23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

siYVSET aı CENGtZ ÇANDAR unanistan Başbakanı Andreas Papandreu,uluslararası diplomasinın en hareketlı sıyaset adamlarından biri. Dünyadaki bırçok ülkenin yöneticisinin sık sık seyahate çıkmalannda özelliklc dikkate de ğer bir husus pek yoktur. Ama Papandreu'nun çok gezmesinden önenılisi, gittiği Ulkeler, katılmayı tasarladığı uluslararası toplantılar ve yakın vadcde gittnesi prograınlanan başkentler. Cîittiği ve gideceği yerlcr kadar seyahat zamanlaması da ilginç. Yakın gcçmişte ilk gittiği ulke Libya idi. Papandreu'nun Trablus ziyaretini geçen yıl yapması söz konusuydu. Ancak o sırada başta ABD, Batı ile Libya arasındaki tatsız ılişkiler bir yandan, söylentilere bakılırsa Cumhurbaşkanı Kuramanlis'in "perde arkasında" ağırlığını koyması diğer yandan, Papandreu'nun gezisini erteletti. Oysa, bir süre önce LibyaFas yakınlaşması sayesinde, kapalı kapılar ardında Libya ile •Fransa'nın Çad konusunda uzlaşmaya varmalarının hemen ertesinde Andreas Pa Y Türkiye ile ilgili konularda dost ve müttefik" devletler nezdinde pazarlık gücünü arttıran Papandreu, Ortadoğu'da Türkiye'nin kendisine biçtiği elbiseyi giymeye niyetleniyor. Avrupa'nın Ortadoğu sorununda o güne dek (ve o günden bugüne dek) en atak çıkışı olmuştu. Söz konusu deklarasyon ile, Avrupa, ABD'nin yanısıra Ortadoğu sorununa ağırlığını koyma niyetini göstermiş, ve bu alanda ABD'nin yalnız hareket edemeyeceğini anlatmış olmaktaydı. 1980'den bu yana köprülerin altından çok sular aktı ve Avrupa, olayların ve gelişmelerin kıyısına itildi. Ne var ki, Reagan'ın yeni Ortadoğu poh'tikasım formüle etmesinden önce, bir AET Ortadoğu Deklarasyonu ortaya çıkarsa, ABD Başkanı çakşmalarına, önüne konmuş, Ortadoğu'ya ilişkin bir Avrupa dosyası ile başlayacak. Bu Avrupa tutumunu kim oluşturabilir? Işte, Papandreu, bu gedikten içeri dalıyor. Bir yandan Arafat'ın dostu (FKO lıderine Beyrut'tan ayrılmasından sonra ilk kucak açan oydu), bir yandan Kaddafi ile dostluk köprüleri kurdu, bir yandan Hafız Ksad ile sıkı iliskisi var, bir yandan lrak'a Iran karşısında dcstek sağladığı için Saddam ile arası iyi ve bir yandan da Kral Hü PAPANDREU Uluslararası lider? Yunanistan Başbakanı, uluslararası oyunda karakter rolü istiyor Papandreu hiç de saçmalamıyor pandreu hareketleniverdi ve Kaddafi'nin konuğu oldu. Yunanistan için Libya ile yakınlaşmasının çarpıcı bir anlamı bulunuyor. Libya, 1974 Kıbrıs Harekâtı sırasında Türkiye'ye kayıtsız şartsız destek elini uzatan tek ülkeydi. Ayrıca, son yıllar içinde Turk muteahhitlik firmalarının en önemli ihaleleri elde ettiği Ulkelerin başında geldi. Papandreu'nun "Trablus Çıkartması", Türkiye ile Libya arasındaki ilişkilere "serin bir havanın" egemen olmaya başladığı bir sıraya denk geldi. Libya'ya gitmek ve 1 milyar dolarlık bir ticaret hacmi hedefi koymakla, Papandreu, ikili bir sonuca yönelmiş oluyor: 1. Türkiye'yi tecrit politikasında, Türkiye'nin en yakın dostlarından birine yanaşıyor. Siyasi bakımdan Libya'nın Türkiye yanlısı tutumunu hiç değilse nötralize edebilecek olanaklara kavuşuyor; iktisadi bakımdan Arap pazarlarında Türkiye'nin yolunu kesme niyetini ortaya koyuyor. 