24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Si ne ma 10 FIREWALL Yönetmen: Richard Loncraine / Senaryo: Joe Forte / Kamera: Marco Pontecorvo / Müzik: Alexandre Desplat / Oyuncular: Harrison Ford, Paul Bettany, Virginia Madsen, Carly Schroeder, Jimmy Bennett, Mary Lynn Rajskub, Robert Patrick, Robert Forster, Alan Arkin / ABD 2006 (WB) ASLI SELÇUK tage Beauty (Sahne Güzeli)/Yön: Richard Eyre/ƒ Oyn: Billy Crudup, loria /Yön: Sidney Lumet/Oyn: Sharon Stone, Jeremy S Claire Danes, Rupert Everett/2004, renkli, 105 dakika/ Umut SanatG Northam, Jean Luke Figueroa/1999, renkli, 103 dakiPalermo. ka/Sony Pictures. Jeffrey Hatcher’ın Complete Female Stage Beauty oyunundan uyarlanan bu tarihi komedi, kadınların sahneye çıkmasının yasaklandığı 17. yüzyıl İngiltere’sinde dönemin en gözde kadın kılığına giren oyuncusu Edward Ned Kynaston adlı bir erkeğin sıradışı öyküsünü anlatıyor. Eski trajedileri sıkıcı bulmaya başlayan kral 2.Charles artık kadın rollerinin kadınlarca oynanmasını, trajedilere de espri katılmasını emreder. Bu habere en çok Kynaston’ın genç, güzel yardımcısı Maria sevinir. Oyunculuk isteği ve hırsla dolu Maria’nın en büyük düşü efendisi gibi ünlü bir oyuncu olabilmektir. Tümüyle kendini bir kadın olarak duyumsayan Kynaston, erkek rollerini canlandırmakta zorlanır, böylece saygın kariyeri gölgelenmeye başlar. Maria’nın aşkı sayesinde kendisiyle yüzleşen genç adam yeni bir oyunculuk anlayışı ve başlangıçla karşıkarşıyadır. Oyunculuk, cinsellik, cinsel karmaşa, aşk, dostluk, kimlik doğasıyla ilgili bu aşk öyküsünde insanlar özgürlüklerini akıllarıyla, düş güçleriyle elde ediyorlar. Bağımsız Amerikan Sineması’nın öncülerinden oyuncuyönetmen John Cassavetes’in 1980 tarihli çalışmasının ikinci versiyonunda işlemediği bir cinayeti üstlenerek gangster sevgilisi uğruna kendini feda eden Gloria, üç yıl sonra serbest bırakılır. Parasını istemek için sevgilisinin yanına giden genç kadın büyük bir kazık yediğinin ayrımına varır. Tüm ailesi gangster dostlarınca katledilen küçük Nicky’nin olumsuz olabilecek sonunu gören Gloria, onu bu suç yuvasından kaçırır, herkesi karşısına almıştır, üstelik tekbaşınadır. Birbirlerinden başka kimseleri olmayan Gloria ile Nicky’nin arasında giderek güçlü bir bağ kurulur. Değişik bir olay örgüsünü ve karakterleri içeren dram farklı bir yorumla karşımızda. George C. Scott, Cathy Moriarty, Jeremy Northam gibi yetkin oyuncular karşısında Sharon Stone zorlu bir sınavın altından başarıyla kalkıyor. 2005’in en popüler Kanada yapımı C.R.A.Z.Y., festivalden yağarak piyasayı şenlendiren filmler zincirinin şimdilik son halkası Eyvah oğlum eşcinsel olacak! Postmodern banka soygunu Seattle’da okyanus kıyısında harika bir evde, mimar karısı Beth (Virginia Madsen) ve birbirlerinden pek hazzetmeyen kızı ve küçük oğluyla (Carly Schroeder ve Jimmy Bennett), lüks içinde mutlu mesut yaşayan, yılların deneyimli bilgisayar güvenlik uzmanı ve çalıştığı bankanın üst düzey yöneticisi olan Jack Stanfield’ın (Harrison Ford) şık şıkırdım hayatı, Jack’le ailesini uzun süredir dijital kayıt aygıtlarıyla dinleyip takip ederek aile bireylerine ilişkin en mahrem bilgilere bile erişen Bill Cox (Paul Bettany) adındaki gözü kara ve kurnaz bir soyguncunun şantajına uğramasıyla bozuluyor. Her biri farklı alanlarda uzmanlaşmış 4 adamıyla, Jack’in evini güpegündüz basıp karısıyla çocuklarını tutsak alan Bill’in Jack’e dayattığı, bankadan 100 milyon çalma planında, bizzat Jack’in hazırladığı tüm güvenlik önlemlerini aşarak onlara yardım etmesidir. Üstünde kamera ve mikrofonlarla sürekli izlenen Jack, bir yandan Bill’in dediklerine uyarak riskli para transferini yapmaya çalışırken öte yandan hayatları tehlikedeki karısıyla çocuklarını, sözünü tutacağından hiç emin olamadığı Bill’le adamlarının elinden kurtarmanın yollarını arayacaktır... Yaşadığımız elektronik çağda, çok büyük meblağdaki paraların, birtakım şifre ve klavyelerle kontrol edildiği günümüzde artık tarihe karıştığı söylenebilecek eski usul banka soygunlarının yerini alan postmodern bir soygun girişimini konu edinen Firewall (bilgisayarda güvenlik duvarı anlamına geliyormuş), türün bildik kalıp ve klişelerinin kullanıldığı, gıcır gıcır aksiyon sahneleriyle güzelce ambalajlanmış bir gerilimheyecan serüvenini hikâye ediyor. Şimdiye kadar yığınla seyrettiğimiz benzeri filmlerin üstüne doğrusu hiç de yeni bir şey getirmeyen Firewall, ressamca bakışı, görüntü dikkati belirgin, İngiliz yönetmeni Richard Loncraine’in zevkli ve ayrıntıcı özeniyle görsel bakımdan sınıfı geçiyor geçmesine ama Joe Forte imzalı özensiz senaryosunun içerdiği kimi zaaflara da kurban oluyor sonuçta. Yönetmenliğinin yanı sıra heykel, resim, grafikle de uğraşan, 1946 doğumlu İngiliz yönetmen Richard Loncraine’in onca özen ve çabayla boşuna akıntıya kürek çektiği bu son filmi, aksiyonla cila çekilmiş, yavan bir gerilim serüveninden öteye pek bir anlam ve önem taşımıyor. Bir kez daha yüce Amerikan ailesine yağ bal çeken filmi iyice yaşlanmış görünen Harrison Ford’dan çok geleceği parlak Paul Bettany götürüyor. Bir zamanlar perdede uzaydaki yıldız savaşlarından çıkagelmiş maceraperest pilot Han Solo ya da kutsal kadeh peşindeki kahraman arkeolog Indiana Jones olarak alkışladığımız ama artık yılların üstünden silindir gibi geçtiği gerçeğini dikkate alması gereken, 65’lik Harrison Ford’un bir kez daha ailesini kurtarmak ve hayatta kalmak için ölümüne mücadele eden, yenilmez aile babası rolünde son derece çabaladığı ama artık komik kaçtığı filmde, malı asıl götürense hikâyenin kötü adamını oynayan Paul Bettany kuşkusuz. Alan Arkin, iki Robert (Forster ile Patrick) ve Virginia Madsen gibi eskilerin de boy gösterdiği bu yüksek teknoloji gösterisi oldukça sıradan ve zorlama kaçmış özetle. Çılgın adıyla ikinci haftasına giren, aslında geçen yıl Toronto Festivali’nde bombası patlayan, tabii ki öncelikle Fransız Quebec bölgesinde seyircinin bağrına bastığı, ödül rekortmeni, 2005’in en popüler Kanada yapımı C.R.A.Z.Y., festivalden yağarak piyasayı şenlendiren filmler zincirinin şimdilik son halkası. Büyük ölçüde yönetmeniyle (JeanMarc Vallee) senaristinin (François Boulay) yaşamöykülerinin bileşiminden kaynaklanan ve 1960’dan günümüze, yaklaşık 40 yıllık bir sürece yayılmış kurmaca bir dönem filmi havasında seyreden Çılgın, Montreal’de yaşayan, kilise ayinlerini cümbür cemaat kaçırmayacak kadar katolik, inanç sahibi, geleneksel değerlere bağlı, çok çocuklu (tümü de erkek) Beaulieu ailesini ve aileye 1960’ın yılbaşı gecesinde doğarak katılan dördüncü erkek çocuk Zachary’nin (küçüklüğünü yönetmenin sevimli oğlu Emile Vallee, ergenliğini, gençliğiniyse MarcAndre Girondin oynuyor) yetişmesini yaklaşık 10’ar yıllık dönemlerle hikâye ediyor, büyüdükçe babasının beklentilerini karşılayamayan Zac’ın ağzından. DVDVCD Yeniler SERT ÖNYARGILARA ÇARPIYOR Kulağının arkası bir tutam beyaz saçlı, hassas ve kırılgan Zac’ın kutsanmış bir çocuk olduğu zehabına kapılmış annesinin (Danielle Proulx) hep sevecen ve koruyucu kanatları altına aldığı Zac’ın, her biri bir başka cins olan ağabeyleriyle sürekli başı dertte, özellikle de elinden joint düşmeyen, bıçkın bitirim Raymond’la (JeanLuc Brillant). Kendini, Charles Aznavour ve özellikle filmin adına uygun ‘Crazy’ şarkısı, leitmotiv gibi sıkça kullanılan Patsy Cline hayranı olan babasına (Michel Cote) kabul ettirmek için çocukluğundan itibaren yırtınan ancak hepimiz gibi, yeniyetmeliğin engebeli arazisinden geçerken, hiç de haşin, kaba saba ve hetero ağabeyleri gibi olmadığını ayrımsayan Zac, bir yandan Hz. İsa’nın kutsal topraklardaki ayak izlerini sürerken öte yandan da eşcinselliğin nerdeyse tabu sayıldığı 3040 yıl öncesinin sert önyargılarına çarpıyor. Özetle farklı, yumuşak olduğu telkinleriyle yetişen ve değişik oluşuyla baş etmeye çabalamaktan hiç vazgeçmeyen Zac’ın büyüdükçe müziğe sardırdığı ve Rock tarihinde çoktan klasikleşmiş, 196070’lere damgasını vurmuş, ünlü Rolling Stones, Pink Floyd, David Bowie şarkılarıyla bezenmiş Çılgın, dönem atmosferini müzik, saç baş şekli, idoller ve kılık kıyafetler üzerinden veriyor. CİNSELLİK ARAYIŞI Hayatın karmaşası, cinsellik arayışı, sürekli iniş çıkış halindeki babaoğul çatışması, aile cehennemindeki ilişkiler, vs. gibi temalar eşliğinde, irili ufaklı yan karakterler ve yan hikâyeciklerle kurulmuş, herkesin kendinden bir parça bulabileceği filmin dramatik yapısı yeterince sağlamlık arz etmese de, baştan sona ilgiyle seyrediliyor C.R.A.Z.Y. yine de. Bize 196070’lere yönelik nostaljik bir gezi yaptırarak bildik bir yeniyetmebaba çatışması ekseninde gelişen ama aslında şimdiye kadar defalarca seyrettiğimiz türden, hüzünlü bir aile dramından pek öteye geçemeyen Çılgın, beylik bir eşcinsel(lik) hikâyesinden çok insanın kendini bulmasına ilişkin, gerçekçi, müzikli, hüzünlü ve umutlu bir aile filmi sonuçta. Genelde iyi oynanmış, çekilmiş ve kaza anı gibi esaslı sahneler de içeren, izlenmeye değer bu Kanada yapımı, kuşkusuz festivalde kaçıran sinefiller için iyi bir fırsat. ÇILGIN (C.R.A.Z.Y. C.R.A.Z.Y. / Yönetmen: JeanMarc Vallee / Senaryo: François Boulay, J. M. Vallee / Kamera: Pierre Mignot / Müzik: David Bowie / Oyuncular: Michel Cote, MarcAndre Girondin, Danielle Proulx, Emile Vallee, PierreLuc Brillant, Maxime Tremblay, Alex Gravel, Francis Ducharme, Helene Gregoire, Michel Laperriere / Kanada 2005 (1 Film) Sevgi ve özlemin filmi Uçuş 93, 11 Eylül’de kanlı amacına ulaşamayan dördüncü uçağı anlatıyor 11 Eylül 2001 günü önce süper güç ABD’nin sonrasında da dünyanın tarihi değişti. 9/11 zamanla ölüm, ölüm daha çok ölüm, savaş, işgal ve tüm küreye yayılan terör eylemlerinin sembolü oldu. Ekonominin kalbi Dünya Ticaret Merkezi ile askeri üs Pentagon’a devasa yolcu uçaklarıyla kamikaze dalışı yapan şeriatçı militanlar, ‘‘Yeşil Kuşak’’ın yaratıcısını evinde vurmuştu. Bu ayın sonunda gösterime girecek olan United 93 (Uçuş 93) adlı film, kanlı amacına ALPER dördüncü TURGUT ulaşamayan uçağı anlatıyor. 38 yolcu ve 7 mürettebatın bulunduğu uçağın hedefi Başkent Washington’daki ülkenin siyasi merkezi Senato Binasıydı (Beyaz Saray’ın da hedef alındığı yönünde bilgiler mevcut) ancak Pennsylvania’da boş bir araziye düştü. bu yüzden sevgi ve özlem oluşturuyor. Filmin ana eksenine uçağı rotasından çıkaran ‘‘kahraman yolcular’’ oturtulmuş, aileler, gözyaşı, Amerika’yı yönetenlerin basiretsizliği, istihbarat birimlerinin eksikliği ise yan rollere soyunmuş. Bildik bir son olmasına, gerçek bir hikayeden uyarlanmasına karşın film, dinmeyen temposuyla kendisini izlettiriyor. Uçağı kaçıran teröristler ise silik rollerle cezalandırılıyor ve en önemli unsurlar neredeyse hiçbir diyaloğa girmeden filmi figüranlıkla tamamlıyor. Sloganı ‘‘Kaçırıldık. Kaçırıldık’’ olan Uçuş 93’ün senaryosunun, yolcular ve aileleri arasındaki telefon görüşmelerinden oluşturulduğu ise gözden kaçmıyor. Amerikan, İngiliz, Fransız ortak yapımı 91 dakikalık Uçuş 93 filminin DVD’si ise, Ekim ayında sinemaseverlerin arşivlerindeki yerini alacak. Bugüne dek yanlı, yansız birçok 11 eylül filmi ve belgeseli yapıldı, yapılacak. En akılda kalıcı 11 ayrı yönetmenin kısa filmlerinden oluşan (Sean Penn ve Ken Loach’ın ki büyük beğeni toplamıştı) 11’09’01 September 11 idi. Eylül ayında da ünlü yönetmen Oliver Stone’un yıkılan ikiz gökdelenleri konu alan World Trade Center (Dünya Ticaret Merkezi) isimli filmi vizyona girecek. “KAÇIRILDIK.. KAÇIRILDIK..” Filmde, Arap asıllı dört teröristin falçatalar ve sahte bombalarla kaçırdığı United Airlines’in 93 numaralı Boing 757 tipi uçağında yaşananlar aktarılıyor. Kanlı Pazar (Bloody Sunday) ve Medusa Darbesi (The Bourne Supremacy) filmleriyle tanınan İngiliz Yönetmen Paul Greengrass’ın ünsüz oyuncularla kotardığı Uçuş 93, Amerika’da hem izleyicilerden hem de eleştirmenlerden tam not aldı. Tırmanan milliyetçiliğin etkisiyle sinema salonlarında ayakta alkışlanan film, tarafsız olmaktan çok uzak. Çünkü Uçuş 93, bu uçakta yakınlarını kaybedenlerin yardımlarıyla hayata geçirildi. San Francisco’dan kalkan uçakla birlikte kavuşma umudu da, New York’a ulaşamadan yok olmuştu. Filmin mayasını HAFTA SONU 10 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle