19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Yalanlar Üstüne (Body of Lies) Ridley Scott’ın yönettiği ve Leonardo DiCaprio, Russell Crowe, Mark Strong ile Golshifteh Farahani’nin rol aldığı Yalanlar Üstüne, 10 yıl boyunca Wall Street Journal için CIA ve Ortadoğu olaylarını izledikten sonra Washington Post’a geçerek yardımcı editörlük ve köşe yazarlığı yapan yazar David Ignatius’un aynı adlı romanından uyarlandı. Filmde Roger Ferris, ABD istihbaratının en iyi adamıdır. Son gizli görevinde hayatını telefon hattının diğer ucundaki duygudan yoksun sese emanet etmiş biridir. CIA’in kıdemli elemanı Ed Hoffman ise bilgisayarından, Ferris’in hareketlerini dikte ederek savaş yönetmektedir. Ortaya yeni çıkmış bir terörist liderini kandırabilmek için, Ferris’in yeraltı finans örgütlerine sızması gerekecektir. ? Sibirya Ekspresi (Transsiberian) Brad Anderson’ın yönettiği, Woody Harrelson, Ben Kingsley, Emily Mortimer ile Kate Mara’nın rol aldığı rol alıyor. Amerikalı çift, Roy ve Jessie son olarak ikamet ettikleri Pekin’den oldukça uzaktaki evlerine dönmeye karar verirler. Trende başka bir çiftle tanışırlar. Aralarında hızlı bir şekilde evlerinden uzaktaki gezginler arasında kurulan temelleri çok da sağlam olmayan bir bağ kurulur. Roy durakların birisinde trenden ayrılır. Jessie yeni arkadaşlarının göründükleri gibi olmadıklarını anlamaya başlar. Fakat bu unutulmayacak seyahatin gerçek tehlikeleri yeni yeni su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Basit bir tren yolculuğu Rus polisler, mafya, işkence, uyuşturucu ve cinayetle korkutucu bir kovalamacaya dönüşecektir. Hamer’in benzersiz dünyası Norveç, İsveç ve Danimarka’ya göre uzun bir süre sinema geleneklerinden yoksun bir ülke görünümündeydi. Ibsen ve Björnson gibi dünya çapında ünlü yazar ve dramaturgların yetiştiği bir ülke olmasına karşın Norveç’in film üretimi sınırlarını aşamadı. 1936’da ilk film stüdyosu kuruldu. Sessiz sinemanın ilk örnekleri de köy dramları, popüler komediler ya da Knut Hamsun’un romanlarından uyarlamalardı. İlk sesli Norveç filmi 1931’de çekildi. Ellilerin sonundan altmışlara dek geçiş dönemi sinemacıları sayılabilecek Erik Lochen, Nils Reinhardt ASLI Rolf Clemens SELÇUK Christensen, yetişti. Norveç sineması ancak yetmişlerin başında devletçe desteklenmeye başlandı, bu destekle gerçekçi anlatımı yeğleyen yeni yönetmenler yetişti. Seksenlerin sonuna gelindiğinde komşu ülkelerle ortak yapımlar gerçekleştirildi. Norveçli ünlü oyuncu Liv Ullmann, Kristin Lavransdatter’i (1995) çekti. Doksanlarda Erik Gustavson, Knut Erik Jensen, Hans Petter Blad, Bent Hamer, Bard Breien gibi ilginç yönetmenler sinemada göründüler. İçlerinden biri, Hamer (52) kalıcı izler bırakmayı başarabildi. dolu bir anlatımla yansıtan Bent Hamer bu tuhaf komedisinde insan sıcaklığının gerekliliğini, iletişimin önemini vurgular. Water Easy Rich’te (Güneşli Bir Gün/1998), Norveçli denizci Almar (Eric Magnusson) denize düşen dedesinden kalma antika altın saatini tamir ettirmek için gemisinden inip İspanya’nın Galacia kentinde kalıverir. Yaşlı saat tamircileri Almar’a