2. Şu sıralarda Batı ile yumuşayan ilişkilere girmekteyse de, Batı'nın Libya'ya karşı rahatsız ve kuşkulu tavrı ortadan kalkmış değildir. Böylece, Papandreu, kopmaz bir parçası olduğu Batı dunyası içinde bağımsız davranmak iradesini de dostlarına ve müttefiklerine göstermiş oluyor. Papandreu'nun bu tutumunun Türkiye ile ilgili konularda "dost ve müttefik" Ulkeler nezdindeki pazarlık gücunü arttırdığı artık biliniyor. sır değildir ve bu fatura Ege'de hava komuta kontrol sorunlarından Limni'ye ve Adaların silahsızlanmasına kadar uzanıyor. SACEUR'ün (NATO Avrupa Müttefik Başkomutanı) Yunan tezlerine yakınlığı da bir gerçektir. Türkiye, NATO nezdindeki kıymetini Boğazlara sahip olmakla vurguluyor ama Yunanistan da "Ikinci Savunma Hattı" adını verdiği bir kavram geliştirdi. Buna göre, bir savaş halinde Sovyet donanması Boğazları aşarsa Sovyetler'in Akdeniz'e çıkışının önlenmesi ya da geciktirilmesi Yunan Adaları sayesinde olacaktır; bu amaçla da Adalar'ın silahlandırılması gerekir. NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı General Bernard Kogers, Mehmet Ali Birand'a verdiği demeçte, bu tezi benimsediğini ima edercesine ve hatta daha da ileri giderek, "Sorunun sadece Sovyetler Birliği'nin Boğazları aşıp Akdeniz'e inmesini engellemek olmadıgını, aynı zamanda Sovyet donanmasının Akdeniz'den Karadeniz'e de çıkmasının onunde bir set meydana getirmek olduğunu" söyledi. Dolayısıyla, NATO Yüksek Komuta çevrelerinde Limni ve diğer adaların silahlandırılması görüşünün itibar gördüğünü düşünmek için birçok neden bulunuyor. Bununla birlikte, Papandreu'nun Polonya'ya gidişini, NATO karar organlarına yansıması kaçınılmaz pazarlık kozları dışında ele almak doğru olur. Polonya'ya giderek tüm Batılı ulkelerin yaklaşımına ters dUşebilen Papandreu, böylesine bir hareket serbestisi ile uluslararası diplomalik arenada, "uluslararası çapta bir lider" görünumü kazanabiliyor. Nitekim, Girit'te Mitterrand ve Kaddafi arasında gerçekleştirdiği "siirpriz buluşma" ile Çad sorununda da arabulucuğa sıvanacak ölçüde uluslararası diplomatik arenaya fırladı. Zaten, son Ortadoğu turu bu görüntüyü parlatan bir başka hamlesi idi. Şam ve Amman ziyaretleri, tüm diplomatik manevralannda olduğu gibi iki boyutlu idi1. Türkiye'ye dönük; 2. Uluslararası politikaya dönük boyutu. Yunanistan Başbakanı Suriye'de, Ortadoğu'nun bu ağırlıklı ülkesinin Türkiye'ye karşı tam desteğini elde ederek, Ankara'ya, Türkiye'nin Batı ve Güney kanatlarından sıkıştırılacağını hatırlattı. Türkiye, bu jeopolitik manevraya Suriye ve Yunanistan'ın kanatlarından ittifak arayarak denge bulmak zorundadır. Ve, harıtaya ve mevcut siyasi konjonktüre bakıldığında, bu noktada Yunanistan kadar kolay hareket edilebilir gözükmüyor. Papandreu'nun Suriye ve ÜrdUn temaslanrun, son ziyaretlerinin aynlmaz bir parçası haline gelen bir de Türkiye'ye iktisadi darbe indirme amacına yönelik veçhesi var. VolosLazkiye RoRo yolu ile ilgili yeni düzenlemeler ve anlaşmalar, büyük ölçüde Türkiye Uzerinden Arap ulkelerine yapılan kara taşımacılığım Türkiye aleyhine etkileme hedefini güdüyor. Yunan Başbakam'nın Ortadoğu'da giriştiği diplomatik taarruzda, Urdün'de heybesine doldurdukları Suriye'den cebine doldurduğu kazançlardan daha önemlidir. YunanistanSuriye ve YunanistanÜrdUn ortak bildirileri okunduğunda, ikincisinde belirgin bir dil farkı, Türkiye'yi ilgilendiren konularda ilk ortak bildiriye oranla daha yumuşak ve dikkatli bir dil kullanıldığı görülüyor ama aynı zamanda Yunan ve Ürdün pozisyonlarının birbirine yakınlığı da tartışılmaz bir biçimde seziliyor. En azından, Amman, Türkiye'nin, Yunanistan ile sürtUşmelerinde, Atina ile eşgüdümlü davranacak bir Suriye'ye karşı kolaylıkla güvenemeyeceği bir konuma girdi. seyin ile iş bağladı. Bu durumda, Papandreu'nun Araplar ile Avrupa arasında, diplomatik deyimle Interlucoteur Valable (geçerli aracı, taraftarlarca kabul gören aracı) rolüne soyunmuş olması pek muhtemel. Nitekim, Şam ve Amman turunun ardından Yunanistan'ın Ortadoğu ile Avrupa arasında bir köprü olmak istediğini söylemesi hiç de yabana atılır bir hedef olmamalı. Bu hedef Türkiye'nin kendisine biçtiği elbiseydi. Şimdi Yunanistan aynı elbiseyi kendisine biçip, Türkiye'yi çıplak bırakmak istiyor. Serinkanlılıkla konuya eğilinirse, Yunanistan'ın bu konudaki şansının Türkiye'den az olmadığı da pekalâ düşünülebilir. Bir kere Yunanistan, Türkiye'nin kapısını tıklattığı ve ne zaman gireceği, girip giremeyeceği belli olmayan AET'nin 10 üyesinden biridir. Kaldı ki, Türkiye'nin AET'ye tam üyeliği son kertede 10'ların oybirliğine (yani Yunanistan'ın veto kullanmamasına) bağlıdır. Gerçi, Türkiye, Batı'nın gözünde Ortadoğu ile bağlantı için gerekli "Müslüman" halkadır ama iş önceliğe gelip dayanınca, yine de Yunanistan Türkiye'ye oranla önceliğe sahiptir. Zaten Pentagon'a göre "Türkiye giderse Batı lltifakı bir üyesini kaybeder. Ama Yunanistan giderse, iki üyesini kaybeder, çunkiı Yunanistan, Turkiye ile Batı arasındaki bağlantı halkasıdır." Ayrıca, Yunanistan'ın Ortadoğu bölgesine ilişkin bilgi ve deney birikimi de hatırı sayılır ölçüdedir. BUyük tskender'in seferlerinden beri bölgenin her yanında özellikle Mısır'da bir Helen varlığı bölgc topraklanna ekilmişti ve yüzlerce yıldır bu Helen varlığı bölgenin Arap unsurlarıyla sıkı ilişki içinde. Avrupa ile bağlantı Andreas Papandreu'nun Şam ve Amman gezilerinin Türkiye'ye ilişkin boyutundan daha çarpıcı olanı uluslararası politikaya ilişkin olanı. Bilindiği gibi, Suriye ile Urdün, Arap dünyası ve Ortadoğu'daki dengede birbirine ters, karşılıklı iki noktayı temsil ediyorlar. Papandreu'nun her ikisi ile iyi ilişkiler içine girmesinin Aralık başında Dublin'de yapılacak AET Zirvesi ile yakın bağlantısı olduğu anlasılıyor. Arap diplomatik çevrelerinde bir süredir Ortadoğu sorununa çözum girişimlerindeki tıkanıklığı aşmanın ilk hamlesi olarak AET'nin (ya da Avrupa'nın) 1980 Venedik Deklarasyonu'na benzer bir çıkış yapması öngörülüyordu. AET'nin Haziran 1980'de Venedik'te yaptığı Zirve toplantısında yayınladığı deklarasyonda, "Filistin halkının yasal haklarının tanınması ve FKÖ'nün de Ortadogu barış görıişmelerine katılmasından" söz ediliyordu. Gerçi, bu belgede "bağımsız devlet kurma hakkından" ve "FKÖ'nUn Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğundan" söz edilmemişti ama Venedik Deklarasyonu, Polonya şaşırtmacası Andreas Papandreu, Libya'nın ardından, başta ABD tüm NATO üyelerinin kaşlarını havaya kaldıracak biçimde kalkıp Polonya'ya gitti. Gitmekle kalmadı. Jaruzelski rejimine şirin görünecek konuşmalar yaptı. Papandreu'nun bu davranışı üzerine, onun sosyalistliğinı sorgulayacak, "NATO içindeki disiplinsiıliğinden, tutnrsızlığından" dem vuracaklar çıkabilir. Ancak, Polonya ziyareti ile Papandıeu, NATO'nun ve Batı sisteminin "söz geçirilmez iiyesi" görüntusünü pekiştiriyor. Papandreu'nun kişıliğinde Yunanistan, zapturapt altına alınmak istendi£;nde, "disiplinli davranmasının" faturasını da çıkarıp, ABD başta, NATO müttefiklerinin önüne dayayacaktır. Bu faturanın Türkiye tarafından ödenmesi istendiği de artık Papandreu dikkatle izlenmeli Papandreu'nun önünde şimdi AET'nin Dublin Zirvesi, onun ardından aralık başında Brüksel'de NATO Savunma Bakanları toplantısında sahneye koyması bcklenen gösteri ve 1985 ilk ayları içinde yapacağı Moskova ziyareti bulunuyor. 1985 sonbaharında da Yunan genel seçimleri. Yunanistan Başbakam'nın çizdiği ve Türkiye'nin uluslararası konumunu yakından ilgilendiren yörüngede ne hızla ve na sıl seyredeceğini, dikkatle izlemek gerckiyor. En azından, "Papandreu yine sacmaladı", "Papandreu NATO yetkililerini kızdırdı" türünden boş avuntuları bir yana bırakmak zorunlu hale geliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle