Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
85 İVARD MORGAN FORSTER İCültür Servisi For§ter: Düş kııraıı, mahçup aıııa üıılü foir yazar dward Morgan Forster, bugün, büyük umutlar vermiş, ama umulduğunca başanlı olamamış bir romancı olarak da anımsanabilirdi. Iki olay, böyle bir "unutulmuşluğu" önledi. Birincisi, bundan altmış yıl önce, 1924'tc "Hindistan'a Bir Geçif'i yazdı Forster. Bu romanıyla yakınlarını şaşkınlık içinde bırakırken, dünya çapında une kavuştu. tkincisi, kendi kuşağından kimi yazarlardan, James Joyce, D. H. Lawrence ve Virginia VVoolf'dan çok daha uzun yaşadı; öldüğünde 91 yaşındaydı. Forster ailesinin ilk çocuğu doğum sırasında ölmüştü. Ikinci çocuk Edward Morgan 1879'da doğdu ve yaşadı. Ama babası 22 ay sonra veremden öldü. Küçük Edward, annesi Lily ve kadın akrabaJardan oluşan bir aile ortamında el üstllnde büyütülecekti. Acımasızca şımarttılar onu, evde yanında kendisinden "Biricik" diye söz edilen Edvvard'a, hiçbir yaşam hazırbğı edinmeden gittiği okulda arkadaşları "Mahcup" adını takacaklardı. Utangaç delikanlı, yüzyıl başında dört yıllık bir entelektüel öğrencilik yaşamından sonra Cambridge'i bitirdiğinde, belli belirsiz bir eşcinsellik keşfedecekti kendinde. Bereket, tam o sıralar ölen bir teyzesinden yüklüce bir miras kaldı da, Edward iş bulma zorunluluğundan kurtuldu. Çünkü o günlerde E. M. Forstcr'ın düş kurmaktan başka bir iş yapacak hali yoktu. Nitekim yirmilerindeyken bir arkadaşına telefon kablolarının içinin boş olduğuna inandığını söyleyecek, arkadaşını şaşkınlık içinde bırakacaktı. Dahası, bir erkekle bir kadının nasıl seviştiğinden nerdeyse otuz yaşına kadar habersiz kalacaktı. Ünlü öykücü Katherine Mansfield, Forster'ın "Howards End" adlı romanından söz ederken bu konuya şöyle değinecekti: "Romanda Helen'in çocugunun Leonard Bast'tan mı, yoksa Bast'ın şemsiyesinden mi olduğu bir türlii anlaşılmıyor. Neresinden bakarsam bakayım, bana gene de şemsiyeden olmuş gibi geliyor." Ancak, uç öykü kitabı, altı roman yazan E. M. Forster'ın özellikle "En Uzun Yolculuk", "Manzaralı Oda", "Hovvards End" gibi romanları annesinin ve yakın çevresinin, bir başka deyişle orta sınıf Ingiliz yaşamının buyurganlığına karşı ince bir başkaldırı niteliği taşıyacaktı. Bu arada eşcinsellikle ilgili romanını, "Maurice"i yazdı. Yayımlayamayacağını bile bile kaleme aldığı bu ro E r Filmden bir sahne.. man, ancak ölümünden bir yıl sonra, 1971 'de basılabilecekti. özel yaşamı giderek özgürleşen Forster, özel dersler verdiği Müslüman bir Hintli delikanlının ardından iki kez Hindistan'a gitti. Birinci Dünya Savaşı'nda Mısır'da Kızıl Haç'ta çalıştı. Artık utangaçhğını da üstUnden atmıştı; orada ilk kez bir erkekle ilişkisi oldu. Forster'ın yaşamında Doğu ile Batı'nın bu kaçamak "buluşma'Marı, en sonunda "Hindistan'a Bir Geçit" romanını doğuracaktı. Forster'ın geri kalan 46 yılı genellikle mutlu geçti. Bir zamanlar romanlarında düşlediği doyumları yaşam ona veriyordu artık. Bir daha roman yazmayacak, kimileri de, "Forster yazmadıgı her romanla biraz daha ünleniyor" diyeceklerdi. O yıllarda sansüre karşı ve bireysel özgürlüklerden yana sesini yükseltecekti Forster. "Ülkeme ihanet etmekle dostlanma ihanet etmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydım, sanınm ülkeme ihanet etmeyi göze alırdım" sözleri o dönem Ingiltere'sinde büyük tartışmalara yol açacaktı. Dostlar ile ülke arasındaki bu ayırım, belki bazı aşırıhklar taşıyordu; ama Forster'ın, ulkülerin ancak bireysel yakınlıklar, sevgiler, özenlerle yeşerip boy atabileceği yolundaki inancı, onun kişiliğinin, kitaplarının ve yaşamının dcğişmez örgüsü olacaktı. lasaydı beş para etmezin biri olurdum Ama deliliği, yaptığı filmlerin sayısıil, niteliğine vurmuş. 42 yılda topu tofilm çevirmiş. Filmleri çeşitli dallarda Oscar ödülü adayı olmuş. Yalnızca 'istanlı Lawrence" 7 Oscar almış. ı Köprüsü" de Oscarları silip süpürîakın, günümüz sinemasına yepyeni ar getiren Steven Spielberg ne diyor Lean için: "Kwai Köprüsü ya da Araı Lawrence filmleri tartışıldığında, a diz çökmeyecek tek bir yonetmen yorum. Sanınm, David Lean, aralatenim de hulunduğum birçok yönetn çok daha geniş bir sinema sözlttğüp. Lean ve Kurosawa, klasik sinemauşagınm son yönetmenleri." id Lean, ilk kez 1921'de 13 yaşındayuldan kaçtı ve sinemaya gitti. tzledi. "Baskenille'lerin Kopegi" idi. "Dualondaki o ı^ık hıumesi beni o saat büyülemişti," diyecekti çok sonraları. Sinema dünyasına ise ilk kez 19 yaşındayken Londra'nın ünlü Gaumont Stüdyolan'nda adım attı. Kamera bölümünde çalışanlara çay götürüyor, film taşıyordu. Çok geçmeden çekim tahtasını tutmakla görevlendirildi. Ardından üçüncü yonetmen yardımcısı oldu. Kısa bir süre sonra haber filmlerinin kurgusunu üstlendi, oradan konulu filmlerin kurguculuğuna geçti. 1930'larda kimsenin eline su dökemediği bir kurgucu olup çıkmıştı. Ama ilginç bir özelliği vardı Lean'in kurguculuğunun: Sesli filmleri kurgularken sessiz filmlerin kurgu aygıtını kullanıyordu. Onu ses şeridi pek o kadar ilgilendirmiyordu. Zavallı yardımcları, ses şeridiyle görUntü şeridini bütünleştirene kadar akla karayı seçiyorlardı. İlk filmini 1942'de Noel Coward'la ortaklaşa yönetti. Savaş döneminin propaganda öğeleriyle yüklü bir film olan "Denizler Hâkimi"nin çekimleri sırasında Coward iki öğüt verdi Lean'e: "Birincisi, bir yaptıgını bir daha yapma. tkincisi, hoşuna gideni yap, ama scnin hoşuna giden halkın hoşuna gitmiyorsa bırak bu işi." Bereket, Noel Covvard "halk"ın yanına "film eleştirmenleri"ni de katmamıştı. Ama katsaydı, film eleştirmenlerinden genellikle büyük övgüler toplayamayan David Lean "bu işi" bırakır mıydı acaba? Hiç sanmıyoruz. Çünkü Lean için sinema yalnızca bir gereksinme değil, bir yaşam çizgisiydi. Nitekim, 1969'da "Irlandalı Kız"ı çevirdiğinde, cleştirmenlerden çok ağır eleştiriler alıp büyük bir düşkırıklığına uğramasına karşın, tam on beş yıl kendine uygun bir konu kollayacak ve 1984'te E.M. Forster'ın "Hindistan'a Bir Geçit" adlı romanıyla sevgili sinemasına görkemli bir dönüş yapacaktı. Guinness ve Lean. Doğum giinl kutladılar.