22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 21/2/07 16:22 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 24 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ İncubus derin sularda D Rolling Stones’un Mick Jagger’ı ile Keith Richards’ı aynı semtin çocukları olup aynı ilkokulda dirsek çürütme seanslarına başlamış olsalar da birbirlerinin farkında olmaları 18’inde bir tren istasyonunda tesadüf eseri gerçekleşecekti. Hoş, Keith’in elindeki blues plakları Mick’in dikkatini çekmeseydi tarihinin en azılı efsanesi gerçekleşemeyecekti bile. Oysa günümüzün gözde nu – metal topluluklarından Incubus ise ilkokuldan başlayan bir ahbap çavuşluğun ürünüydü. Brandon Boyd, Jose Passilas ve Mike Einziger isimli afacanlar üç taş, kukalı saklambaç, çelik çomak (bugün bu tip çocuk oyunları geçerli mi ya da Amerika’da çocuklar bu oyunlardan haberdar mıdır orasını bilemem) oynayıp pokemon kartları biriktirirken merakları hafiften müziğe kayacaktı. Jose Pasillas davula, Mike Einziger gitara geçerken vokalistliği de Brandon Boyd ele alacaktı. 15 yaşlarına intikal ettiklerinde de Incubus inşa olacaktı. Onların tek eksikleri bir bas gitarcıydı... Onu da liseden arkadaşları olan Alex Katunich ile tamam hale getireceklerdi. O yıllarda Primus’tan, Ella Fitzgerald’a, Santana, Steve Vai, Rage Against The Machine’den Iron Maiden’e kadar farklı anlayış ve tarzlardaki grupları dinliyor olmaları, gelecekte yapacakları müziğin de tüyolarını veriyordu. Kahramanlarımız derslerini ihmal etmeden 1993’ten 1995’e kadar sessiz ama bir o kadar da derinden musiki terennüm ettiler. Günlerden bir gün karşılarına prodüktör Jim Wirt ve ekürisi Mark Shofnerr çıkacaktı. Bu zatların niyeti yetenekli gençler bulmaktı ve bu buluşma Incubus’un yolunu açacaktı. Böylece onları ilk albümleri olan “Fingus Amongus”la rock sahnesinde görüverdik. APTÜLKADİR ELÇİOĞLU inleyin eğlenin ‘Engin Gürkey Ensemble’ Nardis’te ‘Engin Gürkey Ensemble’, 26 Şubat Pazartesi akşamı saat 21.30’da Nardis Jazz Club’de konser verecek. Klasik vurmalı çalgılar yanında Türk, Latin Amerika ve Afrika vurmalı çalgılarını da kullanan Engin Gürkey, ilk albümü ‘World Of Percussion’u 2005’te yayınladı. Sanatçı İÜ Devlet Konservatuvarı’nda ve İTÜ Miam’da Vurmalı Çalgılar’da öğretim görevlisi. (0212 244 63 27, biletler 20 ve 10 YTL) Capo Verde’den gelen ritimler Çok renkli müzikal palet A DJ’DEN ROCK GRUBU ELEMANI OLURSA Devir alternatif rock devriydi ve herşey eskisine göre farklılaşmaya başlamıştı. Öyle ki birbiriyle selamı sabahı bile kesmiş farklı türler rock ile samimi olmaya başlamıştı. İşte Incubus’da ilk çıkışında eleman olarak Gavin Koppel’ı kadrosuna katıyordu. Bu isimde elbet bir gariplik yoktu ama enstruman diye kullandığı plak çalınan pikap (yani turn table) rockçıların belalısı disko DJ’lerinin kullandığı bir şeydi. Rockçı da plak çalmasına imkan açan pikabı severdi ama bunun müzik sazı olduğunu an tüyleri diken diken Incubus’un duyduğu olurdu... Ancak bugün gelinen yeni albümü noktada Incubus ve enstruman olarak pikap, almış başını “Light gitmiş durumda. lbümdeki sıkı parçalar sadece “Anna Molly”, “Love Hurts” ve “Dig” ile sınırlı kalmıyor. Albüme adını veren parçadaki enerjik yapı eski punk anlayışını anımsatıyor. İki bölümden oluşan “Earth The Bella” ise yumuşak dokunuşlu bir girişin ardından gelecek fırtınayı hissettiren bir parça. Alçalıp yükselen bir yapıda sürerken sizin beklentinizi alt üst eden kurgusuyla harika bir senfonik örgü çıkarabilmişler. Incubus, “Light Grenades” albümünde sadece alternatif rock ve nu – metal alışkanlıklarıyla yetinmeden punk, progressif rock, funk tarzlarını da müzikal paletine dahil etmiş. Brandon Boyd ( vokal, perküsyon), Mike Einziger (gitar), Ben Kenney (bass), Jose Pasillas (davul) ve Cris Kilmore (turntable, hammond org, moog) dan oluşan kadrosuyla Incubus’u son albümü “Light Grenades”le dinlemekle kalmayarak baharın ilk günlerinde de ülkemizde görebilecek olmamızda ayrı bir şans olsa gerek. Türkiye’nin perküsyon topluluklarından Yarkın Ritim Grubu ve Capo Verde’li Rabasa bu akşam saat 20.00’de İş Sanat Kültür Merkezi’nde müzikseverler ile buluşacak. Senegal kıyılarının 4 yüz km batısında yer alan Capo Verde adalarına özgü müzik yapan ve aynı zamanda göç ettikleri Rotterdam’ın çokkültürlü yapısından da etkilenmiş olan Rabasa; João, Jorge, To ve Angelito Ortet tarafından kuruldu. Topluluk, Capo Verde kültürünü dünyaya yaymayı amaçlıyor. (0212 316 10 83, biletler 35, 25 ve 20 YTL) İngiliz topluluk ‘Zoot Woman’ İstanbul’da İngiliz topluluk Zoot Woman 1 Mart Perşembe gecesi Roxy’de sevenleriyle buluşacak. Şimdiye kadar yayınladıkları iki albümle tüm dünyada hayran kitlesi edinen Zoot Woman konserde Craig David’in ‘Seven Days’ine getirdikleri yeni düzenlemeyi ve eski ve yeni albümlerinden parçalar çalacak. Zoot Woman’ın müziği hem eğlenceli hem de yalnız günlerinizde eşlik edebileceğiniz bir müzik olarak tanımlanabilir. (0216 556 98 00, biletler 28.50 YTL) Grenades” bu ay ülkemizde de INCUBUS BUSH’A KARŞI yayımlandı. Grubun 1999’da çıkan üçüncü son albümü için albüm “Make Yourself”le vokalist Brandon müthis bir başarı yakalayıp festivallerin gözdesi olan Boyd; “Incubus Incubus, 2 milyonun olarak yapmayı her üzerinde bir satış daim arzu ettiğimiz yapacaktı. 2001 yılılında gelen “Morning Wiew”le müziğe en çok devam eden şaşalı yükseliş, turne esnasında eleman yaklaştığımız değişikliğiyle devam çalışma bu oldu” edecekti. Bas gitarist Alex diye tanımlıyor. Katunich ayrılacak, yerine Roots’un elemanı Ben Grup, 8 Mart’ta Kenney gelecekti. Ama bu Türkiye’ye dönem grubun daha politik bir söyleme girişiyle anılacaktı. Hele geliyor. ki ardından gelen 2004 tarihli “A İyi, kötü ve kraliçe Britpop’un yetenekli ismi Damon Albarn, yine farklı bir projeyle karşımıza çıktı. Onu, 90’ların en ünlü gruplarından kzulal?yahoo.com Blur’ün vokalisti olarak tanıdık. Sonra 2000’lerde animasyon karakterleri olan hiphop grubu Gorillaz ile tüm dünyanın dikkatini çekti. 2001 yılında New York’ta Gorillaz’ın konserini izlemeye giderken gerçek yüzler yerine animasyon karakterlere sahip olmakla ünlenen bir grubun konserinde sahnede ne göreceğimi çok merak etmiştim. Sonunda olağanüstü bir tasarımla, sahneye perde arkasından ve video ekrandan yansıyan gerçek insan boyutundaki animasyon karakterlerle karşılaşınca, adeta ağzımız açık izlediğimizi hatırlıyorum. ZÜLAL KALKANDELEN SON MÜZİK PROJESİ Damon Albarn’ın müzik serüvenindeki arayışı, yıllar içinde Buena Vista Social Club’dan İbrahim Ferrer ile çalışmasına, sonra Fela Kuti’nin efsanevi davulcusu Tony Allen’la Nijerya’ya gidip Afrika müziğini yakından tanımasına kadar uzandı. 2004’te gerçekleşen bu yolculukta, ona The Verve’ün gitaristi Simon Tong da eşlik ediyordu. Başlangıçta sadece birlikte deneysel birtakım kayıtlar yaparken bunların bir albüm olarak yayımlanması düşüncesi, Danger Mouse olarak da bilinen ünlü prodüktör Brian Burton’un devreye girmesiyle gündeme geldi. Punk rock devi The Crow Left Of The Murder” albümünde olanlar olacak ve Incubus iyiden iyiye militan bir tavra girecekti. Bu albümün ilk liste parçası olan “Megolamaniac”ın klibi Bush yönetimini yerden yere vurduğu için MTV’de yasaklanacaktı. Grubun fanları bu değişimden biraz mutsuz olsalar da yeni bir dinleyici kitlesi de onlara katılacaktı. Incubus, sosyal ve politik konulara şarkılarda girmekle kalmayıp işi daha da azıtarak “The Make Yourself Foundation” adındaki bir yardım kurumunu inşa edecekti. Bu sayede 500 bin doları aşan bir parayı toplayarak ihtiyacı olanlara aktardılar. Clash’in eski basçısı Paul Simonon’un da aralarına katılmasıyla, muhteşem bir takım kuruldu. Fakat bu dörtlünün bir adı yok. Çünkü kendilerini bir müzik grubu olarak görmüyorlar. O nedenle, bu daha çok Damon Albarn’ın son müzik projesi olarak anılıyor. Her biri birbirinden çok farklı müzikal akımlar içinde yer almış böylesine usta dört müzisyen bir araya gelip müzik yapar ve sonra da bunlar remiks projeleriyle ünlü bir prodüktörün elinden geçerse ortaya ne çıkar? “The Good, The Bad & The Queen”in prodüktörlüğünü Danger Mouse’un yapmış olmasına karşın, albüm şaşırtıcı ölçüde organik. Afrika müziğinden ve dubreggae sound’undan büyük ölçüde etkilenmiş olmasının yanı sıra, buram buram bir İngiliz albümü ve ilginç bir şekilde elektronik seslerle tam bir uyum içinde. Burada, Danger Mouse’a içten bir “Bravo!” Ortaya çıkan müzik, Blur’ün son dönemleriyle Gorillaz’ın bir karışımı olarak da nitelenebilir ama onlardan farklı. Büyük kariyerler yapmış, iddialı müzisyenleri buluşturmasına karşın, bana göre tam bir Damon Albarn albümü. Belirleyici olan, onun keyboard ya da piyano çalışı değil, o nerede duysanız anında tanıyacağınız kendine has sesi ve şarkı söyleyiş tarzı. Şarkıları bestelemiş, sözleri yazmış, yaşadığı dönem ve yerle, özellikle Londra’nın batısı ile ilgili düşünceleriyle albüme yine damgasını vurmuş. Sıfır Km. bir müzik Levent Yüksel, müzisyen dostlarıyla kurduğu Sıfır KM adlı topluluk 27 Şubat Salı akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde konser verecek. Topluluk, Levent Yüksel’in bugüne kadarki albümlerinin öne çıkmamış şarkılarından ve çeşitli yerli ve yabancı şarkılardan oluşan bir repertuar sunacak. Ayrıca MFÖ, Özlem Tekin, Şebnem Ferah gibi müzisyenlerin sevilen şarkılarını da farklı yorumlayacaklar. (0212 244 25 58, biletler 20 YTL) YİNE SAVAŞ, YİNE ISINMA… Albümdeki baskın kederli havayı belirleyen ana etkenlerden biri, Damon Albarn’ın sesi olsa da, asıl neden genel konsept: Irak işgali, küresel ısınmanın yarattığı tsunami korkusu, modern Londra yaşamına nostaljik bir bakış. İngiltere’de ardı ardına Irak işgali ve küresel ısınma endişelerinin biçimlendirdiği albümlerin çıkışı, elbette bir rastlantı değil. Önce Thom Yorke, sonra Faithless, ardından Jarvis Cocker, şimdi de Damon Albarn’ın bu yeni projesi, hepsi günümüzün en önemli sorunlarını şarkılarıyla anlatmayı seçtiler. Konuşmayan ve halklarına kulak vermeyen politikacılar yerine onlar mı konuşuyor dersiniz? Neredesiniz Mr. Blair? Piyano sesinin baskın olarak kullanıldığı “80s Life” adlı şarkıda, “Bizim yaşadığımız dönemde bitmeyecek bir savaşı yaşamak istemiyorum” diyor Damon. Gitar, zil ve rüzgar seslerinin birbirine karıştığı “Kingdom of Doom”da ise, “Bütün gün iç, bütün gün/ Çünkü ülke savaşta/ Yakında sarayın duvarlarından düşeceksin” diyerek içinde bulunulan çaresizlik duygusuna atıf yapıyor. “Nature Springs”, deniz sularının yükseldiği bir dünyada “herkesin savaşa yakalanmış bir denizaltı olduğuna” işaret ediyor. Albümde bir de, geçen yıl yolunu şaşırıp Londra’daki Thames Nehri’nin sularına giren ve kurtarılamayarak ölen balinanın acıklı hikayesini anlatan “Northern Whale” adlı bir şarkı yer alıyor. “The Good, The Bad & The Queen”, aslında günümüz İngilteresi’ne Damon Albarn’ın gözüyle eleştirel bir bakış getiriyor. Yani hem iyinin, hem kötünün, hem de kraliçenin birlikte var olduğu, uzaklarda bir yerde süren savaşta baş aktör rolünü oynamayı daima sürdüren o eski ülkeye… Dans parçalarının yaratıcısı Bu akşam ‘Levi’s Sound Tab’ etkinlikleri kapsamında sayısız dans parçasının yaratıcısı Riton İndigo’ya konuk olacak. Riton, 2002 yılında Londra’ya taşınmasından sonra Robbie Williams, The Human League, The Scissor Sisters, Kylie Minogue ve Mylo gibi isimlerin şarkılarına yaptığı yeni düzenlemeler ile Avrupa’nın en gözde DJ’lerinden biri oldu. Riton, çaldığı müzik tarzını ‘sert elektronika, acid house, biraz da rock’ olarak tanımlıyor. (0216 556 98 00, biletler 28 ve 23 YTL) LIGHT GRENADES’LE İDEALE ADIM ADIM Incubus’un yeni albümü “Light Grenades” bu ay ülkemizde de yayınlandı. Tabii bundan bir ay öncede grubun ülkemize gelip konser vereceği haberi de hayranlarını sevinç çığlıklarına boğmuştu. İlk defa yurdumuza gelecek olan topluluk, 8 Mart 2007 tarihinde son albümlerinin dünya turnesi kapsamında BJK Akatlar Arena’da konsere çıkacak. Grubun son albümü için vokalist Brandon Boyd; “Incubus olarak yapmayı her daim arzu ettiğimiz müziğe en çok yaklaştığımız çalışma bu oldu” diye tanımlıyor. Grubu eskiden beri takip eden tutkunları bu yaklaşıma pek katılmasa da ilerki dönemde de adından sözettirecek bir albüm, diyebiliriz. Albümden çıkan ilk single “Anna Molly” tek başına kalacağa benzemiyor. “Anna Molly”nin ardından “Love Hurts” ve “Dig” gibi parçalarda kısa bir zaman içinde dillere yerleşeceğe benzer. Topluluk 6. albümü “Light Grenades”i geçtiğimiz yıl içinde Los Angeles ve Atlanta’da, Brendan O’Brien (Pearl Jam, Bob Dylan, Korn ve Rage Aginst The Machine gibi grupların albümlerindeki maharetinden tanığımız) prodüktörlüğünde kaydetmiş. Grubun sözel olarak politik ve toplumsal konulara el atmasındaki değişimde bu prodüktörün gelişiyle başlamıştı. Müzikal olarak bakıldığında ise eski tip punk hatta thrash metal dönemlerini hatırlatacak denli hızlı ritimli ve sert parçalarla yumuşak dokunuşlu baladların birleşimindeki tansiyon dengesinin oturması da ayrıca keyif veriyor, albüme. Bütünüyle bakıldığında ise grubun müzikal olgunluğunun verilerinin çok yükseklere çıktığını görüyoruz. Ünlü caz vokalisti Garanti Caz Yeşili kapsamında Brezilyalı ünlü piyanist Eumir Deodato 27 Şubat Salı akşamı saat 21.30’da Babylon’da konser verecek. ‘Combo caz’a rock, pop, r&b, funk, latin ve hatta senfonik elementleri bile ustalıkla dahil edebilen sanatçı caz dünyalarına 1970’lerden bu yana yön veren isimlerden biri oldu. Ünlü vokalist Aretha Franklin, Bette Midler ve Frank Sinatra gibi müzik dünyasına damgasını vurmuş kişilerle çalışmalar yaptı. (0212 292 73 68, biletler 40, 25 ve 15 YTL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle