25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 21/2/07 16:24 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 24 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ Biralar çeşitlenirken... Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın eski yazıtlardan yola çıkarak yazdığı “Sümerli Şair Ludingira’nın Hayatı” adlı eserde, kahramanımızın bira içtiğine tanık oluruz. Mısır’da piramitlerin yapımı sırasında da, ağır işçilere bira verildiğini biliyoruz. Bira insanlık tarihinin bilinen en eski içkisi, hem içki, hem de bir nevi sulu ekmek olarak gıda diye kullanılmaktaydı. Bira ile tanışıklığım, çöp gibi ince çocukluğum sırasında, doktorun tavsiyesi üzerine, malt hülasası içmemle başladı. Benim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda, Türkiye bira fakiri bir ülkeydi, Osmanlı’nın son döneminin tersine, öyle İstanbul’da her türlü bira bulunmazdı, sadece Tekel’in tek çeşit, o da her zaman bulunmayan birası ile kifafı nefs etmeye çalışırdı insanlar. 1960’lı yılların sonuna doğru Efes Pilsen birası piyasaya çıkarıldı ve Türk halkı yeni ve her yerde kolayca bulunan bira ile tanışır oldu. Gittiğim çeşitli ülkelerde, meraklısı olduğum biraların değişik türlerini tadarak, bu alandaki damak zevkimi geliştirme olanağını buldum. Ama en büyük düş kırıklığını, bira tüketiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan ABD’deki 1979 yılında üç aylık kalışım sırasında yaşadım. Bir iki küçük imalathanenin dışındaki kitle üretiminin ürünü olan Amerikan biraları son derecede kötüydüler ve doğrusu büyük ölçüde bira tüketicisi olan Amerikalılar’ın bira gustoları da pek yüksek değildi. Bira ve viskilerin büyük tadımcısı, bu konuda bir çok kitap yazmış olan Michael Jackson (şarkıcı ile ilgisi yok) şu anda Amerikan biralarının büyük bir rönesans içinde olduğunu belirtiyor. Demek ki, ben Amerikan bira tarihinin en kötü zamanına rastlamışım. ??? Bütün bunlar 2 şubat günü, daha önce de, bu sütunda sözünü ettiğim MİKLA’da yediğim enfes bir öğlen yemeği sırasında geçiyordu aklımdan. North Shield publarının kurucu ve sahibi, bir zamanlar Türkiye’ye en seçkin malt viskiler ile İngiliz ve İskoç biralarını ithal eden (ben özellikle Theakston’u çok sevmiştim) Teoman Hünal ile MİKLA’nın sahibi Mehmet Gürs’ün düzenledikleri öğle yemeğinin amacı, Teoman Bey’in de belirttiği gibi, “birayı şarabın yerine ikame etmek değil”, ama biranın da, tıpkı şarap gibi yemeğe refakat edebilir bir içki olduğunu kanıtlamaktı. Doğrusu, karamelize rezene ve anasonlu beurre blanc (tereyağı) ile sunulan özel tütsülenmiş, somon ile sunulan Frankonya’nın Bamberg kentinde imal edilmiş yine isli bir tat bırakan Aecht Schlenka Rauchbier de, Mehmet Gürs’ün ustalığının ürünü olan antreye çok güzel eşlik ediyordu. Ardından gelen ve bende sanki New York’tan özel getirtilmiş izlenimi uyandıran New York Strip Steak ile içtiğimiz Amerika’nın eski yeni birası (eskiden de yapılıyordu, bu bulunduğu bölgenin 1980’lerin ortalarından itibaren yine yapılmaya başlandı) içtiğimiz, baharlı şerbetçiotunun hissedildiği Brooklyn Lager damakta malt ve karamel aromaları bırakıyordu. Sonunda da, çikolotalı dondurma ile birlikte servis edilen sıcak çikolatalı mousse ile yine aynı firmanın Brooklyn Black Chocolate Stout birasını içtik. Brooklyn Lager, piyasada büyük mağzalarda, seçkin publarda ve Mikla gibi restoranlarda bulunuyor. Brooklyn Black Chocolate Stout ise yaz aylarına doğru bulunacak. Bu sonuncuyu tattığınız zaman, tatlı ile bira içildiğini de göreceksiniz. Söz biradan açılınca bitmek bilmiyor, gelecek yazılarda konuyu yine sürdüreceğim. Bugün bu Brooklyn Lager’ı bulabileceğiniz MİKLA’nın ve koliyle satın alabileceğiniz ithalatçı firmasının adresini vererek bitiriyorum yazıyı. Yeni biralı yazılarda buluşmak üzere... Merhaba Düşünsenize 2005 yılında tarımdan 1 milyon insan göç etmiş, 2006 yılında buna 100 bin kişi daha eklenmiş. Ziraat Odası’nın verileri böyle... Türkiye çok değil 1520 yıl öncesine dek tarımda dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden biriydi. Koca ülke, hükümetlerin tarım politikaları ve dış ülkelerin dayatmaları sonucunda bugün ithalatçı konumuna getirildi. Kavun, karpuz, elma, muz, mısır, buğday, pamuk ve hatta tütünü bile dışarıdan alıyoruz. Üretici umutsuz, tarlalar boş. Karnını doyurmak isteyen köylü çareyi kente göçmekte buluyor. Köyler hayalete dönerken, kentler büyüyen varoşlar, artan kapkaç, her türlü tuzağa düşmeye hazır insan yığınlarıyla dolup taşıyor... Göçen de mutsuz, kalan da... Ali Akkaş da 35 yıl önce köyünü terketti. Yaşamını İstanbul’da kurmuş hem de sıfırdan... Binbir emekle ünlü bir restoran zincirinin kurucu ortaklığına kadar yükseldi. Doğduğumuz toprakların çekiciliği, hayatın anlamı belki de... Artık o geri dönüş hayalleri kuruyor ve kendisi gibi bir çok arkadaşı olduğunu söylüyor. Ancak ziyaret için gittiği köyünü görünce hayal kırıklığına uğradı Ali Akkaş... Zaman yitirmeden sadece kendisinin dönüşünü kolaylaştırmak için değil oradaki insanların yaşam kalitesini artırmak için de kolları sıvadı. ÇEKÜL ile ortak bir proje başlattılar. Sadece korumaya yönelik değil kalkındırmaya da yönelik bir proje. “Herkes birşey yapmalı” diyen Akkaş, daha başlamadan büyüyen projeyi ve hayallerini anlattı bize. İyi hafta sonları... MİKLA The Marmara Pera Tepebaşı Tel: 0212 293 56 56 Faks : 0212 243 84 63, Yat ve Otelcilik Ltd. İnfo@thenortshield Tel: 0 212 244 41 65 Heykelin sınırları ve ‘HatırlamalarHatırlatmalar’ Heykel sanatının günümüzdeki sınırları oldukça geniş. Öyle ki [email protected] artık, bir yapıtı heykel olarak nitelendirmemiz için illa bir kaidesi ya da yontuya benzer bir biçimi olmak zorunda değil. Günümüzde heykel bir mekan düzenlemesinin sınırlarına dahil olabildiği gibi, farklı alanlardan, örneğin resmin olanaklarından ya da diğer disiplinlerin araçlarından da faydalanabilir bir esnekliğe sahip. Bundan yıllar önce, ünlü sanat tarihçisi Rosalind Krauss’un “Mekâna Yayılan Heykel” başlıklı ünlü makalesi de heykel sanatının bu dönüşümüne ilişkin süreci büyüteç altına alıyordu. Krauss, yüzyılın ikinci yarısından sonra heykel ve resim gibi kategorilerin esnekleştiğini; böylece varolan bu eski terimlerin ışığında yeninin aşinalaştırılarak rahatlatıcı bir etki uyandırıldığını ifade ediyordu. Galerist’teki “HatırlamalarHatırlatmalar” sergisinin tanıtım yazısını okuduğumuzda ve bu serginin heykelin bugünkü konumuna ilişkin bir dizi önemli soruyu gündeme getirmeyi hedeflediğini gözönünde bulundurduğumuzda Krauss’u hatırlamamak sanırız mümkün değil. Çünkü Galerist’teki bu sergi bir çok izleyicinin beklentisini karşılayacak klasik bir heykel sergisinden çok uzak. Belki de Krauss’un sözünü ettiği biçimde, heykel sözcüğünün aşinalığından faydalanılarak izleyicinin bildiği bir alanın sınırlarında dolaşacağı izlenimi verilmeye çalışılıyor. Oysa sergi, Türkiye’de heykelin 1970’lerden itibaren geleneksel yapıyı kırarak farklı alanlarla girdiği ESRA ALİÇAVUŞOĞLU ilişkiyi gözler önüne sermeyi; kendine ait sanat alanının sınırlarını zorlayarak farklı deneyimlere açık olan yapısını göstermeyi hedefliyor. Galerist’teki bu serginin iki vurgusu var aslında... Biri, yukarıda sözünü ettiğimiz, heykelin güncel sanat pratiklerindeki yeri; diğeri ise, sergi kurgusunun ve işlerin birbiri ile bağlantısının hatırlamaya, hatırlatmaya odaklanması... Galeri mekanına girer girmez Hüseyin Çağlayan’ın Türkiye’de ilk kez sergilenen “Repose II” adlı uçak yerleştirmesinin sizi karşıladığı “HatırlamalarHatırlatmalar” sergisi, Füsun Onur, Ayşe Erkmen, Hale Tenger, Haluk Akakçe, Mehmet Ali Uysal, Serkan Özkaya ve Ha Za Vu Zu’nun yapıtlarını içeriyor. “Sanat yapıtının, bulunduğu çevreyle ilişkisi onun zamanla kurduğu bağı da tarifler” önermesiyle açılan serginin ilginç yapıtlarından biri kuşkusuz galeriye adım atar atmaz sizi kendine doğru çeken uçak yerleştirmesi. Galerist’in orta mekanına saplanmış izlenimi veren bu çalışma, Hüseyin Çağlayan’ın sık sık kullandığı imgelerden birini uçak ve çağrışımlarını ele alıyor. Sanatçının önceki yıllarda Proje 4L’de gerçekleştirdiği “Place to Passage” adlı çalışması da küçük bir uçak içindeki androjen bir figürün (Bennu Gerede) Londraİstanbul hattı üzerindeki yolculuğunu konu alıyordu. ? “Hatırlamalar Hatırlatmalar” sergisinin Hüseyin Çağlayanlı karşılamasının ardından en ağır toplar kuşkusuz Ayşe Erkmen ve Füsun Onur... Onur’un 1970 yıllarına ait, kütlenin algılanışı, mekan ve boşluk gibi olguları ön plana çıkararak, yapıldığı dönemde geleneksel heykeli sorgulamaya yönelik soyut heykel çalışmaları gerçekten görülmeye değer. Füsun Onur’un tam karşısında ise Ayşe Erkmen “Rakamları ve Harfleri” ile karşımıza çıkıyor. Erkmen, duvar yüzeyine renklendirilmiş ve dekupe edilmiş harfleri dizerek onları varoldukları ve alışıldıkları ortamlardan uzaklaştırıp, yeni kullanım alanları oluşturmalarına olanak sağlıyor. “Turkish Delight” ve “World Cracker” adlı 1990’lara ait çalışmaları ile Hale Tenger ise Günümüze dair sözler ilginç göndermelerde bulunuyor. Oyuncak dünyayı dişleriyle ezen fındık kıracağı ve İznik’in mavibeyaz çini hamuru ve motifleri ile yapılmış Priapos heykeli birbirleriyle ilişkileri bağlamında da günümüze dair sözlerini izleyiciye iletiyor. Resmin sınırları ile oynayan duvar yerleştirmesiyle Haluk Akakçe; daha önce Tepe İnşaat sponsorluğunda gerçekleştirilen konteyner projesi Under Construction’da izleme olanağı bulduğumuz işleri ile Mehmet Ali Uysal; “Altın Çocuk” heykeli ile Serkan Özkaya serginin diğer isimlerinden. 1980’ler denildiğinde ilk akla gelen, diskoların vazgeçilmezi dönen dünya ile oluşturdukları yerleştirmesi ile Ha Za Vu Zu ise görülmeye değer bir çalışma gerçekleştirmiş bu sergi için. Galerist’teki “HatırlamalarHatırlatmalar” ülkemizdeki heykel sanatının geleneksel malzemelerden ve formlardan uzaklaşarak kendine özgü bir dil yaratma serüvenine göz atmamıza olanak sağlayan bir sergi... Keyifle izleyebilir, heykel üzerine kafa yorabilirsiniz. “Hatırlamalar Hatırlatmalar”: Galerist, 8 Şubat – 17 Mart 2007, İstiklal Caddesi, Mısır Apt., 311/4 Beyoğlu, İstanbul, Tel: 0212 244 82 30, Fax: 0212 244 82 29 İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle