22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESİ 02 CMYK 2 15 MART 2008 CUMARTESİ Paris Kitap Salonu’nun Merhaba Mehmet Günsur, odasında yere oturmuş yanında bir viski şişesi. Annesini kaybetmiş, babasına kızgın, sevgilisinden ayrılmış, aileye inancını yitirmiş. Dert bir değil ki... O, tam tekmil bunalımda... Belli ki teselliyi içkide arıyor... Kanal D’de oynayan Bıçak Sırtı dizisinde bu sahneyi gördüm ve senaryo ekibindeki arkadaşım Emine Algan’ı aradım. “Yandınız” dedim. “Bundan sonra böyle sahneleri yazamayacaksınız. Üstelik karakteriniz barda çalışıyor. Artık barda çalışan birini de yazamazsınız.” Evet... Senaristler, yapımcılar, kanallar zor durumda. Şu anda Meclis’te bekleyen tasarı yürürlüğe girecek olursa alkolün a’sı bile yasaklanacak. Onların diliyle “özendirici” yayınların cezası da cep yakacak. Kanalları ayakta tutan gelir getirici yayınları kesilecek, yani reklamları... Bu da doğrudan otosansürü doğuracak. Tasarı henüz kabul edilmediği halde bu durum şimdiden bir çok kanalın yayınlarında göze çarpıyor. RTÜK korkusu nedeniyle dizilerde kimse evlenmeden sevişmiyor, rakı sofrasına oturmuyor. Hükümet, kendisinin onaylamadığı yaşam tarzlarını görmeye tahammül edemiyor. Senaryo yazarları dernek ve birlik içinde konuyu hararetli bir şekilde tartışıyor. Bundan sonra ne olacak? Birol Güven’in dediği gibi ‘Özendirici sahne nasıl ve kim tarafından belirlenecek?’. Televizyonda bize izletilecek programlarda, dizilerde hayatın sadece bir yüzünü mü izleyeceğiz. Sanata bir başka yasak daha yolda... Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin artmasıyla övünen Türkiye, hükümetin yeni bir oyunuyla yine dibe vurmak üzere... Zuhal Aytolun bu hafta bu konuyu araştırdı. Alkollü içkilere getirilen reklam giderlerinin vergi dışı tutulmasını içeren yasal değişikliğin sponsorluk işleyişini nasıl etkileyeceğini gözler önüne serdi... Şirketler desteğini çekince bir çok festival, oyun, sergi, sosyal sorumluluk projesi, tarihi kazı durma noktasına gelecek... Gizli darbelerle şehir hayatı her gün biraz daha daraltılıyor. Roxy Müzik Günleri’nin düzenleyicilerinden Cem Selcen’in dediği gibi, “Gün gelecek eğlenmek için bir günlüğüne yurt dışına mı gideceğiz?” İyi hafta sonları... olaylı konuğu İsrail F rankfurt Kitap Fuarı’ndan sonra Avrupa’nın en büyük kitap ve edebiyat buluşması, “Paris Kitap Salonu” bu yıl resmen 1419 Mart tarihleri arasında düzenleniyor. Her yıl bir ülke edebiyatının onur konuğu seçildiği faaliyetin 2008 konuğu, şu anda etrafında çok ciddi bir polemik, tartışma hatta protesto yaşanan “İsrail Edebiyatı”. Fas’ın başkenti Rabat merkezli, İslam Konferansı Örgütü’ne bağlı olduğu söylenen, uluslararası ajansların Panİslamcı nitelediği ISESCO (İslami Kültür ve Bilim Eğitimi Örgütü) adlı kuruluş 50 kadar İslam ülkesinden UĞUR Paris Kitap boykot HÜKÜM Salonu’nu etmesini istedi. Belli başlı Arap ülkelerinin dışında, kaç Müslüman nüfuslu ülkenin bu çağrıya icabet edeceği bilinmese de, İsrail’in varlığı, bu görkemli kitap ve edebiyat randevusunun doğrudan içinde de tartışılacak. Paris’in her yıl iple çekilen bu geleneksel kitap şölenine, ticariprofesyonel bir anlam içeren ‘fuar’ sözcüğü yerine ‘salon’ sözcüğünün kullanılması Fransızca’nın bir cilvesi değil. Bilinçli bir tercih. “Foire” yazılıp “Fuar” okunan sözcük zaten Fransızca. Ancak Fransızlar ve organizatörler yaklaşık bir hafta süren bu faaliyeti yayıncılık sektörünün yıllık profesyonel randevusu olmaktan ziyade Fransa’nın en büyük Kitaplık’ı görüyorlar. Kitap da okunabilen en geniş Salon’u olarak algılıyorlar. Yani öncelikle okurla yazarın buluştuğu; üreticilerin, yayıncıların okurla tanıştığı, herkesin birbiriyle görüş alış verişinde bulunduğu, okulların, öğrencilerin basınyayın hayatını daha yakından tanıdığı bir vesile, bir ortam yaratılıyor. Hiç bir yayımcının, yayınevinin özel ucuzluk yapmadığı, FNAC ve Virgin gibi dev satış ve ticaret ağlarının kitap satıcısı sıfatıyla değil konferanslar, sergiler, gösteriler düzenleyen sponsor ve hami sıfatıyla katıldıkları bir faaliyet. Amaç satmaktan ziyade başta kitap olmak üzere gazete, dergi, baskı, yayıncılık, kütüphane gibi boyutlarıyla yayın hayatını, dünyasını tanıtmak, sevdirmek; bireyi, yurttaşı bu sürece katmak. Laf aramızda, elbette satmak gibi bir gündem maddesi de daima var. Zira yayıncılar çoğu zaman salon süresince olabildiğince tüm koleksiyonlarını sergilemeye çalışırlar. Öğretmen ve öğrencilere bedava olan yaklaşık 60 bin m2 salonu 2006’da 174 bin, 2007’de de (bir gün daha kısa olmasına rağmen) 186 bin kişi ziyaret etmiş. Bu yılki hedef 200 bini aşmak. 2008’in iddialı amaçlarından biri de katılımcılara daha dinamik, daha modern, daha hareketli bir ortam sağlamak. 1200’ü aşkın yayıncının stand açtığı, 39’u İsrail’den 3000 yazarın imza veya konuşma, konferans vb, vesilelerle resmen katıldığı bu yılki buluşmanın İsrail edebiyatı dışında kalan belli başlı özgünlüklerini şöyle özetleyebiliriz: “Geluck’ün Kedisi 25 Yaşında”. Dünyaca ünlü çizgi roman yaratıcısı Belçika kökenli Philippe Geluck’ün (d.1954) simgesi “Le Chat/Kedi”nin 25. yaşı münasebetiyle 300 m2’lik bir salonda özel sergi ve program sunuluyor. Vesileyle belirtelim Fransa’da 10 yıldır Altın Çağı’nı yaşayan Çizgi Roman için 3 yıldır Salon içinde özel bir Salon açılıyor. “Manga Köyü”. Bu Japon mucizesi dünya Çizgi Roman cirosunun yüzde 45’ini oluşturduğundan bu seneki salonda özel bir yere sahip. “Y(@)rının Okumaları” başlığı altında açılacak 500 m2lik ayrı bir mekanda belki de bu yılın en gözde nesnesi, nesneleri olmaya namzet ekitaplar ve yayın alanındaki her türlü, en ileri bilişim ve elektronikteknolojik harikaları sergilenecek, tanıtılacak. “Kitapların Yeri”. Toplumda, eğitimde; bugün, yarın için kitabın her zamankinden daha ağırlıklı rolü, yeri onlarca farklı konu, konferans, yuvarlak masa ve benzeri faaliyet çevresinde özel bir mekanda konuşulacak, tartışılacak. Çok sayıda “Bilimler Barı”, “Devlet Demir Yolları Okur Stüdyosu”, “Bölgeler Buluşması”, “Çocuklar Kulübü” gibi irili ufaklı yan organizasyonun dışında yüzlerce kitap – yayın tanıtımı, forum, panel, imza saati meraklılarını bekliyor. 1989’da başlayan konuk ülke uygulamasına bugüne kadar belli başlı tüm Avrupa ülkeleri (Türkiye hariç), ABD, Brezilya, Çin, Hindistan, Japonya, Quebec ve Frankofon (Fransızca konuşan ülke, toplum, topluluk, bireylerin toplamı) edebiyatları katıldı. İsrail ve İbrani edebiyatının 2008 yılı konuğu oluşu, üstelik bu yılın İsrail devletinin kuruluşunun 60. yılına denk gelmesi, Paris Kitap Salonu’nun açılışına Devlet Başkanı Şimon Peres’in bizzat katılması Arap İslam dünyasında son anlarda gelişen bir tepki yarattı. Cezayir, Fas, Filistin Özerk yönetimi, İran, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Ürdün, Tunus, Yemen gibi ülkeler İsrail devletinin varlığını tanımadıkları için Paris Kitap Salonu’na katılmayacaklarını duyurdular. Ama örneğin son yılların en popüler Arap edebiyatçılarından, “Yakupyan Apartmanı” yazarı Mısırlı Alaa AlAswani salonda yer alacak. Salona katılan, hemen hemen hepsinin kitapları Fransızcaya çevrilmiş 39 İsrailli yazarın İbranice yazmak dışında ortak bir noktası varsa, o da büyük çoğunluğunun Filistin ve dışındaki bir sürü konuda İsrail devletinin siyasetine katılmamaları, hatta aktif karşı mücadele vermeleri Arap dünyası ve İran gibi sivil tanımı tanımayan İslam ülkelerinde takdir edilmekten çok uzak. Örneğin Filistin yanlısı tavırlarıyla da tanınan, 1998 Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Amos Oz, Arap kökenli İsrailli bir tek yazar davet ettikleri için Paris Kitap Salonu sorumlularını açık açık eleştirebilecek kadar dürüst bir aydın. Dünyada son yılların en dinamik, en üretken ve yaratıcı edebiyatlarından bişrine sahip İsrail’den Aharon Appelfeld, Avraham B. Yehoshua ve David Grossman gibi eski nesil büyük yazarların yanı sıra Gabriela AvigurRotem, Orly CastelBlum, Alona Kimhi, Etgar Keret ve Zeruya Shalev gibi genç neslin çok parlak yazarları da Paris Kitap Salonu’nda dünyanın yarınına aydınlık ve geniş açıdan bakmasını bilenlerle buluşacaklar. Salon bu yıl belki bazı enternasyonal renklerinden mahrum kalacak ama gerek yöneticiler, gerek salon ziyaretçileri, evrensel ülkülerden biri olan “okuma zevkini yerleştirmek” amaçlarında bir arpa boyu daha ilerleyeceklerinden çok eminler. Yoksa siz böyle bir yüzyılda daha hızlı ilerleneceğine inananlardan mısınız? Kim bilir ekitapları hap gibi yutturabilirsek niye olmasın. İçlerinde ne olduğuna bakar... ugur.hukum@gmail.com Türk karikatüristin çizgisi Alman ders kitabında Avrupa Türk Gazeteciler Birliği’nin (ATGB) kurucu üyelerinden, TürkçeAlmanca mizah dergisi Don Quichotte’nin Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Karayel’in 1986 yılında çizdiği ve aynı yıl Duisburg’da düzenlenen “Yaban elde çalışanlar” konulu uluslararası karikatür yarışmasında ödül kazanan “Auslander Raus!” (yabancılar dışarı) başlıklı karikatürü Almanya’nın Kuzey RenVestfalya eyaletinde lise öğrencileri için basılacak coğrafya kitabında (Seydlitz G. / Gymnasium) “Almanya bir göç ülkesi mi?” başlıklı konu içinde kullanılacak. Kitap 20082009 döneminde okullarda okutulacak. Karayel, kitabın basımını üstlenen yayın kuruluşu “Bildungshaus Schulbuchverlage Westermann Schroedel Diesterweg Schöningh Winklers GmbH”dan yapılan teklifi hiçbir telif hakkı istemeksizin kabul ettiğini açıkladı. Bir Alman okul kitabında büyük olasılıkla ilk kez bir Türk çizerin karikatürünün yer alacak olmasının kendisi için gurur verici olduğunu belirten sanatçı, karikatürde imzasının bulunmasının yeterli olacağını belirtti. Erdoğmuş’un ‘natüralist üslupta’ tuvalleri Galeri Nev bu sezonu Tepebaşı’ndaki yeni mekânında açmıştı. Ancak burası daha ilk sergiden sonra teknik bir takım nedenlerle kapandı ve yine eskiden olduğu gibi Nişantaşı ile özdeşleşen Maçka Caddesi’ndeki yerinde Murat Morova, Mike Berg gibi sergilerle etkinliklerini devam ettiriyor. Galeri Nev yaklaşık 20 yıldır aynı mekânda hizmet veriyor; bu gerçekten de ESRA yer ve nitelik ALİÇAVUŞOĞLU kurumların değiştirmesine alışık olan ülkemizde tam bir istikrar esraali?yahoo.com örneği. Ancak 20 yılın ardından bu türden köklü oluşumların gerek gerçekleştirdikleri sergilere gerekse kendilerine daha geniş imkânlar sağlayacak mekânlar aramaları da bir zorunluluk... Galeri Nev de bu zorunluluklar neticesinde hem alışılmış yerini koruyacak, hem gereklilikleri karşılayacak yeni bir mekânla karşımıza çıkıyor şu günlerde. Galeri Nev, Nişantaşı’ndaki yerine ek olarak Beyoğlu’nun ünlü Mısır Apartmanı’nda da sergiler düzenleyecek bundan böyle. Mısır Apartmanı Galerist’in yanı sıra artık Galeri Nev’e de ev sahipliği yapacak. Galerinin yeni ve eski mekânında şu günlerde Tayfun Erdoğmuş’un çalışmaları sergileniyor. Yeni mekâna girdiğinizde siz de buranın ne kadar doğru bir seçim olduğunu göreceksiniz. Çünkü Tayfun Erdoğmuş’un alışılmışın dışında gerçekleştirdiği büyük boyutlu çalışmaları ancak burası gibi büyük bir alanda daha “görünür”, seyredilebilir oluyor. Tayfun Erdoğmuş’un iki mekâna yayılan sergisinin birbirinden bağımsız, ilişkisiz olduğu sanılmasın; yapıtlar birbiriyle tümden bağlantılı, birbirini takip eder biçimde... Bu nedenle serginin her iki ayağı da mutlaka görülmeli... Tayfun Erdoğmuş’un sanat anlayışı, geleneksel olanla çağdaş olan arasında kurulan biçimsel ve içeriksel dengeyle yepyeni bir görsel dil yaratma çabası olarak özetlenebilir. Sanatçı bu sergisinde de gelenekten beslenen ancak daha önce deneyimlenmemiş bir alanın sınırlarında dolaşıyor; yeni bir görsel dil ve bunun yanında anlam katmanları oluşturmaya çalışıyor. Her biri nadide bir elyazması kitabın sayfalarından büyütülerek “resimleştirilmiş” izlenimi veren bu tuvallerin yanına yaklaştıkça geleneksel süsleme sanatının tam tersi yönünde işleyen bir sürece tanık olunuyor. Bugün pek çok farklı biçimde gerçekleştirilmiş örneğini Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulabileceğimiz natüralist üslupta çiçeklerle bezenmiş el yazması kitap sayfalarının abideleştirilmiş ama tamamıyla farklı örnekleri bu tuvaller. Tayfun Erdoğmuş bu elyazmalarında birer süsleme öğesine dönüştürülerek stilize edilmiş motifler olarak kullanılan çiçekleri, tam tersi bir anlayışla, doğada var oldukları halleri ile, bir alfabenin harflerini oluştucak biçimde kullanıyor. Aslında geleneksel elyazmalarındaki süsleme öğesi çiçekler burada anlamı oluşturan harflere dönüştürülüyor. Çiçeklerin birbirinin aynıymış gibi görünen ancak yakından bakıldığında farklılaşan özellikleri ise her biri değişik harflerden meydana gelen alfabeye gönderme yapar nitelikte... Sanatçının resimleri, yaklaştıkça alınan estetik hazzın arttığı, uzaklaştıkça ise farklı anlam dizileri kurmaya olanak verecek çok boyutluluğa da sahip. İzleyende uyandırdığı hazzın temelinde resimlerin içine sinen ayrıntıcı titizlik ve tabii doğanın yarattığı o müthiş görsel motiflerin orijinallerini içermesi etken oluyor. Erdoğmuş’un geleneksel kitap sanatından ödünç alarak kurguladığı biçim ile resme yüklediği hiçbir dile ama belki de her dile ait “sözcük”ler topluluğunun çağrışımları o kadar çok ki. Hem kendi metninizi yazabileceğiniz hem de doğanın sözcüklerini yakalayabileceğiniz anıtsal parşömenler bunlar. Resimlerde sadece doğanın bir parçası çiçekler değil, sanatçının daha önceki çalışmalarında kullandığı ve doğanın üstündeki rasyonel düzenin simgesi olarak nitelediği geometrik motiflere de rastlanıyor. Serginin katalog metninde bunları ay, güneş gibi gökcisimlerini çağrıştıran öğeler olarak tanımlayan Ahu Antmen, resimlerdeki bazı lekesel öğelerin büyük ayı, küçük ayı gibi yıldız takımlarını gösterdiğini, kosmosu bir simge olarak çağrıştıran öğelere göndermede bulunulmasını sanatçının tarihe sadece sanatla değil bilimle de bakmak isteğinin bir yansıması olduğunu ifade ediyor. Sanatçının bir kitabın sayfalarıymış gibi kurguladığı tuvallerinden birinde ise kendi silüetinin de stilize edilerek belli belirsiz yerleştirildiğini görüyoruz. Antik Yunan ve Roma’da elyazması kitaplarda yazarın portresinin olduğu açılış sayfası geleneği Erdoğmuş’un bu resimlerinde karşımıza çıkıyor; tabii tümden farklı bir yorumla. Bu coğrafyaya ait, unutmaya başladığımız ama hiç de uzak olmadığımız geleneksel üsluplarla beslenen ve bambaşka bir görselliğe dönüşen bu resimleri izlemeyi ertelemeyin... Tayfun Erdoğmuş: Galeri Nev 7 Mart5 Nisan 2008 Maçka Çaddesi No 33 Macka 34367 İstanbul İstiklal Caddesi, Mısır Apt., 163/18 Beyoğlu, İstanbul Tel: 0212 231 67 63 /0212 252 15 25 Fax: 0212 248 38 68 PazarPazartesi hariç hergün 11.0018.30 İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle