12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESİ 03 CMYK 1 MART 2008 CUMARTESİ 3 Sergi Meslekte Kırk Yıllıklar Sayısal teknolojinin hiç kullanılmadığı, tamamen el marifetiyle kağıda aktarılan fotograflardan oluşan sergi Meslekte Kırk Yıllıklar, dükkanları içinde kurdukları kendi dünyalarında çalışan, esnaf ve zanaatkarları anlatıyor. Eskişehir’in esnaf ve zanaatkârları olan bu kırk yıllıklar, aslında ülkemizin bir döneminin yaşayan tanıkları. İki binli yılların başında biraz boynu bükük kalmış, kimi durumlara yenilmiş olan esnaf ve zanaatkârları fotograf yoluyla resmederek bir görsel hafıza oluşturmak. 1922 doğumlu bir marangoz, 68 yıldır el üretimi yapan bir mesci, toplam 1.5 m2’lik bir dükkanda tamı tamına 65 yıldır çalışan bir ayakkabı tamircisi, 1962 yılında kendi ürettiği takımlar ve tezgahla tornacılığa başlayan bir usta ve daha birçokları Levend Kılıç’ın objektifinden izlenecek. Bugün açılışı yapılacak sergi 3 Nisan’a dek Fototrek Sanat Merkezi’nde görülecek. (Tel: 0 212 251 90 14) Dört renk ve bir yüzyılın hikâyesi yılında aramızdan ayrılan Vehbi Koç, 95 yıllık yaşamı boyunca Türkiye’nin pek çok önemli dönemine tanıklık etti. Sadece büyük bir iş adamı olarak kalmadı Vehbi Koç, pek çok girişimci onu örnek aldı, siyasiler görüşlerine güvendi. Ailesine ve ülkesine düşkün, alçak gönüllü bir yurttaş olarak yaşadı. Türkiye pek çok ilki onun sayesinde gördü. İlk Türk otomobili olan Anadol’u, buzdolabını, ilk yabancı temsilcilik gibi kavramları hayatımıza sokan Koç, titiz çalışmalarıyla Türkiye tarihinin aynası olacak bir arşiv SİNEM de oluşturdu. Bir iş adamının gözünden Türkiye tarihini okumak isteyenler, satır araları bol olan bir tarihle DÖNMEZ yeniden karşılaşacak. Rahmi Koç Müzesi’nde 25 Şubat tarihinde açılan 19011996 Vehbi Koç Bir Yüzyılın Hikayesi Sergisi 1901 yılından 1996 yılına dek olan süreçte Vehbi Koç’un anılarından Türkiye’nin gizli bir tarihine de ışık tutuyor. Can Dündar, Doç. Dr. Güven Sargın ve Doç. Dr. Ayşen Savaş‘ın birlikte hazırladıkları sergi, Vehbi Koç’un, kitap haline getirmeyi düşündüğü notları, dönemin siyasilerle yazışmaları gibi arşivinden çıkan belgelerle ortaya çıkmış. Can Dündar, bu serginin özellikle gençler için öğretici olduğunun altını çizerken, bu serginin sadece Vehbi Koç’un hayatı değil Türkiye’nin tarihini de oluşturduğunu ifade ediyor. 19011996 Vehbi Koç Bir Yüzyılın Hikayesi Sergisi 23 Mart tarihine dek sürecek. 1996 Louvre Müzesi’yle işbirliği Sergi açılışında Can Dündar, Vehbi Koç’un ölümünün onuncu yılında ailenin kendisine bir belgesel önerdiğini ancak belgeselin daha öne yapıldığı için kitap projesine daha yakın durduğunu söyledi. Ailenin elinde böyle bir arşiv olduğunu bildiğini ve eğer açarlarsa kitap yazmayı tercih edeceğini söyleyen Dündar üç yıl önce çalışmalara başlamış. Vehbi Koç’un arşivinden çok etkilendiğini ve Türkiye’nin bilmediğimiz arka planındaki tarihiyle karşılaştığını söylüyor Can Dündar: “Arşivi ilk incelediğimde çok heyecanlandım. Vehbi Bey, yıllara ve kategorilerine göre ayırdığı notları belgeseli için bir hazine niteliğinde. Arşiv bir bakıma dedikodulu tarih diyebileceğimiz bir çalışma.” Bu arşivi insanlarla paylaşmak ve akademik bir boyut katmak üzere sergi çalışmalarına başlayan Dündar, ODTÜ’den yardım almış. “Vehbi Koç’un hayat hikayesi ve yaşadıklarının arka planına Türkiye’nin siyasi, iktisadi hayatını ekledik. İyi izlenirse öğrenecek çok şey var içinde. Bir dönem için sır niteliğinde olan birçok şeyi bugün ortaya çıkarabilmek müthiş oldu” diyor. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Paris’teki Louvre Müzesinin İslam eserleri koleksiyonundaki Osmanlı, İranSafevi ve HintBaburi sanatının örneklerini içeren 250’ye yakın esere ev sahipliği yapacak. Louvre Müzesi’nin en önemli koleksiyonlarından İslam Sanatları Bölümü’nde toplanmış ve korunmuş olan hazineler arasında Osmanlılara, Safavi Devleti’ne, Baburi Hanedanı’na ait çeşitli sanat eserlerinden oluşan sergi, Louvre Müzesi’nin işbirliğinde ve Les Arts Décoratifs’in katkılarıyla düzenleniyor. Daha önce gün ışığına çıkmayan birçok eserin de yer aldığı, büyük emeklerle oluşturulan Louvre Müzesinin İslam Eserleri Koleksiyonu, bu sergiyle, ilk kez Louvre Müzesi dışında izleyicilerle buluşacak. Sergi 1 Haziran tarihine dek ziyarete açık olacak. (Tel: 0 212 277 22 00) Türkiye’nin tarihi Sergi, Vehbi Koç’un yaşam öyküsüyle birlikte Türkiye’nin sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamından kesitler sunuyor. Yüzyıllık dönemi 12 periyotta ve toplam 48 posterle anlatan sergi, her dönemi dört farklı katmanda ele alıyor. Her dönemin farklı renkle sembolize edildiği eş zamanlı sunumda Vehbi Koç’un kişisel yaşamı kırmızı, dönemin toplumsal ve kentsel dokusunu betimleyen sosyal hayatı sarı, siyasal dönemi mavi, ekonomik olayları yeşil renkli posterlerle izleyiciye sunuluyor. 19011908 Çocukluk Günlerim, 19081914 Hürriyet’in İlanı İkinci Meşrutiyet, 19141918 Savaş Yıllarım, 19191922 Kurtuluş Savaşım, 19231938 Atatürk ve Cumhuriyetim, 19391945 İnönü ve Savaş Yıllarım, 19461950 Geçiş Yılları/Çok Partili Yıllar, 19501960 Demokrat Parti yıllarım, 19601970 Büyüme Yıllarım, 19701980 İmparatorluğum, 19801990 Emekliliğim, 19901996 Vasiyetim olarak 12’ye ayrılıyor. Posterlerdeki Vehbi Koç’a ait alıntılarla bu dönemler izleyiciye aktarılıyor. Vakit ayırıp okuyan izleyiciler sergiyi gezerken serginin bir yandan ne kadar öğretici olduğunu da fark edecekler. Vehbi Koç sanayici iş adamı kimliğinden ayrı olarak dönem siyasetiyle ve ülkenin kalkınmasıyla son derece ilgili bir yurttaş. Öngörüsü bir hayli yüksek olan Koç’un, Avrupa seyahatlerinde Türkiye’nin ihtiyaçlarına özel olarak düşündüğü yatırımlar, 1961’de çocuklarına yazdığı ‘gün gelecek suyumuz bitecek, suyu idareli kullanın’ dediği mektup bunların küçük örnekleri. Sergide ayrıca 120 Lira sermayeyle açtıkları dükkan görüntüsü, Vehbi Koç’un çalışma masası, kitapları ve anılarından alıntıları, fotoğraflar, reklam filmleri, kol düğmeleri, sabahlıkları, kravatları kişisel eşyaları, Sadberk Hanım’ın kişisel eşyaları, kendisine verilen plaket ve ödüller, 1975, 1983, 1986 yıllarında üretilen çamaşır ve bulaşık makineleri motorları, buzdolapları, Anadol, Murat 124, traktörler, fabrikalardaki seri üretim bantları yer alıyor. Türkiye’nin sanayideki gelişimini de bu şekilde görmek mümkün. Hazine gibi arşiv Çocuklarına mektubu Bir insan, a) her davet edilen yere gitmemeli, b) bu sosyete yerlerinde mümkün olduğu kadar az görünmeli c) kendisi sosyeteye katılmamalı, davet ve ziyafetleri çoğaltmamalı d) görüştüğü adamlara çok dikkat etmeli. Son zamanlarda her nedense kokteyl vermeye alıştık. Bu 67 sene zarfında ve kokteyllere ordu kumandanlarını Harb Akademisi kumandanını ve deniz kuvvetleri kumandanını davet ettim, hiç birisi gelmedi. Ya bir veya iki kere Celal Eyicioğlu geldi. Bununla şunu söylemek istiyorum: Herkes ne kadar dikatli. Bunun çaresi her çağırılan yere gitmemektir. Gitmeyince bir daha davet etmezler, siz de davet etmek mecburiyetinde kalmazsınız, bu sosyete hayatı da bu şekilde biter. Radyonuzu dinler, gazetenizi okur, dünyayı takib eder ve hayatınızı yoluna koyarsınız. Bodrum’a gönül veren ressamlar Kempinski Bodrum, yaşamını Bodrum’da sürdüren çağdaş ressamları ağırlıyor. Hayatın huzurunu Bodrum’un eşsiz kıyılarında bulan çağdaş ressamların Bodrum’un havasından suyundan beslenen eserlerinin sergilendiği ‘Bodrum’da yaşayan sanatçılardan çağdaş yorumlar’ adlı sergi, bugün Kempinski Hotel Barbaros Bay Bodrum’da açılıyor. Sanat camiasının tanınmış ismi Zerrin Ulusman’ın katkılarıyla gerçekleşecek olan sergi, soyut fırça darbeleriyle tablolara can veren ressamlar Ali Koçak, Burhan Doğançay, Ender Güzey, Fatih Urunç, İlhan Berk, Mustafa Altıntaş, Müfit Karzek, Rifat, Turan Erol ve Volkan Coşkun’un eserlerine ev sahipliği yapacak. Sergi, 15 Mart tarihine dek sürecek. (Tel: 0 252 311 03 03) Kitabın üçüncü cildi de yolda Sergiyle eş zamanlı olarak YKY’den çıkan ‘Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç’ kitabının ikinci cildi 19611976 arasındaki dönemi kapsıyor. Bu dönem Türkiye açısından yine çok önemli. 27 Mayıs, 12 Mart, Demokrat Parti iktidarı, kendisi açısından da eşini, annesini kaybettiği bir yandan da Türkiye’de de pek çok sanayi anlamında ilki gerçekleştirdiği bir dönem. Bir önceki ciltte 1901 yılından itibaren 1960 tarihine dek anlatıyordu. Şu an 1980 döneminden 1996’ya kadarki dönemi anlatan kitap hazırlık aşamasında. 4 Eylül 1968 Kocanızın çok yaşaması için İstatistikler eşiyle aynı yaşta olan orta yaşlı bir kocanın eşinden 6 yıl daha önce öldüğünü gösteriyor. Ama birçok koca bu süre dolmadan kalp hastalıklarından göçmektedir. Amerika’nın kalp hastalıklarını önleme derneği kocalar hayatı kolaya almayı öğrenirlerse birçok kalp krizlerinin önlenebileceğini ileri sürmektedir. Dernek, bunun için şu 7 kuralı veriyor: 1Kocanızı, kalp hastalığı anlamına gelebilecek belirtiler yüzünden kuruntu etmemeye inandırın. 2 Kilo aldırmayan gerekli gıdayı sağlayacak yemekler hazırlayın. 3 Kocanızı, düzenli idman yaparak formda kalmaya teşvik edin. 4 Kalbin yükünü hafifletmek için kocanızın bol bol istirahat etmesini sağlayın. 5 Tatil yapmasında ve elden geldiği kadar eve iş getirmemesinde direnin. 6 Kocanızın evinde sükunu ve huzuru bulması için elinizden gleni yapın. 7 Aynı kuralları kendinize de uygulayarak kocanıza örnek olun. Siz sağlıklı ve neşeli olursanız kocanızın hayatının da daha rahat ve huzurlu olduğunu göreceksiniz. Balabanlar Sergisi Palet Sanat Galerisi, Türk resim sanatının önemli ressamlarından İbrahim Balaban ve oğlu Nazım Balaban’ın eserlerine ev sahipliği yapıyor. Naif bir anlatımla resme başlayan İbrahim Balaban, ‘Konu bir özdür, her öz kendi kabuğunu yapar’ kuramını keşfettikten sonra, resimlerinde, halk geleneğini çağdaş bir tabana oturtur. Önceleri ‘köy yaşamı’, ‘karasabana tutsak üretim ilişkileri’ temalarını işleyen sanatçı, giderek destanlara, halk inançlarına, kahramanlarına, söylencelere, mitolojiye uzanır. Uzun süre Nâzım Hikmet ile yan yana olma şansını elde eden sanatçı, büyük bir tutkuyla çalışarak yalın, dolaysız ve saf yürek resmini giderek bir ustalığa taşır. Doğduğundan itibaren resim ve sanat ortamı içinde büyüyüp yetişen Nazım Balaban, babasının toplumcu, somut ve figüratif çizgisini sürdürmektedir. Sergi, 22 Mart tarihine dek sürecek. (Tel: 0 216 302 78 50) 1917 yılındaki bakkaldan Koç Holding’e 1917 yılında dedesiyle ve babasıyla görüşerek esnaflığa başladı Vehbi Koç. Karaoğlan Caddesi’nde oturdukları evin altındaki dükkanı, bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, bir kaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallarla bakkal dükkanı haline getirmesiyle başlayan ticaret hayatı, ülkenin en büyük sanayi topluluğunu oluşturmaya kadar uzandı. Çocuklarına kendisi öldükten sonra da şirketi ayakta tutmalarını tavsiye eden ve bugün Türkiye’nin Ford, General Electric, Siemens, Tat, Arçelik, Divan Oteli, Otosan, İzocam, Bekoteknik gibi en büyük şirketlerini elinde bulunduran Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç bir yandan da ülkenin siyasi panoramasını anılarıyla ve notlarıyla çiziyor. Geçen haftalarda gazetelerin kültürsanat sayfalarına yansıyan iki ilginç haber vardı. Bunlardan ilki sanat ortamının en önemli sorunlarından biri olan sahtecilik ile ilgiliydi. Neş’e Erdok, bir müzayedenin kataloğunda kendine ait olmayan ancak onun imzası ile satışa sunulan bir yapıt ile karşılaşmış ve suç duyurusunda bulunmuştu. İlginç olan sıradan bir sahtecilik vakasından öte, bir başka tanınmış ressama, Leyla Gamsız’a, ait olan resmin üzerindeki imzanın silinmesi ve Erdok’un yapıtı gibi satılmak istenmesiydi. Öncelikle, yaşayan bir ressamın hem de Türk resim sanatının önemli figürlerinden biri olan, ayrıca üslubu uzaktan bile tanınacak kadar yerleşmiş bir ressamın bir esraali?yahoo.com başka sanatçının resminin üzerinden imzasının satışa sunulmasını insanın aklı gerçekten almıyor. İster istemez sahtecinin de cahilinden korunmak gerek diyesi geliyor insanın. Öyle tuhaf, öyle akıl almaz bir olay ki bu, insan şaşırsın mı, üzülsün mü, yoksa gülsün mü bilemiyor. Aslında bu türden sahtecilik “hikayeleri” o kadar bol ki sanat ortamımızda. Haksızlık etmeyelim, uluslararası ortamda da yüzyıllardır önüne geçilemeyen bir sorun bu. Hatta Discovery Channel sahtecilik ile ilgili bir belgesel bile hazırladı geçen yıllarda. O belgeseli izlerken en emin olduğunuz yapıttan bile şüphe eder hale gelebiliyorsunuz, uzmanlarının bile sahte ile gerçeği ayıramadığı sahneleri izlerken. Belirttiğimiz gibi, sahtecilik öyle arada sırada karşımıza çıkan münferit bir olay değil Türkiye’de de. Bu işi yukarıdaki gibi “amatörce” değil bizzat profesyonel olarak yürütenler olduğu biliniyor; bunlardan kimileri basına da yansıyor. Hayatta olmayan ressamların sahteleri gibi hayli dallı budaklı bir konuyu bir yana bırakırsak, yaşayan ressamların sahte tablolarının satışa sunulmasına insanın gerçekten inanası gelmiyor. Neş’e Erdok’un başına gelen bu olayın bir benzeri 2001 yılında Turan Erol’un da başına gelmişti. Olay ancak 6 yıl sonra çözülebildi, sahteciler kamu davasından mahkum Sanat ortamının sahtecileri, heykelseverleri ve Delibaş’ın resimleri