22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 13 EYLÜL 2008 CUMARTESİ Tarihi çınarların dili olsa da Topkapı Sarayı bahçesindeki sessiz tanıklar “koruma altında”. Ancak tanıklık için birilerinin desteğine ihtiyaçları var. Yalnızca gravürlerde izini sürebildiğiniz birkaç asırlık çınarların öyküsü yazılmayı bekliyor. Merhaba Tarih 6 Eylül. Yer Santral İstanbul’un bahçesi. Hoparlörlerden yükselen Yunan müziği eşliğinde yerlere atılan beyaz minderlerin üzerinde koyu sohbetler çoktan başlamış. Dilin rengi, dini, mezhebi yok. Türkçe, Rumca, İngilizce, İtalyanca sözcükler birbirine karışıyor. Yüzler, mutlu gülümsemelerle aydınlanmış. İnsanlar büyük bir neşe ve keyifle bekliyor, çünkü birazdan gelin adayı Beatrice ve damat adayı Ettore görünecekler. Yunanistan’dan İtalya’dan konuklar, akrabalar gelmiş. Herkes tatlı bir telaş içerisinde, Hititlerden beri bu toprakların bir geleneği olan kına gecesi yapılacak... Ve kına merasimi başladı. Gülşen’in söylediği klasik kına gecesi türküsü ‘yüksek yüksek tepelere kız vermesinler’ eşliğinde ellere kınalar yakıldı. Herkes birbirine şans ve mutluluk diledi. Ertesi gün yani 7 Eylül’de Patrikhane’de düğün vardı. Nikahtan önce gelin damat ve misafirler, 2. Bartholomeos’u ziyaret etti. Bartholomeos, Beatrice ve Ettore’yi tebrik ettikten sonra o esnada okunan ezan eşliğinde Rumca, İtalyanca ve Türkçe olarak “Bugün burada herkes bir arada. Böyle bir toplulukla böyle güzel bir günde birlikteyiz, biz patrikhane olarak tüm milletlerin barış içinde yaşayacağına inanıyoruz ve dünya barışı için dua ediyoruz” diyordu. Beatrice ve Ettore düğün tarihi için özellikle 67 Eylül’ü seçmişti. Tarihe büyük bir ayıp olarak düşen bu günleri neşe ve mutluluk dolu bir gün olarak da hatırlamak istiyorlardı. Gelecek adına umutluydular. Belki İstanbul’da yaşamıyorlardı ama kökleri buradaydı. Beatrice’in annesi İzabel, her önemli ve özel günleri için İstanbul’u seçtiklerini gururla söylüyordu: “Burada Eyüp Sultan türbesine, St. Antoin kilisesine Rumlar, Türkler herkes gider, her zaman böyleydi burası. Avrupa için değişik bir şey ama bizim için değil. Onun için istedim ki çocuklarım da buraya gelip evlensin, bunu yaşasınlar. Bu çok büyük bir şeydir çünkü, hiçbir yerde olmaz. Bunu yalnız İstanbul’da anlayabilir bir insan.” Evet İzabel’in dediği gibi bunu anlamak ve yaşatmak bize düşüyor. Bu güzel ve ders dolu düğün gününde Sinem Dönmez, anne, gelin ve damatla konuştu. İyi hafta sonları... Yeniçeri Çınarı GAMZE ERBİL Yeniçeri Çınarı’nın öyküsüne dair bulunabilen kaynaklar sınırlı. Bu konudaki derli toplu bir makale, Volkan Yalazay’ın Toplumsal Tarih dergisinin 167. sayısında da yayımlanan “Yeniçeri Çınarı” başlıklı yazısı. Yalazay 1800’lerin sonlarındaki seyyahların yazılarına dayanarak çınarın öyküsünü şöyle aktarıyor: “O dönemde (Fatih Sultan Mehmet dönemi) saray bugünkü halinde olmasa bile ihtişamı Topkapı Sarayı’ndaki çınar ağaçlarının büyük bölümü “anıt yerindedir. Bir gün bu ihtişam içindeki allı pullu ve aynı ağaç” ilan edilmiş olmasına karşın müze ziyaretinizde ağaçların zamanda da hapis hayatından bir cariye firar eder. Sarayın öyküsüne dair bir şey öğrenebilmeniz hayli güç. Mesela henüz çok yüksek olmayan duvarlarından kendini aşağıya “Danışma”yı, asla bu konuda danışabileceğiniz bir yer olarak bırakarak aşmayı da başarır, ancak Birinci Avlu’ya geldiğinde görmeyin. Size onlara neyi danışıp neyi danışmayacağınızı karşılaştığı bir adam durumu anlayıp onu Darphanei Amire bilmediğiniz için kızabilirler: “Hanımefendi biz bu konuda uzman yanındaki bu çınar ağacının kovuğuna sakladığı gibi gidip değiliz ki. Müdüriyete sorun.” “Pekala, ben yanlış danıştım Babı Saade Ağası’na haber verir. Sonrasında da kız koca özür dilerim...” altın kafesine geri konur. Olay, Padişaha haber verildiğinde de Sarayın içine girdikten sonra, kaygılanmanıza adamın kötü bir niyeti olmayıp kızın yüzüne bile bakmadığı, gerek yok, müdüriyetin yerini herkese evlat muamelesi ettiği anlaşılmış olduğundan; kendisinden bir sorabilirsiniz... istekte bulunması istenir, adam da çınara yakın bir yerde bir Sonra, içeride “resmi” rehberler olduğunu ocak kurmayı talep eder. Padişah uygun bulur ve böylece sandığınız kişilere bir şey sormaya da kalkmayın. bahsedilen yere ‘Kız Bekçileri’ “Topkapı Sarayı’nda adıyla bir ocak kurulur. Kırk neferin Yeniçeri Çınarı olarak bilinen bir bulunduğu ve bir yerde sarayın kapı çınarın kalıntıları varmış, kalıntıları karakolu durumuna gelen ocağın olmasa bile yerini bulabilir miyim? ismi daha sonraları bozularak ‘Koz Fatih Sultan Mehmet döneminden Bekçileri’ne dönüşür.” kalma olduğu söyleniyor. Acaba...?” Geçen yüzyılın başlarında son Çok yoğun, pek hoşnut, işbitirici demlerini yaşayan Yeniçeri Çınarı’nın rehberin gülümseyerek verdiği yanıt: izine dönemin Müzeler Müdürü Halil “Bunların hepsi Yeniçeri Çınarı.” Ethem Bey’in “Yeni Kitap” dergisinde “Ama...” Rehber çoktan uzaklaşmış Haziran 1928 tarihinde yayımlanan durumda. Çok yoğun çünkü... “İstanbul’da Bir Abidei Tabiatın Nihayet müdüriyete ulaştıktan ve Ufulü” başlıklı makalesinde güvenlik görevlisinin peşinde şu oda rastlanıyor. Ethem Bey, çınarı “eşi az senin bu oda benim birkaç ziyaret bulunan harika bir sanat eseri” yaptıktan sonra konuyla ilgili “uzman” olarak tarif ediyor ve şunları aktarıyor: kişiye ulaşabiliyoruz: Koruma ve “Avrupalı seyyahlar, birkaç Güvenlik Amiri Mehmet Aydın. Üçüncü Selim’in tahta çıkışı... yüzyıldan beri, bu ağacı ‘Yeniçeriler “Evet, sarayın BabusSelam Çınarı’ adıyla anıyorlardı. Belki de girişinde Meydan Çeşmesi’nin yabancı elçiler saraya girdikleri zaman altında birçok yeniçeri yanındaki çınar, bu Yeniçeri Çınarı olabilir. O ve Babusduruyordu. İstanbul’a çok eskiden gelen ve bazen elçilerin Sade’nin sağ tarafında kalan çınar ağaçları sarayın en eski maiyetinde bulunan ressamlar bu meydanı ve sarayın bundan çınarları. Bunlar Fatih Sultan Mehmet döneminden kalma sonraki ikinci avlusunu yeniçerilerle dolu olarak görmüşler ve çınarlar. Ayrıca burada ‘anıt ağaç’ sayılan çok sayıda çınar resimlerini yapmışlardır. Bununla beraber, ne bizim var. Geçen yıl, Orman Park Bahçeler Müdürlüğü’nden tarihlerimizde, ne de Topkapı Sarayı ile ilgili menkıbelerde bu yetkililer gelip ağaçların bakımonarımını yaptılar” diyor Aydın. ağaca dair hiçbir kayda rastlayamadık.” Aydın’ın bu konudaki “uzman”lık durumunu sorgularken 22 yıldır Ethem Bey’in tarihin canlı tanıklarına ilişkin “hiçbir kayda sarayda çeşitli görevlerde çalıştığını öğreniyoruz. Uzmanlığı rastlamama” durumu bugün de geçerliliğini koruyor. Ancak okulluluktan değil, alaylılıktan kaynaklanıyor diyelim... hassasiyetinin bir karşılığı “anıt ağaçlar” ile ilgili yapılan Kendisine başka sorular da yöneltiyoruz, o bu konumdan pek düzenlemeler. hoşnut görünmese de yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor. Anıt ağaç tespit ve tescili Milli Parklar Yönetmeliği’ne göre “Mehmet Bey, ağaçların sergilenmeleri için özel bir şeyler Çevre ve Orman Bakanlığı ve “Korunması Gerekli Taşınmaz yapılamaz mı? Mesela ağaçların hikayelerinin kitapçıklara Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkında eklenmesi, rehber programlarında yer almaları vs.” Yönetmelik” esaslarına göre Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Tabii, yapılması gerekir. Bir ara böyle bir fikir vardı. Eski yapılıyor. Ağaçların bakımı ve onarımı da bu çerçevede düzenli Müdür Nurullah Çakır zamanında. Ama sonra olmadı. olarak yapılıyor. Dönemin gravürlerinde çınarları görebilirsiniz mesela.” Tanıtım broşüründe de yer alan Üçüncü Selim’in tahta çıkışıyla Tarihi tanıklığına ilişkin fazla bilgi olmasa da, Üçüncü Selim’in ilgili bir gravürde, BabusSade girişindeki çınarı görmek mümkün. tahta çıkışını resmeden gravürdeki çınar, bugün bakımı yapılmış 1789’da hayli “ince” imiş. Bugün de yaşayan bir tarih... Ama bu ve çitlerle korunmuş bir şekilde sarayın bahçesinde yaşamını tarih kendini anlatmıyor. sürdürüyor. Bir de kendini anlatabilse... anlatsa İlber Ortaylı’dan çağrı Topkapı Sarayı bahçesindeki ağaçlarla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Müze Başkanı İlber Ortaylı, çınarların Enderun kadar yaşlı olduğunu belirtiyor. 145960 döneminde padişahların Emaneti Mukaddese denen yerde yattığını ve emanetler oraya konana kadar bunun sürdüğünü anlatıyor. Çınarların da bu avluda bulunduğunu ve dolayısıyla 300400 yıllık tarihlerinin bulunduğunu söylüyor. Ortaylı, ağaçların bakımını yaptırdıklarını ancak bunlar üzerine uzmanların çalışma yapmadığını vurguluyor. Ağaçların dendrokronolojisinin yapılmadığını belirten Ortaylı, “İsteyen hoca varsa gelsin çalışsın diyoruz” şeklinde bir çağrıyla konuşmasına son veriyor. Vitrin önünde hasta var! Yürüyüşe çıkıyor ve belli bir mesafeden sonra yürüyemez hale gelip vitrinlerin önünde eliniz belinizde duraksıyor musunuz? Bel fıtığı olduğunuzu düşünseniz de “vitrin” hastalığından muzdarip olabilirsiniz. Tıp dilinde “lomber spinal stenoz” (omurga kanalı darlığı) denilen bu hastalık doğuştan da olabiliyor, sonradan da oluşabiliyor. Vitrin hastalığında erken teşhis önemli, aksi taktirde geri dönüşü olmayan bozukluklara yol açabiliyor. En çok ileri yaşlarda görülen bu hastalık bel fıtığı ile karıştırılabiliyor. Florance Nightingale Hastanesi Nöroşirürji Bölüm Koordinatörü Prof. Cengiz Kuday, “Karışma sebeplerinden biri bel fıtığı ve lomber stenozun bir arada görülmesi, diğer bir neden de hastaların yüzde 90’nda bel ağrısı olmasıdır” diyor. Prof. Kuday, hastaların öne eğilerek yürümeyi tercih ettiğini, yokuş yukarı rahat çıkarken aşağı inmekte zorlandıklarını belirtiyor. Bel ağrısından sonra başlayan, tek veya iki taraflı bacak ağrılarının da bu hastalığın belirtileri arasında olduğunu ifade eden Prof. Kuday, bu hastaların belli bir mesafe yürüdükten sonra zorluk çektiğini, oturunca rahatladığını kaydediyor: “Biz buna vitrin hastalığı deriz bazen. Neden? Çünkü kişi yürümeye çıkar. Sonra birden bire yorulur, yürüyemez hale gelir, etraftan da saklamak için bir vitrinin önünde durur biraz dinlenir, sonra tekrar yürüdüğü zaman ağrıları devam eder.” Kemiklerdeki dejeneratif değişikliklerin röntgenle tespit edilebileceğini belirten Prof. Kuday, asıl teşhisin tomografi ve Mr’la olacağını söylüyor. olur. Yürümeleri sarsaktır, kurulmuş bir robot gibi yürürler, darlık ileri safhadaysa, geriye dönüşü olmayan miyelopati dediğimiz bir hastalık yani bozukluk vardır, bu ilerler.” Prof. Kuday, hastalığın (hem belde hem de boyunda görüleni) tedavisinin başlangıçta konservatif olduğunun altını çiziyor. “Her şey yapıldıktan sonra (ilaç tedavisi, egzersiz)bütün bunlar başarısız olursa cerrahi tedavi yapılması gerekir. Hastalar çoğunlukla fizik tedaviden ve konservatif tedaviden fayda görürler. Yalnız ileri safhalarda ameliyat yapılabilir. Ameliyatın değişik şekilleri vardır. Bunlar bel ve boyun fıtıklarıyla beraber oldukları zaman ikisi birden tedavi edilir.” Hastalığın cerrahi ile de tam düzelemeyeceğini belirten Prof. Kuday, ameliyatın hastalığı sadece durdurup, yavaşlattığını kaydediyor. Prof. Cengiz Kuday, şu durumlarda ise hastanın ameliyat edilemeyeceğini vuguluyor: ? Yaşlıysa ? Psikolojik durumu iyi değilse ? Sigara içiyorsa ? Osteoporozu had safhadaysa ? Vücudunda yatmaya bağlı yaralar varsa BOYUNDA DA GÖRÜLÜYOR Prof. Kuday, omurilik kanalı darlığının boyunda da görüldüğünü ve boyunda görülene Spinal stenoz servikal miyelopati denildiğini kaydediyor: “Boyunda görülenlerde bilhassa yaşlılarda ileri safhalarında eğer fark edilmezse her iki kolda da zayıflık Cengiz Kuday hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle