Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 06 6/12/06 16:54 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 9 ARALIK 2006 CUMARTESİ Haydi hep birlikte spora “Pazartesi Sendromu’’nu bence bir tek çalışan anneler yaşamıyor! Çünkü, haftasonu o kadar yoğun, o kadar hareketli geçiyor ki, pazartesi sabahı işe gelmek, tatile çıkmak gibi oluyor neredeyse! Sonra hafta çabucak geçiyor ve gene haftasonu koşturmacası başlıyor! Bizim yalnızca cumartesi sabahlarımız yüzme kursunda geçiyor o kadar. Ama her anne benim kadar şanslı değil! Yüzme kursundan çıkınca çabucak duşlar alınıyor, saçlar kurutuluyor ve dooooğru karateye, basketbola, piyanoya, kemana, baleye! Kimilerinin pazar günleri de böyle geçiyormuş. Sabah bir kurs, öğlen yemek molası, sonra gene kursa! Çocukları spora erken yaşta başlatmak gerek. Zaten bu yazının konusu da bu. Ama hakikaten çok da abartmamak lazım. Bırakın, haftasonları biraz da “boş boş’’ geçsin. “Falanca kemana da gidiyormuş, acaba bir şeyler mi kaçırıyoruz, geç mi kalıyoruz’’ diye boşuna kaygılanmayın. “Falanca’’ çok büyük bir yetenek değilse ve de keman çalmayı çok çok sevmiyorsa zaten bir süre sonra sıkılıp bırakacaktır... FİGEN ATALAY Fiziksel gelişim ve büyüme için; güç ve enerji gerektiren aktiviteler, esneklik çalışmaları sürdürülmelidir. Motor yeteneklerin gelişimi için; kişisel ve takım sporlarında kız ve erkekler için ayrı ayrı yarışma tarzı organizasyonlar yapılmalıdır. Yetenek ve lovenya’nın Ljubljana ilgilerine paralel kompleks hareketler kentinde, 25 Kasım3 Aralık içeren aktiviteler, yoğun atma, tutma vb. 2006 tarihleri arasında spora özgü tekrarlar, sosyal yönü kuvvetli gerçekleştirilen Model Avrupa folk ve dans aktiviteleri de yararlıdır. Parlementosu’nda Türkiye’yi, MEF Kavrama ile ilgili gelişimi için; dikkat ve el Okulları’ndan 5 öğrenci temsil etti. birliği ile yapılan kompleks, takım stratejileri Parlamento’da,Merve Bakırcı içeren kuralları ve teknikleri öğrenmeye Dışişleri Komitesi’nde, İlhan Bağ dönük aktiviteler yapılmalıdır. Çocuk bu dönemde oyun ve Sivil Özgürlük, Adalet ve İçişleri öğretilerde Komitesi’nde, Hüda Cevahir Kadın tartışmaya açık Hakları ve Cinsiyet Eşitliği olmalıdır. Komitesi’nde, MEF öğrencileri Model Avrupa Parlamentosu’nda ! S ANNE BABA MODEL OLMALI Eyüboğlu Okulları Spor Bölümü hocaları, küçük yaşlarda çocuğa spor yapma zevkini aşılamak için çocukla birlikte spor yaparak (oyun şeklinde yapılan yürüyüş, cimnastik, yüzme vb.) uygun spor dalına yönlendirmenin, çocuk gelişimi açısından oldukça yararlı olduğuna dikkat çekiyorlar. Spor hocalarının, bu konuda ailelere uyarıları şöyle: “Ailenin çocuğun yapacağı spor branşını seçerken göz önünde bulundurması gereken en önemli etken çocuğun kişisel özellikleri ve yeteneği olmalıdır. Çocuğun yeteneği, konusunda uzman öğretmenler ve antrenörler tarafından belirlenmelidir. Çocuk ailesinin ve okulun yardımıyla sporu tanıdıktan, sevdikten ve sporu bir yaşam tarzı olarak görmeye başladıktan sonra ilgi ve yeteneği doğrultusunda daha bilinçli bir şekilde spora yönlendirilmelidir. Aileler, başarılı olduğu alanda çocuğu ödüllendirmeli, teşvik etmeli, cesaret vermeli ve yeni aktiviteleri keşfetmesi için olanak yaratmalıdır. Aile bireyleri çocuklarla birlikte bir spor ya da egzersiz yaparken çocuklar öncelikle aile bireylerini kendilerine model olarak aldıklarından, onlara iyi bir model olabilme rolü üstlenmelidir. Bunu yaparken birlikte eğlenme ön planda tutulmalıdır.’’ 89 yaş Fiziksel gelişim ve Başak Öğütken Tarım ve büyüme için; Koşma, tırmanma, Kırsal Kalkınma Komitesi’nde, yüzme (sık aralıkla dinlenimli), okulda Ali Eker Moustafa Çevre, Spor; teneffüs vb. aralarda bütün vücut hareketini büyüme ve Kamu Sağlığı ve Gıda içine alan aktiviteler yararlıdır. Motor yeteneklerin gelişmeye, vücudun kontrolü Güvenliği Komitesi’nde gelişimi için; Değişik büyüklükte toplarla yapılan kısa ve fiziksel yeteneklerin gelişimine, görev yaptı. mesafe ve düşük hızda atma, yakalama, vücudun hareket kabiliyetini anlama ve Türkiye’nin grubunda yer ayakla vurma vb. çalışmalar ile denge ve değerlendirmeye, alan öteki ülkeler; çabukluk çalışmaları yapılmalıdır. Kavrama aktif yaşam stili Avusturya, Kıbrıs Rum ile ilgili gelişimi için; Basit kuralları olan kazandırmaya, Kesimi, Çek Cumhuriyeti, oyunlar ile şarkı söyleme oyunları, yaratıcı entelektüel Danimarka, Estonya, danslar, keşfedici, araştırıcı aktiviteler gelişime katkı Fransa, İtalya, Letonya, olmalıdır. Kişisel ve sosyal gelişimi için; Bu sağlamaya, Malta, Hollanda, Portekiz, yaş döneminde çocuklar sıklıkla bireyseldir. Dolayısıyla kişisel ve sosyal gelişime katkı Slovenya, İngiltere ve bireysel aktivitelere ağırlık verilmelidir. Tırmanma vb. sağlamaya, kendine güveni Hırvatistan oldu. aktivitelerle yeteneklerini diğer çocuklarla geliştirmeye, yaratıcı doğal Fiziksel Parlementoya katılan karşılaştırarak test etme olanağı yetenekleri gelişim ve büyüme için; öğrencilerden her biri, Fiziksel verilmelidir. Hareketlerinden övgü ile geliştirmeye yarar koşma, tırmanma vb. günlük bulunduğu komitede yer alan gelişim ve söz edilmeli, paylaşma, kazanma sağlar. aktiviteler. Motor yeteneklerin gelişimi konulara ilişkin bir teklif dosyası büyüme için; güç ve ve kaybetmenin güzelliği için; Temel spor yeteneklerini ortaya koyan hazırlayıp sundu. enerji gerektiren öğretilmelidir. çalışmaların yanı sıra değişik büyüklükte aktiviteler, esneklik çalışmaları materyallerle kompleks denge ve çabukluk sürdürülmelidir. çalışmaları ve kompleks hareketler Motor yeteneklerin gelişimi için; içeren folk ve ritmik dans aktiviteleri kişisel ve takım sporlarında kız ve yapılmalıdır. Kavrama ile ilgili gelişimi erkekler için ayrı ayrı yarışma tarzı için; Dikkat ve el birliği ile yapılan organizasyonlar yapılmalıdır. kompleks aktiviteler ile hareket ültür Koleji’nin ev sahipliğinde Yetenek ve ilgilerine paralel serilerini ve oyunu kendilerinin yapılan Milli Eğitim Bakanlığı kompleks hareketler içeren uydurduğu aktiviteler uygun satranç turnuvasında toplam 750 aktiviteler, yoğun atma, tutma vb. spora özgü tekrarlar, olacaktır. Kişisel ve sosyal gelişimi için; Hep öğrenci yarıştı. sosyal yönü kuvvetli folk ve dans aktiviteleri de birlikte yapacakları mücadeleci top vb. oyunlar Canlı olarak internette yayınlanan yararlıdır. Kavrama ile ilgili gelişimi için; dikkat ve el oynanmalıdır. Takım, lider gibi değişik sosyal turnuva, Liseler, İlköğretim Okulları birliği ile yapılan kompleks, takım stratejileri içeren grup seçimi yapılmalıdır. Disiplin ve ceza küçükler ve yıldızlar olmak üzere 3 kuralları ve teknikleri öğrenmeye dönük sistemi üzerinde durulmalı ve ayrı kategoride düzenlendi. aktiviteler yapılmalıdır. Çocuk bu dönemde özellikle kişisel disipline Şampiyonaya, gençlerde 50, oyun ve öğretilerde tartışmaya açık önem verilmelidir. yıldızlarda 75, küçüklerde ise 65 olmalıdır. 5 yaş ve altı 67 yaş Sporun yararları figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 1012 yaş Satrançta 750 öğrenci yarıştı K okul katıldı. ‘Gerilla’dan ‘düzenli ordu’ya geçen Derviş Zaim, son filminde tarih sayfalarında geziniyor Nakkaş Eflatun’la Osmanl’ıya yolculuk Kıbrıs doğumlu Derviş Zaim üniversite sınavına girdiğinde, kendisi gibi bütün kasaba da onun tıp okuyacağını sanıyormuş. Ancak Zaim, son gece ‘şeytana uyarak’ Boğaziçi Üniversitesi’nin İşletme Bölümü’nü yazmış. Üniversite yıllarında okulun onu çok beslediğini düşünen Zaim, o dönemde ilgi duyduğu konulara, yani sinema ve edebiyata eğilme şansı bulunca tüm yaşamı değişmiş. Okul yıllarında kısa ve orta metrajlı filmler çekip, giderek daha hacimli yazılar yazan Zaim, üniversitenin bitmesine yakın da ‘Ares Harikalar Diyarında’yı kaleme almış. Roman 1992 yılında ‘Yunus Nadi Roman Armağan Ödülü’nü aldı. Sinema aşkı, yüksek lisans için İngiltere’ye gittiği dönemde iyice depreşen Zaim, orada işin teorik kısmını öğrenmiş. Türkiye’ye döndüğünde yapmak istediği filmlerin yapımcılar tarafından çok da ilgi görmeyeceğini anlayınca ‘kendi göbeğini nasıl kesebileceğinin’ peşine düşmüş. İşletme okumasının en büyük yararını da bu sırada görmüş. Zaim ilk filmi ‘Tabutta Rövaşata’yı kendi koşullarıyla ‘gerilla’ tarzında ürettiğini söylüyor. Küçük bütçeyle dar koşullarda yaptığı filmi, bir diğeri takip ediyor: ‘Filler ve Çimen’. Bu filmini ‘yarı gerilla’, ‘yarı düzenli ordu’ olarak niteliyor. Üçüncü filmi ‘Çamur’u ise ‘düzenli ordu’ya geçişinin ilk filmi olarak tanımlıyor, yani yapımcılarla yapılmış bir film. Derviş Zaim şimdi de dördüncü filmi ‘Cenneti Beklerken’ ile karşımızda. Film, 15 Aralık’ta gösterime giriyor. Zaim, diğer filmleri gibi bu filmin senaryosunu da kendisi yazmış, hem de 22 kez. Film 17. y.y Osmanlı’sında geçiyor, yani yönetmenin ilk tarihi filmi. Konusunu Osmanlı İmparatorluğu’ndaki olaylardan alan dönem filmi, Derviş Zaim’in aynı zamanda da en yüksek bütçeli filmi. Film, Kayseri, Kapadokya ve İstanbul’da çekilmiş. Filmin önemli özelliklerinden biri de, 17. y.y’da geçmesine rağmen günümüzün sorunlarını tartışıyor olması. ‘Cenneti Beklerken’in romantikmacera olarak adlandırılabileceğini söyleyen Zaim, potansiyel izleyicisine de sesleniyor: “Bu film sadece entellektüel konuları tartışan, çok katmanlı, sıkıcı bir yapı değil. Bu film, kolay izlenebilecek, keyif alınabilecek bir film.” Derviş Zaim ile ‘Cenneti Beklerken’ vizyona girmeden önce, filmi ve yaşamı üzerine söyleştik. Senaryo nasıl oluştu? “Birçok şey beni esinledi bu senaryoyu yazarken. Mesela Osmanlıdaki taht kavgaları ya da suret resmetme yasağı. Bu konularla ilgili oldukça kitap karıştırdım. Sultan Sencer çevresinde gelişen bir olayın da bana epey bir fikir verdiğini söyleyebilirim. 1200’lü yıllarda Sultan Sencer’i öldürmek için yollanan casusun yakalanabilmesi ŞİRİN GÜVEN için robot resmi çizilmiş. Resimleri ülkenin dört bir yanına muhtemel suikastçı budur diye yollamışlar. Gelenek tarafından pek sıcak bakılmayan bir işin zorunluluk haline gelmesi durumunda dramatik olarak elime neler geçer sorusu benim için enteresan bir soruydu. Bu bağlamda da ‘Cenneti Beklerken’ için böyle bir soruyu kendime sordum. Sonuçta ortaya şöyle bir konu çıktı. Nakkaş Eflatun, 17. y.y’da yaşayan bir minyatür ustası. Bir gün saray tarafından çağırılıyor. Taht kavgası da söz konusu. Yakalanan bir isyancı şehzade var. Bu şehzade İstanbul’dan çok uzakta bulunan Doğu illerinden birinde, bir kalede, Arap bir Kervansarayda tutsak bulunduruluyor. Saray, Eflatun’a senin görevin oraya gitmek ve idamından önce onun batılı anlamda bir resmini çizmek diyor. Ortalıkta çok büyük bir kaos söz konusu, Anadolu kaynıyor. Yollar çok tehlikeli. Ama bizim nakkaşımızın kendisine ait soruları ortaya çıkıyor. Eflatun aslında batı resminden pek haz etmiyor. İşte bu batı resminden haz etmeyen nakkaşın zorunlu bir görev sonucunda yola çıkışının öyküsünü anlatmaya çalıştık. Onun perspektifinden bu yolculuğu nakletmeye çalıştık.” Cenneti Beklerken bir dönem filmi, yani diğer filmlerinizden biraz daha farklı. Böyle bir filmi yapmaya nasıl karar verdiniz? “Ben bu coğrafyanın tarih ve kültürünün sinema için çok şey vadettiğine inanıyorum. Yeterince de ele alınmadığını düşünüyorum. Dahası, tartışmak istediğim şeyler temelinde tarih benim için iyi bir dayanak noktası oluyordu. Bu yüzden tarihi bir film yapmaya çalıştım. Sinema olarak hem biçim, hem de içerik konusunda yapmayı tasarladığım bazı şeyler vardı. Tarihi bir film yapmanın bütün bunların altını doldurabileceğini düşündüm. Tarihi film yapmamın nedenleri arasında bunu sayabilirim.” Senaryoyu ne kadar sürede yazdınız? “Senaryo 2.53 yılda yazıldı. Bu aşamada kendim senaryoyu kaleme aldım ama yalnız değildim. Bir danışman kadro içinde senaryoyu yazdım. Prof. Cemal Kafadar ve Hilmi Yavuz Osmanlı tarihi ve kültürü konusundaki bilgi ve deneyimleri ile başından itibaren yardımcı oldular. Keza Doç. Dr. Banu Mahir ve Topkapı Sarayı Eski Müdürü Dr. Filiz Çağman da senaryo ve yapım esnasında bizlere yardım etti.” Senaryoyu yazdıktan sonra çekim esnasında duruma göre değişiklikler yaptınız mı, yoksa tamamen senaryoya sadık mı kaldınız? “Bir senaryoyu sonsuza kadar yazabilirsiniz, bir filmi de sonzsuza kadar çekebilirsiniz. Senaryo çekim esnasında sizin işinizi kolaylaştırmak üzere sete getirdiğiniz bir yol haritasıdır. Dolayısıyla setteki koşulları göz önüne alarak her zaman eğip bükmeniz, değiştirmeniz mümkün. Eğer bir yönetmen bunu yapmazsa, setteki koşullarla başetmesi biraz zorlaşabilir. Setteki ışığa, tersliklere, olumlu havaya göre senaryoyu değiştirebilirsiniz. Ben de her projemde olduğu gibi bu görüş doğrultusunda sete girdim ve bu görüş doğrultusunda bazı şeyleri kameraya almaya çalıştım. Ayrıca bunun heyecan verici bir şey olduğunu düşünüyorum. Eğer her şeyi başından beri bilip, ona göre gidebiliyor olsaydık, filmler işletme fakültelerinde okutulan derslerin bir uygulaması gibi olurdu. En basitinden siz bir karakteri yazarsınız ama o karaktere kanını, canını, etini, kemiğini verecek olan oyuncudur. Oyuncunun yorumu, ne kertede yetenekli olup olmadığı, o zaman dilimi içerisinde oyun arkadaşlarıyla kimyasının tutup tutmadığı gibi hususlar da devreye girer.” Somut yeni bir proje var mı? “Mesela ‘Cennet’i Beklerken’de farklı bir şeyin peşine düştüm. Bu neydi, bizim tarih ve kültürümüzdü. Osmanlı kültürünü, sanatını ve tarihini temel aldım, bunları sinemaya biçim ve içerik olarak nasıl tercüme edebilirim gibi bir sorunun peşine düştüm. Bu uçsuz bucaksız bir konu, uçsuz bucaksız bir kıta, belki de bu konuda başka şeyler yapmaya devam edeceğim. İçimdeki his bu.” Ne kadar sürdü çekimler? “5.5 hafta. Aslında o kadar kısa sürede bitirmemiz mucizeydi. Zamanı çok iyi kullandık, bu anlamda yapım stratejimizin çok ince planlandığını söyleyebilirim. Çok iyi hazırlandığımız, iyi planladığımız, neyi, ne zaman, nasıl çekeceğimizi bildiğimiz için kısa zamanda çekmeyi başardık. Bu anlamda mütevazi olmamam gerektiğini söylemeliyim. Türkiye söz konusu olduğunda ‘Cenneti Beklerken’ yapım anlamında bir araştırmageliştirme projesidir. Yapım anlamında çok ender gözlemlenebilecek bir performans olduğunu düşünüyorum. Birçok kostüm, figüran, dekor, aksesuvar ve mekanın söz konusu olduğu bir işi, bu kadar kısa zamanda ve bu kadar çok mesafe katederek yapabilmek açıkcası bizim önemsenmesini istediğimiz bir husustur.” Filmin müzikleri nasıl? “Rahman Altın besteledi. Çok işlevsel bir müzik yaptı. Türk sinemasında müzikler bazen olağanüstüdür ama filme yardım etmez, kendi kendine ayakta durmaya çalışır. Müziğin bu filmde organik olarak oluşturulmasına dikkat ettik.”