oldular, diğer davalar ise devam ediyor. Turan Erol’un olayı da tıpkı Erdok’un ki gibi ilginçti; sanatçı resminin sahtesini karma bir sergide görmüş, inanamamış hatta arkasına “bu resim bana ait değil” diye bile yazmıştı. Erol’un karşılaştığı sahte resimler bununla da kalmamış kendi imzasının taklit edildiği “kötü sahtelerle” bir kaç kez daha karşılaşmıştı. İşin ilginç yanı Erol, bu resimlerin kendine ait olmadığını kanıtlamak gibi anlaşılmaz bir durum içinde bile bırakıldı. Turan Erol gerçekten de yıllardır bu sahtecilere karşı hukuk savaşı veriyor; neyse ki en azından kamu davası kazanılmış durumda. Ama bunca yıl dinleyeni bile çileden çıkaran bir sabır sınavı verdiğini de unutmamak gerekiyor. İki ilginç haber var demiştik yukarıda... Bunlardan diğeri ise Kültür Bakanlığı’nın “elinde bulunan” Nâzım Hikmet heykeli ile ilgili olandı... Kültür Bakanı Ertuğrul Günay bir televizyon programında İstanbul’a ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Nâzım Hikmet heykeli dikmek gibi bir hayali olduğundan söz etti ve ellerinde böyle bir heykel olduğunu, isteyen belediyeye verebileceklerini söyledi. Günay’ın bir televizyon programında dile getirdiği bu heykel dikme mevzunu gazete sayfalarına taşıyan Erkan Aktuğ’un da dikkat çektiği gibi, İstanbul’un neredeyse tüm ilçelerini elinde bulunduran AKP, nedense Nâzım Hikmet heykelini koyabilecek doğru bir yer bulamamış olacak ki, gönüllülük esasını devreye sokuyor. Aslında Ertuğrul Günay’ın bu hamlesi çok zekice. Hem Nâzım Hikmet gibi bir sembolü söz konusu ederek “eski güzel günlerin” anısını canlandırıyor hem de isteyen var mı, seve seve veririm diyerek bağışçı pozisyonuna geçiyor. Ancak bilindiği gibi bu türden hamleler politikacılar için “doğru” gibi görünse de aslında heykeli anıttan ve süsten ibaret sayan zihniyetin yansımasını da gözler önüne seriyor. Öyle ki heykelin kime ait olduğu, hangi estetik kaygılarla yaratıldığı hiç mi hiç önemli değil. Kentin dört bir yanını zafer takları ve atlı heykelleri ile süsleyen Romalı imparatorlar gibi sevdiği şairleri boğaza nazır yerleştirmek üzere belediye arayan mantığın birbirinden pek farkı yok galiba. Oysa özellikle Kültür Bakanlığı makamında bulunanların bu konuda daha dikkatli olmaları gerekmiyor mu? Geçen haftalardan yansıyan bu iki haberi Mac Art Gallery’de açılan Lale Delibaş’ın “lamekan” sergisi ile tamamlayalım. Lale Delibaş’ın tuval üzerinde gerçekleştirdiği görsel yolculuk gerçekten görülmeye değer. Kimi zaman sert ve doğal ham tuval üzerine, kimi zaman ise bunun tam tersi parlak ve süslü kadifeler üzerine işlediği sözcükler ile Delibaş, tıpkı birbirine incecik bağladığı harfler gibi kelimelerin anlamını ve ötesini düşünmeye çağrıyor. Önce harfleri birleştirip okumaya, sonra ise dokunmaya yönlendiren bu çalışmalarda kullanılan tüm metinlerin Mevlana’ya ait olduğunu da belirtmek gerek. Oldukça zor bir teknikle, nakış ile tek tek işlediği, oluşturduğu harfleri beyaz tuval üzerinde yine beyazla bütünleyen sanatçının beyaza odaklanmış olması onun ruhla özdeşleşmesi ile ilişkili... Daha doğrusu ikisinin de kirlenmeye son derece müsait olmasıyla... Lale Delibaş “lamekan” 13 Şubat14 Mart 2008 Mac Art Gallery Mim Kemal Öke Cad. Lal Apt. No:23/3 Nişantaşı Tel: 0212 343 85 40
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle