Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 3 Elektrikli arabayı öldürenler aranıyor: Zanlılar petrol endüstrisi, yan sanayi üreticileri ve Bush... Suçlu! Ayağa kalk Her şey 1990 yılında Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde kabul edilen ‘Sıfır emisyon talimatı’ adlı yasayla başladı. Yasa 1998 yılına kadar trafikteki araçların yüzde ikisinin havaya hiç atık salmayan bir teknolojiye sahip olmasını öngörüyordu. Sebebi basitti; küresel ısınma ve ozon tabakasındaki delik gezegenimizin geleceğini tehdit ediyordu. Bu yeşil ve masum gerekçenin yanı sıra petrol rezervlerindeki azalma yeni teknolojiler geliştirilmesini zorunlu hale getirdi. Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu’nun talimatını alan otomobil üreticileri alternatif enerji kaynaklarıyla çalışan otomobiller tasarlamaya başladılar. İlk ürün General Motors tarafından 1996’da geliştirildi; EV1 (electric vehicle elektrikli araç). EV1 tam anlamıyla bir başarıydı; iki kişilik aerodinamik tasarımı, spor otomobilleri kıskandıran hızlanması, alüminyum şasisi, ABS frenleri, kalkış kontrol sistemi ve daha birçok teknik özelliğiyle zamanının en donanımlı otomobilleriyle yarışıyordu. Hepsinden daha önemlisi EV1’in güçlü elektrik motoru birkaç saat içinde sadece 3 dolara şarj edilebiliyordu ve menzili 200 kilometreydi. Ve beklentilerin tersine hemen hiç bakım gerektirmiyordu. General Motors 19971999 yılları arasında bin yüz adet EV1 üretti ve bunların sekiz yüzünü Amerika’da yaygın bir uygulama olan 3 yıllık kiralama yöntemine soktu. Sürücüler, sadece Kaliforniya ve Arizona’da müşteriye sunulan aracı 6 ayı aşan bekleme sürelerine aldırış etmeksizin kiraladılar. EV1 çevre dostuydu, ekonomikti ve hızlıydı. Elektrikle çalışan otomobil teknolojisini parlak bir gelecek bekliyordu. Derken ne olduysa oldu, General Motors 2003 yılında EV1 projesini durdurduğunu açıkladı. Peki ama neden? Amerika’da geçen hafta gösterime giren ‘Elektrikli otomobili kim öldürdü?’ (Who killed the electric car?) adlı belgeselin yönetmeni Chris Paine, yapımında bu sorunun cevabını arıyor. Kendisi de bir ara EV1 kullanıcısı olan Paine, çıkışından 6 yıl sonra kaybolan otomobilin izini cinayetmacera filmlerini anımsatan bir tarzla sürüyor. Belgesel; otomobil üreticilerinin, Amerikan hükümetinin, petrol endüstrisinin ve otomobil kullanıcılarının bu cinayetteki rolünü araştırıyor. Yönetmen Chris Paine film dünyasına girmeden önce yarattığı başarılı internet siteleriyle adını duyurdu. Daha sonra çeşitli filmlerde yapımcılık ve yönetmen asistanlığı yapan Paine ilk önemli başarısını 2001 yılında ERDEM KOCA yapımcılığını üstlendiği ‘William Gibson: No maps for these territories’ adlı yapımın New Times Los Angeles tarafından en iyi belgesel seçilmesiyle kazandı. Paine filme başladığında amacının EV1’in öyküsünü anlatmak olduğunu ancak çekimler sürdükçe küresel ısınma, yakıt ekonomileri, enerji güvenliği ve dış bağımlılık gibi konulara değinen bir yapım ortaya çıktığını belirtiyor. Filmin değindiği ana noktalardan biri General Motors’un kendi yarattığı (ve yaratımına 1 milyar dolar harcadığını iddia ettiği) otomobilin üretimine kendisinin son vermesi. Paine bunun sebebini elektrikli otomobil kavramının oto üreticilerinin varolan iş modellerine uymaması olarak gösteriyor. Klasik benzinli otomobillerdeki kâr marjının elektrikliden yüksek olması, elektrikli motorda yağ, buji, filtre gibi yan sanayi besleyen parçaların bulunmaması oto üreticilerinin kararında etkili olmuş. Paine kısa süren üretimin durmasının kimsede şaşkınlık yaratmamasını, firmanın üretim süresince yeterli reklam ve tanıtım kampanyası yapmamasına; kendi yaratımları EV1’e adeta bir üvey evlat muamelesi yapmasına bağlıyor. İçlerinde GM’in de bulunduğu üç büyük otomobil üreticisinin Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu’na açtığı davalar sonucunda ‘Sıfır emisyon talimatı’ adlı yasa da hayli hafiflemiş durumda. Zaten General Motors EV 1’i kaldırmasından bir ay sonra tarihin en çok benzin tüketen araçlarından Hummer’ı üreten şirketi satın almış. ‘Elektrikli otomobili kim öldürdü?’ adlı belgeselde petrole bağımlı bir toplumdan vazgeçmemek için var güçleriyle direnen büyük petrol şirketleri ve bu baskılara boyun eğen Amerikan hükümeti de Chris Paine’in eleştiri oklarına hedef oluyor. Yönetmen, Bush hükümetinin ülkelerinin petrole olan bağımlılığını dış politikalarında bir bahane olarak kullanmaya devam etmesini gözden kaçırmıyor. Paine, son sekiz yıllık dönemde Amerika’da benzinin varilinin 12 dolardan 70 dolara çıkmasına rağmen Beyaz Saray’ın benzini adeta içen büyük motorlu SUV’lere (cip) uyguladığı yasal destek ve vergi kolaylıklarının başka anlamları olması gerektiğini düşündürtüyor. Filme yapılan en büyük eleştirilerden biri ise elektrikle çalışan otomobil teknolojisinin artık eskidiği ve Amerikan yönetiminin hidrojen yakıt hücre teknolojisine zaten destek verdiği yönünde. Ancak Chris Paine’in ulaştığı verilere göre bu da bir aldatmacadan öteye gidemiyor. Yönetmen filminde, alternatif olarak gösterilen hidrojenin de fosil yakıttan elde edildiğini, bu uygulamanın ticari olarak yaygınlaşmasının 20 yılı bulacağını ve bu süre zarfında petrol şirketlerinin gezegenimizin geri kalan yakıt rezervlerini tüketmeye devam edeceğini belirtiyor. Elektrikli arabalara ilginin az olduğu ve ticari başarı yakalanamayacağı yönündeki eleştiriler, benzinli ve elektrikli motorun birlikte kullanıldığı melez (hybrid) otomobillerin satışları gözönüne alındığında gerçekçiliğini kaybediyor; 2005 yılında sadece Amerika’da ulaşılan satış rakamı 200 binin üzerinde ve 2010 yılında bu sayının tüm otomobil satışlarının yüzde beşine ulaşacağı öngörülüyor. General Motors 2005’te son 13 yıllık dönemdeki en büyük zararını açıklayarak iflasın eşiğinde bulunsa da Japon Toyota ve Honda şirketleri melez Pirius ve Insight modellerinin artan satış grafikleriyle otomobil pazarında iyi bir yere sahipler. erdemhs?gmail.com Macera mezarlıkta bitiyor Martin Sheen’in seslendirdiği belgeselde Tom Hanks ve Mel Gibson gibi birçok ünlü elektrikli araba kullanıcısının yanı sıra CIA eski başkanı James Woolsley, ünlü aktivist Ralph Nader ve EV1 modelinin yaratıcılarından Wally Rippel gibi birçok isimle söyleşiler de bulunuyor. Mel Gibson çok tanınan birisi olmasına rağmen otomobili kiralayabilmek için çok uzun bir bürokratik süreçten geçtiğini anlatırken Tom Hanks, David Letterman Show’da aracın tanıtımını yapmaya çalışırken görülüyor. Ortaya çıkan tabloda General Motors’un başından beri 3 yıllık kiralama yöntemini tercih ederek EV1’in satışına izin vermemesi kullanıcıları için hiç de pratik olmayan bir durum yaratmış. Otomobillerinden memnun kalan sürücülerin kontratları yenilemelerine de izin verilmemiş. Firmaya geri gelen EV 1’ler ya depolanmış ya da araba mezarlıklarındaki yerlerini almış. Filmin en dokunaklı sahnesinde ise son EV1’in sahibi Peter Horton otomobiline veda ederek General Motors’a iade ettikten sonra aracı Nevada çölünde parçalanmış olarak buluyor. HAFTA SONU 3 CMYK Chris Paine Mel Gibson