tuzlu suya düşen saati tatlı suda bekletmelerinin gerektiğini açıklarlar. Bu liman kentinde herşey adeta Almar’ın dedesinin saati gibi durmuştur. Deneyimli Avustralyalı denizci Windy (Nicholas Hope) ile tanışan Almar onunla birlikte kenti gezmeye başlar, garip tiplerle (meme emen denizfeneri bekçisi Molina, cinsel organıyla puro içen Gloria) karşılaşır. İçlerinden Marta (Ingrid Rubio) adlı güzel gençkız onu çok etkiler, burada yeni bir şeylere adım atan Almar öteki şeylerin yitip gittiğinin ayrımındadır. Farklı kültürlerden, gelenekgöreneklerden gelmesine karşın iki bireyin evrensel bir duyguda, aşkta birleşmesini Hamer şiirsel bir biçemde aktarır. Kitchen Stories’de (Mutfak Hikayeleri/2004) İsveç Ev Kadınları ve Ev Ekonomisi Eğitmenleri’nin ortaklaşa kurdukları İsveç Ev Bilimleri Araştırma Enstitüsü, 1950’lerde ev alışkanlıkları üzerine bir araştırma yapmaktadır. Amaç, yeni ve gelişmiş ev aletleri üretmektir. İsveçli uzmanlar, İsveçli ev kadınlarının bir yıl süresince mutfaklarında yürüdükleri İsveçKongo mesafesini İsveçKuzey İtalya arasına indirmenin yollarını titizlikle araştırmaktadırlar. Bu projeyi Norveçli yalnız yaşayan erkekler üstünde uygulamaya karar veren Ev Araştırma Enstitüsü, Norveç’in Lanstand kasabasına gelir. İçe dönük, kibar Folke Nilsson (Tomas Norström) aksi, suskun çiftçi Isak Bjorvik’i (Joachim Calmeyer) izlemekle görevlidir. Bir devrimcinin Sonbahar’ı Derin bir melankoli, suskun bir esrime ve insan ömrünün son demleri... “Sonbahar” bağırıp çağırarak değil mırıldanarak vuran ve yürek burkan bir ağıt... Hazan mevsiminin tüm hüzünlü renklerini harmanlayan, dokunaklı ve dokundurmalı bu filmi, Artvin Hopa doğumlu genç yönetmen Özcan Alper ALPER yazdı ve yönetti. Dört yıllık bir emeğin ve TURGUT alın terinin ürünü olan Sonbahar, hiç şüphesiz yakıcı ve şiirsel bir dille kotarılan, alperturgut.blogcu.com iyi, özgün ve düzgün bir yapıt... Yüzünü güneşe ve sola dönen Alper, ilk uzun metrajlı filmiyle “İnsan sekiz metrekareye sığar mı?” sorusuna ve sorunsalına insancıl bir göndermede bulunuyor. O, böylelikle “tecrit belası tüm Türkiye’yi esir almasın” diye bedenlerini ölüme yatıranlara karşı vicdan borcunu ödüyor. İnanın bu film tepeden tırnağa özveriye dair... Örneğin yapımcı Serkan Acar, filmi beyazperdeye taşıyabilmek için ablasının evini ipotek ettirmek zorunda kalmış. Tabiat ana, elbette hırçın ve eşsiz Karadeniz’e bakan, yeşil ağırlıklı büyüleyici sakinliğin mutlak sahibi... Ancak Sonbahar’ın başarılı görüntü yönetmeni Feza Çaldıran’ın da hakkını yemeyelim. Resmen kamerasını konuşturuyor. Şu ana dek ulusal ve uluslararası dokuz ödül kazanan Sonbahar’ın başrollerinde ise; sade oyunculuklarıyla göz dolduran Onur Saylak, Megi Aboulzade, Serkan Keskin, Raife Yenigül ve Nino Lejava var. Devrimci bir karakteri eserinin merkezine oturtup Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla vücut bulan yozluğa değinse de Sonbahar, asla bilinen anlamda siyasi bir film değil. Çıkış noktası politika, amenna... Ancak görkemli atmosferini kuşanıp hayli yavaş seyreden, kışkırtmadan uzak sanata yakın bir film tam