19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 29/8/07 16:29 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 1 EYLÜL 2007 CUMARTESİ Konser Müzik dolu bir haftasonu ? Rock’n Coke, dün akşam kampçılar için Dirty Soundsystem ve Raining Pleasure konserleriyle başladı. Festival kapsamında, bugün ve yarın dünyaca ünlü pek çok topluluk ve DJ sahneye çıkacak. Hazarfen Havaalanı’nın bugünkü konukları arasında, The Smashing Pumpkins, Chris Cornell, Teoman vs. Rashit, Within Temptation, Badly Drawn Boy, Gripin ve Aslı var. Yarın ise, Franz Ferdinand, Manic Street Preachers, Pentagram, Avid, Özlem Tekin, Hayko Cepkin ve 110 müzukseverlerle buluşacak. Rock’n Coke iki gün boyunca İstanbul’u müzikle dolduracak. (0216 556 98 00, biletler 150, 120, ve 80 YTL) Minik Serçe dolaşıyor ? P&G, Türkiye’deki 20, yılını Sezen Aksu Geleneksel Konserleri’yle kutluyor. kutlamalar kapsamında Sezen Aksu pek çok şehirde konser verecek. Sanatçı 3 Eylül Pazartesi akşamı saat 21.00’de Gaziantep GaskiSpor Tesisleri’nde vereceği konserin ardından, 4 Eylül Salı Adana Çukurova Üniversitesi’nde olacak. Ardından 67 Eylül akşamları Ankara Bilkent Odeon’da ve 8 Eylül Cumartesi ise Turkcell Kuruçeşme Arena’da sevenleriyle buluşacak. Göçer ve Göksel’den düetler Ferhat Göçer ve Göksel, Efes Pilsen Yaz konserleri kapsamında yarın akşam birlikte konser verecekler. Turkcell kuruçeşme Arena’da saat 21.00’de başlayacak konserde ikili müziğin her renginden şarkılar seslendirecek. Sanatçılar, ‘Paramparça’, ‘Beni Yak’, ‘Yaz Yaz’ ve ‘Mevsim Bahar Olunca’ gibi şarkıları birlikte söyleyecek. BKM’nin organizasyonuyla gerçekleşecek konserde, Göksel ve Göçer solo performanslar da sergileyecek. İkili, 8 Eylül Cumartesi akşamı da Anadolu Gösteri Kongre Merkezi’nde olacak. Ve Perdeler Açıldı 12 yıldan sonra çıkardığı ilk albümünde Volkan Koşar, farklı çizgileri bir araya getiriyor şletme eğitimi almış ancak müzikal anlamda kendini sahnelerde yetiştiren genç bir sanatçıVolkan Koşar. Koşar, 16 yaşından bu yana müzik piyasasında olmasına rağmen, albüm çıkarmak için uygun zamanı beklediği ‘Perdeler Açılsın’ ile aynı zamanda besteci yönünü de gösteriyor. Çünkü albümdeki 10 şarkıdan 8’inin bestesi kendisine ait. Prodüktörlüğünü kendisinin yaptığı albümün yapımcılığını Veysel Şimşek, aranjörlüğünü Bahadır Tatlıöz üstlenmiş. Albümde ise Volkan Öktem ile Buzuki Orhan’ın da imzaları var. Koşar, rock altyapısıyla pop, balkan ve yunan müziklerden ezgileri biraraya getirerek hazırladığı albüm için, “Farklı ve ZUHAL denenmemişi yapmak istedik. Buna bir AYTOLUN poprock albümü diyebiliriz. Ancak daha sonraki albüm çalışmalarında kendime yakın bulduğum rock tarzına geçiş yapacağım. Çünkü ben Erkin Koray’lar ve Cem Karaca’larla büyüdüm” diyor. Daha çok çıkış parçası 17. Ay’la tanınan Koşar’la yeni albümünü konuştuk. Tool İstanbul’da Progresif rock grubu Tool, Bkm ve Pozitif organizasyonuyla 7 Eylül Cuma akşamı İstanbul’da olacak. Turkcell Kuruçeşme Arena’da saat 21.00’de konser verecek topluluk, 1990 yılında Los Angeles’ta kuruldu. 1992’deki ilk albümleri Opiate’ın ardından, onları üne kavuşturan Undertow albümü geldi. Şimdiye kadar 6 albüm yayınlamış grup, en son albümü ‘10.000 Days’i geçtiğimiz yıl çıkarmıştı. (0216 556 98 00, biletler 150 ve 80 YTL) Yitip gidenlerin ardından... 17. Ay bir deprem şarkısı. Siz yaşadınız mı 99 depremini? “17 Ağustos depremini yaşamadım. Tesadüfen Bodrum’da sahne alıyordum. O dönem yas ilan edildi, müzik yapmadık. Muğla’ya döndüm. Çok yakın iki arkadaşımdan birinden, göçük altında kalarak yaşamını yitirdiğine dair kötü bir haber aldım. Çok zor bir dönemdi. Sevgilisi de yakın arkadaşımdı. Haykıra haykıra anlattı bana acısını ve o kadar hissederek yazdım ki bu parçayı... Onun ağzından nasıl çıktıysa kelimeler, benim bestem de öyle oluştu. 1999’dan 2007’ye... 8 yıldır beklemiş bir şarkı bu aslında.” Peki sizce 8 yılda neler değişti? “Albümde zaten genel anlamda bir isyan hali var. 17. Ay, bir deprem şarkısı değil ama yaşamımızdan gidenlerin arkasından yazılmış bir şarkı. Yaşamımızdan hep bir şeyler yitip gidiyor ve hep merak ediyoruz ‘gidilen yerde mutlu mudurlar?’” İ Fotoğraf: UĞUR DEMİR MUĞLA ŞARKILARI İşletme mezunusunuz. Nasıl başladınız müziğe? “Muğla Üniversitesi İşletme mezunuyum. Üniversiteye başladığım dönem, hayatımda yeni bir perdenin açıldığı dönemdi. Müzikle amatörce uğraşırken, birden müzik yaşamımın en önemli parçası oldu ve müzikle başbaşa kaldım. Bir topluluk kurduk o dönem ve Muğla’da sahne almaya başladık. Zaten hep hayallerimi süslerdi, yazlık bir yerde okurken, oralardaki barlarda sahneye çıkmak. Muğla küçük bir yer ve müzikle uğraşan az sayıda insan var. Dolayısıyla bu bizim için büyük bir şans oldu. 16 yaşında başlayan ve sahnelerde geçen bir müzik yolculuğuna çıktım. Evet işletme okudum, müzik eğitimi almadım ama sahnelerde yetiştim. Müzikte alaylıyım. O yüzden bu albümde yer veremesek de diğer albümlerimde Muğla ile ilgili şarkılarımı koyacağım albüme. Çünkü Muğla’nın bendeki yeri ayrıdır.” O dönem cover mı çalıyordunuz yoksa besteleriniz var mıydı? “Bestelerimiz vardı ama genellikle cover çalıyorduk o dönem. Ben Erkin Koray’lar, Cem Karaca’larla büyüdüm. O yüzden de çoğunlukla onlardan cover’lıyorduk. Bestelerimiz de yıllar sonra kullanılmak üzere kaldı.” Albümün alt yapısında rock var. Ancak üzerinde pop, Balkan ezgileri, Yunan müziği, blues da hissediliyor. Tür olarak ne diyebiliriz bu albüme? “Hiç bir zaman rock yapma iddiamız olmadı. Sert bir albüm yapmak istemedik. Buna poprock türünde bir albüm diyebiliriz. Benim tarzım aslında rock. Sahnede de zaten rock söylüyorum. Ancak bu albümde biraz denenmemişi denemek istedik. Bahadır Tatlıöz ve Buzuki Orhan Orkestrası ile çaldık bazı parçaları. Belli bir çizgiyi koruyarak, ancak değişik bir tarzla çıkış yapmak istedim. Albümde Balkan ska da var, Yunan ezgisi de, Ege havaları da...” Terasta müzik keyfi Taksim’de başlayan eğlence anlayışını Gayrettepe Sürmeli İstanbul Otel’in terasına taşıyan Blanco, birbirinden önemli isimleri konuk etmeye devam ediyor. Supercharger, 5 Eylül Çarşamba akşamı Blanco’nun terasında sahneye çıkacak. Supercharger; Dinamo 103.8’in DJ’leri Orkun Demirelli ve Serdar Doğan a.k.a. Dr. Rex’in; setlerinde sıkça çaldıkları 70’ler ve 80’lerin disco, funk, R&B ve house hitlerinden beslenen dans parçalarını sahnede canlı olarak çaldıkları projenin adı. Koşar, yaklaşık iki yıldır haftanın üç günü Kadıköy’de Keyifhane barda sahne alıyor... 12 yıldır müzik yapıyorsunuz. Albüm için neden bu kadar beklediniz? “Bence geç bir albüm değil. Bir albüm yapabilmek için 10 yılı devirmek gerekiyor. Bunun eğitimini almadım ama sahnelerde büyüdüm. İster istemez eğitiyor insan kendini 12 yılda. Şarkıları sahnede seslendiriyorum ama artık kendi şarkılarımı da insanlara sunma isteği duydum. Albümün adı da o yüzden ‘Perdeler Açılsın’. Yani artık perdeleri açmanın zamanı geldi.” Perdeler açılınca nasıl bir dünyayla karşılaştınız? “Perdeler açılınca gerçekle karşılaştım. Yıllardır hayalini kurduğum pek çok şeyin çok daha farklı olduğunu gördüm. Bambaşka bir piyasanın içine girdim. Çok üzülüyorum. Albümlerin satmadığı, konserlerin sınırlı kaldığı, sanatçıya sanatçı gibi ilgi gösterilmediği bir dönemde çıktı albümüm. Ama yola çıkış amacım, yavaş yavaş da olsa, emekleyerek de olsa, emin adımlarla ilerlemek. O yüzden yine de memnunum.” neye ihtiyaç var? “Seçim çalışmalarından dolayı birçok konser iptal edildi. Albümüm çıkalı epey zaman oldu ama ben hala doğru düzgün konser veremedim. Hatta albüm öncesinde bile daha çok konser verdiğim söylenebilir. Her gün Unkapanı’na gidiyorum. Herkes çok zor durumda ve gerçekten Unkapanı ağlıyor. Albüm satışlarını sekteye uğratan yegane sebep internetten şarkı indirme durumu. Bu da sanatı öldürüyor, çünkü albümler hakettiği satışı yapamıyor. Ciddi anlamda yozlaşmaya gidiyoruz. Bana bile soruyorlar: ‘Şarkınızı çok beğendik, nereden indirebiliriz?’ diye. Oysaki müzik marketlerde albüm var, oradan alınabilir.” Peki son dönemdeki albümleri nasıl buluyorsunuz? Müzikal anlamda bir yozlaşmadan söz edilebilir mi? “Müzikalitede kötü bir gidiş yok ama pop şarkılar yapılması ve çalınması çok kolay parçalardır. Rock albümü yapmak zordur çünkü tüm enstrümanları canlı çalmak gerekir. Pop müzikte ise bilgisayar teknolojisi giriyor devreye ve üzerine yazılan sözlere bakıyorsunuz, boş... Sahne çalışmalarımda 80’leri, 90’ları çalıyorum. 2000’lere geldiğimde söyleyecek pek fazla şarkı bulamıyorum. Ama bakınca insanlar da 2000’lerden herhangi bir parça çalınmasını istemiyorlar.” Pinhani Bronx’ta Kavak Yelleri dizisinin müziklerini yapan Pinhani, 7 Eylül Cuma akşamı saat 21.00’de Bronx’ta konser verecek. 2003 yılında iki kuzen Sinan Kaynakcı ve Zeynep Eylül Üçer tarafından kurulan topluluk, 2006’nın Nisan ayında ilk albümü ‘İnandığın Masallar’ı yayınlandı. Kısa sürede çok beğenilen ve geniş bir hayran kitlesi edinen grup, ikinci albümlerini bu yıl içinde çıkarmayı planlıyor. (0216 556 98 00, biletler 22.50 YTL) 2000’LERDE ÇALINACAK PARÇA YOK Albümlerin satışının olmamasını, sanatçıya değer verilmemesini neye bağlıyorsunuz? Piyasanın açılması için Beastie Boys’tan enstrümantal albüm Bu yıl 17 Haziran’da Efes One Love Festival kapsamında izlediğimiz Beastie Boys yine yapacağını yaptı ve bu defa “The MixUp” adlı kzulal?yahoo.com tamamen enstrümantal bir funk/caz albümle karşımıza çıktı. Bu haber, asıl ününü rock ve punk etkisindeki hiphop çalışmalarıyla kazanan New Yorklu grubu iyi tanımayanlar için çok şaşırtıcı olabilir. Fakat Beastie ZÜLAL KALKANDELEN Boys’un 28 yılı bulan uzun kariyeri boyunca yaptığı çalışmaları yakından izleyenler, eminim hiç de hayrete düşmemişlerdir. Çünkü 1979 yılında The Young Aborinies isimli bir punk rock grubu olarak kurup, daha sonraki çalışmalarıyla hem rock ve dans listelerine giren şarkıları yapanlar ve hem de hiphop camiasının en büyük gruplarından biri olarak tüm dünyada başarı kazananlar da onlar. 1995 yılında toplam sekiz şarkının yer aldığı ve yalnızca 11 dakika süren “Aglio e Olio” adlı bir hardcore punk albümü yayınlayan ve ertesi yıl daha önce yayımlanmış enstrümantal şarkılarını bir araya getirerek “The In Sound From Way Out!” bir derleme albüm piyasaya süren de yine onlar. Bu nedenle müzik çevrelerinde albümün garip karşılanmasını anlamak zor. Bana göre The MixUp, bugüne kadar punk rock, hardcore, funk, rock, bossa nova, rap gibi birçok farklı müzik türünü bir araya getirerek başarılı örnekler veren bir grubun, piyasa koşullarına rağmen özgürce yaptığı deneysel bir çalışma. Rap müziğin popülaritesinin en yüksek düzeyde olduğu, rapcore ve rappop gibi türlerin müzik dünyasını ele geçirdiği bir dönemde, hiphop’ın gelmiş geçmiş en büyük gruplarından birisi olan Beastie Boys, enstrümantal bir albüm yapmayı tercih etmişse, buna ancak saygı duymak gerekir. What’cha Want”, “Remote Control”, “Body Movin” gibi hareketli şarkılardan sonra birden yeni albümden enstrümantal örneklere geçince kalabalık ne olduğunu pek anlamamış, bunun üzerine Adam Horovitz, “Size bugün yeni şarkılarımızı çalıyoruz” deme gereğini duymuştu. DENEYSEL VE FARKLI 12 şarkının yer aldığı albüm, dinlerken bir “jam session” hissi uyandırıyor. Beastie Boys üyeleri birer enstrüman kapıp kapanmışlar stüdyoya ve canları ne istiyorsa çalıp çıkmışlar gibi geliyor insana. Toplam 40 dakika 25 saniye süren albümde dikkat çeken şarkılarından birisi, YouTube’da videosu da izlenebilen “Off The Grid”. El çırpma sesleriyle ritmik ve yavaş bir tempoda başlayan şarkı, ortalarına doğru giderek keyboard eşliğinde iyice yavaşlayıp sonra birden adeta bir rock şarkısına dönüşüyor. Özellikle Adrock’ın gitarda sergilediği ustalık çarpıcı. Grubun video çektiği bir diğer şarkı ise, tüm şarkı boyunca süren etkileyici bas sesleriyle “The Gala Event”. Yine siyahbeyaz çekilen videoda siyah camlı gözlükleriyle bir takip sahnesinde gözüken Beastie Boys, bu şarkıyla bir casus filminin müziğini yapmış sanki. Söz etmek istediğim bir diğer şarkı “The Rat Cage”. Adam Yauch’un Young Marble Giants grubunu anımsatacak şekilde bas gitarda öne çıktığı şarkıda, fare gıcırtılarını andıran garip sesler müziği daha da ilginç kılıyor. Hint müziğinin temel enstrümanlarından sitarın kullanıldığı “Dramastically Different”; davula eşlik eden org, tef, bongo sesleriyle hareketli ve farklı bir etki yaratan “14th St. Break” de albümün en güzel şarkılarından. Şunu da belirtmek gerekir ki, bu albüm, grubun bol bol sample’lar kullandığı, rap’in ağırlıkta olduğu punk tarzını sevenler tarafından tatmin edici bulunmayabilir. Ama müziğin her türüne açık olanların ve özellikle dub ve chillout tınılarıyla bezenmiş funk/caz türüne ilgi duyanların The MixUp’ı es geçmemelerini öneririm. Beastie Boys, bu albümle daha önce kimsenin yapmadığı herhangi bir şey sunmuyor. Muhtemelen albüm listelerin üst sıralarında yer almayacak ve geniş kesimlere de ulaşmayacak. Ama bana kalırsa, The MixUp, grubun kariyerinde önemli bir çalışma olarak anılacak. Ajda diskoda Ajda Pekkan yeni projesi ‘Diskoda’ ile bu akşam Turkcell Kuruçeşme Arena’da olacak. Sevenleri için en beğenilen şarkılarını seslendirecek olan şarkıcı, müzikseverlere disko şarkılarıyla dolu bir gece yaşatacak. Sanatçı özel kostümleri ve ışıklarla Turkcell Kuruçeşme Arena’yı diskoya çevirecek. (0216 556 98 00, biletler 76, 66, 62 ve 54 YTL) Norveçli müzisyenler İstanbul’da Çağdaş gösteri sanatları mekanı garajistanbul 20072008 sezonunda “ECM Konserde” başlığıyla bir dizi konser gerçekleştirecek. Bu konser dizisinin ilk iki konserini ünlü Norveçli caz piyanisti Tord Gustavsen ve grubu 34 Eylül tarihlerinde verecek. Geleneksel İskandinav halk müziğini günümüz caz standartları içinde kullanan, gospel ve karayip ritmleri ile cool cazı ve funkı harmanlayan ezgileri ile bu albüm geniş kitlelerce kabul gördü. Tord Gustavsen Trio’nun diğer üyeleri Jarle Vespestad ve Harald Johnsen de, Tord Gustavsen ile çalışmadan önce deneysel projelerden cool caza kadar Norveç’te değişik türde müzikler yapan gruplarla çalıştılar. MİKROFONLAR YERİNE MÜZİK ALETLERİ The MixUp’ın en önemli özelliklerinden birisi, Beastie Boys elemanlarının 1992 tarihli albümleri “Check Your Head”de olduğu gibi yine kendi enstrümanlarını kendilerinin çalması. Bu defa rap yaparken kullandıkları mikrofonları ve bilgisayarları bir yana bırakmış ve müzik aletlerini ellerine almışlar. Mike Diamond’ın (Mike D) davul, Adam Horovitz’in (Adrock) gitar ve Adam Yauch’ın (MCA) bas gitar çaldığı albümde, grubun turntable’da harikalar yaratan olağanüstü yetenekli elemanı Michael Schwartz (Mix Master Mike) yok. Onun yerine keyboardda “Money” Mark (Mark RamosNishita) ve perküsyonda Alfredo Ortiz ekibe katılmış. Aslında Beastie Boys’u Haziran ayında İstanbul konserlerinde canlı dinleme olanağı bulanlar oldukça şanslı. Çünkü grup o konserde, sevilen eski şarkılarının yanı sıra, o sırada henüz yayımlanmamış olan bu son albümden de yeni şarkılar çalmıştı. “ChCheck It Out”, “So
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle