Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİV ASET 84 TürkiyeFransa: Buzlar SEDAT ERGİN nkara Galatasaray Lisesi'nin TürkFransız ilişkilerinde ne kadar ağırlıklı bir konumu olduğu geçen hafta ortaya çıktı. öyle ki, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın Türkiye politikasırıda girdiği arayışta, son on yıldır soğukluk içinde seyreden TürkFransız ilişkilerini onarabilmek için sarılabildiği tek silah neredeyse "Galatasaraylılık ruhu"ydu. Mitterrand'ın "iyi niyel elçisi" sıfatıyla Ankara'ya gönderdiği kişi üzerinde yaptığı seçim kuşkusuz üstlendiği girişimin başarı şansı açısından en isabetlisiydi. Etienne Manach, her şeyden önce Fransri Dışişlerinin ağır toplarından biriydi. General de Gaulle'e yakınlığı ile tanınmaktaydı. De Gaulle tarafından 1969 yılında Çin Halk Cumhııriyeti'ne gönderilen ilk Fransız Büytlkelçisi Manach'dan başkası değildi. Pekin'de 7 yıl kalmış vc de Gaulle ile Mao arasında ilişkiyi kurmuştu. Dışişleri'nden 1975 yılında emekli olduktan sonra Sosyalist Parti ile ilişkilerini koparmamıştı. Fransa'da sosyalistlerin 1980 yılında iktidara gelmelerinin ardından Mitterrand'ın yakın danışmanları arasında yer almıştı. Manach'ın seçiminde ağır basan faktör diplomasideki kariyerinin yanı sıra, 193740 yılları arasında Galatasaray'daki hocalığıydı. Turhan Feyzioğlu, Turan Güneş ve Metin Toker'in hücalığını yapmış, Ercüment Yavuzalp, Kamuran Gürün gibi Türk Dışişleri'nin önde gelen isimlerinin öğrenci oldukları yıllarda Galatasaray'da bulunmuştu. lşbirlikçi Vichy hükümeti tarafından görevden alındıktan sonra de Gaulle'ün özgür Fransa hareketinin temsilcisi sıfatıyla tstanbul ve Ankara'da bulunmuştu. Türk makamlarının bilgisi ve koruması dahilinde yürüttüğü bu görevi sırasında zaman zaman Vichy hükümetinden sızdırdığı bazı bilgileri Türk tarafına aktardığını kendisi de artık saklamamaktaydı. Dolayısıyla Mitterrand'ın iyi niyet elçiliği görevi için Etienne Manach "biçilmiş kaflan"dı. Türkiyc'yc yakınlığı ve Galatasaraylılık faktörü en azından yaratacağı sembolik etkiyle hiç olmazsa ilk aşamada buzların çözülmesini kolaylaştırabilirdi. Nitekim, kolaylaştırdı da. örneğin, Dışişleri Müsîeşan Büyükelçi Ercüment Yavuzalp, Manach'ı kabul ettikten sonra basına verilmek üzere Enformasyon Dairesine gönderdiği notta, "Bir Calatasaraylı öğrencinin hocasıyla dertleşmesi gibi Türk hükümetinin TürkFransız ilişkileri konusundaki görüşlerini kendisine aktardıgını" söyleyecekti. Buraya kadar her şey iyiydi, hoştu. Ancak Manach'ın gelişi ile birlikte başkentteki diplomatik kulislerde yanıt aranan soru Fransa Cumhurbaşkanı'nın ilişkileri yumuşatmak üzere neden Ankara'ya şahsi temsilcisini gönderme gereği duyduğuydu. TürkFransız ilişkilerinde değişen neydi ki? Fransa, Türkiye politikasında 180 derecelik bir değişikliğe mi yönelmekteydi? "Galatasaraylılık ruhu"nun diplomatik ağırlığı... laylı bir biçimdc destck çıkabilmckteydiler. Fransız hükümeti Ermeni iddialarına ek olarak ayrılıkçı unsurların destcklenmesinden, Kıbrıs sorununa dek Ankara'ya güçlük çıkarmakta hiçbir fırsatı kaçırmamaktaydı. Fransa'nın Türkiye politikası Ankara'da artık bir "husumet politikası" olarak değerlendirilmekteydi. Fransa'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedef alan bir strateji izlemekte olduğu kanısı Ankara'da giderek yerleşmekteydi. Paris'teki Türk Büyükelçisi Adnan Bulak Fransız Dışişleri Bakanlığı tarafından dışlanmaktaydı. Dışişlerinin Ust kadeıneleri kendisine genellikle randevu vermemekteydiler. llişkilerde yer eden soğukluğa karşılık Türkiye ile Fransa'nın NATO ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlerde aynı catı altında, bir araya gelmeleri çelişkili bir durum yaratmaktaydı. Daha vahimi, Türk kamuoyundaki Fransa görüntüsü her olayda daha ağır yaralar aldeydi. • A Nisan ayı kritik geçti Beklenmeyen, Mitterrand'ın tepkisiydi. Fransa Cumhurbaşkanı, Francesci'nin davranışına ıçerleyecek, tepkisini bakanına bizzat iletecekti. Bu olay, Cumhurbaşkanı'nın Fransa'nın Türkiye politikasında daha aktif bir şekilde devreye girmesi sürecini hızlandıracaktı. Olayın ertesinde nisan ayı Türk Fransız ilişkilerinde son yılların en gergin günlerine sahne oldu. Ankara'da Ozal kabinesi toplanarak Fransa'ya karşı ne gibi önlemlerin alınabileceğini görüştü. Bu toplantıda Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu kabinedeki sertlik yanlılannı yumuşatmakla uğraşacaktı. "Bekfira karı boşamak kolaydır" diyen Halefoğlu her şeye rağmen köprülerin atılmasına karşı çıkmakta, ilişkileri daha da gerginleştirecek bir politikadan kaçınmaktaydı. Nisan ayında Mitterrand Elysse Sarayı'nda Yaşar Kemal'e "Legion d'Honneur" nişanı verirken, Halefoğlu'nun Paris'teki Türk Büyükelçisi Adnan Bulak, OECD nezdindeki daimi delege Tfcnsuğ Bleda ve UNESCO nezdindeki daimi delege Haluk Sayınsoy'a törene katılmaları için talimat göndermesi Ankara'nın Halefoğlu'nun deyimiyle "alttan aldıgının" göstergesiydi. Aradan geçen iki ay Halefoğlu'nun hesaplarını doğru çıkardı. Gerginliğin kısmen yatışmasıyla birlikte ilk adım Fransa Cumhurbaşkanı'ndan geldi. Mitterrand ilk kez açık bir şekilde devreye giriyor ve Galatasaraylı Etienne Manach'ı Türkiye ile ilişkilerin düzelmesini "samimi" bir şekilde arzuladığını ifade etmesi için Ankara'ya gönderiyordu. Acaba Mitterrand'ın devreye girmesiyle de somutlaşan Fransa'daki politika değişikliğinin gerisinde ne yatmaktaydı? Manach'ın gezisi sırasında başkcntteki resmi ve resmi olmayan diplomatik çevrelerde yapılan değerlendirmeler, sayılan nedenler şöyle özetlenebilir: ye'ye daha değişik bir gözle bakmaya başlamıştı. 3 Balılı ülkekrin baskısı: Bu bağlamda ABD ve ozellikle Federal Alnıanya'nın Türkiye'ye karşı izlcdiği, dostça olmayan politikasını dcğiştirmesi için Fransa nezdinde telkinde bulundukları bildirilmekteydi. Bu telkinler Fransa'nın tutum değişikliğinde belli bir etki yaratmış olabilirdi. De Gaulle'ün ölümünden sonra 4 Politikası/hk: Yetkili kimi çevrelere göre, "Fransa'nın Türkiye polilikasında bir degişikliktrn degil, olsa olsa Fransa'nın politikasızlıgına son vermesinden" söz edilebilirdi. Bu çevrelere göre, sorun de Gaulle'ün ölümünden sonra Fransa'nın bir Türkiye politikası olmayışından kaynaklanmaktaydı. Bu sorunu geç de olsa farkeden Mitterrand, bir politika arayışına girmişti. Manach Ankara'da, Fransa'da solun 20 yıllık bir aradan sonra iktidara geldiğini, dolayısıyla sorunların clc alınmasının zaman aldığını söyleyecekti. Manach'a göre, "Milterrand, de Gaulle'ün Türkiye politikasını aynen henimsemişli. Milterrand Türkiye'nin Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünmekte, ayrıca ileride Türkiye'nin AET'ye tam üyeligini de bcnimscmokteydi." 5 Papandreu'nun tutumu: Fransa, Türkiye karşısında Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimine açık bir destek vermekteydi. Oysa DoğuBatı ilişkilerinde Giscard d'Estaing'e kıyasla daha ABD yanlısı bir çizgi izleyen Mitterrand, Papandreu'nun Sovyetler'le flört etmesini hoş karşılamamakta, ayrıca Yunanistan'ın tam üye olduktan sonra AET içinde yarattığı sorunlardan rahatsızlığını gizlememekteydi. Başka bir deyişle, bu sorunlar bir araya getirildiğinde Fransa Papandreu'ya verdiği destekle bir yere varmadığını görmüş olabilirdi. Türkiye ile yakınlaşmaya girerek dış politikasındaki Hellenizm ipoteğini hafifletirken, bunu aynı zamanda Yunanistan'a karşı bir kaldıraç olarak da kullanabilirdi. 6 Kamuoyu faktörü: Fransız yetkililer Türk kamuoyunda "Fransa'nın Türkiye'yi gözden çıkardıgı, hasmane bir tutum içinde olduğu" anlayışının yer etmesinin ilişkileri bir daha onarılamayacak bir şekilde meçhul bir akibete sürüklediğini görmüş olabilirlerdi. Başta Fransız Büyükelçisi Fernand Rouillon, merkeze gönderdiği değerlendirmelerde Fransa'ya karşı gösterilen tepkinin bazı bürokratların işi olduğunu, Türk kamuoyundaki tepkinin sanıldığı kadar geniş olmadığını savunmuştu. öyle ya, her şeye rağmen verdiği davetlerde büyükelçilik salonlarının dolup taşması, ayrıca Türk dostlarıyla özel ilişkilerinde kendisine ciddi bir rahatsızlık hissettirilmeyişi Bü yükelçiyi bu yanlış değerlendirmeye sevketmiş olabilirdi. Ancak Fransız tarafı sonuçta Türk kamuoyunda Fransa'yu karşı yerIeşen infialin resmi çcvrelerlc sınırlı olmadığını kamuoyuna mal olduğunu görmüştü. 7 Terorizmin etkisi: Fransa'nın her geçen gün yeni terör eylemlerine sahne olması, sosyalist hükümeti terörlc nıucadeledeki kayıtsız tutumundan ayrılmaya sevketınekteydi. Son olarak ayrılıkçı BASK örgütlerine bannak sağlamaktan vazgeçmesi ve bu konuda Ispanya ile bir anlaşma yapması Mitterrand yönetiminin tutum değişikliğini göstermekteydi. ozellikle Orly baskınıyla birlikte Ermeni terörünün Fransızları da hedef almaya başlaması Fransa'yı Erme Fransa'nın tutum değişikliği kimilerine göre Türkiye pazarını kaçırmak istemeyen finnaların baskılarından kaynaklanıyor. Kimilerine göre de de Gaulle'ün ölümünden bu yana Paris'in Türkiye politikası olmadı. Mitterrand bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. maktaydı. Paris'teki Türk büyükelçisinin neden hâlâ merkeze çekilmediği Türk kamuoyunda ciddi bir eleştiri konusu haline gelmişti. özetle, ilişkiler pamuk ipliğine bağlanmıştı. Ankara neden şaşırmadı? Bu "umutsuz ortam" içinde Manach'ın ansızın Ankara'ya gelmesi Türk Dışişleri Bakanlığı açısından şaşırtıcı bir gelişme olmadı. Çünkü Fransız Dışişleri'nin Türkiye'ye karşı tutumunda geçen şubat ayından beri bazı değişiklik işaretleri alınmaya başlanmıştı. Bu değişikliğin en çarpıcı sonucu iki ülke Dışişleri Bakanlıkları arasında perde arkasında, bazı sessiz temasların yürütülmeye başlanmasıydı. Bu temaslarda, ilişkilerde bir kıpırdanma sağlanması amacıyla ortak bir senaryo bile hazırlandı. Senaryo, ilişkilerdeki havayı yumuşatmak üzere karşılıklı bazı adımlann atılmasını öngörmekteydi. Önce Fransız tarafı, Dışişleri siyasi işlerden sorumlu müsteşar yardımcısı Büyükelçi Ecmel Barutçu'yu Paris'e davet edecek, ardından Fransa Dış Ticaret Bakanı Edith Cresson resmi bir ziyaret için Ankara'ya gelecekti. Tam bu sırada Fransa'da kabinede Devlet Sekreteri Francesci'nin Artville'de bir Ermeni anıtının açılışı törenine katılması, bununla da yetinmeyip konuşmasında soykırım iddialarına destek çıknıası, Ankara'nın sert tepkisine yol açacak, senaryo uygulamaya konamadan suya düşecekti. Olay üzerine Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak Ecmel Barutçu tarafından sert bir protesto notası verilen Fransız Büyükelçisi Fernand Rouillon kendisinin de çaba gösterdiği yumuşama adımlarının atılma şansı bulunmayışı karşısında çaresizlik için Şirketler baskı yapıyor 1) Kkonomik nedenler: Fransa, Türkiye gibi dışa açılan büyük bir pazarın elinden kaçtığını görmüştü. Fransız firmaları son yıllarda nükleer reaktör, metro gibi büyük projelere talip oldularsa da, siyasi nedenlerle hiçbir şansları bulunmadığını görmüşlerdi. Son olarak Fransızların Türkiye'ye "Airbus" yolcu uçaklarının satışı için Federal Almanya'yı devreye sokmaları dikkat çekiciydi. Fransa'daki büyük şirketlerin Türk pazarına girebilmeleri için Türkiye politikasının değiştirilmesini sağlamak üzere hükümet nezdinde baskı kurmaya başladıkları bilinmekteydi. Nisan ayında yürümeyen senaryoda Fransa'nın Dış Ticaret Bakanı'nı Ankara'ya göndermek istemesi ilgi çekiciydi. Manach da Ankara'da Fransa'nın ekonomik alanda Türkiye'ye verebileceği çok şey olduğunu söylemiş, örneğin nükleer reaktörler alanında işbirliğine gidilebileceğini belirtmisti. 2 Stralejik nedenler: Ozellikle Türkiye'nin son yıllarda Ortadoğu'daki ağırlığını gözle görülür bir şekilde arttırması, ekonomik alanda bölge ülkelerine dönük gerçekleştirdiği atılım, Ortadoğu'da eskiden beri iddiası bulunan Fransa'nın gözünden kaçmamıştı. ozellikle tırmanan Körfez savaşında gerek Iran gerek Irak ile iyi ilişkiler içinde bulunan bir ülke olması Türkiye'yi Batı stratejisinde vazgeçilmez kılmaktaydı. Sonuçta Fransa Türkiye politikasında bu stratejik faktörün de etkisiyle Türki İlişkilerdeki uçurum 1970'li yılların başında Fransa'da Ermeni anıtlarının açılmasıyla TürkFransız ilişkilerinde başgösteren soğukluk, sosyalistlerin iktidara gelmesivle birlikte tam anlamıyla derinleşmişti. Ozellikle sosyalistlerin iktidara gelişinden sonra iki ülke arasında âdeta bir uçurum oluşmuştu. Savunma Bakanı Hernu, Içişlcri Bakanı Deferre gibi kabine üyelcri açıkça fanatik Ermeni iddialarını destekleyerek Ermeni terörüne do