18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 6/12/06 16:51 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 9 ARALIK 2006 CUMARTESİ İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Oswald LeWinter, ikinci dünya savaşı öncesi düzenlediği ‘Arzın Merkezinde Almanya’da Yahudi olmanın zorluğunu yaşamış, sekiz yaşında ailesini geride bırakarak bilmediği bir dili Buluşmalar’ konferans dizisinin geçen konuşan bir ülkeye göçmek zorunda kalmış, annesinin haftasonu yapılan üçüncü etkinliğine babasız büyürken çektiği acıları daima içinde konuk olan şair Oswald LeWinter, şiirleri kadar hissetmiş, şiir yazmadaki üstün yeteneğine rağmen tartışmalı hayatıyla da ilgi odağı oldu. ‘Evrensel Şiir yaşamı arayışlarla geçmiş, savaşlara katılmış, ikinci Düşüncesi’ konulu konferansta şair İlhan Berk ile vatanından bilgi sızdırdığı gerekçesiyle sürgün sahneye çıkan LeWinter, tolantıda şiirlerinden örnekler edilmiş, 75 yaşında bir şair. Hakkındaki tartışmalara okudu ve izleyicilerle söyleşti. Otuz yıllık suskunluğun ve tam olarak su yüzüne çıkarılamayan geçmişine ardından eserlerini tekrar yayınlamaya başlayan şairle rağmen artık kendini şiire vermiş, kendi deyimiyle şiiri, geçmişini ve dünya gündemini konuştuk. kendini şiirde bulmuş. Onu tanımak için belki de İlhan Berk ile verdiğiniz konferans nasıl geçti? şiirlerine bakmak daha doğru. Çok heyecan vericiydi. Aslında ben şiir hakkında Telaş İçinde Anımsananlar konuşmayı sevmem, şiiri yazarım, ne bildiğimi keşfetmek İşte burada oturuyorum, yaşlı bir örümcek, sabırla için yazarım. Şiir yazarak hayatın içine doğru yol alırım. bir sözü bir ötekinin ardına diziyor, İzleyicileri görünce bu ülkenin bir dinamo gibi olduğu bütünün bir anlamı olacağını umarak, hissine kapıldım. Türkiye’nin Avrupa’nın büyük güçleri bir vahiy, bir ebedi kesinlik arasına gireceğini ve Avrupa’nın bir parçası olduğunu ya da bir mükemmeliyet kazası düşünüyorum. her yaşamda olduğu gibi nasılsa. Zor bir çocukluk geçirdiniz, Amerika’ya göç etmek (Çeviren: Tuğrul Tanyol) zorunda kaldığınız doğru mu? Evet, savaş döneminde Almanya’dan mülteci olarak Amerika’ya giden, IQ seviyesi yüksek seçilmiş bin Yahudi çocuk arasında ben de vardım. Ancak Yahudi organizasyonları tarafından çok şanslı olduğumuz ve bu fırsatı çok iyi değerlendirip özel şeyler başarmamız gerektiği yönünde duygusal olarak işkence gördük. Bu bir çocuğun taşıyabileceği sorumluluğun çok fazlasıydı, her sabah kalkıp kendimi öldürmeyi istedim. 30 yıl boyunca şiirlerinizi neden yayınlamadınız? Yayınlama iznim yoktu çünkü devlet için gizli görevlerde çalışıyordum, medya ve sanat dünyasının dikkatini çekmemem isteniyordu. Eğer kurallar böyleyse ben de uymalıyım dedim. Kariyerinizin başında bu kadar başarılı olduktan sonra neden şiiri bırakıp devlet hizmetine girdiniz? O dönemde üniversitede profesördüm ve yılda dokuz bin dolar kazanıyordum. Çocuklarımın ciddi alerjik hastalıkları vardı ve tedavilerini karşılayamıyordum. Bana o zaman kazandığım paranın üç katını önerdiler ve ben de yapacaklarımın ne olduğunu bilmeksizin kabul ettim. Gurur duymadığım şeyler yaptım ve bu konuda konuşmak istemiyorum ama parayı alınca onların kurallarına göre oynamak zorunda kaldım. Bu kararınızdan pişmanlık duyuyor musunuz? Hayır pişmanlık duymuyorum, pişmanlık zaman ve enerji kaybıdır ama herşeyi yeniden yapma şansım olsaydı farklı davranırdım. Bu dönemde yazmayı bıraktınız mı? Pulitzer ödülüne aday olduğunuz doğru mu? Hayır hep yazabildim, bu işin en güzel Evet ama bu konuda bir yalnış ankısmıydı ancak çalışmalarımı Nazım laşılma var. Beni yayıncım aday gösterkimseye gösteremediğim için kendi Albert Einstein’ın torunu Portekiz’de sürgünde olHikmet için yazdığınız di. Her yayıncı bunu yapabilir. İki yüz başolduğunuz doğru mu? duğunuz doğru mu? kendimin eleştirmeni olmak bir şiiriniz var, Nazım’ı vuru arasından jüri 10 finalisti seçti, ben de Evet ama bundan memnun olduğumu Hayır artık Almanya’da yaşıyorum. tanır mıydınız? zorunda kaldım. bunlardan biriydim, bu bir onur olarak kabul sanmayın. Einstein korkunç biriydi, anneİstersem Amerika’ya dönebilirim, sürHayır. Onun şiirlerini önYıllar sonra tekrar şiirlerinizi yayınlamaya edilir ama ben para ödülünü kazanmayı yeğlerannem ve annem onun yüzünden çok acı gün gönüllü bir hale dönüştü. ceden de okumuştum ama başladınız. dim. Bu ödüller sanatçıya kendisini tanıtması ve çekti. Yatıp kalktığı çok sayıda kadın vardı Neden Amerika’ya dönmüyorsunuz? gerekli ilgiyi göstermemişEvet 1994’te İlişkilere Eziyet Etmek mesajını iletmesi için bir fırsattır ancak bir gereklilik ve onlardan olan çocukların velayetini kabul Çünkü dünyayı yutmak isteyen bir ülketim. Asıl ilgim hapis zamaadında bir kitabım yayınlandı ve çok ilgi değildir, seni daha iyi şair yapmaz, ödüllere sponetmedi. Annem beni bir kez onu görmeye de daha fazla yaşamak istemiyorum. nımda oluştu. Nazım başgördü, Rilke ödülünü kazandı. En sorluk yapanlar için gegötürdü ancak Einstein bizle görüşmeyi redGüney Amerika’da soldan esen rüzgârı ka birşey, şiirleri çok özel. önemlisi borçlarımı ödemek için rekliliktir. detti ve başka bir kadın nasıl buluyorsuBence o, kullandığım 20 bin dolarlık para ödülü Orhan Pamuk’un Noaracılığıyla evimize geri nuz? Geçmişte sadilin ve üloldu. Bu beni cesaretlendirdi ve bel edebiyat ödülünü dönmemizi söyledi. Ünlü dece ABD değil kelerin sışiirlerimi yeniden yayınlamaya başladım. kazandığını biliyor olizafiyet teorisine anneanpetrol devi Exxon nırlarını malısınız. Daha sonra Kaos ve Şiddet Çağları adlı nemin büyük katkısı oldu ve telekomünikasaşan bir Evet, bu Türk edebiyaşiir kitabımı yayınladım. ancak ödülü Einstein aldı. yon firması IT&T gibi şair. Yaşatı için büyük bir gurur ancak Nobel kurumu için Kitabınıza neden bu kadar sert bir büyük sermayeli şirketler Güney Amerikalılara Komplo Gezegeni adlı yan en büyük şairlerden, daha da büyük bir gurur çünkü en sonunda Türneredeyse ne zaman osurmaları gerektiğini bibir web sayfasında yazılarınız yayınlanıisim seçtiniz? Shakespeare’den bile bir kiye’nin canlı ve önemli bir edebiyatı olduğunu le söylüyordu. Kafası yeni kesilen tavuğun hiyor, sizin hakkınızda da birçok bilinmefarkı olduğunu düşünmüÇünkü içinde yaşadığım dünya böyleydi. kabul ettiler. Pamuk daha genç ve olgunlaşakayesini bilir misiniz? Ölmekte olduğunun faryen var. O site eski bir KGB ajanı tarafınyorum. Daha az eseri var Hala yayınlanmamış birçok şiirim var ve cak, bu ödülün İlhan Berk gibi birisine dakında olmadan koşmaya devam eder, Ameridan yapılıyor, benden de birkaç yazı verama şiirleri yüce. O da ben öldükten sonra eserlerimi miras alan ha önce verilmesini isterdim. Pamuk’a ka da bu durumda, 2050’de insanlar Amerimemi rica etti, ben de esprili yazılar hapiste yıllarını geçirdi ve büyük ihtimalle çok para kazanacak. yöneltilen eleştiriler de anlamsız, bu ka’yı sadece hatırlayacaklar, bir süper güç gönderdim, hepsi bu. Ben sadece gerbu onun işine yaradı, kiBunu neden siz yapmıyorsunuz? ödül onu daha iyi bir yazar yapolarak kalmayacak. Avrupa bu rolü üstleçeklerle ilgili yazarım, komplo teorilemi zaman mahpusluk Eğer zamanım olursa yapacağım, iki önemli mayacak ki! Ama para ödülünecek ve Türkiye’de bu gücün bir riyle ilgilenmem. insanı özgür kılar. hastalığım var birisi kanser, şimdilik yavaş ilerliyor nü kullanabilir. parçası olacak. ama iki hastalığım da tedavi edilemiyor, ölüm bir zaman meselesi. Yaşlı örümcek ağ örmeye devam ediyor ERDEM KOCA Merhaba Onlar dışlanan, horlanan, istenmeyen, vatansız bir halk. Yani ötekiler... Yaygın adıyla çingeneler, onların deyimiyle Romanlar... Romanya’da, Bulgaristan’da, Türkiye’de, İspanya’da, Fransa’da, Rusya’da, Yunanistan’ta, İtalya’da, Almanya’da, İngiltere’de, dünyanın dört bir yanında tarih boyunca kovuldular, dövüldüler, yakıldılar... 16. yy’da İngiltere’de bir çingenenin asılması işten bile değildi. Hitlerli yıllar onların kabusuydu. Faşist diktatörlük döneminde Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’daki toplama kamplarında yarım milyon çingene, Yahudilerle birlikte gaz odalarında yakıldı, ‘tıbbi deneylerde’ kobay olarak kullanıldı. Nazizmin hedefi üç kuşak öncesine kadar soyunda çingene kanı taşıyan herkesi yok etmekti. Onların uğradıkları bu katliam tarihin karanlık sayfalarında yerini aldı. 50 yıl önce Fransa’da dolaşabilmek için 48 saatte bir karakollara gidip ellerindeki belgeleri imzalatmak zorundaydılar. Kimi zaman bir araya gelip güçleri yettiğince dünyaya başkaldırmaya çalıştılar... Ancak bu itilmişlik bazılarını yasadışı yollara itti. Bir çoğu ise kayıtsız, pervasız, tasasız yaşam biçimlerinin bir parçası olan mesleklerini sürdürmeyi tercih etti... Çalgıcılık yapıp, dans ettiler... Fal bakıp, çiçek sattılar. AB’nin ilerleme raporunda yer alınca dünya onları bir kez daha farketti. Türkiye’deki Romanlar bu duruma kızgın. Kullanıldıklarını düşünüyor ve bir kez daha biz de varız, bizi de görün diye bağırıyorlar... Yaşama ayna tutan bir başka fotoğrafa daha yer veriyoruz sayfalarımızda. Objektifiyle her şeye bir neden veren Andrè Kertész’in yaşamı tekrar düşündürten kareleri İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor. İyi hafta sonları... Einstein korkunç biriydi Sınırları aşan bir şair Amerika 2050’de tarih olacak İlhan Berk Nobel almalıydı! Büyükşehirde yaşamın bedeli ‘modern zaman hastalıkları’ Reflü, röfle kadar moda ir Pazartesi sabahı kalktınız, üzerinizde yine bir ağırlık var, yeni bir hafta başlıyor ve işe gidiyorsunuz; keyifsizsiniz. İşiniz masa başıysa bütün gün kapalı alanda çalışıyorsunuz, açılmayan camlar, güneşsizlik, çalıştığınız alandaki yetersiz oksijen... Öğle yemeğini işyerinizde yemek zorunda kalacak kadar meşgulsünüz... Başınız ağrımaya başlıyor, biran önce işinizi tamamlayıp evinize gitmek istiyorsunuz. Ev... Yine kapalı bir alan. Korunaklı olduğunu düşündüğünüz kadar da engel olduğunu fark etmeye başlıyorsunuz ve bu size bir iç sıkıntısı veriyor. Evet, belki de siz de ‘şehirli’ olmanın bedelini ödeyenlerdensiniz... Artık oturduğumuz evlerden iş yerlerimize, yuva ve anaokullarımızdan üniversitelerimize, giyim kuşamımızdan yiyip içtiklerimize, tatillerimizden bayramlarımıza kadar hiç bir şey eskisi gibi değil... Çoğumuz kapalı mekanlarda yaşıyor, oturarak çalışıyoruz. Neredeyse herkesin bir arabası var ve markete bile onunla gidiyor. Yürümediğimiz gibi merdiven de çıkmıyoruz eskisi gibi, çünkü birçok binada asansör, yürüyen merdiven ya da yürüyen bantlar var. Hazır gıda tüketimi kaçınılmaz olarak artıryor, obezite vakaları çoğalıyor... Yoğun trafiğin yarattığı stres ve motorlu araçların egzoz gazları bizi boğuyor... Tüm bunların ışığında astım, kamusal alan alerjisi, reflü, klima ateşi, hasta bina sendromu, janjanlı paket hiperaktivitesi, lejyoner hastalığı, İstanbul bronşiti, cep telefonu alerjisi ve modern yaşamın getirdiği diğer ‘yeni’ hastalıklar... B Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta büyükşehirlerde yaşayan insanlarda çok daha fazla görülen bu sorunları Hayykitap’tan çıkan ‘Modern Zaman Hastalıkları’ kitabında ‘şehirli’ olmanın bedelleri olarak masaya yatırıyor ve bunlarla ilgili korunma önerileri getiriyor. Küçükusta’nın ön plana çıkardığı hastalıkların başında astım ve alerjiler geliyor. Modern yaşam alışkanlıklarının eskiden beri var olan bu hastalıkları tetiklediğini vurguluyor Küçükusta. Anne adaylarının beslenme bozukluğu ve yaptıkları diyetler, hatta son dönemlerde moda olan sezaryen doğumlar astım riskini artırıyor, en küçük kutlamaların bile vazgeçilmez eğlencesi olan havai fişekler astım krizine neden oluyor. Okul alerjisini anlamaya çalışırken bir de balayı alerjisi çıkıyor karşımıza. Bütün bunları kitabında detaylı ve çarpıcı bir şekilde anlatan Küçükusta aslında hepsinin temelini oluşturan bir noktaya şöyle dikkat çekiyor: Neden reflü, röfle kadar moda? Hastalıkların dönem dönem moda olmasının arkasında nasıl sebepler yatıyor? Bir zamanlar migrenin çok moda olduğunu söyleyen Küçükusta, son zamanlarda da reflü modası olduğunu belirtiyor. Geriye akış anlamına gelen reflü, mide içeriğinin ve asidinin yemek borusuna akması, kaçması olarak tanımlanabilir. “Artık gastrit, ülser, kolit bitti. Mide şikayetiniz varsa, gaz çıkarıyorsanız, geğiriyorsanız, şanslısınız. Hemen endoskopi yaptırın, yemek borunuzun basıncını, asitlik derecesini ölçtürün. Olmadı mı, eh o zaman bir de sintigrafi çektirin ki, aman reflü hastalığınız varsa, atlanmasın.” Ancak bazı hastalıkların zaman zaman moda olmasında milyar dolarlık ilaç endüstrisinin de parmağının olduğunu söylüyor Küçükusta. Buradaki amaç da bir hastalığı gündeme getirerek, abartarak, adeta bir ‘hastalık paranoyası’ yaratmak ve sonuçta da ilaç tüketimini artırmak. Küçükusta, kitabında özellikle reflünün kronik öksürük ve astım ile ilişkilendirilmesini gerçekçi bulmadığını anlatıyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle