eski Türk halıları sattığı için yaz mevsimi dışında da yılda bir ya da iki kez geliyormuş. “İstanbul Kapalıçarşı’ya halı seçmek için gelirdik, o kadar inanılmaz ve etkileyiciydi benim için” diyen Beatrice, İtalya’da sürdürdüğü yaşamı boyunca İstanbul’dan kopmamış. İtalya’dan İstanbul’a evlenmek için gelmek Beatrice’nin fikriymiş. “Ben istedim, çok istedim burada evlenmeyi” diyen Beatrice daha önce iki kez Ettore’ye İstanbul’un Dolmabahçe, Ayasofya, Topkapı gibi yerlerini gezdirdiğini söyleyince Ettore’ye İstanbul’u beğenip beğenmediğini sormadan olmazdı. Ettore, İstanbul’un yaşayan halinden, gençliğinden, kültüründen ve de geleneklerinden çok etkilendiğini; İstanbul’u çok sevdiğini söylüyor. Doğal olarak da Beatrice’nin bu isteğine olumlu yanıt vermiş. Balayı için yazın tekrar Türkiye’ye dönecek olan çift, bu kez de Güney sahillerinde gezecek. Şimdi çalışmaları gerektiği için İtalya’ya dönecek olsalar da onlar bu hayatımızın önemli şeyleri için İstanbul’a geliyoruz” diyor. İstanbul’da Rum, Türk, Ermeni, Musevi, İtalyan herkesin olduğunu ve bunun çok önemli olduğunu söylüyor İzabel: “Çünkü bu başka dil, başka dinli insanların birbirine yakınlık ve arkadaşlık hissetmeleri bizim için çok mühimdir, İstanbul da bunu ifade ediyor. Ben küçükken Kurtuluş’ta oturuyordum bir apartmanda. Orada herkes vardı kapıcı Kürt’tü, kapı komşusu Ermeni’ydi, Yahudiler, Rumlar, Türkler hepsi beraberdi aynı apartmanda ve birbirimize karşı her zaman sevgi ve saygı gösteriyorduk.” İstanbul’a kesin dönüş yapmayacak mısınız diye sorduğumuzda İzabel kesin dönüş yapabilse yarın yapacağını ancak İtalya’da çalıştığını söylüyor ancak İstanbul’da bir ev almak istediğine de değiniyor ancak şartı kesin: Benim bildiğim İstanbul’da olmalı: ALEXANDRİS’E VEDA Beatrice ve Ettore’nin kına gecesinde aynı zamanda Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Alexandros Alexandris’e de veda edildi. İstanbul’da doğan Alexandris yıllar sonra başkonsolos olarak geldiği İstanbul’dan giderken duyduğu üzüntüyü “Buradan bir kere ayrılmak çok zor ama ikinci kez ayrılmak zordan da öte çok kötü. Gidiyorum ama erkek gibi gidiyorum. Giderken yanımda İstanbul’u da götürüyorum. Anılarım da benimle birlikte geliyor” diye anlatıyordu. Beş yıldır İstanbul’da görev yapan Alexandris’i uğurlarken Defne TürkYunan Dostluk Derneği Başkanı Erol Katırcıoğlu, kendisine bir plaket verdi. Geceye şarkcı Gülşen ve Ege de şarkılarıyla renk kattı. C MY B C MY B