Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİYASET84 BETÜL UNCULAR A nkara Mecliste muhalefeti kim yapıyor? Başbakan Turgut Özal, her ne kadar "İklidar görevini de, muhalefet görevini de biz yapıyoruz" diyorsa da, kanımızca iktidarla muhalefet yer değiştirdi... Muhalefet sözcüleri Genel Kurul'da konuşurlarken en büyük tepki ANAP Grubu'ndan geliyor. Komisyonlarda da bu görünüm egemen. ANAP muhalefetinin baş taktisyeni ise Turgut özal. Muhalefet kürsüde konuşurken el kol hareketlerinin, söz atmaların yanında özal sıra kapaklarını da vurmaya başladı. Orkestra şefini izleyen ANAP'lılar, son gensoru görüşmelerinde olduğu gibi, muhalefet sözcülerine sürekli laC attılar, sıra kapaklarını vurdular. Bu laf atmalara bakanlar da katılınca başkan vckillerinin uyarısı ile karşılaştılar. Bazı bakanlar da konuşrnalarında miHetvekillerinden pek geri kalmıyorlar. Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, gensoru önergesi veren MDP'li Mustafa Izci ile "aynı parlamentoda bulunmaktan üziintii duyduğunu" söyleyebiliyor, ancak başkan vekilinin uyarısı ve muhalefetin tepkisi ile bu sözlerini zoraki de olsa geri alabiliyordu. Oensoru gibi ciddi bir kurumun görüşmelerinde sürekli ANAP'lıların laf atmalarına dayanamayan MDP'li Kftmran tnan şöyle dedi: "Demokrasi, hep siyasi parti liderlerinin gözüne girmek ugruna demokrasinin göziinü patlatanlurdan yurıı alınıştır." ANAP Grubu'nun Meclis'te tam anlamıyla yapılmayan muhalefete bile tahammülsüzlüğü, en küçük bir eleştiride hırçınlaşması, üyelere sürekli laf atılmasını anlamakta güçlük çekiliyor... HP ve MDP muhalefet bilincine varıp, görcvlerini tam olarak yerine getirmedikçe, iktidar grubu tarafından "muhalefet yapmadıklan" için eleştirilecekler. Bütçe Komisyonu'nda Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu'nun, "Görüşmelerde iktidar bazen muhalefet gibi konuştu, ama muhalefet tamamen iktidar gibi konuştu. Tabii amaçlan bize yardımcı oltnaktı" sözleriyle işaret ettiği gibi... "Başarılı bir Dışisleri Bakam'nı intihap ettiği için Başbakan Turgut özal'ı kutlayan" HP'li Yusuf Ziya Kazancıoglu'nun yanında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Bütçesinde ANAP'lı Nabi Sabuncu, hükümeti sert biçimde eleştirdi. "Benim köylüm, ANAP iktidarından umduğıınu bulamadı" diyen Sabuncu, 'Vunlışlara devam ederseniz, o yanlışlar bir giin bizi iyiye götürmez" diye de ekledi. Sabuncu'nun tutanaklara geçen sözleri aynen şöyleydi: "Milli Aydın iiankası'nın İdare Meclisi'ne Denizli )l Başkanı'nı getirmişiz. Alaşehir tlçe Başkanı'nı getirmişiz. izmir ll Başkam'nın cşini getirmişiz... Aydın Tekstil'de Aydın'dan tek kişi yok. Bunları kim tayin etmiştir? Banka ne yapmış? İzmir'de 7 katlı bir bina tutmuş. 2 katı faal. Öteki kallarda hentbul maçları oynanabilir. Tetkik ediniz. Orada benim tüyü bitmemiş yetimimin hakkı var. Muhafazakâr, milliyclçi, manevi değerlere bağlı ANAP iktidarının bu yanlışlıga çanak (ıılmaması kanaatını taşıyordum, zedelendi. Konuşmalarınıı acı bulınayını/. Sayın Itakan, 7 lcnıınıızda Aydın Tekstil'in düzenledigi baloda bir dansöze 3(M) bin lira ödediler. Kaç yiiz çocuğu giydirirdik, kaç yiiz çocuğa ayakkabı alırdık? İzmir'de Milli Aydın'ın Kongresini icra ettik. Benim köylüm hüsrana uğradı. ANAP iklidarından umduğunu bulamadı. Çiinkü benim köyliim biliyordu ki, şimdiye kadar her olayda politika vardı, bundan sonra politika olmayacaktı. Benim köylüm orada benden bekledigini bulamayınca, bunu eziklik duymadan söylüyorum, çiinkü gerçektir, beni yuhaladı..." SIRA i BENİM KÖYLÜM VE YETIMIM ANAP, Başbakanıyla, bakanıyla, milletvekiliyle kararlı küçük muhalefete bile muhalif iktidar Sabuncu'nun bu eleştirileri karşısında Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, Komisyon'da "ortadirek" tanımını yaptı. Ortadireği bir de Aral'dan dinleyelim: "Ortadirek diyoru*. Bu bir siyasi polemigin anahtarı gibi gözüküyor. Ortadirek 5 elemandan oluşur. Esnaf, sanatkâr, çiftçi, işçi, memur ve emekliler. tşçi, memur ve emekliler ekonomik hürriyetleri olmayan, bagımlı yaşamaya mecbur insanlar toplulugudur. Esnaf ve sanatkârlarla çiftçiler, ekonomik hürriyetleri olan, bagımsız yaşayan hür teşebbüsün en küçük biriml olan topluluktur." Kültür ve Turizm Bakanlığı Bütçesi Komisyon'da görüşülürken, gene "tuvalet" sorunu gündeme geldi. Yıllardır bu bütçede sürekli işlenen konu, 1984 Türkiye'sinde de karşımıza çıktı. Yapılan konuşmalardan anlayabildiğimiz kadarıyla tuvalet sorunu bütçe görüşmelerinin gündeminden kalkmayacağa benziyor... Bu soruna Bakan'ın en son yaklaşımı "benzin istasyonlarının ruhsallarının iptali yoluna gidilmesi" oldu. Komisyon'da eski köye yeni adetler getiriliyor... YÖK Bütçesinin görüşülmcsi sırasında tabaklar içinde üyelerin masalarına konulan bisküviler afiyetle yenirken, konuşmalar banda "çıtır çıtır" sesleriyle birliktc girdi. ANAP'lı Türkfln Arıkan'ın ikram ettiği bildirilen bisküvilerden sonra, akşam üzerleri Komisyon'da mantı ve çiğ köfte partileri de düzenlenirse, artık şaşmayacağız... TB1I tutanaklarından eğüimli memur da kimleri lonyorlar? 13 KASIM 1984 Geçen hafta TBMM'de ilk gensoru önergesi gürültülü palırtıh bir biçimde ele altndı. O günkü birieşimden iki konusmaa çıktı. Birisi Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, diğeri MDP Bitlis Milletvekili Kâmran tnan 'dı. Hükümeti özellikle devlete zarar verdiği gerekçesiyle eleştiren tnan 'ın konuşmasından parçalar aktarıyoruzKÂMRAN İNAN (...) Değerli milletvekilleri, hükümet ihbar ve jikâyette bulunamaz. Hükümet icra makamıdır. Sayın eski bakan, hükümet adına yaptığı konuşmada, güçler bulunduğunu ve üstelik karanlık olduğunu kabul ettiğine göre, hükümetin bu güçleri hukuki yoldan imha etmesi gerek. Bir hukuk devletinde karanlık güçlerin mevcudiyeti devlet otoritesine bir gölge olur ve bu güçlerle beraber yaşamayı kabul eden bir hükümet, devletin otoritesine nakise getirmiş olur değerli arkadaşlarım. Eğer, daha önce esasen, kamuoyunun zihinlerini bulandıran "egemen güç" mefhumu çeşitli tefsirlere uğrayarak açıklığa kavuşmamışken bu kere "karanlık güçler" ortaya atılmıştır. Bu suretle vatandaş haklı olarak "Acaba Türkiye'de devlctten başka bir güç de mi vardır?" diye soracaktır değerli arkadaşlarım. Başka bir talihsiz ifade daha olmuştur, o da suçun ve suçluların tespiti için Türkiye'de psikolojik baskı yollarının kullanıldığı hususudur. Bunu keşke söylemeseydiler. Bu, şüyuu vukuundan beter bir hadisedir. Bunun zabıtlara geçmiş olması çok ciddi bir hadisedir. Psikolojik baskının başı iie sonunu tespit etmek mümkün değildir. (Bu arada Sayın Kâmran İnan kürsüde su içmiştir) ALAATTİN FIRAT (Muş) Afiyet olsun Sayın İnan. KÂMRAN İNAN (Devamla) Biraz ciddi olalım lütfen. Son derece ciddi konuları görüşüyoruz. Eğer iktidar olarak ciddi kabul buyursaydınız buralara kadar gelmezdik. BAŞKAN Lütfen siz nutkunuza devam ediniz efendim. (ANAP sıralanndan gülüşmeler) KAMRAN İNAN (Devamla) Hanımefendi gülünecek konular mı söylüyoruz? lnsaf buyurun... BAŞKAN Lütfen Sayın tnan. KÂMRAN İNAN (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti'nde karanlık güçlerin bulunduğunu söylemelc, binlerce evladımızı kaybettiğimiz günlerin geri gelebileceğine işaret etmek, gülünecek konular mıdır hanımefendi? BAŞKAN Sayın İnan, çok rica ediyorum, siz eski parlamentersiniz bilirsiniz, lütfen cfcndim. KÂMRAN İNAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, psikolojik baskı yolu ile kendi muhaliflerini dünyada ikna etmekle tanınmış ve dünya literatürüne geçmiş bir devlet vardır, Sayın eski bakanın bunu bilmcsi lâzım. Türkiye Cumhuriyetini psikolojik baskı lafı ile bu devletin yanında göstermek çok talihsiz olmuştur. (...) Şimdi 23 Ekim 1984 Salı günkü toplantıya yeniden dönüyorum. Değerli milletvekilleri, hepimiz yaşadık, o toplantıda sadece konuşanlar ve hükümet adına sayın sözcüden başka bir konuşma daha oldu, siyasi tarihimizde bir yenilik. O güne kadar, hatta iki gün, üç gün sonra 27 ekime kadar aynı sayın hükümetin bir sayın üyesi bu kürsüden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, Türk kamuoyuna ve dolayısıyla dünyaya Türkiye'de bir Anayasa suçunun işİendiği ihbarında bulundu, işkence suçu ihbarında bulundu. Değerli arkadaşlar; işkence, Türkiye'nin millet olarak 1982 Anayasasında reddettiği bir hadisedir. İşkence 1948 tarihli Insan Hakları Evrensel Beyannamesinin 5'inci maddesinde, 1950 Avrupa Insan Hakları Konvansiyonunun 2'nci maddesinde yasaklandığı gibi, 1982 Anayasası'nın 17'nci maddesinde açık bir şekilde yasaklanmıştır. (...) Hükümetin kuruluşundan birkaç gün sonra Sayın Başbakan çok memnuniyetle kaydettiğimiz beyanlarda bulundular; "Memuradokunmayın, memurun üstüne gitmeyin" dediler, fevkalade; ama bu beyandan birkaç hata sonra başlayan ve her gUn temposu artarak giden, bugünkü ga zetelerde bile olan büyük bir kıyım devam etmektedir... (ANAP sıralanndan gürültüler) BAŞKAN Lütfen efendim. KÂMRAN İNAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, 6 Kasım 1983 seçimleriyle kendi görevlerini devreden 12 Eylül idaresinde hiçbir siyasi eğilimli insan bulunmadığına göre girişilen bürokratik kırımı anlamak mümkün değildir. Demek ki bir siyasi kadrolaşma bahis konusudur. (MDP ve HP sıralanndan alkışlar). Üzülerek söyleyeyim, bu kadrolaşmada iktidar partisi içinde mevcudiyeti her vesile ile ilan edilen dört eğilimden ikisi kıyasıya bir yarışa girmiş bulunmaktadır ve bu devleti rahatsız edecek boyutlara varmaktadır. (MDP ve HP sıralanndan alkışlar). Değerli milletvekilleri, bir memlekette siyasi güçler gcçicidiı. Devletin iskclcli, devamlı olan bürokrasidir, devlet memurudur. Aslında Türkiye'yi 12 Eylül ortamına getiren en ciddi sebeplerden birisi bürokrasiye politikanın sokulması ve her bürokratik masanın arkasına bir parti flamasının yerleştirilmesi ve devlet ile bürokrasinin, partinin özleştirilmesi olmuştur. Bu acı tecrübeyi yenilemek bize çok zarar getirir. Fransız Başbakanı Debre der ki: Bir devleti en kolay yıkmanın yolu bürokrasiye partizanlığı sokmaktır ve halen girmektedir. (...) (ANAP sıralanndan gürültüler, anlaşılmayan müdahaleler) FATMA RKZZAN ŞAHİNKAYA (Ankara) Meseleleri saptırıyorsunuz. BAŞKAN Efendim siz de çıkarsınız, "böyle değil" dersiniz; biter bu iş. Niye heyecanlanıyorsunuz? Devam buyurun efendim. KÂMRAN İNAN (Devamla) Aslında hakikatları dinlemekten rahatsız olmak, şartlanmanın başlangıcıdır. (MDP ve HP sıralanndan alkışlar)