Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 MAYIS 2008 CUMARTESİ 3 ESRA ALİÇAVUŞOĞLU esraali?yahoo.com Endüstriyel çağ düşüncesini görselleştiren en önemli aracıyı tasarım oluşturuyor günümüzde. Aracı diyerek indirgemiş olmayalım; aslında zamanın ruhunu okuyabildiğimiz, görebildiğimiz en önemli alanlardan biri tasarım... Günümüzde tasarım nesnelerinin girmediği alan neredeyse yok gibi; gündelik yaşamımızın her alanı bu nesnelerin kuşatıcı gücüyle karşı karşıya. Tasarım nesnelerinin arzu nesnelerine dönüştüğü bir çağda yaşıyoruz... Hepimizin bir tasarım nesnesine sahip olma isteği ise her geçen gün artıyor. Bir ara Philippe Starck’in portakal sıkacağı evlerin salon sehpalarını süslüyordu örneğin. Tasarım dediğimiz zaman aklımıza öncelikli olarak nesnelerin gelmesi kaçınılmaz, ancak kimi durumlarda kentler tasarım tarihinde daha kapsayıcı bir rol oynuyor. Bunlardan ilk akla geleni kuşkusuz I. Dünya Savaşı’nın ardından Walter Gropius tarafından Bauhaus’un kurulduğu Weimar kenti. Kabaca endüstri ile sanatı birleştirmeyi amaçlayan bu okulun aristokrat yapısı ile bilinen Weimar’da kurulmuş olması bir tesadüf değildi elbette; ancak bu küçük şehri ölümsüzleştirerek tarihin sayfalarına defalarca yazdırdığını da unutmamak gerek. Tıpkı 1925’te şehirdeki Nazi çoğunluğunun baskısı ile Berlin yakınlarında küçük bir kent olan Dessau’ya taşınarak burayı da ihya etmesi gibi... Tasarım Kentleri ile sergi ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’na yolculuk Nâzım Hikmet fotoğrafları, şiirleri ve şiirler üzerine yorumların içiçe geçmesiyle oluşturulan “Memleketimden İnsan Manzaraları‘na doğru bir yolculuk ve Nâzım Hikmet’te karakter inşası” başlıklı sergi, bugün İstanbul Kadıköy’deki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde açılıyor. Düzenlemesini Efe Duyan’ın gerçekleştirdiği serginin açılışında Nâzım şiirleri seslendirilecek. (0 216 414 22 39) tasarım tarihi Beyin: Gizemli Yolculuk Doğa’nın en gelişmiş tasarımını konu alan, yenilikçi, etkileyici, interaktif bir sergi olan “Beyin: Gizemli Yolculuk”, Rahmi M. Koç Müzesi’nde beynimizin sırlarını keşfetmek isteyenleri bekliyor. “Beynimiz; İnsan Beynine Genel Bakış”, “Düşünen Beyin; Beynin İşlevleri” ve “Beyin ve Vücut; Hareket Kontrolü ve Yön Duygusu” şeklinde 3 ana bölümden oluşan interaktif sergi, tüm bölümleri destekleyen ve beyninin işleyişini anlamaya yardımcı olan eğitici ve eğlendirici “Vücut Saatinizi İnceleyin” , “Sol ve Sağ yarımkürelerden hangisi ile işitiyorsunuz?” “ Müzik ve Meditasyon”, Hangi Gözünüz Daha Baskın?”, “Akıl Oyunları”, “Kısa Dönem Hafızanızı Test Edin”, “İmkansız Merdiven”, “Eller Beyni Aldatır” ve “Duygularınızı Test Edin” gibi başlıklardan oluşan 42 aktivite ziyaretçilerine ilginç dakikalar yaşatmaya devam ediyor. (Tel: 0 212 369 66 00) KENTLERE ODAKLANMAK İstanbul Modern geçici sergiler gerçekleştirdiği salonunu işte bu kentler ve tasarım ilişkisine ayırıyor şu günlerde. 19. yüzyılın ortalarından günümüze dek tasarım tarihini kentler üzerinde anlatan bu sergi, tasarımın evrimini, kentlerin tasarım nesnelerinin ruhuna yansıyan özelliklerini, dönemlerin değişen zevklerini, kimini çok yakından tanıdığımız, tasarım nesneleriyle örnekliyor. Tasarım tarihini kentlere odaklanarak ele almak sergiyi daha anlaşılır ve tarihsel olarak daha kolay okunur kılıyor. Mimariden endüstriyel ürünlere, mobilyadan grafik tasarımına, modadan otomotive pekçok alanı kapsayan tasarım nesnelerini kentlerin ruhu ile izlemek gerçekten de daha ilginçleştiriyor serginin içeriğini. Londra Tasarım Müzesi işbirliği ile gerçekleştirilen ve küratörluğünü Londra Tasarım Müzesi yöneticisi Deyan Sudjic’in üstlendiği sergi, 1851’de açılan ilk dünya fuarı olan “Büyük Sergi”nin kurulduğu kent Londra ile başlıyor. Londra’nın bu yıllarda dünyadaki en kalabalık kent olduğunu unutmayalım. Serginin hemen girişinde yer alan; 1851 yılının Londra’sında olduğu kadar tasarımın gelişiminde de son derece önemli bir rol oynayan, endüstriyel olarak üretilmiş her türlü ürünün yer aldığı Büyük Sergi için Hyde Park’ta yapılan Crystal Palace’ı inşa eden ekibin fotoğrafı yeni bir dönemin başladığının en önemli göstergesi galiba. Bu fotoğraf, ünlü tasarımcı Joseph Paxton tarafından tasarlanan Crystal Palace’ın önderliğinde yeni bir kültürel sürecin ilk işaretlerini veriyor. Ve Londra’yı tasarım kentlerinin başına oturtuyor. Serginin ikinci kenti 20. yüzyılın başlarında modern Viyana... Viyana’yı modernist mimar Otto Wagner’in ve sanat olarak mimarlık kavramına karşı çıkan Adolf Loos’un tasarımlarıyla izlemek ilgi çekici... Biçimden çok işlevin ve anlamın sorgulanması gerektiğine inanan bu iki ismin Viyana’dan aldıklarına ve bu kentte kattıklarına dikkatlice bakmak gerek. Sergi 1928 tarihini ünlü tasarım okulu Bauhaus’un Weimar’dan taşınarak Dessau’ya yerleşmesine ayırıyor. Bu küçük kentin bir sanat okulunun varlığı ile çeşitlenen kültürel yapısını, nasıl tasarım dünyasının merkezlerinden biri haline geldiğini izlememize olanak sağlıyor sergi. 1930’ların Paris’ine ve 1949’da Los Angeles’a tasarım tarihi açısından bakmak ilginç gerçekten. Picasso’nun çığır açan yapıtları, Le Corbusier’in yaşama makineleri adını verdiği tasarımları bu kentin yüzyılın lk yarısındaki görünümünü en iyi biçimde özetliyor. Aynı durum Los Angeles için de geçerli... Savaşın sonrasında değişimin izlerini Charles Eames’in atölyesinde ve evinde izlemek mümkün. Faşizmin yaptırımlarından kurtulan, çağdaş tasarımın kalbinin attığı Milano’yu 1960’larda; kültürel manzaranın hiç olmadığı kadar hızlı değiştiği 1980’lerde ise Tokyo’yu görüyoruz sergide. Bundan sonrası pek çok izleyici için yakın tarihli tasarımları içeriyor. Sony’nin Walkman kasetçaları, Casio’nun dijital saatleri hemen hepimizin kişisel tarihinde önemli yer tutan tasarım nesneleri... Sergi başladığı kentle, 21. yüzyıl tasarımın küresel merkezi olarak görülen 2008’lerin Londra’sı ile bitiyor. Milenyum’a elektrik santralınden dönüştürülen Tate Modern ile giren Londra, Norman Foster’dan Kate Moss’a Paul Smith’ten Zaha Hadid’e uzanan isimler ile tasarım pratiğinin bugünkü yerini işaretliyor. Tasarım Kentleri sergisi, tasarımın gelişimiyle yön değiştiren kentler üzerinden tasarım tarihini anlatıyor bize. Bu anlatıyı keyifle dinleyeceksiniz! İstanbul Modern “Tasarım Kentleri” 23 Nisan 10 Ağustos 2008 MeclisI Mebusan Cad. Liman İşletmeleri Sahası Antrepo No: 4 Karaköyİstanbul Tel: 0212 334 73 00 Renklerin dili Doruk Sanat Galerisi’ndeki Mahinur Dönmez’in sergisi 8 Haziran’a dek sürecek. Yaptığı resimlerde hiçbir ayrım gözetmeden hayatın insana dair bütün renklerini kullandığını söyleyen sanatçının sekizinci kişisel sergisi, Türkiye’nin pek çok yerinin kendisinde bıraktığı izlenimlerin detaylarını konu alıyor. (Tel: 0 212 240 26 50) tiyatro Bağdat’ta kaykay operasyonu Resmi olarak 150 bin kadar ABD askerinin bulunduğu Irak’a 200 bin kaykay gönderilecek ABD’nin Irak işgali beşinci yılını geride bırakırken Amerikalı yatırımcılar, Pentagon’un desteğiyle Bağdat’a büyük bir “eğlence parkı” inşa etmeye hazırlanıyor. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, geçen hafta bir TV programında bunun “iyi haber” GAMZE olduğunu söyleyerek medyanın Irak’la ilgili ERBİL olumlu gelişmelere ilgisizliğinden yakındı. İşgal altında her gün yüzlerce kişinin öldürüldüğü, kent savaşlarının devam ettiği, açlık ve sefaletin kol gezdiği, okulların ve diğer eğitselkültürel faaliyet kurumlarının işletilemediği, hastanelerinin bir dizi yetersizlikle malul olduğu, elektrik ve içme suyunun sürekliliğinin sağlanamadığı, özetle olağan bir yaşamın imkansız kılındığı bir ülkede, “eğlence parkı” inşa etmeyi “iyi haber” olarak nitelemek ancak Amerikalı yöneticilere özgü bir cesaret olsa gerek. Cesaretin daha büyüğünü ise, parkı yapmayı planlayan şirketin yönetim kurulu başkanı gösteriyor ve “bu işte iyi para var” diyor. Dört bir yanında duvarların inşa edildiği ve iç savaş senaryolarının sahnelendiği Bağdat’ta, direniş saldırılarının hedefi olmaktan kurtulamayan Yeşil Bölge’nin hemen yakınına inşa edilmesi planlanan “eğlence parkı” projesinin aslında Pentagon’un bir savaş taktiği olduğu söyleniyor. ABD Büyükelçiliğinin de içinde bulunduğu ve yüksek güvenlikli bölge olarak bilinen Yeşil Bölge, Bağdat’ta ABD işgalinin sembolü bir “kale” olarak görülüyor. Sık sık direnişçilerin hedef aldığı kaleyi korumak için Pentagon’un 5 milyar dolarlık fon ayırdığı ve bir plan geliştirdiği öne sürülüyor. Plana göre, Yeşil Bölge çevresinde lüks oteller ve bir alışveriş merkezi inşa edilecek. Bağdat için tasarlanan ve ilk adımları atılan “eğlence parkı” da bu projenin bir parçası olarak tasarlanıyor. Amaç, işgalin kalesini hedef alan saldırıları, Bağdat’ın gözde eğlence ve alışveriş merkezine yönelen saldırılar olarak mahkum etmek... Eğlence parkının bir diğer hedefi, işgal topraklarında “Amerikan rüyasının” yaşatılabilirliğini kanıtlamak. Psikolojik savaşın bir parçası olarak görülen bu girişimle işgalci ülkenin kültürel değerlerinin meşrulaştırılması amaçlanıyor. Pentagon’un desteklediği projeyi Los Angeles’taki C3 firması üstlenmiş. Parkın tasarımını da, Walt Disney şirketinin tasarım ve mühendislik bölümü olan Ride and Show Engineering (RSE) yapacak. RSE dünya üzerinde çok sayıda büyük ölçekli eğlence kompleksi inşa etmiş durumda. Bağdat için tasarlanan eğlence parkının önemli bölmelerinden birinin “kaykay alanı” olacağı ve Temmuz ayında açılacak alan için ABD’den Iraklı çocuklara 200 bin tane Kaliforniya tarzı kaykay gönderileceği belirtiliyor. Bilindiği gibi kaykay, Amerikan pop kültürünün önde gelen sembollerinden biri ve “kent gençlerinin isyancı ve bağımsız kimliğini”ni temsil ediyor. Böylelikle işgal sonrasında sayıları 5 milyona yaklaşan, büyük bir bölümü sokaklarda çalışan ya da hırsızlık yapan öksüz ve yetimlerle, okuluna devam edemeyen, çatışmalarda hedef olan, hastalık ve yaralanma durumlarında tedavi olanağından mahrum bulunan, hatta çoğu “terörist” olduğu zannıyla cezaevlerinde, işkence altında tutulan Iraklı çocuklara, Amerikan tarzı bir “isyancı ve bağımsız” kimlik enjekte edilecek. Disney’in imaj maker’larının (RSE tarafından geliştirilen) deyimiyle “gerçek ve rüya arasındaki engeller aşılmış olacak.” Iraklı çocuklar, kaykayla kendi sosyal gerçekliklerini unutacak, Amerikan karşıtı duyguları azalacak ve “eğlenecekler.” Tabii, karınlarını doyurmak için yaptıkları işlerden zaman bulabilir ve Bağdat’ı kuşatan bir dizi barikat ve askeri kontrol noktasından sağ salim geçmeyi başararak parka ulaşabilirlerse... 20 hektarlık bir alana yayılacak Güzel günler göreceğiz çocuklar Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin 31 Mayıs3 Haziran tarihleri arasında düzenlenen “Memleket Nâzım Hikmet” etkinlikleri çerçevesinde yarın “Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” adlı şiirli şarkılı gösteri gerçekleştirilecek. Gösteride Orhan Aydın, Metin Coşkun, Renan Bilek ve Ezgi Özcan sahne alıyor. (0 216 414 22 39) Kız Tavlama Sanatı İlk kez 2000 yılında Amerika’da Goodman Theatre’da izleyicilerle buluşan, Avrupa Premiyerini 2001’de Royal Court Theatre’da yapan “Kız Tavlama Sanatı” şimdi de İstanbul Tiyatro Festivali ile izleyicilerin karşısına çıkıyor. 21. yüzyıl kadınının hayatına yeni bir bakış açısı ile bakan oyun, Mehmet Ergen tarafından yönetilirken, Güneş Berberoğlu, Engin Cezzar, Ece Dizdar, Beyti Engin, Cem Kurtoğlu, Sema Mağara, Serhat Tutumluer rol alıyor. 1, 2, 3 ve 4 Haziran’da Talimhane Tiyatrosu’nda. (Tel: 0 212 238 85 09) olan büyük eğlence parkı, Bağdat’ın işgal sırasında yerle bir edilen eski Hayvanat Bahçesi ve El Zavra Parkı’nın yerine yapılacak. Parkta kaykay alanının yanısıra, hayvanat bahçesi, tiyatrokonser salonu ve bir de müze inşa ediliyor. Bilindiği gibi 2003 baharındaki işgal saldırılarında ülkenin kültürel altyapısı da sistemli bir biçimde tahrip edilmişti. Irak’ın ulusal kimliğini hedef alan bu saldırıların işgalin kalıcılığını sağlamak için yürütülen psikolojik savaşın bir parçası olduğu söyleniyordu. Bugün de hâlâ devam eden bu operasyon, çok sayıda akademisyen, bilim adamı, sanatçı kimlikli Iraklıyı ölüme ya da göçe mahkum ediyor. Bağdat’ın göbeğinde Disneyland’ların yaratıcısı firmanın inşa edeceği “kaykay” alanlı eğlence parkının da süregiden psikolojik savaşın bir parçası olduğu düşünülüyor. Nitekim şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Llewellyn Werner de “İnsanlar bu tür pozitif etkilenimlere ihtiyaç duyuyor. Çok önemli bir psikolojik etkisi olacak” diyor. Werner, Bağdat Belediye Başkanı yardımcısı ve Iraklı işadamlarıyla yaptığı toplantıda, “hayatında böyle bir olanak görmediğini” vurguluyor ve “Ben bir işadamıyım. Elbette buraya siz çok hoş insanlar olduğunuz için gelmedik. Burada para kazanılacağını düşünüyorum” diyor. Aslında proje Pentagon’dan doğrudan destek alacağı için kârlı olup olmaması önemli görülmüyor ama yatırımcılar yine de ısrarla “kâr etmesek yapmazdık” görüşündeler. Werner ayrıca direnişçilerin park alanını bombalamayacağını düşünüyor, ona göre hem Şii, hem de Sünni çocukların buraya ihtiyacı var. Amerikalı yatırımcıların, bu görkemli parkın, elektrik ve içme suyu olmadan nasıl hizmet vereceği sorusuna ilişkin bir değerlendirmesi ise bulunmuyor. Kırmızı Pazartesi Şehir Tiyatroları, İKSV’nin düzenlediği Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’ne 1982 yılı Nobel ödülü sahibi, Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” adlı eserinin uyarlamasıyla katılıyor. Macit Koper’in uyarlayıp yönettiği, Burak Davutoğlu, Meriç Benlioğlu, Murat Coşkuner, Çağlar Yiğitoğulları ve Bahtiyar Engin’in rol aldığı Kırmızı Pazartesi, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde 1, 2 ve 3 Haziran’da sahnelenecek. (Tel: 0 216 349 04 63) Yüzleşme C MY B Koreografisi Geyvan McMillen’a ait olan, İstanbul Dans Tiyatrosu’nun bireyin varoluşunun ve içinde biriken sözlerin yarattığı yoğunluğun hikayesini anlattığı oyunu Yüzleşme Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında garajistanbul’da 2 ve 3 Haziran’da sahnelenecek. (Tel: 212 244 44 99) snmdnmz?gmail.com C MY B