24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİYASET 84 TEVFtK ÇAVDAR gun zevkle tsıııail H er merkebi bu okuduğunıyazımızınGulgeç"in "Hayvanlar" çizgi dizisinin sevimli kez bi/im ko nuğu olacak. Resmi Gazete'nin 9 ağustos tanhli sayısında yayımlanan bir tarife çoktandır anlatmak istediklerimizi yansıtabilmek olanağını verdiği içın dikkatimizi çekti. Tarife Bakanlar Kurulu'nun 84/8281 sayılı kararı uyarınca onaylanan Bozcaada, Eceabat, Gelibolu, Gemlik, Bartın belediyelerince işlctilen iskelelerden geçcn eşya ile Adıyaman ili sınırları içerisinde Fırat Nehri üzerinde çalıştınlan kayık ve sallarla taşınan yolcu ve eşyaya ilişkindi. Bakanlar Kurulu bu kararıyla en küçük taşıma ücretini bile merkezden belirleme hakkını elinde tuttuğunu ortaya koymaktadır. Tarife kararında yer alan iskeleler, diyelim ki belediye iskdesidir ve kamunun fiyatı merkezi bir denetlemeye tabi tutması uygundur, ama Fırat geçitleri için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Buralarda genellikle özel şahısların girişimi ile kurulan ve ilkel bir ulaşım aracı görünümünde olan sallar günün koşullarına göre geçit ücretlerini serbestçe belirleyebilmelidir. Bunu günümüzdc bir salgın hastalık gibi moda olan "serbesti" yaklaşımı açısından ileri sürüyorum. Kuşkusuz Fırat geçitleri bir kamu hizmeti görmektedir, oraları köprüsüz bırakan yönetimlerin açığını kapatmaktadır. Fırat üzerinde geçit sağlayan sal ve kayıklar Bakanlar Kurulu kararıyla belli geçit ücretine bağlanmıştır ve serbest piyasanın nimetlerinden yararlanma hakkından mahkum edilmiştir. Olayın bir yönü budur. Fakat olayın bir başka yönü vardır ki asıl ilgiyi çeken de odur. örneğin Eceabat tskelesi'nden geçen bir kamyon 100 TL, otobüs 150 TL, 3 ya da 4 dingilli treyler ise 200 TL geçiş ücreti verecektir. Bakan ' lar Kurulu kararı bunu böyle tespit etmiştir. Fakat Adıyaman il sınırları içerisinde Sal üstünde merkepler "serhesti^den ne bekler ki Fırat geçitlerinde yüklü bir kamyon 3000 TL, yuksuz bir kamyon ise 2000 TL geçiş ucreti vermek zorundadır. Bunun da ötesinde yuklu merkebin geçiş ucreti 200 TL, yüksuzün ise 150 TL'dir. Yani Eceabat lskelesi'nde bir otobüsün verdığı ücreti Fırat geçidinde bir merkep vermektedir. Aynı geçitlerde büyüklerin taşıma ücreti 150 TL, 12 yaşından küçük okul öğrencilerinin ise 50 TL'dir. Küçük bir hayvan yavrusu, örneğin yeni doğmuş bir kuzu için bile Fırat geçitlerinde 50 TL ödenmesi gerekmektedir. Olup olmadığını bilmiyoruz, ama Fırat'ın karşısındaki bir okula gitme durumunda kalan küçukler gitme gelme günde 100 TL ödeyeceklerdir. Ucretten muaf tutulacaklar arasında "ziraat için nehri geçen köy ahalisi" sayıldığı halde hasta ve öğrenciler sayılmamıştır. Varsayalım ki ırmağın karşı yakasında bulunan bir koyun hastası jiple öte yakadaki hastaneye ya da sağlık ocağına götürülecektir. Jipin kendi ücreti dışında, tarifeye göre hasta sahibi geçit için 2000 TL ödemek durumundadır. ulkemiz gibi ulkelerde bu politikalar sadece acımasız bir rant ekonomisi yaratmanın ötesınde hıçbır anlama sahip değildir. Artık liberal, serbcsti ya da benzeri adlarla bu politikaya sahip olmadığı ve olmak için de gayret göstermediği bazı sıfatları yakıştırmayalım. Bu tarz sapmalara son vermek zamanı gelmiştir. Tek kelimeyle bugünkü uygulanan politika, acımasız bir "rant ekonomisi" yaratmaktadır. Gelelım "acımasız rant ekonomisi"ndcn ne anladığımıza. Rantı klasik iktisatçılar kira olarak tanımlamaya çalışırlar, ama doğru değildir. Rant, uretimden kaynaklanmayan, fiyat, şirket oluşumunun piyasadaki konumu, tuprağın verimi vb. gibi olguların yarattığı bir gelirdir. Belki tam açıklayamadık, ama basit bir örnekle olayı sergilemeye çalışalım. Diyelim üç fabrikalı bir kesimde bu fabrikaların hepsi aynı urunü uretmekte olsunlar. Birinci firma bu ürunü 150 TL'ye, ikinci firma 170 TL'ye, nihayet uçuncü firma da sahip olduğu teknolojik imkânlardan öturü 135 lirat olmayanların uzun süre ve ısrarla demokrasiye olan inançlarını ıçı boş sözcüklerle yinelemesi gibi, serbest piyasa inancı olmayan çokuluslu tekel u/manlarınııı da "serbesti"ye duzdukleri övgulerin içi boşaltılmıştır. Şöyle bir bakın çevrenize, ekonomide (siyasi yaşamı bir yana bırakıyo ruz) serbestinin izıne rastlayamazsınız. Gelin bu yargımızı çeşitli birkaç örnekle daha bir kaviliyelim: Banka faizleri yeniden duzenlendi. Düzenleyen serbest para piyasasının koşulları dejil, Merkez Bankası. Yeni faizler ne şekilde bıriktırildiği meçhul buyuk fonlara yeni rantlar sağladı. Bu rantlara baktığımızda belli fonları ellerinde tutanların konumu daha bir belirgınleşiyor. örncğın on binlerce kişinin asgari ücretli bir iş için stadyumları doldurduğu Turkiye'de iki ço cuklu, evli bir asgari ucretli emekçinin eline geçen net ücret olan 16 bin 422 TL'yi ayda elde edebilmek için 413 bin 132 TL'yi üç aylık ihbarlı hesaba yatırmanız yeterlidir. Bu miktar, bir video fiyatına aşağı yukarı denktir. Demek ki 450 bin TL'sı olan kişinin bunu bankaya yatırmakla elde edeceği faiz geliıi net asgari ucretten daha buyüktür. Aynı işlemi asgari ücret için değil başbakan maaşı için yaptığımızda 2 milyon 515 bin 723 TL, birinci derece memur maaşı için yaptığımızda ise 2 milyon 012 bin 378 TL yeterli olmaktadır. Bunlara yan ödemeler katılmamış, makam tazminatlan dahil edilmemiş diye itiraz edilebilir, fakat bu itirazlar rantla alııı teıi arasındaki acımasız boyutlara ulaşmış farkı gözlerden silemez. Gazetelerimızin magazın eklerinden okuduğumuza göre bu yıl luarda Ajda Hanım'ın ücreti (30 gun için) 60 milyon, Emel Hanım'ınki ise 30 milyonmuş. Ajda Hanım'ın orkestra elemanlarına 12 milyon verdikten sonra eline 48 milyon kalacakmış. Bu güzelliğini magazin eklcrinin tanımlanna borçlu haıııın kızımızın sanat nitcliğinin tarlışılmasını ılgılilere bırakıyorum, fakat bir noktaya dıkkalı çekmek istiyorum. Hanımefendinin alacağı 48 milyon TL, asgari ucretten maaş alan 1957 işçinin biı aylık maaşıdır. Bunun da otesinde aynı ıniktarla 163 kişiye asgari ucretten bir yıl iş bulunabilir. Aynı hesabı fuarın di ğcr sanat altguneşleıi için de ynpabilirsi niz. Kaçakçılık, hayali ithalat vb. gibi haberler artık günlük basıııda ılgi bile çekıncz oldu, milyarları tokatlasıp sına kadcm basan bankerler, unltl ışadamları ise ıınutuldu gitti. Buıuıı bu omekleıe bakaıak dıyoıuz kı Fııal geçitlcıine kopııı yapmavı (yctcrınce) duşunmeyen bir toplunuln, bu geçıtlerin lıaksı/ ka/ançlaı yaratması ditık doğal karşılanmaktadır. Nasıl kı Tanıı vcı gisi suyu parsclleyıp rnılyarlar kazanunlaı buyük ışadamı sayılıyorsa, toplumsal \e ekonomık tokatçılık da rtylesıne doğal ve iş bilen kişilerin davraııışı sayılm.ıktadıı. Bu ekonomik modelin tenıel işlevi yeni tantlar yaratmak olarak iyice su yu/une çıkmış dıırunuladıı Sıkı paıa politikası ya da bu doğrultuda yapılaıı sozde bilimsel ekonomık tartışmalar ise sadece hedef saptıran, insan kafalaıını karıştıran girişıınleı olmanın fttesinde hiçbir ciddı niteliğc sa hip değildir. Bunu böyle bilmcnin zamanı gelmiştir, hcle hcle fonlarla, faızlerle, fiyat tespitlerıylc, Rcsmi Gazete'nin sayl'aları arasına sıkışıp kalan kararlarla yaratılan yeni rantlar, gerçekleştirilen yeni gclir transferlcrinin su yuzune çıkartılması zamanı ise geçmektedir. kuıultaymdan sonra, aıtık bu çerçeveyi mullaka kırnıak gereklidir. Bu nedenle ilk yapılması gereken, siyasal hayatın gundemını ıktidar partısinden alıp doğru yolda saptamak ve tartışmayı o çerçeveye oturtmaktif. Siyasal partide eylem, demokratık haklar koıuısuiKİa halkın içınde yaşadığı sıkınlıyı once tartışmaya getirmek, ulkenın gıındenıi içine alınaktır Bunu ortak gundem halinc gctırmcnın yoluııu bulmadıkça, hııkumct bir gün once 67 ılı 19'a indireceğini, bir gün sonra 67 ılın dcğişmcycccğinı söylemeyi bile başının konusu halinc getırebilmcktedir. Yıllardır ckonomik programlarda yer alan teşviki ungörülen gerı kalınış illerin sayısını bir iki değiştirerck sanki oneınli bit ış gibi, gene hııkıımet bırkaç gun gundemi clindc tutabilmektediı l lükumetin her yaptığma kara demekle biı yerc varılma/ fobisınden, hukumetin heı yaptıgına doğru gıbı baknıak alışkanlığı na kapılmak çok daha kotudur. Ustelık kaınııovunıı erkileyen ar.ıçların olağanüstu lıaksı/ yanları karşısında dcnıokratik u/laşına anlayışının tek taraflı surdurulmesi, halkın haklaıuıın vennıcsine seyirei kalmak acvını de doğıırubilir. Bu yaklaşımı duygusal bulmak, hclc helc hırçmlık sayınamak gerckir. O nedenle siyusal hayatın gündemine mutlaka sahıp çıkılmalıdır. Dcmokratıkleşme ve ckonomik kalkınına (daha çok yatırım yapmaksanayileşmek) surekli olarak gündenıdc tııtııluı ve iktidar bu tenıel maddeler içinde lartışmaya çekilirse, ulke açısından mesatc almak mümkun olur. O zaman seçinı olıırsa silıp süpurıııuz denıek yerine, once demokratıklcşmc ve kalkınnıa konuların da iktidarın aldığı mcsafc ve elindeki süpurgenin boyu posu ortaya çıkar. Ama clbette beraberinde muhalefetin de somutlaşması kaçınılnıaz görevdir. örneklc.ri daha çoğaltabıliriz. Yalnız bu birkaç ornck bılc bir noktayı gun yüzune çıkarmış bulunuyor, Boğazı gcçmck Fırat'ı geçnıekten ucuzduı... Fırat geçitlerini tütanlar ise "Deli Dumrul" örneği ciddi bir "tokalçılık" yapmaktadır. Bu tarife yuzlerce lualık ek kârı yaratabilnıekte, geçitleri, bir başka deyimle su başlannı tııtanların parmaklarına bal sürrncktedir. Fırat geçitlerıne ılışkin tarife bir çarpıklığı scrgilemek için rtrnek olay niteliğindedir. Ne vaı ki içinde yaşadığımız şu günlerde çevremi/de bu denli "tokatçılık olaylarına sık sık rastlanmaktadıı. Çunkü uygulanan ckonomik modelin tuhunda bu yaklaşım egemendir. Bir kcre uygulanan ckonomik politikanın "serbesti" ile ilgisi yoktur. Bunu her yerde, sesimİ7İ duyurabildiğimiz ölçude yinelememiz gerekmektedir. Belki gelişmiş ulkelerde bu politikayı "serbesti" diye adlandırnıak nıumkun ise de, (bu ulkeler için bile söz konusu politika uluslararası tekellcrin gcnel çıkarına hizmet etmektedir ve klasik anlamda "serbesti" ile ilgisi yoktur) raya üretsin; eğer bu urunun fiyatı 190 TL olarak saptanırsa birinci firma 40, ikinci firma 20 ve uçuncu firma da 55 TL kâr edcccktir. Yalnız artık uçuncu ve ikinci firmaların kazançlarına kâr gözuyle bakmamız yanlış olacaktır, çünkü bunun içinde kârın dıynda bir fon vardır. Bıına rant diyorıız. Gunlımüzde rant öylesinc karnıaşık hale gelmiştir ki böylesine basit örneklcr bile açıklanması için yetersizdir. Rant, artık Ricardo'nun tanımladığı içeriğini aşnııştır, bir nevı koşulları duzenleyerek yapılan "tokatçılık" bıçimine donuşmuştur. Bunun için de rant sözcüğünun yerine, anlaşılır ve içcrdiği anlamla doğru oranlı bir yeni sözcüğü getirmek zorunluluğu doğmııştur. Bi/ şimdılik "ckonomik vc toplunısal tokatçılık" diyoruz, ama bundan da etkilisinin bulunacağına inanıyoruz. Rant ekonomisinde tum amaç, eldeki mcvcut değerlerin fiyat vb. gibi yollarla yenidcn dağıhmı, kararnameler, yonetmeliklcr, tckcl politikaları gibi yöntenılerie belirli kesımlere yöneltilmesidir. Burada serbest piyasa istenmeyen bir şeydir. Demok
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle