Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİYASUT 85 II /Yvrupa Para SistemVnde, Avrupa'nın para politikasındaki ağırlığını arttırmak ve ABD'nin faiz politikasına baskı uygulamak için ikinci bir asamaya geçilebilir. Avrupa'daki sermayenin önemli bir bölümü ABIVye akmaya devam ettiği sürece Avrupa'daki işsizlik de artacaktır. Terçek bir Ortak Pazar yolunda ilerlenmelidir. Örneğin demiryollannın, telgraf idarelerinin veya silahlı kuvvetlerin, nükleer silahlar dışında, ulusallıktan çıkarılması gibL. Böylece 300 milyon Batı Avrupalıdan oluşan iç pazar sonunda onlann etkili olmalannı sağlayacaktır. Av rııpa*> ı kıırtarıııak. aıııa nasıl? Federal Almanya'nm tkirtci Dünya Savaşı'na katılmış son Basbakanı Ilelmut Schmidt, 1918 doğumlu. 6 yıl askerlik yapıp savaşın son yılında esir duştü. Esaretten döner dönmez, bu aruda yeniden faaliyele geçmiş olan Sosyal Demokrat Parti'ye üye oldu. I949'da kamu idaresı yuksek öğrenimini tamamlayıp, sosyal demokrasinin kalesi Hamburg'da Ekonomi ve Trafik Dairesi'inde yönelicilik yaptı. 1953'ten bu yana Federal Medis'te milletvekili olan Schmidt, yüksek öğrenimi sırasında kazandığı bürokratik alışkanlıklan hiçbir zaman terk elmedi. Başbakanlığı sırasında, hatta daha sonra muhalefetteyken bile yakın çalısma arkadaşları gece gündüz ona rapor yeliştirmeye çahşmaktan bitkin duşüyordu. I958'de partisinin Federal Yönelim Kurulu 'na giren Schmidt, hızla tırmanarak, Wiüy Rrandt ve Herbert tVehner ile birlikte partisinin Triumvir'ini oluşturdu. I969'da partisi Hıristiyan Demokratlarla büyük koalisyon içinde Weinıar Cunıhuriyeti 'nin kuruluş döneminden bu yana ilk kez iktidarı yeniden tadarken, o da Savunma Bakamoldu. 1972'de Sosyal Deınokratlar seçirn zaferinden sonra büyük koalisyonu bozup Hür Demokratlarla koalısyona gidince Ekonomi ve Maliye Bakanlığı'na geldi. 1974'te Wllly Brandt, yardıması Günter Guillaume'un Doğu Alman casusu çıkması yüzünden istifa edince, Schmidt Başbakan oldu ve 1982 eylülunde Hür Demokratlar 13 yıllık ortaklığı bozana kadar bu görevde kaldı. Bu süre boyunca Helmut Schmidt partinin pragmatik, bürokratik. kısaca iktidar olmanın gerektirdiği işlerini yapıyor, Brandt, sosyal demokrat ilkeleri savunuyor. Wehner, işçi hareketini temsil ediyordu. Özellikle 1980'den sonra partintn tabanmda Helmut Schmidt'in pragmatizmine karşı gelişen hareketin Brandı'ın desteğini de alması onu yıpratmaya başladı. 1982'de iktidardun düşurüldüüünde tüm partilerin seçmenlerince en çok sevilen, ancak kendi partisinin tabanıntn kendisine karşı kazan kaldırdıgı bir kişiydi. Brzezinski ve Reagan ile birlikte babalan arasında yer aldığı Pershlng2 ve Cruise füzeleri konusunda partisinin bunları reddetme aşamasına gelmesiyle birlikte Helmut Schmidt 1983 başlarında aktif politikadan çekildi ve halen işadamlarına, çeşitli ülke yöneticilerine seminerler vermek için dünyayı dolaşıyor, aynı zamanda Die Zeit dergisinin de yöneticileri arasında yer alıyor. Aşağıda aktardığımız yazısı, Die Zeit dergisinde yayımlanmıştır. Ia Sovyetler karşısında güvenliğin oluşturulması, böylece yıldırma ve silahlanmanın iki taraflı olarak sınırlandırılmasının sağlanması. ikinci olarak silahlanmanın sınırlandınlması, ekonomik ve kültürel değişim, karşıhklı güven oluşturulması konusunda Soyetlerle etkili bir işbirliği. Ashnda bundan on yıl önce Avrupa'da bugüne oranla çok daha fazla bir işbirliği söz konusuydu. Ayrıca 5 yıl önce dünya çapındaki ekonomik kriz ortaya çıkana kadar da daha fazla birliktelik vardı. O sıralarda bugün oldukça başarılı olan Avrupa Para Sistemi'ni oluşturduk. Buna karşılık bugün yöneticilerin bizzat kendileri şaraplarını şekerlendirme, ama biralarını saf olarak koruma hakları için savaşıyorlar. Nasıl bir yükseliş bu! ABD'de de "Avrupa'daki kireçleştne"den yakınılıyor. Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun bugün içinde bulunduğu durgunluk yadsınamaz. Ama bunun 1985'te de böyle kalması zorunlu değil. Çünkü hiçbir büyük ülkede ulusal seçimler hükümetlere hakkı olmayanı vermez. Bundan başka AET Komisyon Başkanlığına Jacques Delors'un gelmesi büyük umutlar uyandırdı. Delors'a yardım etmek gerekiyor. Herkesten önce bunu Fransa yapmalı. Çünkü bütün Fransız devlet başİcanlan tngiliz, Italyan ve Almanlara oranla dajia fazla Avrupalı kimliğine sahipler. Fransa'nın dünya çapında bir rol oynayabilmesi için Almanlara ihtiyacı var. Buna karşılık Almanya'nm bölünmenin etkilerini azaltmak açısından Fransa'nın desteğine gereksinmesi var. O zaman Ingilizlerin, ltalyanların, Hollandalıların, Belçi HF.LMUT SCHMİDT immy Carter başkanlık görevine başladıktan kısa bir süre sonra bana "Ikimiz birlikte duvarları ortadan kaldıramaz mıyız?" diye sormuştu. Yöneticilerin özel sohbetleri sırasında yenilik sorunlannı da tartışmaları normaldir, ama ben gene de şaşırmıştım. "Nasıl bir yol izleyerek?" diyerek sorusuna bir başka soruyla karşılık verdim. Carter'in cevabı "Sizin bu konuda bir reçeteniz olduğunu dUşiinüyordum" oldu. Tabii ki böyle bir şey yoktu. Sadece üç dakika süren bu anı hiç unutmadım. Çünkü bu kısacık an bana onun parçalanmış Avrupa'nın durumunu ne kadar az anladığım göstermişti. Ronald Reagan'ın ikinci görev döneminin başlangıcında Amerika'nın Moskova hakkındaki değerlendirmeleri Drşişleri Bakanı Shultz'un sayesinde geçen 2 veya 3 yıla oranla çok daha gerçekçi görünüyor. Bu arada Politbüro da bazı şeyler öğrendi. Avrupalı ve Kuzey Amerikalı seçmenleri etkilemek amacındaki bütün Sovyet çabalan başarısıziıkla sonuçlandı. Ne Alman, ne ttalyan ve ne de lngiliz parlamentosu füzelerin yerleştirilme tarihlerini ertelemediler. Bunun yarattığı hayal kırıklığı, Reagan'ın yeniden başkanlığa secilmesine garanti gözüyle bakılması ve uzayda masraflı silahlanma yarışı Andrei Gromiko'yu ekim ayında Beyaz Saray'a doğru yöneltti. J ması sürecinin değerinin düşmesini istemiyoruz. Yeni bir yumuşama sürecine geçilmesi ve Avrupa'nın çıkarlarının dikkate alınması için yapılacak tek şey tüm Batı Avrupa hükümetlerinin birlikte davranmalarıdır. Bu noktada 1985'te Mitterrand'a, Thatcher'a, Kohl'a ve Craxi'ye bazı görevler düşüyor. Bunlar ağırhklarının tek başına yetersiz olmasına karşın birlikte çok etkili olabilirler. Batının tüm stratejisi yeniden belirlenmelidir. Harmel raporunun üzerinden aşağı yukarı 20 yıl geçti. Bu arada 1968'den beri birçok başkanlık, devlet başkanlığı ve dışişleri bakanlığı değişikliği oldu. Bugünün yöneticileri iki şeye ihtiyacımız olduğunu bilmelidirler. İlk olarak savunma yeteneği aracıhğıy Sonuç olarak yeni yılın başlangıcında hava çok daha yumuşak görünüyor. Bu biz Avrupalılar için de bir teselli! Ama 1985'te silahlanmanın sınırlandınlması için görüşmeler yapılsa bile, bu sıradaBatı Avrupa halklarının ve devletlerinin güvenlik konularının yeteri kadar dikkate alınıp alınmayacağı belirsizlik içinde. Ashnda nükleer silahlanmanın sınırlandınlması bütün Avrupalılan hoşnut edecektir. Ama biz sadece iki süper güç için değil, kendimiz için de daha fazla güvenlik istiyoruz. Bu noktada bizim açımızdan hayati bir çıkar da söz konusu. tki süper güç dünyayı çıkar alanlan halinde aralarında bölüşürlerken, Avrupa'daki bölünmeyi bir kat daha derinleştiriyorlar. Bu nedenle 1975'te Helsinki'de başlayıp daha sonra Madrid'te ve bugün de Stockholm'de sürdürülen, tüm Avrupa'da karşıhklı güven oluşturul Vte İ985) silahlanmanın sınırlandınlması için görüşmeler yapılsa bile bu sırada Batı Avrupa halklarının ve devletlerinin güvenlik konulannın yeteri kadar dikkate alınıp almmayacağı belirsizlik içinde. Ashnda nükleer silahların sınırlandınlması bütün Avrupalıları hoşnut edecektir. Ama biz sadece iki süper güç için değil, kendimiz için de daha fazla güvenlik istiyoruz. kalılarııı, Danimarkalıların, Ruslann, Polonyalıların, Çeklerin sözde bir Alman misillemesinden korkmalarına da gerek kalmaz. Bir Fransız başkanıyla Alman başbakanının 7 yıl boyunca sıkı bir işbirliği yapmalarından sonra, bugün Başkan Mitterrand ve Başbakan Kohl'un kaynaşmaları çok olumludur. İki yıllık bir kayıptan sonra, 1985 onlara bir daha ele geçmeyecek bir fırsat verecektir. Çünkü 1986, 1987 ve 1988'dc bu iki ülkede önemli seçimler olacaktır. Mitterrand ve Kohl 1985'i özellikle ekonomi konularında kullanmalıdırlar. tlk olarak Avrupa Para Sisteminde, Avrupa'nın rjara politikasındaki ağırlığını art tırmak ve ABD'nin fai? politikasına baskı uygulamak için ikinci bir uşamaya geçilebilir. Avrupa'daki sermayenin önemli bir bölümü ABD'ye akmaya devam ettiği sürece Avrupa'daki işsizlik de artmaya devam edecektir. İkinci olarak gerçek bir Ortak Pazar yolunda ilerlenmelidir. örneğin demiryollannın, telgraf idarelerinin veya silahlı kuvvetlerinin (nükleer silahlar dışında) ulusallıktan çıkarılması gibi. Böylece 300 milyon Batı Avrupalıdan oluşan iç pazar, sonunda onlann etkili olmalannı sağlayacaktır. Her iki adımın da Roma Anlaşmasının çerçevesinde yer aldığı söylenebilir. Bu maddeler onaylanma açısından fazla güçlük çekmeyeceklerdir. Anlaşmadan bazı görev beklentileri olan AbT'ye üye bir çok devlet anlaşmaya taraf olabilirler. Burada Avrupa'nın güvenlik çıkarlarının mı temsil edileceği, yoksa AET'nin güçlendirilmesinin mi söz konusu olduğuna gelince. Bugün Avrupa, bakanlıkların ve bunlara ait belgelerinin aşırı fazla olması, buna karşılık idare açısından güçsüzlük sorunuyla karşı karşıyadır. 1985'te bu bir kez daha ispatlanacaktır. Avrupalı olma unsuru sadece ortak meseleler konusunda ortaya çıkmaktadır. Ama ortak olarak hareket edebilmek, birinin inisiyatifi cle alması, onu ölçüp biçerek ve iyi niyetle yürütmesiyle mümkün olabilir. Başbakan Kohl aralıkta parlamentoda yaptığı konuşmasında önümüzdeki yıl AET için "gerçekligin saati"nin çalacağını söylemişti. Hem kendimiz, hem de onun için iyi niyetlerin peşinden işin gelmesini temenni cderiz.