Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
StYASET 84 BU HAFTA SİYASET 8 1 Gözbebekleri fıldır fıldır dönen, bıyığının uçları yukarı kalkık tuhaf bir adarnın ölüme yaklaşması, sanatla ilişkili herkesi yakından ilgilendiriyor. Bir Ortaçağ şatosunda ölüme hazırlanan yaşlı ressam magazincilerın de konusu, çünkü bugüne kadar onlara az malzeme sağlamadı. Ispanyol sanatçı Salvador Dali, ürünleriyle sanat, ününü yaymak, kendini "gündemde tutmak" için yaptığı gösterilerle magazin dünyasının bir öznesi. Dali'nin yakın çeyresi şimdi zorlu bir mücadele içinde. Milyarlarla ölçulen bir servet (miras) kapışılacak. Dali'nin bu serveti edinmesini sağlayan para sevgisi, politikayı küçümseyişi, ikinci Oünya Savaşı'ndaki katliamlarırt, Franko zulmünün bile etkileyemediği bencilliği, akiına eseni yapma eğilimine kısıtlamalar koymaya kalkan Parisli gerçeküstücü arkadaşlarından kopuşu, "çılgın ressam"ın hayatını özellikle ilginç kıhyor. Dali, birkaç tablosuyla birlikte orta saytalarda. Fransa'da üç Türk işçisinin öldürülme8İ dolayısıyla bu ülkede ırkçıfaşist akımın yükselişinl konu ettik. Haftanın portresi'ne de, en maşum terimle "aşırı sağcı" Jean Marie Le Pen'i koyduk. Bunların karşısında, bilgisiz bir yabancı işçiyken aktif bir sendikacı haline gelen Cezayirll jşçi liden Akka Gazi'nin öyküsü var. Türkiye sendikal hayatından pek alışılmadık bir oiay, bu öyküye uzaktan refakat ediyor: Tez Koopiş Genel Başkanı Güven önler, "Bu koşullarda sendikacılık yapılamaz," deyip görevinden aynldı. Çalışrna hayatını düzenleyen yasalar, hükümetin uygulamada takındığı "tavizsiz" tutum ve zaman zaman yasal kısıtlamaların üzerine eklenen bürokratik keyfilik, önler'ln başlıca yakınma noktalan. Ya öbür sendikacılar da önler'i izlerse? Güven önler'le görüşme hemen yanda. Siyaset84'ün bu sayısında birbiriyle ilişkili iki çift yazı daha var. Büyükelçi Semih Günyer'in Yunan propagandasının sürekliliğine ilişkin görüşleri ve Yunanlstan Başbakanı Papandreu'nun uluslararası politikadiplornasi sahnesinde oynamaya sıvandığı bir ölçüde başladığı rol üzerine bir değerlendirme, bunların ilki. Zıt görüşteki iki ünlü iktısatçıyla görüşmeler de ikinci grup. Galbraith "Avrupa teknolojide geriyim diye üzüleceğine turizm ve sanata ağırlık versin," dlyor; Friedman yine o kolaycı mantığıyla, ekonomik canlanmanın bu kez biraz daha kalıcı olacağını ama yine sonunda durgunluğa dönüleceğini anlatıyor. Galbraith ile Friedman 1213, sayfalarda. Kimi okurlarımızın "Sürekli ya2arınız mı?" diye sorduğu Jacobo Timmerman'tyla, artık hayli yakından tamdığımız demokrat başkan Alfonsin'iyle, "kayıplar"ı ve kayıpların (otoğraflarıyla meydanları dolduran analarıyla, göstericilere bıçak çekeh cuntacılanyla Arjantin, Siyaset84'ün "sürekli tema"larından biri oldu. Bu Latin Amerika ülkesının içine düşürüldüğü ekonomik çöküntüden kurtulmak ve demokrasiyi yaşatmak için sürdürdüğü mücadeleyi imkân buldukça aktaracağrz. Arjantin'den bu kez romancı Ernesto Sabato sesleniyor. Kayıp kişlierin başına gelenleri ve işkence gibi başka "resmi suç"ları araştırmakla görevli bir komisyona başkanlık eden Sabato ile görüşmede, konular, bu komisyonun yaptıklarından sanatçının politikayla ilişkisine, kültürel hayattaki son evrensei eğilimlere uzanıyor. Tez Kooplş Başkanı Önler'e göre Türklş de çaresizlik içinde IŞIK KANSU nkara toplu gcçildikten kez bir AdttnemineYeni serbestsonra ilkpazarlık sendikacı, Tez Kooplş Sendikası Genel kanunları istedikleri zaman, istedikleri gibi uygulayabilme sorumsuzluğunu Türkiye Cumhuriyeti'nde şikâyet edecek makam bulamadık. Cumhurbaşkanlığı yüce makamı bile yanıltılmaya çalışıldıktan sonra, artık elimizden ne gelebilirdi? Mahkemeye başvurunuz olntadı mı? ÖNLER Bu keyfi uygulanıalar için birçok defa yargıya başvurduk. Ancak kanunda 15 gün olarak belirlenmiş olan karar verme süresi, adalet mekanizmasının çok yavaş işlemesi nedeniyle aylarca sürüncemede kaldı ve yargıdan da bir sonuç alamadık. Işte bunun için bu sorun Bakanhk ile biriki sendika arasındaki çelişki değil, toplumda demokrasinin kurumlaşamamış, işler bir mekanizma haline gelememiş olmasının sonucu. Bu nedenle, biz sendikalar ve tüm işçiler, dcmokrasiye sahip çıkmak, onu kurmak ve yerleştirmek zorundayız. Değilse, bu çarpık yapıdan kimin, ne zaman zarar göreceği belli olmaz. Bu noktada neden istifayı seçtiniz? ÖNLER Sendikaların temel ekonomik işlevlerinden biri, toplu sözleşme yapmak ve üyelerimizin refahını arttırmaya yönelik çabalarda bulunmaktır. Ancak görünen o ki, Bakanlığın tarafgir lutumıı yılzünden bir yıla yakın süredir, 150 işyerinde sözleşme için başvuru yapmış olnıamıza karşın, hiç değilse bunların çoğunda sözleşmeleri tamamlamış olmamız gerekirken, kanunları hiçe sayan bürokratlar yüzünden henüz sözleşme yapamamış durumdayız. Başkanı Güven Önler, başkanlıktan istifa etti. Güven önler'in görevindcn ayrılma gerekçesi, şimdiye dek duymaya ahştığımız gerekcelerden farklıydı. Güven Önler, "Bugun Tiırkiye'de sendikacılık yapma zemininin olmadıgını, bu zeminin bazı çevrelerce ortadan kaldınldıgını" söylüyordu. Tez Kooplş Sendikası eski Genel Başkanı Güven Önler, istifasına ilişkin soruları şöyle yanıtladı: Neden istifa ettiniz? ÖNLER Bir toplumda demokrasinin var olmasının ya da yok olmasının belli kriterleri vardır. Eğer bir toplumda siyasi partileriyle, dernekleriyle, sendikalarıyla ve diğer baskı gruplarıyla halkın belli bir şekilde yönetime katılması ve hatta onu denetlemesi başarılabilmişse, o toplumda demokrasi belli ölçüde de olsa kurumlaşmış ve işlerlik kazanmış demektir. Çoğulcu demokrasilerde kuvvetler ayırımı ilkesine uygun olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirinden bağımsız bir şckilde görev yapmaktadır. Yasamanın temel görevi nasıl kanun çıkarmak ise, yürütmenin de temel görevi bu kanunları tarafsız, hakkaniyetle ve gerçek anlamda uygulamaktır. Eğer yürütme, bu fonksiyonunu ifa etmiyor, kanunları dilediği şekilde yorumluyor, önler "Sendikal namus istifayı gerek tiriyordu.'' Sendika Başkanı. "Sendikacılığııı zemini yok" cletli, istifa etti dilediği şekilde uyguluyor ve daha da lehlikelisi, toplumdaki belli kesimler için uyguluyor, belli kesimler için uygulamıyorsa, o toplumda demokrasi ciddi bir yara almış demektir. Genel Başkanı oldugum sendikanın en temel açmazı bu noktada düğümlenmektedir. Çünkü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nı yöneten kişiler, yürütmenin tarafsızlığına gölge düsürücü uygulamalar içerisindedirler. Toplu Iş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu, kendilerine yapılan başvuruların altı gün içinde cevaplandınlmasına amir iken, mayıs ayında, yani işkolu yetkisine sahip olduğumuz dönem içindeki yetki istemlerimize Bakanhk hâlâ cevap vermemiştir. Eğer Bakanhk yetkilileri, kanunun kendilerine getirdiği altı günlük süre içinde cevap verme zorunluluğunu altı ay içinde yerine getirmez ve sonra da devletin yayın organlarından tüm başvuruların cevaplandırıldığını söylerse, o toplumda kanun hâkimiyetinin var olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Bakanlığın taraflı olduğunıı ileri sürdügünüz tutumlanna karşı siz ne yaptınız? ÖNLER Bakanhk yöıieticilerinin kimi sendikalara karşı bir türlü, kimi sendikalara karşı da bir başka türlü yaklaşımlarını devletin en tepesindeki merci olan Sayın Cumhurbaşkanımıza intikal ettirdik. Ancak gördük ki yöneticiler, Cumhurbaşkanlığı yüce makamını bile yanıltmaya çahşmaktan geri durmamışlardır. Bu iddianıza bir kanıt gösterebilir misiniz? ÖNLER Yasama organı, ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi çalışanlarının memur yapıldıklarına dair bir kanun çıkarmıştır. Bu kanunun yürürlük tarihini de eylül 1982 olarak belirlemiştir. Buna rağmen, Bakanhk yöncticileri kanunun yürürlük tarihini hiçe sayarak, 1984 yılında sendikamızın uyarısına rağmen, Cumhurbaşkanhğı'na yazdıkları yazıda, çalışan memurları bir başka sendikanın işçisi olarak kabul ettiklerini ve işkolları istatistiğinde değerlendirmeye soktuklarını açıkça beyan etmişlerdir. Ne kadar enteresandır ki, CumhurbaşEğer işçilerimize karşı bu temel fonksiyonu yerine getiremiyorsak, bizim sendika başkanı koltuğunu işgal etmemiz, sendikal namusla bağdaşmaz. Işte bunun için bugün Türkiye'de sendikacılık yapmanın zemini yoktur. Bir başka deyişle, belli çevrelerce bu zemin ortadan kaldırılmıştır. Biitiin anlattıgınız sorunları gidermek amacıyla Türklş'ten yardım istediniz mi? Türklş'in tutıımu ne oldu? ÖNLER Bağh olduğumuz konfederasyona bu sorunların çıkış yolları için başvurduk. Yetkilerin gönderilmeyişini, işkolundaki diğer sendikanın hiçbir üyesi yokken itiraz etmesini ve diğcr sorunları aktardık. Ancak TUrklş de Bakanlıkla yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamadı. Bana göre Türklş de çaresizlik içinde. Bu çaresizliğin temelinde, tabanındaki işçi kitlesi ile ciddi ve sağlıkh bağının olmaması yatmaktadır. Bu yapı, Türklş yöneticilerini tarihsel bir hataya, uzlaşma sendikacıhğına itmiştir. Türklş'in bocalaması buradan kaynaklanmaktadır. Uzlaşmak için her çareyi araştırdıkça, iktidar ne Türklş ile ne de onun şahsında işçi ile uzlaşıyor. Konfederasyon, partilerüstü politikanın gereğini dahi yerine getiremiyor. Işte TürkIş'i şaşkınhk içinde bırakan bu durumdur. Tüm bu sorunların çözumunde Türklş yönetimine ciddi görevler düşmektedir. Uzlaşmacıhğı bir yana bırakıp, işçinin gerçek bir temsilcisi olarak gereğini yapmak ve emeği sermayeye karşı ezdirmemek konusunda mücadele vermektir. Eğer Bakanhk yönetimi, akiına eseni yapan iki bürokratın eline bırakılırsa, buna Bakanhk yönetimi değil, üstü açık köy derler. Bakanlık yönetimi akiına eseni yapan iki bürokratın eline bırakılırsa, buna bakanhk yönetimi değil üstü açık köy derler. kanlığı makamını bile yanıltmaya çalışan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Kutlu Savaş, Boğaziçi Üniversitesi için Yüksek Hakem Kurulu'ndan çıkan üçüncu yıl zamlarına ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışanların memur oldukları gerekçesiyle muhalefet şerhi koymuştur. Sorunlarınızın çözümıi için başka başvurularınız oldu mu? ÖNLER Bakanlığı yöneten kişilerin ÜMİT KIVAMÇ