22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (El Orfanato) Juan Antonio Bayona’nın yönettiği ve Belen Rueda, Fernando Cayo, Roger Princep ile Geraldine Chaplin’in oynadığı Yetimhane, yaşamın kırılganlığı ve bir annenin sonsuz sevgisi üzerine bir film. Laura, çocukluğunun en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir. ? Yetimhane ? Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi Emre Akay ile Hasan Yalaz’ın yönettiği filmde Tuğra Kaftancıoğlu, Gülüm Baltacıgil, Emre Akay ile Mehmet Demirtaş rol alıyor. Basit bir kasting işi gibi başlayan film, yönetmenin kurnaz planları sonucu Büyükada’da metruk bir malikanede, karanlık bir oyuna dönüşür. Yönetmen, oyuncusundan istediği verimi alabilmek için akıl almaz yöntemlere başvurarak ortaya kara mizah ile gerilim arasında gidip gelen, gerçek ve kurgu arasıdaki sınırı bulandıran, sadist ve cinsiyetçi bir film çıkarır. Yönetmenliğini Jon Avnet’in yaptığı filmde Al Pacino, Alicia Witt, Leelee Sobieski ile Amy Brenneman rol alıyor. Yönetmenliğini Michael Haneke’nin yaptığı filmin başrollerini Naomi Watts, Michael Pitt, Tim Roth ile Brady Corbet paylaşıyor. Özgür Yıldırım’ın yönettiği ve Denis Moschitto, Volkan Özcan, Moritz Bleibtreu ile Reyhan Şahin’in oynadığı Chiko, yönetmenin ilk uzun metraj çalışması. (La Zona) Rodrigo Pla’nın yönettiği ve Daniel Gimenez Cacho, Maribel Verdu, Carlos Bardem ile Daniel Tovar’ın oynadığı Yasak Bölge’de yönetmen, kendilerine sahte cennetler yaratan ayrıcalıklı azınlıkların yoksullara duyduğu korku ve nefreti işliyor. Martin Scorsese’in yönettiği ve Rolling Stones rock’n roll grubunu konu alan belgesel film, 29 Ekim ve 01 Kasım 2006’da Beacon Theatre’da gerçekleştirdiği konserin beyazperdeye aktarımı. ? 88 Dakika (88 Minutes) ? Ölümcül Oyunlar (Funny Games U. S.) ? Chiko (Sukiyaki Western Django) Takashi Miike’nin yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Hideaki Ito, Koichi Sato, Yusuke Iseya ile Masanobu Ando paylaşıyor. Beyazlardan Genji ve Kırmızılardan Heike bu sefer fakir bir dağ kasabasında, efsanevi bir hazineyi ararken karşı karşıya gelirler. Tanrı vergisi bir atıcılık yeteneği olan yalnız bir silahşör de kasabaya gelince herkes onun hangi çeteye katılacağını merak eder. Bu durum sonunda şiddetli bir güç gösterisiyle patladığında, aşağılık hileler, ihanet, şehvet ve aşk çarpışmaya başlayacaktır. ? Düello ? Yasak Bölge ? Shine A Light Altın Koza Akdeniz’i kucaklıyor Yeşilçam’da 231 filmin çekildiği 1969’da, 1522 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’nin en önemli film festivallerinden biri olacak 1. Altın Koza Film Şenliği yapıldı. Bir zamanlar işletme açısından İstanbul’dan sonra en güçlü bölge olan Adana neredeyse her mahallesindeki yazlık sinemalarıyla ünlüydü, ayrıca Adanalı işletmeciler filmlerin ilk gösterimlerini burada yapıp halkın ASLI ilgisine göre dağıtım olurunu verirlerdi. SELÇUK Adana Sinema Kulübü’nün kurucusu öğretmen Ziya Darendeli’nin öncülüğündeki Sinema Kulübü, Adana Belediyesi, Devlet Film Arşivi’nin gerçekleştirdiği etkinlik günümüzde edebiyat, müzik festivallerini, bienalleri de bünyesine katarak yaygınlaştı. İlk yılıyla birlikte Adanalıların benimsediği şenlik 1969’dan 73’e dek kesintisiz, 74’ten 92’ye, 97’den 2005’e dek kesintilerle gerçekleştirildi. Tüm bu ara vermelere karşın etkinliğe duyulan sevgi, coşku eksilmedi. Dokuz filmin yarıştığı ilk yılda Kemal Tahir, Orhon Arıburnu, Alim Şerif Onaran, Neşet Günal, Sema Özcan, Bülent Erkmen gibi ünlü adlardan oluşan seçici kurul, “Kuyu”yu En İyi Film, Metin Erksan’ı En Başarılı Yönetmen, Yılmaz Güney’i En İyi Erkek Oyuncu, Fatma Girik’i En İyi Kadın Oyuncu seçti. 28 Haziran’da izleyiciyle buluşacak Altın Koza tam 15 yaşına girdi. Bu yılda Türk ve Dünya sinemasının özgün örneklerini sinemaseverlere sunmaya hazırlanıyor. Geçen yıl Dünya Sineması ve Akdeniz filmleri seçkisiyle uluslararası platforma adımını atan etkinlik bu yıl Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Kısa Film Yarışması ile konumunu daha da güçlendiriyor. Bölümde Bosna Hersek, Fas, Fransa, Hırvatistan, İsrail, İspanya, İtalya, Kıbrıs, Portekiz ve Türkiye’ den katılan 37 film kurmaca, belgesel, canlandırma, deneysel kategorisinde yarışıyorlar. Uluslarararası jüri, Ulusal Sinema Merkezi sorumlusuyönetmen Muhammed Bakrim (Fas), festival yöneticisi Margarita Maguregui Fernandez (İspanya), festival yöneticisi Miguel Dias (Portekiz), yapımcı Stergios Niziris (Yunanistan), belgesel yönetmeni Necati Sönmez’den (Türkiye) oluşuyor. Festival süresince Adana’da olacak konuklar, film gösterimlerine katılacaklar, ülkelerindeki sinema etkinlikleri ve kendi çalışmalarıyla ilgili bilgi verecekler. Cezayir, Fas, Lübnan, Mısır, Tunus, Ürdün gibi Arap ülkelerinin sinemasını tanıtmayı amaçlayan Komşu Esintiler’de ilginç yapımlar var. Bombaların Altında (Philippe Aractingi/BelçikaFransa İngiltereLübnan) bombardımanların yıktığı Güney Lübnan’da sevdiklerini arayan bir kadının öyküsünü belgesel ve kurmacayı iç içe geçirerek anlatıyor. Balıklı Bulgur’da (Abdüllatif Keşiş/Fransa) yaşlı tersane işçisi Süleyman’ın büyük düşleri ailesinin desteğiyle gerçekleşiyor. Güneşin Gözleri’nde (İbrahim El Batut/Mısır) 11 yaşındaki bir kız çocuğun gözünden Kahire’deki gündelik yaşamın hüznünü izliyoruz. Sarı Ev (Amor Hakkar/CezayirFransa) bir Ortadoğu ülkesinin karmaşık siyasi ve toplumsal portresini çiziyor. Dünya Sineması bölümünde sinemacı Makhmalbaf ailesinin en küçük bireyi Hana Makhmalbaf’ın ilk uzun metrajı Utanç var. Altı yaşındaki Afgan kızı Baktay’ın okumak için yaşadığı zorluklar, uğradığı şiddet gerçekçi bir anlatımla karşımızda. Bir Zamanlar Dorota Kedzierzawska, Ölmek Zamanı’nı özel olarak 91 yaşındaki oyuncusu Danuta Szaflarska için yazmış. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra komünist yönetimce evine yerleştirilen kiracısından kurtularak kendi evine geçen Aniela’nın öyküsü etkileyici. Bir Zamanlar (John Carney/İrlanda) Dublinli bir sokak çalgıcısıyla Çek bir sığınmacının aşk öyküsünü anlatan çağdaş bir müzikal. Ödüllü Akdeniz Filmleri seçkisinde polisiye türün ustası Alain Corneau, JeanPierre Melville’in 1966 yapımı İkinci Nefes’in yeniden çevrimiyle kara film türüne dönüyor. Oyuncu Sandrine Bonnaire, Adı Sabine’de kamera arkasına geçerek uzman kurumların yetersizliğini, yol açabilecekleri dramatik sonuçları vurguluyor. Açılış filmi Limon Ağacı (Eran Riklis/AlmanyaFransaİsrail) Sarı Ev gibi Ortadoğu’daki karmaşayı trajikomik bir anlatımla sunuyor. Utanç Burak Özyılmaz Laurent Cantet Cannes’da aydınlık bir ‘Sınıf’ César ve Rosalie UĞUR HÜKÜM 61. Cannes Film Festivali yalnızca sinemaseverlere güzel bir 7. sanat örneği, Fransa’ya 21 yıl aradan sonra bir ‘Altın Palmiye’ kazandırmakla kalmadı. 47 yaşındaki Fransız yönetmen Laurent Cantet’nin “Entre les murs / Duvarlar Arasında”, İngilizce adıyla “The Class / Sınıf” başlıklı eseri insanlığın yarınını kuracak çocuklarımız, çocukların, gençlerin nasıl yetişmesine değil, nasıl yetiştirilmemesine, eğitilmemesine dair köklü, düşündürücü ipuçları, özlü kanıtlar getiriyor. Bu film ahlakı katıksız itaat, disiplini mutlak tapınma, eğitimi salt ezberde gören; geleceğin toplumunu yaratmayı dünya cemaat ve ümmeti hayallerinde tasarlayan, bunu bir tanrıya kulluk, bir kitaba kölelik, bir ideolojiye bağımlık bağlamında arayanlara bir tokattır. Bu film eleştirellik, karşılaştırma ve sorgulama temelindeki çağdaş aklın yolunu dogmatik ‘PederPapa’, ‘HacıHoca’ pusulalarıyla şaşırtmaya çalışanlara; ‘HaçlıCihat’ ikilemiyle toplumsal ilerlemeyi karartma kavgası verenlere karşı dengeli bir bireykolektif ikilisi, içten bir saygıhoşgörü ilkesiyle cevap arayanların mücadele aracıdır. Bu film insanlığa aydınlık bir yarın bırakmak isteyen bir eğitim inancının alçakgönüllü ve ustaca oluşturulmuş silahıdır. AMATÖR OYUNCULAR Ankara Sinema Derneği’ nce yapılan anket sonucu belirlenen En İyi 10 Türk Filmi de festivalin programında: Anayurt Oteli (Ömer Kavur), Gelin (Lütfi Akad), Masumiyet (Zeki Demirkubuz), Muhsin Bey Limon (Yavuz Turgul), Ağacı Selvi Boylum Al Yazmalım (Atıf Yılmaz), Susuz Yaz (Metin Erksan), Sürü (Zeki Ökten), Umut (Yılmaz Güney), Uzak (Nuri Bilge Ceylan), Yol (Şerif Gören) Adanalılara bir Türk sineması şöleni sunuyor. Güzelliğiyle, yorum yeteneğiyle sinema tarihinde özel bir yeri olan oyuncu Romy Schneider 4 filmiyle (Hayat Bağları, César ve Rosalie, Naklen Ölüm, Gözaltı) izleyicilere değerli bir seyir vaadediyor. Her yıl gibi bu yıl da Öğrenci Filmleri Yarışması büyük ilgi gördü. Üniversitelerin güzel sanatlar, iletişim, sinematv bölümü öğrencilerinin çalışmalarına ödül verilmesi eğitim aşamasındaki genç sinemacıları yüreklendirmek amacıyla yapılıyor. Festival, ön seçimi geçen tüm öğrenci filmlerinin yönetmenlerini ağırlıyor, yabancı sinemacılarla buluşturuyor ayrıca filmlerine gösterim ücreti veriyor. Kısa Filmde Kurgu, Grafik ve Efekt Uygulamalarının Sırları (Cengiz Apaydın), Belgesel Filmde Konu, Bakış Açısı ve Anlatım Dilinin Önemi (Ruhi Gül), Kısa Film Yapım Teknikleri ve Kısa Filmde Ritm(Aytekin Can) başlıklı atölye çalışmaları da yapılacak. Geleneksel Sinema Dayanışma Gecesi’nde Sezen Aksu bir konser veriyor. Aslında “Duvarlar Arasında” çok basit bir hikayedir. Kamera adeta ağırbaşlı bir gizlilikle genç bir Fransızca edebiyat öğretmenin sorunlu bir semtte yaşayan, çoğunluğu farklı etnik kökenlerden gelen 24 öğrencisiyle bir sınıf ve bir okulun dört duvarı içersinde yaşadıklarına bir süre tanıklık eder. İzlediğimiz her sekans anlatması zor bir doğallık, bir belgesel gerçekçiliğinde, ‘belgeci’ destekli ama konulu akıcı, yalın bir hayatın zenginliğinde yansıtılır. Mükemmele yakın bir lezzette anlatılan olay ve gelişmeler sıralamasında mükemmel bir kişilik, mükemmel bir değer, mükemmel bir ortam yoktur. Filmde ne ünlü ve profesyonel yıldızlar (oyuncuların hepsi amatör) gösterişli özel efektler, ne kameramontaj oyunları, ne olağanüstü gerilim sahneleri, ne tutkulu aşklar, ne derin nefretler, ne her görüntüye müzik makyajı, ne de benzeri fazladan unsurlar mevcuttur. Yapımın toplamı 2,5 milyon avronun biraz üstüne mal olmuştur. Yani Fransız filmlerinin ortalama maliyetinin bile altındadır. Emek, sabır, itina ve profesyonelliğe eklemlenen dünyaya insancıl bir bakış, angaje bir duyarlılık ortaya enfes bir sinema yaratısı çıkartmıştır. Film Paris’in sosyoekonomik açıdan en hassas semtlerinden 20. ‘Arrondissement’*, mahallesinin Pyrénnées sokağında bulunan, bir ZEP ** birimi, FrançoiseDolto Orta Okulu’nda (F. Dolto / 19081988/ Ünlü bir Fransız çocuk doktoru ve çocuk psikanalizi teorisyenidir) geçer. Okulun seçimi tamamen rastlantıdır. Yönetmen Cantet’nin asistanı oralarda oturmakta, çocuğu burada okumakta ve okul müdürüyle veli sıfatıyla resmi tanışıklığı vardır. Ancak filmin serüvenini tanımak için biraz daha geriye, 2006’ya gitmek gerekir. Filmin başrolünü oynayacak François Bégaudeau (d. 1971) edebiyat öğretmenidir. Boş zamanlarında roman yazarlığı ve sinema eleştirmenliği yapar. Dreux ve Paris’in ZEP bölgelerindeki lise ve orta okul öğretmenlik deneyimleri, 175 bin adet satan “Duvarlar Arasında” adlı 3. romanında otobiyografik biçimde yansır. Eylül 2006’da FranceCulture / Télérama edebiyat ödülünü kazanan kitabı için davet edildiği bir radyo programında Laurent Cantet ile tanışır. Kendi anne ve babası da öğretmen olan Cantet bir kaç gün sonra bir Café’de buluştuğu Bégaudeau’ya romanının bir bölümünü sinemaya uyarlamak istediğini söyler. Daha önce çektiği üç filmde *** Fransız sinemasının yeni “Yeni Toplumsal Gerçekçilik” akımının en ciddi ve tutarlı temsilcisi olduğunu kanıtlayan Cantet ile öğretmeneleştirmenyazar arasında, Fransızca deyişiyle ‘cereyan geçmiş’tir. Olay şimdi ‘üç nalla ata kalmıştı’. Ölmek Zamanı Önce yukarda belirttiğimiz ilişkiyle Bégaudeau’nun çalıştığı okullarla sosyopedagojik istatistiki benzerlikler gösteren FrançoiseDolto okuluyla bağlantı kurulur. Senaryoyu inceleyen okul yönetimi konunun tümüyle eğitime ilişkin olması nedeniyle tasarıyı onaylar. Aralık 2006’da okul bünyesinde yasalara, yani çocukların eğitim programlarına uygun bir * Merkez kent kendi içinde 20 arrondissement = idari bölge veya yerel yönetime ayrılmıştır. ** ZEP (Zone d’Education Prioritaire / Öncelikli Eğitim Alanı) okulları sorunlu ve hassas yerleşim yörelerinde kurulmuş bir cins özel donanımlı eğitim birimleridir. Özünde normal herhangi bir kamu okulundan farkı yoktur. *** “Ressources humaines / İnsan Kaynakları” (1999), “Emploi du temps / İş Yok Zaman Çok” (2001) ve “Vers le sud / Güneye Doğru” (2005) tamamen sosyal içerikli eserler ve çeşitli ödüllerle taltif edilmişlerdir. Sanatçının 1998’de çektiği bir de televizyon filmi var. C MY B C MY B OKULDA SİNEMA ATÖLYESİ biçimde ders saatleri dışında bir “TiyatroSinema Atölyesi” oluşturulur. Her hafta Çarşamba günleri, öğleden sonraları üç saat süreyle yaşları 14 ile 16 arası değişen, 5060 civarında orta son sınıf öğrencisinin katıldığı doğaçlamaartistik ders çalışmaları yapılır. 6 ayın sonunda kararlılık, düzenli katılımları ve yetenekleri saptanan 24 yetişme çağında, çoğu Fransa doğumlu göçmen (gençlerden bir tanesi de Türk kökenli Burak Özyılmaz) genç ve yine atölye çalışmalarına katılmış okulun bir kısım öğretmenleriyle çekimlere başlamaya karar verilir. 2007 Temmuz ve Ağustos ayına yayılan 5 haftalık çekimden sonra Cantet, Cannes seçici komitesini ikna mücadelesine girer. Komitenin filmi kabul etmesi pek kolay olmayacaktı. Asgari yerli film kotası zorunluluğu olmasa, “Duvarlar Arasında”nın değil 30 Nisan yani festivalin başlamasından iki hafta önce Resmi Yarışma’ya dahil edilmesi belki de herkesin böylesi önemli bir filmi keşfetmek için ticari gösterime gireceği Ekim 2008’i beklemesi gerekecekti. Laurent Cantet daima kolektif ve angaje bir çalışma anlayışını taçlandırmış bir sanatçı. “Beni belirleyen üç kolektif çevrem oldu. Hayat boyuluğuna içimlendiğim ‘Laik ve Cumhuriyetçi’ ailem. Sinema ve çalışma hayatımı dostluk ve paylaşma yaklaşımı üzerine kurduğum sinema okulum IDHEC’teki (yeni adıyla FEMIS) dostlarım. Alfonso Cuaron (Meksika), Ira Sachs, Jonathan Nissiter, Lodge Kerrigan (ABD) ve benzeri alternatif meslekdaşlarla oluşturduğumuz sembolik uluslararası dayanışma ve işbirliği örgütümüz, Dependant Cinema”, diyor. Son filminin başarısına yönelik bir soruyu da, “Hep aynı ilkelerin ışığında çalıştık. Ancak filmin büyük gücü gençlerin ve öğretmenlerin enerjisi ve filme olan inançlarından kaynaklanıyordu”, şeklinde cevaplıyor: “Kendi yaşadıklarımı değil, beni çevreleyen evrene katabileceklerimi yansıtmaya uğraşıyorum. Filmlerimde fazla didaktik olmamak için romanlardan hareket etmeyi tercih ediyorum. Romansılık (romanesk) yakınlık, mahremiyet ve duygusallığı kolaylaştırıyor. İşte siyasi boyut bu alaşımın içinde canlanmalı. Önemli olan sosyal gerçeğe sadakat, güçiktidar ilişkilerini yani şiddet, ötekini ret ve dışlamacılığı doğuran o hassas noktayı yakalayabilmek.” Filmin, senaryonun gerçek kahramanı ve canlandırdığı başrolde beklenmedik oranda başarılı bir kompozisyon çizen, öğretmen oğlu yazaröğretmen François Bégaudeau’da “Çocukların büyük bir beceri ve yetenekle katıldıkları kolektif oyunun verdiği mutluluğu” vurguluyor. Kendini “Umutsuzluğun egemenliğine karşı vuruşan ‘realist aktif / gerçekçi eylemci’”, diye tanımlayan kişilik öğretmen veya militan olarak hayata “moralist değil pedagog / ahlakçı değil eğitici” olarak baktığını söylüyor. Karşısındakini düşündürten, eleştirten, karar verme sürecine katmaya çabalayan, kısacası yurttaş bilincinde, demokrat bir yaklaşımın adamı. Bégaudeau sinema eleştirilerinin dışında haftada bir de Le Monde gazetesinde futbol kritikleri yazıyor. Filmin Fransa’da sağ iktidarın gelenekselci ve tutucu reformlara giriştiği, başta öğrenci ve öğretmenler olmak üzere eğitim ordusunun aylardır bu tasarılara karşı eylemler koyduğu bir döneme denk gelmesi ülkedeki tartışmalara yepyeni ve güçlü bir soluk getirmesi bekleniyor. Tabii ki Ekim ayında vizyona girdikten sonra... Laurent Cantet kendisiyle söyleşen bir televizyon muhabirine mutlu ve huzurlu bir gülümsemeyle şöyle diyor: “Okulu eşitlik soruları; iş, iktidar, kültürelsosyal uyum ve fırsat eşitsizliği sorunlarının sorgulandığı, benzersiz altüstlükler yaşayan bir dünyanın aynası, mikrokosmosu, küçük evreni olarak yansıtmak istedim... Basın gösteriminden sonra dakikalar süren heyecanlı, alkışlı desteğe, özel davetlilere yapılan gösterimin ardından da yarım saate yakın ayaktaki alkışlara bakılırsa, galiba niyetimi uygun bir dille aktarabildim.” Evet, sevgili Laurent, François ve çocuklar siz adını koymasanızda mesajınız geçmiştir. Teşekkür ederiz. Elinize, beyninize sağlık...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle