25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 6/12/06 16:49 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Çinliler Geliyor ? Atalarımızın Bayrakları Si ne ma 8 Sürü, Düttürü Dünya, Çöpçüler Kralı, Güle Güle gibi filmlerin tecrübeli yönetmeni Zeki Ökten yeni yapımı Çinliler Geliyor’da küreselleşen sermayeye Ege’de küçük bir kasabanın penceresinden bakıyor. Cüneyt Türel, Yaman Tarcan, Nilgün Belgün ve İpek Bilgin’in başrollerini paylaştığı filmin çekimleri Seferihisar ve Sığacık’ta yapılmış. Tipik bir Anadolu kasabasında Kurtuluş Günü kutlama hazırlıkları sürerken bir yandan da sanat müziği korosu provalarını yapmaktadır. İki büyük siyah jipin belediye binasının önünde durması ve içinden çıkan Çinlilerin belediyeye girmeleri halkın müthiş ilgisini çeker. Çinlilerin yatırım için kasabalarına geldiğine emin olan halk kısa yoldan para kazanmanın yollarını aramaya başlar. (Flags of Our Fathers) Usta oyuncu ve Oscar’lı yönetmen Clint Eastwood (Milyonluk Bebek, Gizemli Nehir, Affedilmeyen) bu kez bir kahramanlık hikayesinin iç yüzünü anlatıyor. Ryan Phillippe, Jesse Bradford ve Adam Beach’in rol aldığı Atalarımızın Bayrakları, savaşta çekilen ünlü bir fotoğrafın ve karede yer alan askerlerin izini sürüyor. Japon garnizonu Iwo Jima için yapılan şiddetli muharebe sonucu altı Amerikan askeri bayraklarını Suribachi Dağı’na dikmeyi başarır. Bu anın fotoğrafı savaşın en çok akıllarda kalan görüntülerinden biri olur. Sağ olarak dönen askerler ise ülkeyi baştan başa gezerek kahraman rolünü oynamak zorunda kalır. ??????????????????????????????????? Fransızların soykırımı sinemada ASLI SELÇUK 47. Selanik Uluslararası Film Festivali’ne senaryosunu yazarak yapımcılığını üstlendiği, Laurent Herbiet’in yönettiği Mon Colonel (Albayım/2006) filmiyle katılan Costa Gavras’ın bir de Ustalar Sınıfı etkinliği vardı. Francis Zamponi’nin romanından uyarladığı Albayım’ın günümüzdeki terorizmle bağlantılı olduğunu düşünerek çalışmaya giriştiğini belirten sinemacı olayları unutmayı, adaletsizliği, sessiz kalmayı asla kabullenmiyor: “Bellek varlığını kesinlikle sürdürmeli, böylelikle genç kuşaklar atalarının yanlışlıklarından, duyarsızlıklarından gereken dersi almalı. Bu filmi Cezayir soykırımını Fransız halkının unutmaması amacıyla, günümüz terorizmine göndermeler yaptığından gerçekleştirdik”. Gavras, Albayım’da yasayı tümüyle eline geçiren yüksek rütbeli bir askerin ne boyutlarda tehlikeli olabileceğini vurguladı: “Başkan Bush’ta erkin başına geçer geçmez ABD’yi, Irak’ta ve başka yerlerde olduğu gibi tek taraflı savaşların içine çekiverdi. Bu anlamda da film terorizmi sorguluyor. Böylece bizler teröristlerin kabul gören yüksek noktalara geldiğini görüyoruz. İsrail’de başbakan Sharon’a bakın, Kraliçe dahil herkes onu kucaklıyor”. vurgulayan Gavras, dijital teknoloji ile küçük kentlere küçük salonlar kurmanın kolay olduğunu, ayrıntılı teknik donanıma gerek kalmadığını, herşeyin elektronik ortamda çözülebileceğini de belirtti: “Sinemanın ilk yıllarına bir bakın, sessiz dönemde set, kamera durgundu, daha sonra kaydırma ile devinim geldi. Sessizden sesliye geçişte estetik anlayış değişti, ardından yeni akımlar birbirini izledi. Şimdi de dijital çağa girdik. Bu süreçler boyunca krizler yaşandı. 1962’de ben René Clair’in asistanlığını yaparken bana 1928’de yazdığı sinema krizi yazısını göstermişti. Her beşon yılda sinemada krizler yaşanır çünkü bir sanat biçemi olan sinema doğrudan doğruya ekonomiyle bağlantılıdır”. FİLM YÖNETMENİN YÜREĞİNDEN ÇIKAR Filmlerinin mahkeme salonları olmadığını söyleyen yönetmen, kurbanlarla, direnenlerle ilgili çalışmalar yaptığını, acı, sevinç, üzüntü, keder gibi insani duyguları katarak filmlerini gerçekleştirdiğini, yaşamda bu değişik duyguların insanlar arasında köprüler kurduğunu vurguladı. Ona göre film yapmanın tek yolu ise kişisel yoldur: “Bir film yönetmenin aklından, yüreğinden çıkar. Sinema tekniğini hiç bilmeyen ama olağanüstü filmler yapan sinemacılar var. Müziğin rolü de unutulmamalı, bir karakter gibi filmde dramatik bir rolü vardır”. Oyuncu ve kurgu konusunda ilginç yaklaşımları olan sinemacı filmin her karesinde kendi tanıtımını ya da filmin tanıtımını yapan iki tip oyuncu vardır diyerek, kurguda ortalama bir oyuncunun performansını düzeltmenin çok zor olduğunu, bu yüzden çekimden önce oyuncu seçiminin doğru yapılması gerektiğini söyledi. Dijital sinemanın yararlarını sıralarken bu teknolojiyle gençlerin film çekebildiğine, belgesel yapmanın hiçte kolay olmadığına, TV’nin sözde eğitici(!) düşük kültürüne de değinerek: “TV’nin kötü, yanlış sıradanlaşmışlığına karşı direnmenin tek yolu sinemadan geçiyor, bu yüzden yaşamın gerçeklerini olabildiğince gösteren filmler yapıyorum. Her yerde görüntüler çevremizi sarmış durumda, peki bu görüntülerin arkasında ne var?” diyen Costa Gavras politikanın onun için bir yaşam biçemi olduğunu belirtti: “Roland Barthes Bütün filmler politiktir, her filmin politik bir yanı vardır demişti. Politika deyince desteklediğiniz partiyi, oy kullanmanızı kastetmiyorum, sosyal davranışlarınızdan, toplum içindeki duruşunuzdan, yanlışlıklara, adaletsizliklere tepki vermenizden sözediyorum. Tüm bu ağır baskılara nasıl direnmeli? Ben sinema yaparak direniyorum”. GÖRMEZDEN GELDİLER! Cezayir Savaşı dramını anlatan Mon Colonel’in iletisi aslında tüm dünyayı ilgilendiriyor. Öykü evrensel bir konuyu, dünya da hep var olan bağımsızlık savaşlarını irdeliyor. Amaçlarının tarih dersi vermek olmadığını söyleyen Costa Gavras, Fransa liderlerinin Cezayir Savaşı gibi kırılgan bir konuyu kırk yıl süresince görmezlikten geldiklerini de belirtti. Cezayir’de savaşın geçtiği gerçek mekanlarda çalıştıklarını açıklayan yönetmen halkın olumlu tepkilerini vurgularken hem para hem de askeri destek aldıklarını irdeledi. Üstelik Albayım’ı sözde Ermeni soykırımı yasasına kolayca evet diyen Fransız politikacılarına açık bir yanıt olarak çok doğru bir zamanda gerçekleştirip Cezayir’deki katliamlarınızı sakın unutmayın diyor. Herbiet’in Albayım’ın bir bölümünü dijital kamera ile çektiğine değinen Gavras, dijital sinemanın bir devrim olduğunu, yine de içinde iyi ve kötü yönleri de barındırdığını söyledi: “Sinemadaki her değişim, her yeni teknik estetik değerleri de, yapım olanaklarını da, film izleme biçemlerini de değiştirir. Dijital teknolojiler hem yapım hem de dağıtım ağlarını başkalaştırdı. Artık internet ve uydu telefonlar aracılığıyla filmlerin dağıtımı yapılabiliyor. ABD’de sinemaların % 40’ı dijital ortama geçti”. Tüm bu yeniliklere karşın sanat filmleri gösteren sinema salonlarının, küçük ülkelerin sinemalarının geleceğinin belirsizliğini C osta Gavras’ın Selanik Film Festivali’ne katıldığı son filmi ‘Albayım’ sözde Ermeni soykırımı yasasına kolayca evet diyen Fransız politikacılara açık bir yanıt olarak Cezayir’deki katliamlarınızı sakın unutmayın diyor. Büyüklere bilimkurgu tadında bir çizgi film ALPER TURGUT Karanlığı Taramak (A Scanner Darkly), uyuşturucunun geleceğin dünyasında insanoğlunu ele geçirmesine dair bir bilimkurgu öyküsü... Karanlık, zorlayıcı, kafa karıştırıcı ve hakkını vermek gerekirse oldukça değişik bir kara mizah denemesi. Ünlülerin rol aldığı büyüklere özgü bir çizgi film. Karanlığı Taramak, çeyrek asır önce 54 yaşında hayata veda eden ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in kendi yaşamından esinlenerek kaleme aldığı romanından uyarlandı. Philip K. Dick’in eserleri 25 dile çevrildi ve tüm dünyada 20 milyon sattı. ABD’li genç, yetenekli ve bağımsız yönetmen Richard Linklater’in yönettiği film animasyon tekniğiyle çekildi. Filmin senaryosunu da yazan Linklater, bugüne dek Hayata Uyanmak (Waking Life), Kaset (Tape), Genç ve Heyecanlı (Dazed and Confused) ve Hababam Rock (The School of Rock) gibi bir çok farklı ve iyi filme imza attı. Ancak aşk ve yolculuğa dair muhteşem yapıtı Gün Doğmadan (Before Sunrise) ve 10 yıllık aradan sonra gelen harika devam filmi Gün Batmadan’ın (Before Sunset) sinemaseverlerin gönlündeki yeri apayrı... Linklater, Karanlığı Taramak ile ilgili şunları söylüyor: “Kitaba sadık kalmak, sinemada edebiyata göre daha zor olan bir şeyi, yani aynı anda hem komik hem de trajik olmayı başarmaya çalışmak demekti. Filmin, kitaptaki mizahı ve coşkuyu yakalamasını ama üzücü ve trajik olandan da vazgeçmemesini istedim. Bu kesinlikle zor bir iş, ama öykünün kalbi burada.” Filmin yapımcılığını ise Anne WalkerMcBay, Tommy Pallotta, Palmer West, Jonah Smith ve Erwin Stoff üstlendi. Yapım, gerçek oyuncuların üzerine gelişmiş bir animasyon tekniğinin bindirilmesi sonucu elde edilen görüntülerle adeta bir çizgi filme dönüşmüş. Karanlığı Taramak’ın başrollerinde birbirinden ünlü isimler var. Matrix’in biricik Neo’su Keanu Reeves, Katil Doğanlar’ın psikopat katili Mickey Knox ile adeta devleşen Woody Harrelson, bay karizma Johnny Depp’in bir zamanlar “Sonsuza dek Winona” sözlerini tenine kazımasına neden olan güzeller güzeli Winona Ryder ve Hollywood’un asi çocuğu Robert Downey Jr. namı diğer Chaplin... Türkiye’deki ilk gösterimi Filmekimi’nde gerçekleştirilen Karanlığı Taramak son bir aydır sınırlı sayıda sinema salonunda vizyon şansı yakaladı. Geleceğin Amerika’sı (Yedi yıl sonrasına gelecek denir mi?) uyuşturucuya karşı verdiği savaşı kaybetmek üzeredir. (ABD’nin terör ve uyuşturucu takıntısı, her iki belayı da yaratan ve çoğaltan bir gerçeklik taşır) Halkın yüzde 20’si bağımlıdır. Tanınmamak için 1,5 milyon kadın, erkek ve çocuğun yüzünü ve bedenini yansıtan bir kıyafet giyen gizli polisler, uyuşturucu tacirleriyle kıyasıya bir mücedele içindedir. Yer Orange County Banliyösü, Kaliforniya... Uyuşturucu kullandığı için gerçeklik duygusunu yitiren polis Fred, amirlerinin emri üzerine Bob Arctor, Jim Barris, Ernie Luckman, Donna Hawthorne ve Charles Freck’i gözetlemeye başlar. Aynı zamanda kendisi hakkında da soruşturma açılır ve psikolojik testlere tabi tutulur. Aslında gözetlediği kendisidir. Uyuşturucu taciri Bob Arctor, gizli polis Fred’den başkası değildir. Takip ettiği adamlar ise yakın arkadaşları ve sevgilisi Donna’dır. Yoğun D maddesi kullanımı, insanların böceklere dönüştüğü, her türlü tatlının çıplak kadınla özdeşleştirildiği, paranoyanın iyiden iyiye belirginleştiği, beynin sağ ve sol loblarının bile birbirine düşman olduğu bireyleri doğurmuştur. Artık uyuşturucuyu yeryüzünden silmek isteyenler dahi çift kişilikli birer bağımlıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle