Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 05 21/2/07 16:21 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK 24 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ 5 Toplum olarak çocuklarımızı hep eleştirir, daha çok onların olumsuz davranışlarına odaklanırız. Olumlu davranışlarından duyduğumuz sevinci ise hemen hiç dile getirmeyiz. Çünkü, onlar “zaten yapılması gereken”lerdir, ayrıca övgüye gerek yoktur. Çocukların olumsuz davranışlarını kimi zaman görmezden gelsek, minicik bir olumlu hareketlerini bile göklere çıkarsak, bundan ne kadar mutlu olduğumuzu onlara göstersek işe yaramaz mı sizce? Bence işe yarar. Üstelik, sürekli eleştirmenin, kızmanın, cezalandırmanın yararı olmadığı da kesin. Doğdukları andan itibaren çocukların duygularına karşı duyarlı olursak, onlar da bizi model alır ve empatik yaklaşımı öğrenebilirler. Uzmanlar, annebabaları ve çevrelerindeki yetişkinler tarafından duyguları anlaşılan, ifade edilen çocukların empatiyi daha kolay öğrenebileceklerine dikkat çekiyorlar. Örneğin yeni doğan kardeşi nedeniyle yuvaya gitmek istemeyen bir çocuğa, annesinin bu bir okula uyum problemiymiş gibi yaklaşması, çocuğun agresif tavırlarını sıradan bir davranış problemiymiş gibi algılaması, çocuğun da kendi duygusunu anlayamamasına neden olur. Böyle bir durumda annenin “biliyorum, sen de bizimle evde kalmak istiyorsun, hep kardeşinle vakit geçirdiğim için bana kızgınsın” gibi empatik bir yaklaşımda bulunması, çocuğun da hem duygusunu fark etmesine yardımcı olacak hem de olumsuz duyguların da kabul edilir olduğunu anlamasını sağlayacak. FİGEN ATALAY lar anlaşılmak ister Duygularını kolay ifade edebilirler zmanlar, empatinin çocuğun yaşamındaki önemini şöyle anlatıyorlar: “Çocuklar sosyal yaşam içinde yer alırken kabul etmeyi, uyum sağlamayı, nerede nasıl davranmaları gerektiğini öğrenir. Bu aşamaların ardından kabul görmeye de başlarlar. Çocuk ancak sosyal olarak kabul gördüğünde sosyal iletişim içinde yer alabilir. Kabul görmenin en önemli koşullarından biri de empatidir. Kendi ihtiyaçları ve duyguları kadar grup içindeki diğer bireylerin de duygularını ve ihtiyaçlarını fark etmek önemlidir. Başkalarının davranışlarının altında yatan duyguları fark etmek, bu duyguların hangi tepkilere neden olduğunu anlayabilmek uyum için çok önemlidir. Empatik düşünebilen çocuklar çevrelerinde olup bitenleri daha iyi yorumlayabilirler, başkalarının problemlerini daha kolay anlayabilirler ve ilişkileri içindeki problemleri daha kolay çözebilirler. Bu özellikleri de diğer çocuklar tarafından kolayca kabul görmelerini sağlar. Empatik düşünebilen çocuklar kendi duygularının farkında oldukları ve duygularını da ifade edebilmeyi becerdikleri için ilişkilerinde daha az sorun yaşarlar.” U ANNE VE BABA ÖRNEK OLMALI Duygularını açık ifade eden, kendi aralarındaki ilişkide de hem olumlu hem olumsuz duyguları uygun bir şekilde dile getirebilen annebabalar çocuklarına bu konuda model olur. Çocuklara kızgınlığın ifade edilmesi, saldırganlık ve yargılama içerdiğinde çocuklar da kızgınlıklarını bu şekilde ifade etmeyi öğrenir. Oysa önemli olan, bizi kızdıran durumu ve davranışı anlamaya çalışmak ve kızgınlığımızın altında yatan temel duyguyu fark etmektir. Çocuğunuza, bir davranışından rahatsızlık duyduğunuzu söylemek yerine öfkeli bir şekilde bağırabilir ve onun ne “laf anlamaz, yaramaz” bir çocuk olduğunu söyleyip agresif davranabilirsiniz. Bu durumda çocuğunuz da sizi model alacak ve kendisini rahatsız eden her durumda saldırgan davranacak, duyguları anlama konusunda becerisini geliştiremeyecek. HEV Okulları’nda ‘Hareket Eğitimi’ H figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 isar Eğitim Vakfı Okulları’nda verilen “Hareket Eğitimi” dersi ile kolay ve kalıcı öğrenmenin öğretilmesi, sevdirilmesi; öğrencinin bedensel, sosyal, duyuşsal, bilişsel yeteneklerinin geliştirilmesi amaçlanıyor. Hareket Eğitimi dersinde, Türkçe, hayat bilgisi, matematik derslerinin ünite konuları, klasik bale, müzik, yaratıcı drama, kukla ve gölge tiyatrosu, origami, plastik sanatlar, dans, pantomim gibi görsel sahne sanatlarının yardımışla işleniyor. HEV Okullarında Hareket Eğitimi dersi veren, İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Mehmet Turpoğlu, bu çalışmayla ilgili olarak “Oyun oynayan çocuk öğrenmeye istekli hale geliyor, kolay ve çabuk öğreniyor, kalıcı ve doğru bilgileri ediniyor. Sanatın duygusal yoğunluğunu, iç dinamiğini, sadeliğini, içtenliğini, doğallığını, bilgiyi öğrenmenin doğallığı ve kolaylığı ile yoğurup bütünleştirdiğimiz zaman bilgi kalıcılaşıyor ve seçkin kişilik yaratılıyor” dedi. Lösemili çocuklara ücretsiz hastane L ösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) Türkiye’nin ilk lösemili çocuklar hastanesi LÖsante’yi Ankara’da kurdu. Yemeğinden pijamasına, muayenesinden tahliline kadar çocuklara sunulan tüm hizmetlerin ücretsiz olduğu hastanede Ankara dışından gelen ailelere de apart oda hizmeti veriliyor. Vakfa, kullanmadığınız giysi, ev eşyası, oyuncak, bisiklet ve yiyecek yardımlarında bulunabilirsiniz. Ayrıca YKB 477 Şube 1002666 hesaba tutar ne olursa olsun bağış da yapılabiliyor. Tel : 0312 447 06 60 Biniş kartı yerine parmak izi ‘Sabiha Gökçen’e özelleşme yolu S Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın (SSM), Sabiha Gökçen Havaalanı’na özel sektör tarafından terminal yapılması ve işletilmesi amacıyla Yüksek Planlama Teşkilatı’na (YPK) 9 ay önce yaptığı başvuru onaylandı. Sabiha Gökçen Havaalanı’nda, yıllık 3 milyon yolcu kapasiteli ve 26 bin 500 metrekare kullanım alanına sahip dış hatlar terminali ile yıllık 500 bin yolcu kapasiteli ve 2 bin 700 metrekare kullanım alanına sahip iç hatlar terminali yer alıyor. Ocak 2001’de işletmeye alınan Havaalanı, yüzde 96,4’ü SSM’ye ait Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri A.Ş (HEAŞ) tarafından işletiliyor. Özel havayollarının tarifeli iç hat uçuşlarına başlamasıyla birlikte cazibe merkezi haline gelen Sabiha Gökçen Havaalanı, yabancı low cost (düşük maliyetli) şirketlerinde ilgi odağı oldu. 2004’te 245 bin 601 yolcunun geçiş yaptığı Havaalanı, 2005’te 1 milyon 19 bin 746, geçen yıl da 2 milyon 916 bin 454 kişiye hizmet verdi. İç Hatlarda THY ve Pegasus Havayolları, Dış Hatlarda da Germanwings, Condor, Easyjet, May Air, Air Arabia, ve Corendon gibi yerli ve yabancı havayolları yüksek doluluk oranıyla uçuş düzenliyor. Mart’ta açıklanacak ihaleye, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes, Ankara Esenboğa ve Tiflis Hava Limanları’nın işletmecisi TAV Hava Limanları Holding’in yanı sıra, Çelebi Hava Servisi, Pegasus Havayolları’nın sahibi Esas Holding, Alarko ile Antalya Hava Limanı Dış Hatlar Terminal işletmecisi Alman Fraport’un katılacağı belirtiliyor. Gelişen teknolojiyi yakından izleyen havayolu kuruluşları, yolcuya daha kaliteli hizmet sunmakla birlikte, uçuşun her aşamasında gerekli olan işlemleri daha seri bir şekilde çözüme kavuşturma imkanına kavuştu. Yakın bir geçmişe kadar manuel olarak gerçekleştirilen bilet düzenlenmesi, telefondan gerçekleştirilen “eticket” yöntemiyle çözüm buldu. Günler öncesinden uçuşunuzda alacağınız ikram konusunda mönüyü seçebilmek gibi bir çok avantajlar yolcuyla birlikte havayolu şirketlerine de büyük bir esneklik getirdi. Havayolu şirketlerinin girdiği hizmette rekabet yarışı da her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Terminallerde yolcu yoğunluğunu en aza indirmek ve uçağa daha rahat ve stressiz bir ortamda ulaşabilmek için geliştirilmiş hizmetlerden biri de biniş kartlarını tarihe gömen bir sistem. Yeni sistemle uçuş işlemleri için kullanılan geleneksel manyetik bantlı biniş (boarding) kartı tarihe karışıyor. Uçağa erişimde hızlılık ve güvenlik getiren yeni sistemde sadece parmak izi yeterli hale geliyor. Havaalanlarında yolculara sıkıntılı anlar yaşatan Checkin işlemlerini için cep telefonunuz, koltuğunuzu seçmek ve uçağa binmek için ise parmak iziniz yeterli olacak. ÖZCAN YAŞAR ZAMAN KAZANDIRIYOR Güvenlik nedeniyle Türkiye dahil birçok ülkede, yolcuların uçağa alınmadan önce kapıda kimliklerini göstermeleri gerekiyor. İnsan hatası ve zaman kaybına yol açan bu sistemin verimsiz olduğundan yola çıkan Siemens Business Services (SBS), havayolu şirketlerine yönelik geliştirdiği çözümü, Pekin Interairport China’da sergiledi. Sistem sayesinde sık sık uçakla seyahat eden kişiler, checkin yapmak ve uçağa binmek için cep telefonlarını kullanarak zamandan kazanabilecekler. Parmak izi tabanlı biniş işlemlerini, mobil telefonla checkin yapma kolaylığıyla birleştiren SBS, havayolu şirketlerine ve havaalanlarına, güvenlik ve rahatlık konularında artan talepleri karşılayan ideal bir çözüm sunuyor. SBS Cebe barkod yollanıyor ’in sunduğu bu yeni çözümde yolcunun parmağı anahtar rolü oynuyor. Havayolu şirketinde ya da havaalanında yolcunun parmak izi bir kez alınıyor ve bu biyometrik veri veritabanına kaydediliyor. Yolcular, sadece parmak ucuyla dokunarak ve internet üzerinden kayıt olarak cep telefonlarına “checkin” programını indirebiliyorlar. Havayolunun rezervasyon sistemine bağlanmak için cep telefonlarını ya da el bilgisayarlarını (PDA) kullanan yolcular, uçuşlarını ve koltuklarını seçebiliyorlar. Bu işlemleri gerçekleştiren yolcuların cep telefonlarına birkaç saniye içinde, elektronik biniş kartı olarak işlem gören ve parmak izi şifrelenmiş formatta bir barkod gönderiliyor. Yolcular, uçağa binerken bu “elektronik biniş kartını” bir tarayıcının önünde tutuyor ve okuma cihazlarının üzerine baş parmaklarını basıyorlar. Mobil cihazlar için tarayıcı kurmamış havaalanları ya da biyometrik verilerinin kaydolmasını istemeyen yolcular için alternatif bir yol olarak parmak izi, barkod şeklinde geleneksel bir biniş kartı üzerine basılabiliyor.