19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ 15 6 yıldır sadece gözleriyle konuşan Suna Kıraç, ‘Ömründen uzun ideallerini’ sürdürüyor Hayallerinin peşini bırakmadı ‘‘Bu kitapta; bir anne, bir iş kadını olarak, duygularımı, deneyimlerimi, ideallerimi ve son yıllardaki sağlık savaşımı okuyacaksınız’’ diyor Suna Kıraç dostlarına yazdığı mektupta. 1998 yılında anılarını yazmaya karar veren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Suna Kıraç’ın kitabı, eşi İnan Kıraç tarafından notları derletilerek gazeteci Rıdvan Akar’ın editörlüğünde yayıma hazırlandı. 3 Haziran’da Suna Kıraç’ın doğum gününe yetiştirilen kitap 12 Haziran’dan itibaren raflarda yerini alacak. Kitabın geliri Suna Kıraç’ın fikir önderi ve kurucularından olduğu Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na bırakılacak. Kitabının önsözünde de samimi itiraflarda bulunuyor Suna Kıraç. Yaşamı bir MR makinesine benzetiyor mesela. Kaygı dolu bir belirsizlik içinde, kendi isteğinizle girdiğiniz kopkoyu bir tünele benzetiyor. Kaderden bahsediyor, dolu dolu yaşamaktan bahsediyor... Babasından bahsediyor. Ve sevgiden, ve saygıdan, ve insan olmaktan bahsediyor. Disiplinden ve istikrardan bahsediyor. ‘‘Aşklarla, olaylar ve skandallarla dolu, ilginç bir aile yapımız olduğunu söylemek mümkün değil. Ancak Osmanlılardan sonra aristokrasisi olmayan ülkemizde, yaşam stili farklılık yaratan ama Türk sanayisi ve iş dünyasında öncü ve her zaman zirvede kalan bir ailenin öyküsünü; babam Vehbi Koç’tan sonra bu defa ikinci kuşak üyelerinin birinden okuyacaksınız’’ diyor Suna Kıraç kitabının önsözünde. Ardından okuyacaklarımızın Suna Kıraç’ı ve onun dünyasını bizlerle paylaştığını, bu paylaşımın başta bu ülkenin nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımıza, gençlerimize, iş dünyasının parlayan yeni yıldızlarına, sayıları yüz binleri bulan evlatları için yol gösterici olmasını dilediğini belirterek.. şey ‘‘İstanbul sosyetesi’’ denilen benim çevremdi. Hep şu laflardı söylerdi: ‘‘Sen karısına bayılmıyorsun, ben kocasıyla aynı frekansta değilim, niye görüşüyoruz bu çiftle? Her davete gitmek mecburiyetinde miyiz?’’ derdi. ÇALIKUŞU MACERASI ‘‘O minik yaşlarımıza karşın hayal dünyası ile örülü ideallerimiz vardı. Bu yıllarda bir çok yaşıtım genç kız adayı gibi beni de en çok etkileyen kitaplardan biri Reşat Nuri’nin ‘‘Çalıkuşu’’ romanı oldu. Feride öğretmenin idealizmi düşlerimi süslüyordu. Onun gibi olmak istiyordum. Kolej’de orta 2. sınıfta okuduğum yıl, yaz tatilinde Kadırga İlkokulu’nda, gönüllü öğretmenlik yapmak için gittim. O okulda ülkenin yaşadığı sefaleti ve eğitimin içler acısı durumunu bütün ağırlığı ile hissettim. Öğretmenlik özveri isteyen bir meslekti ve o uçarı ve ergenlik öncesi ruh halimle böylesi bir sevdanın bana göre olmadığını düşündüm ve vazgeçtim. Ancak o okuldaki tecrübem, sonraki yıllardaki tercihlerimi ve eğitime önem verilmesi konusundaki kararlılığımı çok etkiledi. ‘MIR MIR’IN ÖYKÜSÜ Her çiftin gündelik yaşamda kendilerine özgü bir dili olduğuna inanırım. Bizim de İnan’la bu tür gergin anlar için ikimiz tarafından belirlenmiş bir şifremiz var. Tartışmalarımız sonrası kim kendisini haksız bulursa ya da gönül almak isterse, diğerine kedilerin çıkardığı ‘mır’ diye seslenir. Böylece aramızdaki gerginliği hafifletip normal yaşantımıza döneriz. Ancak ilişkinin yeniden normalleşmesi için karşı tarafın mutlaka ‘mır mır’ demesi gerekir. ? Kıraç çiftinin evlilik törenleri tam bir hafta sürdü. ‘HAFİF SOL ESPRİDE’ YAŞAM Lisede okumaya başlamıştık.. Değişik bir grubumuz vardı. Daha ziyade arkadaşlarımızdan, okulu yarım bırakan ve Cevat Çapan ile evlenen Mine Cezzar’ın evinde toplanıyorduk. Eve sık girip çıkanlar arasında Engin Cezzar, Halit Refiğ, toprağı bol olsun Amerikalı zenci yazar James Baldwin, Genco Erkal, Spiro Kostof, Çiğdem Selışık, İçten Erkin, Bengi Veziroğlu (Işıklı), Ayşe (Şasa) ve ben sonsuz tartışmalar yapıyor, şiirler, tercümeler, tiyatro ve film eleştirileri ile entelektüel bir atmosferi paylaşıyorduk. Güzel bir arkadaşlığımız oldu. Ben Engin’e hayran: Çiğdem, Genco Erkal ile çıkıyor: Ayşe, Halit Refiğ’in ağzının içine bakıyor. Hafif sol espride yaşıyoruz. ‘AİLEME KÜFREDERLER’ ? Vehbi Koç, öğrencisi Suna’yı hayata hazırladı. SEVGİ SAÇINA BİRA SÜRÜNCE Kolejde unutamadığım olaylardan biri de Sevgi’nin haksız yere disipline çıkmasıdır. Sebep de saç spreyi olarak kullandığı biraydı. O zaman doğru dürüst saç spreyi yok, saçlara iyi tutsun diye biraz bira sürülürdü. Sevgi de bir plastik şişede bira getirmiş. Yatakhane sorumlusu öğretmen, ‘‘bu kız içki içiyor’’ diye koşa koşa disiplin kurulan gitti. Annemi okula çağırdılar, annem ne olduğunu anlattı da Sevgi ceza almaktan kurtuldu. ‘TAM KOMÜNİST YAPACAKTIK...’ İlginç arkadaşlarım vardı. Solculuğa heves eden, ancak servetin her türlü imkanlarından yararlanan bir gruptuk. Evlendikten sonra bir akşam İnan’la birlikte Divan Oteli’nin barında Yaşar Kemal’e rastladık. İnan’a ‘‘Damat! Kızımızı tam komünist yapacaktık, elimizden aldın’’ diye takıldı. ilgisini hiç kaale almıyordum. Ben çılgın, İnan ise düzgün, olgun bir adamdı. Benim ilgileneceğim insanın ‘Küçük Prens’i okuyup, zevk alması gerekirdi. Klasik müzik dinleyip, etkilenmesi şarttı. 1979’da Selahattin Beyazıt Galatasaray başkanlığı için listesini hazırlarken İnan’a ‘‘Galatasaray’da bir ilke daha imza atalım. Listemiz seçildiğinde sen başkan olacaksın, ben de yönetim kurulu üyeliği yapacağım’’ demiş. Konuyu akşam yemeğinde açtı. Ona sadece ‘Böyle bir şey yaptığın takdirde ayrılırız, boşarım seni” dedikten sonra yemekten kalktım ve uyumaya gittim.. Ertesi sabap kahvaltıda konuyu yeniden açtı. Dedim ki: ‘‘Öncelikle bir maç kazanacaksınız, herkes pohpohlayacak ama kaybettiğiniz takdirde de herkes küfredecek. Dolayısıyla bu küfür nedeniyle benim aileme de küfür edecekler. Koç’la, Galatasaray birbirine karışır hale gelecek.’’ KIRILAN POT VE RESİM AŞKI Evliliğimizin ilk yılında Mefküre Şerbetçi hanımın açtığı Galeri Ada’da Rasin Ersebük’ün sergisi vardı. Ben ısrarla İnan’ı sergiye gelmesi için zorladım. o da fabrikadan geldi, sergiyi gezdik. Rasin bey yanımıza geldi, ‘‘beğendiniz mi?’’ diye sordu. Ben ne kadar beğendiğimi anlatırken, İnan araya atladı ve ‘‘İnşallah yakında sizin de serginize geliriz’’ deyiverdi. Adam ne olduğunu şaşırdı, ben bozuldum, surat astım. Şimdi olsa aldırmam. İnan’ın resim aşkı o kırdığı pottan sonra başladı. Şimdi rafine resimler satın alıyor. Ben ise İnan’ı değiştirmekten vazgeçtim. ‘İNAN’I SONRA SEVMEYE BAŞLADIM’ İnan ile evliliğim, yaşam biçimi haline getirdiğim mantığımın eseriydi. İnan’ı evlendikten bir hayli sene geçtikten sonra sevmeye başladım, çünkü İnan’ı değiştirmeye çabalamaktan vazgeçtim. Kendi zevk ve beğenilerimi ona dikte ettirmek yerine, evlililkte aynı şeylerden zevk almanın lüzumsuzluğunu öğrendim. İnan, sinemaya zor giden, konsere ve tiyatroya hiç gitmeyen bir tipti. İnan’ın en çok yadırgadığı ve sık sık tartıştığımız ? İpek, Kıraç ailesindeki dengeleri değiştirdi. KÜÇÜK PRENS VE KLASİK MÜZİK Günler geçiyor iş ve özel yaşamda kurduğumuz ilişki ile İnan’la daha sık görüşüyorduk. İnan’ın bana olan Umut dolu bir direniş öyküsü 6 yıldır yakalandığı ALS (Amyotrophic Lateral Sclerosis) hastığı nedeniyle sadece ‘‘gözleriyle konuşan’’ Suna Kıraç, tüm samimiyeti, sıcaklığı ve dik duruşuyla verdiği sağlık savaşını da anlatıyor kitapta. Kitabını ‘‘Beni yaşatan İpek’e, Beni(mle) yaşayan İnan’a...’’ ithaf ederken hastalığı nedeniyle verdiği ‘‘direniş öyküsü’’nü de özetliyor. ALS, ‘motor nöron’ adıyla da anılan bir hastalık. Merkezi sinir sisteminde ‘medulla spinalis’ ve ‘beyin sapı’ adı verilen bölgede motor hücrelerin (nöronlar) kaybı nedeniyle ortaya çıkıyor. Bu hücreler yaşamsal bir öneme sahip. Hücrelerin kaybı kaslarda zaaf ve erimeye yol açıyor. Kaslardaki zayıflık ellerde ya da bacaklarda ağız yutak bölgesinde ya da dilde başlayabiliyor ve sürekli ilerleyerek yayılıyor. Solunum cihazı olmadan hasta artık nefes alamaz hale geliyor. Hastanın zihinsel fonksiyonları ve belleği ise hiç bozulmuyor. 1998 yılında Amerika’da doktor son olarak Suna Kıraç’a 3 ila 5 yıl içinde solunum cihazına bağlanacağını, 7 yıl içinde de yaşamını yitireceğini söyleyince Suna ve İnan Kıraç birbirlerine sarılarak ağlamaya başlamıştı. konuşmasını yaptı: ‘‘İnan senden bir isteğim olacak, bunun sonu makine ama ben makineli bir hayatı yaşamak istemiyorum.’’ EVİNE ‘ALLAHAISMARLADIK’ DİYORDU Bir gece sabaha karşı İnan Kıraç uykusundan Suna Kıraç’ın nefes almak için zorlandığı o seslerle uyandı. Kızı İpek’i uyandırdı.. Ambulans gelmiş, hemşireler odaya üşüşmüş Suna Kıraç’ı hazırlıyordu. Suna Kıraç sedyeye konulacağı sırada bir an için durdu ve evine şöyle bir baktı. O bakışı eşi İnan Kıraç da yakalamıştı: ‘‘Baktı ve ağlamaya başladı. Bir şeye, allahaısmarladıktı o, evine allahaısmarladıktı...’’ ‘SANA İHTİYACIM VAR ANNE’ 14 Ağustos 200 günü evinden çıkıp hastaneye yetiştirildiğinde şoka girdi ve yoğun bakıma kaldırıldı. Suna Kıraç, makineye bağlanacağını öğrendiği andan itibaren makinenin fişinin çekilmesini istedi. 13 yaşındaki İpek o anda kararını verdi. Annesine baktı. ‘‘Anne senden bir şey isteyeceğim. Ben daha çok gencim ve benim sana ihtiyacım var. Beni evlat olarak aldığında anne olmaya karar verdin. Kararının arkasında dur. Beni yalnız bırakma. Anneme çok ihtiyacım var’’ deyince Suna Kıraç, günler süren suskunluğunu bozdu ve tek kelimeyle cevap verdi: ‘‘Tamam.’’ ? İnan Kıraç, hastalığı sırasında eşine yeniden aşık oldu. MAKİNELİ YAŞAMA HAYIR Suna Kıraç, başına gelecekleri gün be gün anladığında eşi İnan Kıraç’la evlilik yaşamlarının en kritik HAFTA SONU 15 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle