Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 20 ARALIK 2008 CUMARTESİ Konser Queen olmadı bir de Led Zeppelin deneyelim Dünya rock tarihinin en önemli topluluklarından biri, hiç su götürmez ki, Led Zeppelin’dir. Jimi Hendrix gibi onlar da yıllarca eskimeyecek bir ekole sahiptirler. Hem müzikal hem de APTÜLKADİR tarihsel önemleriyle birlikte onların büyüklüğünü kanıtlayan bir başka ELÇİOĞLU şey de bu görkemli yapıyı piyasa yöntemlerini kullanmadan (hatta bazen yadsıyarak) kurabilmeleridir. Onların albümlerine grup ismi yazmadan sattırabilecek maharette bir imza olmalarını bugün en babayiğidi bile başaramaz. “Led Zeppelin” ismiyle afişe ettiler ama onlar sözlerinden dönmediler. Bir dönem Atlantik Plak şirketinin kuruluşunun yıldönümü sebebiyle, Ahmet Ertegün’ü kıramayıp sahneye çıksalar da bu ilke bozulmadı. Ahmet Ertegün’ün ölümünden sonra ona vakfedilen (ve bir okul için yardım amaçlı) bir konsere Led Zeppelin adıyla çıktılar. Bu konserin güzel ve anlamlı bir başka yanı ise “Bonzo” lakaplı muhteşem davulcularının oğlunun aynı yeri dolduruyor olmasıydı. Dolayısıyla geçen yıl yapılan bu konser rock tarihinde önemli bir günü oluşturmuştu. Klasik müzik ve caz Grammy’e de aday olan Klazz Brothers ve Cuba Percussion grubu, 23 Aralık Salı akşamı birlikte İş Sanat Kültür Merkezi’nde konser verecekler. Klasik müzik ve cazın harmanlanacağı etkinlik saat 20.00’de başlayacak. Ünlü klasik melodileri sınırsız çeşitlemelere sahip Küba ritimleriyle bir araya getiren Klazz Brothers ve vurmalı çalgılar ustası Kübalı müzisyenler, Mozart, Bach, Brahms, Beethoven ve Schubert’i adeta günümüze taşıyacak. (0212 316 10 83, biletler 40, 35, 30 ve 25 YTL) ESKİLERE NUR YAĞIYOR AMA Led Zeppelin’i müzikseverlerle buluşturan bu tarihi günden bir yıl geçti geçmedi ki, şimdilerde yeni bir haberle sarsıldık. Bu habere göre Led Zeppelin tekrar kurulup müziğe devam edecekmiş. Sadece bununla kalsa iyi, yeni albümler de yapacakmış. Sizi bilmem ama bu haber benim tüylerimi diken diken etti. Bir çok insanı sevindirecek bu olay beni kahrediyor. Aklıma ilk gelen ise Queen’in tekrar yoluna devam etmesi olacaktı. Bunlara bir yıl önceki Doors ve Police örneklerini de katabiliriz. Elde edilen hüsrandan başka ne oldu ki. Onların bu yeniden dönüşleri ne müzik adına ne de dinleyicileri adına bir tadı barındırıyor. Bu sadece yıpranan ve çıkış yolu görmeksizin debelenen müzik sanayinin kurtulmak için bulduğu can simitleriydi. Bundan 10, 20 yıl önce yıktık ve yerine yenisi koyduk diye üzerinde tepindikleri geçmişin devlerinin iplerine tutunarak su yüzüne çıkmaya çalışıyorlar. Bizdeki durum da “al birini, vur ötekine” biçiminde aynılıklar taşıyor. Biri film çekiyor, eskilere nur yağıyor. Kimse eskilerin saygınlığını koruyalım, onlar gibi yeni devlere imkân yaratalım demiyor. Çünkü çağımızın işi bitik kapitalizmi yaratıcılığa değil, çürümüşlüğe pirim veriyor. Led Zeppelin tutkunları bana kızabilir ama onlara Queen, Doors, Police birleşmelerini hatırlatayım. O birleşmeler o görkemli binalara gecekondu restorasyonundan öte ne kattı. Üstelik Led Zeppelin dağıldıktan sonra elemanları yaratıcılıklarını üretkenlikle bezemeyi başarmışlardı da. Hiçbir şey yapmamış olsalar bile ekol olarak etkiledikleri gruplar onların mirasını yaşattı ve daha da ötelere yaşatacak. “Eskilere nur yağıyor” müzik sanayinin kurtuluşu için iyi bir teorem olabilir ama Led Zeppelin hiçbir zaman eskimedi ki. Led Zeppelin’in tekrar bir araya gelmesini sadece grubun vokalisti Robert Plant kabul etmemiş. Bu nedenle gruba yeni bir vokal aranıyormuş. Bulununca da turneler ve ardından yeni albüm gelecekmiş. Artık onların da Queen gibi Led Zeppelin’in yanına bir artı işareti atıp kendilerini eksi hale getirmeleri an meselesi. Bulunacak vokalist de tabi bir başka efsane isim olursa vay haline. Bu kirli oyun, kurtulmak için debelenen müzik sanayini ufak bir nefes aldırsa bile kurtaramaz. Kendi kurtulamayacağı gibi geçmişin o devlerini de kendi bataklığının içine çekip yok edebilecek olması beni endişelendiriyor. ‘BONHAM’SIZ LED ZEPPELIN OLMAZ’ Led Zeppelin’in bir başka alicenap yanı da topluluk olma özelliğini kaybetmemeleridir. Bu çok az grupta başarılabilen bir durumdur. Elemanlarını koruyarak müzik yapmalarının ötesinde bir yere yani “ahde vefa”ya da sahip olabilmeleri ayrı değerdeki vasıflarını oluşturur. 1968’de Jimmy Page (gitar), Robert Plant (vokal) ve John Paul Jones (bas), John “Bonzo” Bonham (davul) tarafından kurulan grup, kadrosunu koruyarak 12 yıl boyunca müzik yapmıştır. Bateride önemli bir isim olan Bonham’ın 25 Eylül 1980’deki ölümüyle de son noktayı koymuşlardır. Yollarına yeni bir davulcuyla devam edip daha da fazla albüm satmaları gerçeğine karşın, bunu tercih edeceklerdi. Bonham’ın yerini doldurabilecek birini düşünemediklerini bir basın açıklamasıyla, yazılı olarak duyurup “artık Led Zeppelin adıyla devam edemeyeceklerini” söyleyebilmeleri ise onların vefalılıklarının da bugüne ışık tutabilecek göstergesi olacaktı. Bonham gerçek anlamıyla yeri doldurulamayacak bir davulcuydu. Onların böyle davranması ve “bir daha asla onsuz bir araya gelmeyeceklerini” açıklamaları grubun en fanatik dinleyicisini bile mutlu edecekti. Çünkü Bonham’sız gerçekten Led Zeppelin olamazdı. Kendilerine gelen nice cazip teklife rağmen topluluk bu sözünden yıllarca dönmedi. Kimi zaman grup elemanları ortak çalışma yapsalar bile kendi isimlerini kısaltma halinde kullandılar ama Led Zeppelin isimini asla. Bazı zamanlar Page & Plant ismiyle konser verirlerken (bizdeki konserleri gibi) bazı uyanık organizatörler onları Trend Show sona eriyor Yarın son bulacak Trend Show birbirinden önemli etkinliklerle devam ediyor. Gençlik festivali kapsamında bu akşam The Hall sahnesinde dünya müziğinin gelişmesine katkı sağlayan Roy Ayers olacak. Saat 01.00’de sevenleriyle buluşacak Ayers’dan önce ve sonra Kiwi The Hell sahnesinde olacak. Tek kelimeye sığmayan şişman aktivite Trend Show, yarın akşam gerçekleşecek olan kapanış partisiyle son bulacak. (http://www.trendshow.com.tr) Köse Akbank Sanat’ta Sibel Köse 26 Aralık Cuma akşamı saat 20.00’de Akbank Sanat’ta sahne alacak. Sanatçıya gitarda Sarp Maden, kontbasta ise Kağan Yıldız eşlik edecek. Cazla ilgili ilk çalışmalarına ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencisiyken başlayan Köse, Tuna Ötenel, Janusz Sprotz gibi isimlerle çalıştı. Ayrıca Ayşe Sezerman’dan ve Randy Esen’den ders aldı. Köse, 1987 yılından bu yana İstanbul Caz Festivali, ODTÜ Caz Günleri, Festival of Jazz Standards (Polonya), Fete des Jazz (Fransa) ve Miedznaradowy Festiwal Pianistow Jazzowych (Polonya) gibi çeşitli festivallere katıldı. (0 212 252 35 00, biletler 10 ve 5 YTL) Konser Dünyaca ünlü orkestra 1978’de kemancı ve şef Victor Kornachev tarafından kurulan ‘Musıca Viva The Academic Champer Orchestra’nın şefliğini 1988’den beri dünyaca ünlü çellist, piyanist ve şef Alexander Rudin yapıyor. 20. ENKA Kültür Sanat Kış Etkinlikleri kapsamında ‘Musica Viva The Academic Champer Orchestra’, 23 Aralık Salı akşamı saat 20.30’da müzikseverlerle buluşacak. Otuz yılık geçmişi ve yirminin üzerinde albümü ile müzik dünyasında önemli yer tutan topluluk unutulmaz saatler yaşatacak. Y.T.Ü’de 2. Klasik Gitar Beste Yarışması Yıldız Teknik Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü, 0108 Mayıs 2009 tarihleri arasında ‘Y.T.Ü 2. Ulusal Klasik Gitar Beste Yarışması’nı düzenleyecek. Yarışmanın amacı Türkiye’de Klasik Gitar repertuvarına yeni besteler kazandırmak ve bestecileri yeni eserler üretmeye teşvik etmek. Y.T.Ü Uluslararası 10. Gitar Günleri kapsamında düzenlenecek olan yarışmaya katılmak için T.C vatandaşı olmak yeterli. Başvurular Nisan ayı içinde yapılacabilecek. Final ve ödül töreni ise 8 Mayıs Cuma akşamı gerçekleştirilecek. Başkanlığını kompozitör Turgay Erdener’in yaptığı yarışmanın diğer jüri üyeleri ise Harun Batırbaygil, Bülent Ergüden, Ahmet Kanneci, Kaan Korad, David Martinez, Lorenzo Micheli, Koray Sazlı, Marco Socias, Erdem Sökmen ve Hasan Uçarsu olarak belirlendi. Yarışmanın katılım koşullarını içeren şartname, Y.T.Ü Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü’nden veya www.gitar.yildiz.edu.tr adresinden elde edilebilir. sirin.guven?gmail.com Yeni yıl yaklaşırken garip bir umut doğuyor insanın içine... Nasıl kapanan her kapının ardından bir yenisi açılabilirse, biten yılın ardından da belki her şeyin daha iyi olabileceği günler gelir... İnsanoğlunun zamanı izleyebilmek için pratik nedenlerle kendi yarattığı takvime böylesine bir anlam yüklemesi ilginç. Bir bakıma da iyi; hiç değilse bir süre yeni bir kzulal?yahoo.com umut için hayal kuruyor insanlar... Yeni yılın gelişi, hemen her ülkede benzer şekillerde gösteriyor kendisini. Büyük ikramiyeler dağıtan piyangolar çekiliyor. Caddeler, evler ışıklandırılıyor. Vitrinlerini rengârenk süsleyen mağazalar, bu ekonomik krizde pek şansları olmasa da, yılbaşı indirimleri yapıyor. Müzik sektöründe ise, yeni yıl albümleri dikkat çekiyor. Bir araştırma yapılıp yeni yıl müzikleri belirlenmek istense, sonuç ne çıkar emin değilim; ama yayımlanan albümlere bakılırsa, dönemin taşıdığı umuda en uygun düşeni klasik müzik. Sakinleştirici etkisinden olsa gerek... Aşağıda bu tür albümlere örnekler verdim. Ayrıca bu albümlerin her biri, yılın bu döneminde güzel birer yılbaşı hediyesi olarak da düşünülebilir. ZÜLAL KALKANDELEN Yeni yıl müzikleri Meleği” ünvanını pekiştiriyor. Brightman’ın Kış Senfonisi, bilinen noel şarkılarından oluşuyor ama bazı sürprizlere de yer verilmiş. Albüm, ABBA’nın “Arrival” adlı şarkısının farklı bir versiyonuyla başlıyor. Son yıllarda yeniden gündeme gelen ABBA fırtınası, Brightman’ı da etkilemiş olmalı. Albüm satışı açısından bir taktik olarak planlanmış olsa bile, şarkıyı Sarah Brightman’dan dinlemenin zevkine diyecek yok. Albümün en güzel parçası ise, Arjantinli müzisyen Fernando Lima ile seslendirdikleri “Ave Maria”. Brightman’ın masalsı sesinin Lima’nın tenor vokaliyle birlikteliği, gerçekten dört dörtlük. “MUSIC FOR” SERİSİ Sony BMG, yeni yıl öncesinde bir dizi toplama albüm çıkardı. Özellikle klasik müzik sevenlere hitap edebilecek olan bu serinin “Music For Dinner Parties”, “Music For Romance” ve “Music For Christmas” gibi çeşitleri bulunuyor. Dünyanın en Sarah önemli bestecilerinin hiç eskimeyen Brightman eserlerini bir arada dinleme olanağı sunan bu albümler, insanı yeni bir başlangıca hazırlıyor sanki... “Music For Christmas”, doğal olarak daha dini motifli bestelere yer verirken, romantik anlara soundtrack olan büyüleyici melodiler “Music For Romance”da... Albümdeki 11 eser, Liverpool Kraliyet Senfoni Orkestrası, Viyana Filarmoni, Londra Telefilmonic Orkestrası ve Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası tarafından çalınmış. Albümün bana göre tek kusuru, adını kapakta ilk gördüğümde irkilmeme neden olan bir şarkıyı da içermesi... Titanic filminden “My Heart Will Go On”... Gerçi Celine Dion’un o bıktıran yorumu değil albümdeki... Londra Telefilmonic Orkestrası’na flüt sanatçısı James Galway’in eşlik ettiği bir yorum var, ama ne yazık ki Celine Dion’la öyle özdeşleşti ki bu şarkı... “Music For Dinner Parties”, kokteyller ve akşam yemekleri sırasında çalınabilecek eserleri bir araya getirmiş. Ama bence, yeni yıla hazırlandığımız günlere en uyanı da, serinin bu albümü olmuş. Çünkü neşe ve umudu en çok bu albümdeki parçalar hissettiriyor. Bach’ın E Majör Keman Konçertosu ile başlayan albüm, Schubert’in Forellenquintett (Alabalık Beşlisi) adlı eseri ile sona eriyor. Tüm CD boyunca da, Liszt’ten Haydn’a, Kreisler’den Brahms’a uzanan güzel bir müzikal yolculuğa çıkarıyor dinleyeni. RELAX VOL.3 SMOOTH CLASSICS Klasik müzik konusunda uzman gazeteci Mark Pappenheim’ın, albüm kitapçığında yer alan yazısında bir ifade dikkatimi çekti. “Bu klasik parçalar, sakin bir şekilde akıp gidebilir, ama gerçek aşkın rotası hiç de öyle olmadı.” Albümdeki eserleri dinlerken pek de fark edilmeyen bir noktaya dikkat çekiyor Pappenheim. “Ne hoş, ne rahatlatıcı” diye dinleğimiz müziklerin önemli bir kısmının esin kaynağı, aslında büyük hırslar, kıskançlıklar ve aldatmacalar. Örneğin Mozart’ın “Cosi fan tutte” adlı eseri, iki kızkardeşin oyuna gelerek savaşa gittiklerini düşündükleri erkek arkadaşlarını aldatmalarını konu alan bir komik opera için yazılmış. İşin ilginci, bu hikayeyi bilmeden dinlerseniz, farklı duygular yaratabiliyor. Üç CD’lik albümde Bach, Beethoven, Debussy, Vivaldi, Chopin, Puccini, Ravel gibi 18., 19. ve 20. yüzyılın büyük bestecilerinin yanı sıra, film müzikleriyle ünlenen John Barry’den de bir eser var. “Out of Africa” filminin unutulmaz müziği albümün yansıttığı hava ile uyumlu bir seçim olmuş. Toplam 31 eserin yer aldığı üç saatlik bir macera bu albüm! www.zulalkalkandelen.com SARAH BRIGHTMAN A WINTER SYMPHONY (EMI) 2008, dünyanın en tanınmış sopranolarından Sarah Brightman için özel bir yıl oldu. Önce ocak ayında “Symphony” adlı çok başarılı bir albüm yayımladı. İspanyolca, Fransızca, İtalyanca ve Almanca söylediği şarkılarda vokal ustalığını bir kez daha kanıtladı. Sonra Pekin Olimpiyatları’nın resmi açılış gösterisindeki muhteşem performansıyla bütün dünyada takdir kazandı. Şimdi de, kariyerinin ilk noel albümünü yayımlayarak, “Müziğin RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B