Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 08 21/2/07 16:13 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Dreamgirls (Rüya Kızlar) Yirmi beş yıl önce Broadway’de sergilenen Tony Ödüllü müzikal Rüya Kızlar, Bill Condon’un yönetmenliğinde beyazperdeye aktarıldı. Üç dalda Altın Küre ödülü kazanan ve 8 Oscar adaylığı bulunan filmin başrollerinde Jamie Foxx, Beyonce Knowles, Eddie Murphy ve Danny Glover yer alıyor. Siyahi Amerikalıların, 1960’larda müzikte gösterdikleri büyük başarıyı işleyen film, The Dreamettes adında bir müzik grubu kuran üç kızın yükseliş hikayesini anlatıyor. Hırslı menajer Curtis Taylor, bir yetenek yarışmasında keşfettiği kızları kanatlarının altına alır. Büyük başarı kazanan topluluk, kısa sürede şöhret ve zenginliğin bedelleriyle tanışır. ? Iwo Jima’dan Mektuplar (Letters from Iwo Jima) Si ne ma 8 ASLI SELÇUK Afrika kıtası 1930’larda olağanüstü doğa örtüsü, yabanıl hayvanları, ilkel yerlilerinden oluşan Tarzan filmleriyle izleyiciye ulaştı. İnsanlığın beşiği o yıllarda Batılı gözüyle egzotik bir bahçe görünümündeydi. Sonraları bu bahçe Hazreti Süleyman’ın Hazineleri (1937), Afrika Kraliçesi (1951), Mogambo (1953), Hatari! (1962) filmleriyle bir avuç beyaz adamın av sahasına dönüştü. 1980’lere dek Afrika’nın bu kartpostal görüntüsünü yumuşak bir sömürgecilikle karıştıran Saganne Kalesi (1984), Benim Afrikam (1985) gibi yapımlar çevrildi. Greystoke (1984), Sisteki Goriller (1988) gibi bazıları da çevreci iletiler veriyordu. Tüm bunlar oradaki açlığa, amansız katliamlara hiç değinmiyorlardı, 1994’te Ruanda’da geçmesine karşın Instinct’te (1999) o güdümlenmiş soykırımdan iz bile yoktu. Özgürlük Çığlığı (1987), Ayrı Bir Dünya (1988), Kuru Beyaz Bir Mevsim (1989) salt ırk ayrımını işliyordu. Kıtanın gerçek sorunlarına eğilen çalışmalar ancak ikibinlerde geldi. Akademi Ödüllü sinema efsanesi Clint Eastwood, bu kez 61 yıl önce Amerikan işgal kuvvetlerine karşı Iwo Jima Adası’nı savunan Japon askerlerinin ve başlarındaki generalin anlatılmamış öyküsüyle karşımıza çıkıyor. Başrollerinde Ken Watanabe, Kazunari Ninomiya ve Tsuyoshi Ihara’nın oynadığı yapım en iyi film ve en iyi yönetmen katagorilerinde de Oscar heykelciğine aday oldu. Altmış bir yıl önce Iwo Jima’da karşılaşan ABD ve Japon orduları, toplam 27 bin canın verildiği kanlı bir savaş yaptılar. Atalarımın Bayrakları’ndan sonra trajediyi bu kez de Japon askerlerin gözünden yansıtmak isteyen Eastwood, Iwo Jima’nın kumlarını kanlarıyla sulayan fedakar, cesur ve merhametli insanların hikayesini anlatıyor. ??????????????????????????????????? Afrika serüven Süper kahramanın laneti Hollywood Ülkesi (Hollywoodland), dram ile gerilimi, gizem ile yakın tarihi harmanlayan bir yapıt. İntihar ettiği öne sürülen ancak ölümü hala esrarını koruyan ilk Süpermen’imize dair iç burkan bir öykü bu... Hayatını medcezirlere teslim eden bir dedektifin, Hollywood patronlarını karşısına almak pahasına iz sürmesiyle şekillenen başarılı ve etkileyici bir polisiye... Hollywood Ülkesi’nin yönetmeni Allen Coulter... Coulter, önce ABD’yi sonra tüm dünyayı etkisi altına alan birçok ünlü dizinin ardından beyazperdeye geçen bir isim... Senaryo, Paul Bernbaum’a, müzik ise Marcelo Zarvos’a ait... Filmin başrollerinde Oscar’lı oyuncu Adrian Brody, güzel ve yetenekli Diane Lane, Hollywood yıldızı Ben Affleck (Venedik’te Altın Aslan’ı kaptı) ve usta aktör Bob Hoskins var. Sinema dünyasının kalbinde, 1947’de katledilen genç oyuncu Elizabeth Short’u unutturmamak adına yapılan Cehennem Çiçeği (The Black Dahlia) ve ardından gelen Hollywood Ülkesi... Evinde şüpheli bir şekilde ölü bulunan 45 yaşındaki ilk Süpermen’imizi anlatan film, 3 Mart 2007 günü gösterime girecek. İkinci Süpermen’imiz (hepimizin bildiği çelik gözlü mavi urbalı kırmızı pelerinli adam) Christopher Reeve ise attan düşerek felç olmuş ve ve uzun yıllar çektiği acı, ölümüyle nihayete ermişti. Çocuk düşlerinin efendisi Süpermen’in laneti, işte bu olsa gerek... değildir egzotik bir yerde salt serüven yaşamak amacıyla geldiği Uganda’da bir köyünde çalışmaya başlayan Nicholas’ın yolu bir süre sonra eski devlet başkanı Milton Obote’yi devirip başa geçen yeni lider İdi Amin Dada’yla (Forest Whitaker) kesişir. Üçüncü karısından olma çocuklarına Campbell’la Amin’in toplu katliam isterisinin tam ortasında bulan Nicholas, yirminci yüzyıl Afrika yönetimlerinin en korkuncunun, Uganda’daki kırımın en önemli tanıklarından biri olacaktır. Amin’le ilişkileri sürdüren İngiliz diplomat Nigel Stone’da (Simon McBurney) karakter olarak diktatörü aratmayacak bir yapıdadır. ALPER TURGUT ACILI ANNE GERÇEĞİ ARIYOR Yer: Sinema dünyasının başkenti... Tarih: 16 Haziran 1959... “Süpermen’in Maceraları” filminin kahramanı George Reeves (Ben Affleck), Hollywood Tepeleri’ndeki evinde ölü bulunur. Alt katta delidolu bir eğlenceye gark olmuş çılgın bir parti vardır ve evde bulunanlar 45 dakika sonra polisi çağırırlar... Yönetmenlik koltuğuna oturma sevdasıyla yanıp tutuşan Süpermen’in nişanlısı da olay yerindedir. Reeves’in ölümü ABD’yi sarsar. George, “Rüzgar Gibi Geçti” ve “İnsanlar Yaşadıkça” gi.bi iki efsanevi yapımda rol kesen bir adamdır. Ancak asıl hayran kitlesi Süpermen ile oluşmuş ve milyonlarca çocuk ölümünün yarattığı şokla yas tutmaya çoktan başlamıştır. Polis, intihar diyerek dosyayı kapatır. Sadece ve sadece acılı anne Helen Bessolo (Lois Smith) gerçeğin peşine düşmüştür. İkinci sınıf özel dedektif Louis Simo (Adrien Brody) ile anlaşır. Hayata tutunmaya çabalayan yaralı bir adam olan Simo’nun karşısına ünlü MGM stüdyolarının yöneticisi Eddie Mannix (Bob Hoskins) çıkar... Süpermen, Hollywood baronu Eddie’nin karısı Toni Mannix (Diane Lane) ile fırtınalı bir ilişki yaşamıştır. Simo, çözümden uzaklaştıkça kördüğüme yaklaşır. Adalet, gücün karşısında yerlere eğilmiştir. Gerçek ise yalan ile çoktan yer değiştirmiştir. Simo, tehlikeli bir çemberin içine düştüğünü geçte olsa anlar. Kendi yaşamı da risk altındadır. DİKTATÖRÜN PORTRESİ Doksanların başında Amerikan ordusu isyancı milislerin aç bıraktığı Somali halkına insani yardım götürünce yapımcılarda bu konuya el attılar (Kara Şahin Düştü/2001, Güneşin Gözyaşları/2003). Tecimsel serüven Sahara’da (2005) ilk kez kıtadaki radyoaktif atık trafiği, salgın hastalıklar işlendi. Filmin gişe başarısı yapımcıları, Afrika’nın acıları yüksek bütçeli filmlerimize bir derinlik katar mı düşüncesine yönlendirdi. Savaş Tanrısı (2005) silah, Arka Bahçe (2005) ilaç, Kanlı Elmas (2006) elmas trafiğini gerçekliğiyle yansıttılar. Ruanda katliamını irdeleyen üç yapım ard arda geldi: Otel Ruanda (2004), Kara Nisan (2005), Shooting Dogs (2005). Afrika’ya aniden yönelen bu ilgi kıtanın Batı kültürü ve imgesinde bir anlamda evrimi demekti. Dün gösterime giren, İngiliz sinemasının Oscar’ları sayılan Bafta’larda Alexander Korda en iyi film, erkek oyuncu ve uyarlama senaryo ödüllerini kazanan İskoçya’nın Son Kralı’nda, İskoç belgeselci Kevin MacDonald bize çevresindekileri büyüleyen ama aynı anda en yakınlarını gözünü kırpmadan öldürten Ugandalı diktatör İdi Amin Dada’nın inanılmaz portresini çiziyor. POLİTİK GERİLİM Film süresince acımasız liderin iki benzemez yüzünü izleriz: Karizmatik lider Amin’le yarım milyon Ugandalı’nın celladı Amin. Bu terör öyküsünün gücünden etkilenen MacDonald, insan doğasının portresini ustalıkla sergiliyor. İdi Amin’de oyuncuyönetmen Forest Whitaker olağanüstü bir yorum sunuyor, Doğu Afrika lehçesini geliştiren, Swahili dilini öğrenen aktörün Altın Küre ve Bafta’dan sonra Oscar’ı da hakettiğini söylemek yanlış olmaz. Nicholas Carrigan’da Glasgowlu oyuncu James McAvoy (Narnia Günlükleri), Doktor Sarah Merrit’de Gillian Anderson (Keyif Evi), Kay Amin’de Kerry Washington (Ray) filmin öteki başarılı oyuncuları. 1972 Münih Olimpiyat Oyunları’nın terörle kanlanan yüzünü anlattığı Eylül’de Bir Gün’le (2000) en iyi belgesel Oscar’ını alan Kevin MacDonald (40), sağlam bir senaryodan, Lars Von Trier’in kameramanı Anthony Dod Mantle’la çalışarak, doğru bir dönem atmosferi yaratarak, Uganda funk’ıyla İskoç rock’ının karışımı müzikle ortaya vurucu bir politik gerilim çıkarmış. Bunu yaparken de Barbet Schroeder’in belgeseli General İdi Amin Dada’dan da (1974) gerektiği ölçüde yararlanmış. Amin’in 1971’den Entebbe Baskını’na (1976) dek olan kesitini perdeye yansıtan MacDonald, diktatörün acımasız yüzünü filmin sonlarına doğru az ama etkileyici biçemde vermeyi yeğlemiş. DEHA VE DELİLİK 1998’de yayımlandığında birçok yazın ödülü alan, Giles Foden’ın romanından Jeremy Brock’la Kraliçe’nin senaristi Peter Morgan’ın uyarladığı politik gerilimde yönetmen gerçekle kurguyu içiçe geçirmiş. 1971’de, yeni mezun doktor Nicholas Garrigan (James McAvoy) İskoçya’daki dinginlikten sıkılıp dünya küresinde parmağını ilk bastığı Kanada’yı es geçip ikinci seçimini Uganda’ya yaparak yola çıkar. Otoriter doktor babadan kaçmak, MacKenzie adlarını veren, büyük bir İskoçya hayranı olan İdi Amin, Nicholas’ı hemen doktoru ve yakın danışmanı yapar. Her iki adamında kadınları ve kitleleri etkileyen doğal bir çekicilikleri vardır. Babasıyla kuramadığı yakınlığı deha ve delilik arasında gidip gelen İdi Amin’le kuran Nicholas, konforlu bir yaşamın içine dalar. Oyun oynamak, serüven yaşamak düşüyle geldiği Afrika’da genç adam bir süre sonra ürkütücü olayların, insanların birer birer kaybolduğunun, toplu katliamlar yapıldığının ayrımına varır. Kendini İdi ? Kraliçe (The Queen) Haftanın bir diğer bol Oscar adaylı filmi Kraliçe, Prenses Diana’nın ölümünü takip eden günlerde Kraliçe 2. Elizabeth’in ve Kraliyet Ailesinin içinde bulunduğu karışıklığı anlatan bilgilendirici ve samimi bir film. Stephen Frears’ın yönettiği, Helen Mirren, Michael Sheen, James Cromwell ve Helen McCrory’ın başrolleri üstlendiği yapım şu ana dek dünya çapında birçok festivalde yirmibeşin üzerinde ödül aldı. Prenses Diana’nın ölüm haberiyle şok olan İngiliz halkının trajediye gösterdiği tepkiyi anlayamayan 2. Elizabeth, Balmoral Şatosunun duvarları ardına çekilir. Yeni seçilen popüler Başbakan Tony Blair ise halkı yatıştırmayı ve Kraliçeyi İngiliz halkıyla tekrar birleştirmeyi amaçlamaktadır.