karşımızdaki... Dahası yabancılaşma, örselenmiş hayatlar ve imkânsız bir aşk. Filmin finali için ise amatör bir sinemacıdan usta işi bir bitiriş diyebiliriz. “Hayatları Öldürüş” Operasyonu’nun 8. yıldönümünde gösterime giren Sonbahar’ı sakın kaçırmayın. Doğan Gönül, Uğur Gürdoğan, Ali Şahin... Sayılamayacak kadar çok tutuklu ve hükümlü, cezaevlerinde ölüme terk edildiler. “Ölümü randevu yerinde eken”, 18 ameliyatla bedeninden 50 kanserli ur alınan Erol Zavar’ın da aralarında bulunduğu birçok hasta hükümlü ise hâlâ içerde salıverilmeyi bekliyorlar. BU HEP AKLIMDA KALDI “Yaşam kutsaldır, teslim olun. Ailenizi, arkadaşlarınızı düşünün...” anonsuyla başlar Sonbahar... Nedense hayatın mukaddes olduğundan söz edenler, ölüm orucu eylemcisi Avukat Behiç Aşçı’nın dediği gibi ta bir yıl öncesinden Kıbrıs çıkartmasından sonraki en büyük askeri operasyona hazırlanmışlardır. Skorsky helikopterleri, yaklaşık 10 bin kişilik askeri kuvvet, 20 bini aşkın gaz bombası, elbiselere dokunmayıp teni eriten kimyasal maddeler ve ağır silahlar... Yusuf, 32 can alan 83 saatlik operasyonun ardından F tipi cezaevine sevkedilmiş ve hücrede yaşamayı protesto ederek açlık grevine katılmıştır. Ciğerleri tamamen iflas eden Yusuf, nasılsa ölecek denilerek 10 yıllık mahpusluğunun ardından serbest bırakılır. Son zamanlarını memleketi Artvin’de geçirmek isteyen Yusuf, gençlerin ekonomik zorunluluktan büyük kentlere akın ettiği gerideyse ihtiyarların kaldığı köyüne yerleşir. Uzun süreli yokluğunda her şey öylesine değişmiştir ki... Babası ölmüş, ablası evlenip başka bir kente taşınmış, cezaevine girmeden önce sevdiği kadın başkasına yar olmuştur. Yusuf’u Batı Ermeni lehçesi Hemşince konuşan yaşlı anası Gülefer karşılar. Giderek artan öksürük nöbetlerine ve sonsuz bitkinliğine karşın Yusuf, öleceğini herkesten saklamaya kararlıdır. Filmde kahramanız Yusuf, gerçek görüntüler eşliğinde ara ara geçmişe döner. Ve o görüntüler içinde belki de en önemlisi Beyazıt’ta 6 Kasım 1996 günü gerçekleştirilen YÖK protestosudur. Hani Bulutsuzluk Özlemi’nin şarkısında olduğu gibi; “Altı kasım doksan altı / Bu hep aklımda kaldı…” Unutmak mümkün müdür? Susurluk kazasının dört gün sonrasıydı. Meydanda biriken iki bin öğrenci, Çevik Kuvvet tarafından çembere alınmıştı. Ardından korkunç bir müdahale... Çığlıklar, gözyaşı ve kan... 475 yaralı, yaklaşık 600 gözaltı... Zaman durmuş, deklanşöre basan parmaklarımız donmuş, sadece kendi soluğumuzu duyar olmuşuz. Toz bulutu dindiğinde gerçek tıkanmıştı boğazımıza... Yerdeki ayakkabı, giysi, kalem, defter, kitap yığınına bakarken dağılmıştım, meslektaşım Hatice Tuncer ise kaldırımın kenarına çöküp kalmıştı. Tam arkamda duran, öfke, sinir ve çaresizlikten ağlayan yaşlıca bir öğrenci annesinin titreyen sesi hâlâ kulağımda çınlar, “kıyılır mıydı be”... Yusuf, çocukluk arkadaşı Mikail aracılığıyla, ülkesinde bıraktığı dört yaşındaki kızına bakabilmek için fuhuş yapan Gürcü güzeli Eka ile tanışır. İkilinin arasında kısa sürede bir aşk filizlenir. Ancak sonbahar kışa dönerken beyaz gelinliği yalnızca doğa giyebilecektir. Hem kar altında sevi çiçeği yeşeremez ki... Vuslat ebediyete kalmıştır, şimdi uğurlama zamanıdır. İLETİŞİMİN ÖNEMİ Stockholm Üniversitesi ve Stockholm Film Okulu’nda edebiyat ve film teorisi okuyan Hamer, 1981’de kısa filmler, belgeseller gerçekleştirdi. 1995’te ilk uzun metrajı Eggs’i (Yumurtalar) çeken sinemacı bu filmiyle bir çok uluslararası festivale katıldı, Moskova’de en iyi film ödülünü aldı. Norveç’in ufak bir kasabasında birlikte yaşayan, yetmişli yaşlarını süren Moe (Sverre Hansen) ve Pa(Kjell Stormoen) kardeşler ömürleri boyu birbirlerinden hiç ayrılmamışlardır. Bir gün Pa motosikletiyle İsveç’teki Smaland’a doğru bir yolculuğa çıkıp geri döner. Hava soğuktur, etraf karlarla kaplıdır, zamanın geçmek bilmeyen akışı içinde günleri değişmez düzeniyle akar. Radyo dinlerler, pipo tüttürürler, bilmece çözerken birbirleriyle tartışırlar. Tüm bu dinginliğin, sessizliğin, yalıtılmışlığın içerisinde aslında yapacakları çok sayıda işleri vardır. Günün birinde telefonun çalması Moe’yla Pa’yı irkiltir, Pa’nın oğlu Konrad (Leif Andrée) bir süreliğine gelip onunla kalacağını söyler. Tekerlekli sandalyede eve gelen engelli Konrad’ın gözünün önünden ayırmadığı bir yumurta koleksiyonu vardır. Üç adam birbirlerinden etkilenerek iletişim kurmaya başlarlar. Refah içindeki toplumların yalnızlığını, iletişimsizliğini, yalıtılmayı zeki ve mizah YAŞAMA SICAK BAKIŞ Isak’ın mutfağına uzun bir sandalye koyup kağıt kalemiyle tepesine yerleşen Folke çiftçinin devinimlerinin haritasını çizer. Araştırmanın kuralına göre birbirleriyle hiç konuşmaması gereken iki adam tütün alışverişinde bulununca bu gözlemin boyutu değişiverir. Minimalist anlatımlı bu soyut komedi yalnızlığı, güzel bir arkadaşlığın başlangıcını, bireysel ayrımlara karşın evrensel ortak noktalarda birleşmeyi yetkinlikle betimliyor. Kuzey Avrupa insanının yalnızlığına, iletişimsizliğine, yalıtılmışlığına, dünyadan kopmuşluğuna karşın soyut mizahını, yaşama, dünyaya sıcak bakışını, espirili gülümseyişini aktaran Bent Hamer’in izlenmesi gereken Yumurtalar, Güneşli Bir Gün, Mutfak Hikayeleri’ni içeren 3 Dvd’lik Bent Hamer Koleksiyonu (toplam 269 dakika) Tiglon şirketince sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. BEYAZ ÖLÜM ETİKETLİ HÜCRELER New York Times’ın “Modern tarihin en uzun eylemi” diye başlık attığı ölüm orucu eylemi (2285 günlük açlık 122 cana ve 600 sakata neden oldu) ve 20 cezaevine düzenlenen eş zamanlı ve kanlı 19 Aralık operasyonu... Sahadaki bir muhabir olarak takip ettiğim ve “Sessizliğe Karşı” adlı bir kitap yazdığım bu süreç, yakın tarihin en karanlık sayfalarını içerir. F tipi cezaevlerinin “beyaz ölüm” etiketli hücreleri, hâlâ can almaya, insanları hasta etmeye ve akıl sağlıklarını kaybetmelerine yol açıyor. Filmin ana karakteri Yusuf’un hikâyesinin gerçek yaşanmışlıklardan pek de farkı yok. Sarıgazi’de onlarca kişinin yaralandığı cenaze töreniyle veda edilen Polat İyit, hasta olmasına karşın tahliyesi gerçekleşmeyince son nefesini cezaevinde vermişti. Sonra Kalender Kayapınar, Murat Dil, Hanım Baran, Ümit C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle