24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 10 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ rih Ta Fetih sonrası şeriatın aksine çok dinli imparatorluğuna çok dinli bir merkez kurdu Fatih İslami şehir istemedi F atih, hem İstanbul’un gayri Müslimlerini orada tutmak konusunda bir dizi dinsel ve ekonomik güvence sunmuş hem de bununla yetinmeyip dışarıdan yoğun bir gayrimüslim nüfus getirtmiştir. İstanbul’u Müslümanlık, yanı sıra Ortodoksluk, Ermenilik ve Yahudilik açısından da kurumlaşma merkezi yapmıştır. Fethin sonrasındaki çok önemli bir uygulama da, Fatih’in gayri Müslimlere ilişkin politikasıdır. Önemlidir çünkü tarih içinde Fatih’in gerçek kimliğini anlamamızda belirleyici bir önem taşımaktadır. Zorla ele geçirilen şehirlere uygulanan şeriat hukuku, kılıçtan geçirme, talan ve köleleştirme olmuştur. ‘‘Boyun eğip cizye (kelle vergisi) vermek koşuluyla yaşam güvencesi’’ (Tevbe29) ise silahlı direniş göstermeden teslim olan Hıristiyan ve Museviler içindir. Nitekim Fatih’in kendisi de, zafer öncesi uyarılarında buna atıfta bulunmuş, ancak Bizans, 60 bin ölü ve çok daha fazla yaralı pahasına direnmiştir. Hal böyleyken Fatih’ten beklenen, 3 gün boyunca verdiği yağma izninde de olduğu gibi İstanbul’u salt Müslüman bir şehir olarak kurmak, canlı Rumları köle konumda tutmak ve tüm tapınakları camiye çevirmektir. Oysa O, talan kararını bile son çare olarak vermiş ve sonuçlarından da büyük bir üzüntü duymuştur. Bundan sonra ise şeriata aykırı bir İstanbul örgütlemiştir. Şeriat, salt İslam bir İstanbul isterken Fatih, kozmopolit imparatorluğunun tüm renklerini içeren, kozmopolit bir kent kuracaktır. Bu bağlamda başvezir Natoras’a, tüm ailesiyle birlikte özgürlüğünü iade eder. Natoras’tan isimlerini saptadığı Bizans soylularını, fidyelerini bizzat ödeyerek kölelikten kurtarır. Bununla da yetinmez, Bizanslıların bu siyasal önderine, şehrin idare işlerinin yönetimini önerir. Gerçi daha sonra Natoras’ı öldürtecektir ama bunun şeriatçı ve devşirme güçlerin muhalefetini etkisizleştirmek gereksiniminden kaynaklandığı konusunda geniş bir ittifak vardır. Şeriatçılar Fatih’in bir Rum’a böyle büyük değer biçmesine, devşirmeler ise Bizans asillerinin kendisine rakip olmalarından duydukları kaygıyla Fatih’i, Natoras’ı öldürtmeye zorlamışlardır. Nitekim Fatih’in tarihçilerinden Kritovulos, ‘‘bilahare çıkan kıskanç fikirler, Padişah’ın iyi düşüncelerinin ortaya çıkmasına imkan bırakmadı. (..) Natoras’ı şehrin imar ve yerleştirilmesine nezaret etmek için şehremini (belediye başkanı) tayin etmek istiyordu. Hatta bu konuda onunla konuşmuştu da. Fakat Padişah’ın yanında sözü geçen kişilerin tesiriyle bu düşündüklerinin yerine getirilmesi engellendi’’ diye yazacaktır. F. Dirimtekin de, ‘‘Fatih şehre girdiği günden itibaren şehrin imar ve iskanını düşünmeye başladı. Hatta bu maksatla Natoras ile görüşerek onun fikrini aldı. Kendisini bu işlere nezaret için şehreminiliğine tayin etmeyi düşündü. Fakat bu Natoras’ın felaketine mucip e ç ERDOĞAN AYDIN Ö zel kıyafetiyle ve büyük bir gösteriş içinde Saray’a gelen Patrik Gennadios, Sultan’ın ‘‘Hıristiyanlara ve patriklerine karşı, benden önce imparatorlarınızın gösterdiği korumayı göstereceğime güvenebilirsiniz’’ diyen Fatih’in elinden, dinsel otoritenin simgesi olan asa ve taç alır. Taç giyme töreninden sonra Fatih, din hocalarının hoşnutsuzluğuna aldırmadan Patriği Saray’ın dış kapısına kadar uğurlar. oldu. Çünkü aleyhinde kıskançlık ve düşmanlık başladı’’ diyecektir. Özetle Fatih Natoras’ı hal’ledecek, ancak biraz gerilemiş de olsa planını uygulamaktan vazgeçmeyecekti. Onun kurmak istediği İstanbul, temel ideolojisi İslam olmakla birlikte kozmopolit imparatorluğa uygun kozmopolit bir başkentti. Mümkün olabildiğince, ‘‘değişen şeyin yalnızca imparatorluk olduğunu, bunun dışında kendisine tabi olacak Hıristiyanlara her şeyin eskisi gibi devam edebileceğini izah etmek istemiştir.’’ (S. Tansel) Natoras ile birlikte Bizans asillerini esirlikten kurtarmasını takiben bunların bir kesimini, TürkMüslümanlara kapalı tuttuğu kapıkulluğu sistemine alacak (R. Matran); yani fetedilenlerin bir kısmını fethedenlerin yöneticisi haline getirecektir. GENNADİOS’A SAYGI Yine şeriat hukuku gereği kendi payına düşen (1/5) esirleri kölelikten azat edip Fener bölgesi evlerini de onlara vererek, yeni İstanbul’un ilk Rum semtini oluşturacaktı. Artık onlar köle değil sadece ‘‘zimmi’’, yani Müslümanlardan ayırımla kelle vergisi (cizye) veren insanlardır. Aynı şekilde diğer esirleri de yine şeriat hukuku hilafına ücretle çalışan ücretliler konumuna geçirerek, onlara, devrine göre yüksek sayılacak 6 akçe ücret verme zorunluluğu getirecekti Üstelik o, çok daha büyük saygıyı Gennadios adlı yine muhalif rahibe gösterecek ve onun üzerinden, şeriatçılarla arasını iyice açacak bir işi, Ortodoks kilisesinin özerkliğini ve merkezi örgütlenmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda önceki dönemdeki bir patriklik otoritesi yaratacak, bu göreve en uygun kişinin ise, hem Katolik dünyası karşısında uzlaşmaz kimliği hem de Rum halkı nezdindeki güçlü konumu nedeniyle Gennadios olduğunu saptayacaktı. Ancak öncelikle Gennadios’un, fidyesi ödenip kölesi olduğu Edirne’li ağadan kurtarılması gerekiyordu. Fidyesi ödenerek özgürleştirilmesinin ardından Gennadios, önce Havariyun Kilisesi piskoposluğuna, ardından da Ortodoks dünyasının patrikliğine getirildi. Patrikliğin onay töreni oldukça görkemli kılınacaktı. Özel kıyafetiyle ve büyük bir gösteriş içinde Saray’a gelen Patrik Gennadios, Sultan’ın ‘‘Hıristiyanlara ve patriklerine karşı, benden önce imparatorlarınızın gösterdiği korumayı göstereceğime güvenebilirsiniz’’ diyen Fatih’in elinden, patrik atandığını gösteren ve kendisine tanınan hakların sonraki patriklere de devredilmesini sağlayan ferman yanı sıra dinsel otoritenin simgesi olan asa ve tac alır. Taç giyme töreninden sonra Fatih, din hocalarının hoşnutsuzluğuna aldırmadan Patriği Saray’ın dış kapısına kadar uğurlar. İSLAMBOL MU, İSTANBUL MU? Fetih sonrası İstanbul’una dair gerçek tablo budur. Fatih, kozmopolit imparatorluğuna kozmopolit bir başkent oluşturmaktadır; İslamın egemen renk olduğu, ama tüm dinsel merkezlerin devlet güvencesinde örgütlendiği, çok dinli bir başkent kurmaktadır! Bu bağlamda Bizans resmi belgelerindeki Konstantinopolis, Osmanlı resmi belgelerinde Konstantiniyye olurken, halkın dilindeki Stanpolis de İstanbul olacaktır. Durum buyken Türk İslamcı yazında, İstanbul’dan sıklıkla ‘‘İslambol’’ olarak sözedilecek, dahası bizzat Fatih’in Konstantinopolis’e bu adı taktığı ve zaten onu Hıristiyanlardan temizlemek için fethettiği gibi absürd iddialarda bulunulacaktır. Fatih, hem İstanbul’un gayri Müslimlerini orada tutmak konusunda bir dizi dinsel ve ekonomik güvence sunmuş hem de bununla yetinmeyip dışarıdan yoğun bir gayri Müslim nüfus getirtmiştir. Özetle, İstanbul’u Müslümanlık yanı sıra Ortodoksluk, Ermenilik ve Yahudilik açısından da kurumlaşma merkezi yapmıştır. Bunun sonucudur ki, 1480’de şehir nüfusunun %58’ini Türkmenler oluştururken, % 23’ünü Rumlar, % 19’unu ise Ermeni, Yahudi ve Latinler oluşturur. HADDİNİ BİLMEZLİK! Fetih sonrasında gayri Müslimlere ilişkin uygulanan bu politika, doğaldır ki, şeriatçılarca ağır eleştirilere uğrayacaktı. Öyle ki şeriatçı din adamları, “Şevketi Muhammediye’nin kuvvet ve kudreti bu derece yükselmişken, Hıristiyanları, kılıç ile İslam’ı kabul etmeleri arasında bırakmaya ne mani var? Hele yıkılan devletin ileri gelenlerini serbest bırakmak, mülk içinde bir fesat fırkasının bekasına cevaz vermek değil midir?” yollu ta’rizlere kalktılar. Fatih ise, “Dini Mübini, hazreti Allah’tan ziyade himaye iddiasında bulunmak ne büyük haddini bilmezliktir’ cevabıyla birinci itirazı reddeylemiştir.” (Namık Kemal, Evrakı Perişan, s.127) Dikkat edilirse oldukça ‘laik’ bir tutum sergileyen Fatih, dinin sahibi Allah varken dini korumak size mi düştü diyerek şeriatçılığı açıkça “haddini bilmezlik” olarak yargılıyor. Bu yaklaşımlardan, elbette ki Fatih’in “gizli bir Hıristiyan” olması gibi bir sonuç çıkarılamaz. Aksine tipik bir imparator portresiyle karşı karşıyayız. Fatih, gerçek bir imparator gibi, dinsel kalıpların ötesinde, her türden dinsel tutuculuktan uzak bir yöneticiydi. Bu politikasıyla yapmaya çalıştığı şey de, çok dinli imparatorluğuna çok dinli bir merkez oluşturarak, 1 Rum tebaasının gönlünü kazanmak ve bu yoldan onları denetlemek, 2 onları Katolik dünyasının etkisinden kurtarmak, hatta onlara karşı kullanmak ve 3 Başkentinde şeriatçı güçlere karşı bir denge gücü sağlamaktır. İş dünyası golfe bayılıyor, çünkü daha iyi düşünüyorlar. 18 çukur bittiğinde ise iş bağlantıları sağlamlaşıyor 19. çukur yemek masasının ortasında (!) Kimi 6 yüzyıllık geçmişi olan bu sporu çevre düşmanı olarak görüyor. Kimi zengin sporu diyor, kimi ise onu kitlelere inen spor diye tanımlıyor. Golften söz ediyoruz. Türkiye’de golf oynamak ucuz değil, ama İngiltere’de, Fransa’da, İspanya’da, ‘‘üç kuruşluk’’ İSMET AKTEKİN kiralama ücretleriyle bir belediye işçisi, bir öğretmen, bir emekli rahatlıkla golf oynuyor. Ve dünden bugüne Fidel Castrolar, Che Gueverelar, John Ford Kennedyler, Henry Fordlar, D.J. Rockefeller’ların tek ortak noktası, cesurca salladıkları golf sopası. Acaba golf nasıl bir tutku? Nedir golfün cezbeden yanı ki zengini, orta hallisi, iş adamı, taksi şöförü hepsi peşinden koşuyor. Bu soruya yanıt vermeye golfün diğer sporlardan farkını anlatmakla başlayalım. Golf, oynandığı sahalar gözönünde bulundurulduğunda diğer sporlar gibi sabit ölçülere sığdırılan bir uğraş değil. Denizi, gölü, nehir yatağını, dağı, tepeyi, ağaçları içinde barındıran sahalarda oynanan golf bu açıdan cazip. Bir dönemlerin ünlü tesinçisi ve aynı zamanda çok iyi bir amatör golfçü olan Ivan Lendl’a golfün diğer sporlardan farklılığı sorulduğunda ‘‘Ben teniste 1520 hata yaptığımda çok turnuva kazardım. Fakat golfde bir hata yaptığınızda maçı kaybediyorsunuz’’ diyor. Golfün insan sağlığına katkısı da ayrı bir nokta. Yürüyüş ağırlıklı olan golf, doktorların da hastalara önerdiği bir spor. Ayrıca bu spor kişinin çabuk karar verme yeteneğini geliştirmekle kalmıyor, kişisel becerilerini en üst düzeye çıkarıyor ve oyun stratejisinin devamlı düşünülerek geliştirilmesini sağlıyor. Böylelikle golf sopasını eline alan kişi hem dinleniyor, hem spor yapıyor, hem de inanılmaz bir yaratıcı kapasiteye ulaşıyor. İşte bu özellikler golfü, tüm dünyada iş adamlarının 1 numaralı sporu haline getirmeye yetmiş. Ve sırf bu özelliği nedeniyle ister doğuda olsun, ister batıda ya da kuzeyde iş, siyaset, ekonomi ve spor dünyasının ünlüleri, günün birinde golf sopasını eline alıyor. Başarılı iş adamı kimliğini golfle süsleyen en önemli isimlerden biri 14 yıl yönettiği ve CEO’su olduğu General Electric’i 200 milyar dolarlık şirket haline getiren Jack Welch. Ve bu ünlü işadamı niçin golf tutkunu olduğu sorulduğunda ‘‘General Electric’in İcra Kurulu Başkanı olmak hayatımın en büyük başarısı idi. Eğer ikinci bir seçim hakkım olsa hayatımı profesyonel bir golfçü olarak devam ettirmeyi çok arzulardım. Çünkü golf sadece golf değil’’ demiş. Welch’in dediği gibi golf fiziksel güç, konsantrasyon, planlama, zeka ve görgünün ince bir birleşiminden başka bir şey değil. Türkiye’de de golf, sanayici ve iş adamlarının vazgeçemediği bir tutku. Rahmi Koç ve Mustafa Koç’un golf sevgisi herkesçe bilinir. Baba oğul iş adamı fırsat buldukça İstanbul Golf Kulübü’nde sopa sallar, turnuvalara katılır. Hatta Rahmi Koç’un çıktığı dünya gezisinde teknesinin olmazsa olmazları arasına golf takımlarını da aldığı ve İspanya’nın Soto Grande Lima’nında durduğunda dünyaca ünlü Valderrama Golf Kulübü’nde stres attığı söyleniyor. Mustafa Koç ise şu anda İstanbul Golf Kulübü’nün kaptanı olarak kulübün her türlü etkinliklerine ve maçlarına fırsat buldukça katılmayı ihmal etmiyor. Keza iş dünyasının önemli isimlerinden Uğur Ekşioğlu, Ahmet Ağaoğlu da bu sporun en etkin isimleri. Evet, iş dünyasının golfe yönelik ilgisinin bir nedeni de uzunca yürüyüşler sırasında önemli anlaşmaların ilk adımlarının atılması. 18 çukur boyunca beraber olan iş adamları oyun sonrası 19. çukur diye bilinen kulüp lokalinde yemek yer, içki içerken iş akitlerini netleştirebiliyorlar.. HAFTA SONU 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle