Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN SÖZÜ SUNAY AKIN: Bir toplumun gerçek değeri, hisse senetleri değil , hissi senetleridir. Doğa bize uymaz biz doğaya uyacağız Ç öl sıcakları devam edecek diyor hava bilimciler. Futbol Federasyonu maçları ertelemeye yanaşmıyor, futbolcular sahada oflaya puflaya futbol oynamaya çalışıyor. Görüntü kötü ama bu olayı bir de başka açıdan değerlendirirsek Avrupa kupalarına hazırlık dönemi geçirmeden resmi maçlara çıkmamız gerekecekti ki bu da madalyonun öbür yanı.. Bu olayda bir suçlu aramak gerekirse UEFA Başkan yardımcısı sevgili Şenes Erzik kendi bulunduğu örğütü suçlu gösteriyor. ‘‘Avrupa kupaları erken başlıyor’’ diyerek kuzey ve güney Avrupa arasındaki iklim farkının önemine değinen Erzik doğru bir noktaya parmak basıyor. Ancak bizim de içinde bulunduğumuz Avrupa kupalarında takımlarımız ön eleme maçı yapınca büyük çapta suç yine bizim takımların üzerinde kalıyor. Bugün her kulüpte doktor var, çöl sıcaklarının geleceği de haftalar öncesinden duyuruldu, o zaman nasıl bir önlem alınacağı düşünülmeliydi. Kulüpler uyarılmalı, futbolculara yiyecekleri ,içecekleri dahi dikte edilmeliydi. Kısaca 20 yıldan bu yana karşılaşılan çöl sıcaklarının , yaşamı etkileyecek kadar ciddi olduğu anlatılmalıydı. Terim ‘‘Almanya’da’da da ligler erken başladı’’ diyor. Doğru söylüyor ama Avrupa’da sıcaklığın 35’lere 40’lara çıktığı görülmez. Doğa değişiyor, artık alışılmış koşullara göre değil değişen koşullara uymak zorunlu hale gelmiştir. Doğa bize uymaz, dünya insanı artık doğanın koşullarına adapte olmak zorundadır. Dünyanın dört bir yanında doğa felaketleri ardı ardına geliyor.. Teknoloji bile çoğu zaman çaresiz kalmıştır. Mevsimler değişiyor, bahar göremeden yaz geldi, yazı da çöl sıcakları ile geçiriyoruz. Futbol Federasyonu ve liglerin sorumlusu olarak gösterilen Eğitim dairesi kış dönemindeki dinlenme dönemini yeniden düşünmek ve düzenlemek durumundadır. Devre arasında uzun bir dinlenceden sonra liglerin ikinci yarısı başlar başlamaz yoğun kar ve kış koşulları nedeniyle ertelemeler de başlıyor. Acaba şubat ve mart ayları ligin devre arasına mı getirilmeli yoksa, başka bir tarih mi düşünülmeli. Son 5 yılın ortalaması alınırsa belki bir fikir verebilir mi bilemem. Bu konular benim işim değil, ama geçmiş yıllardaki ertelemelerin anımsanmasında yarar vardır diye düşünüyorum. Şenes Erzik . Kelebek ne oldu uçup gitti mi? İ talya’daki şike tsunamisinin etkisi geçmiş olmalı ki bizde durum sütliman. Tahkik komisyonunda sessizlik devam ediyor. Gazete haberlerine bakılırsa birkaç konuşmalar belirlenmiş, ama bu konuşmalar zaten daha önce medyada sayfa sayfa yayınlanmıştı. Bu konuşmalar ve yazılar ink?ar edilecek gibi değil, ya yazılanlar yalanlanacak ya da yalanmazsa şikeciler açığa çıkacak. Ama buna Türkiye’de kimse izin vermez. Komisyon üstüne başka komisyonlar kurulur, bir süre sonra üstüne toprak atılır, olay kapanır. Hani Meclis Araştırma komisyonu vardı ya .. Hani üstüne limon sıkılıp kenara atılan şike dosyası vardı ya? Hani şike yok , teşvik yok, hiçbir şey yok diye adlandırılan ve medyada ‘‘dağ fare doğurdu’’ manşetleri ile duası yapılan rapor? İşte o komisyonda çalışan birkaç milletvekilinin İtalya olaylarından sonra yaptıkları konuşmalardan örnekler : Ahmet Çağlayan (AKP Uşak Milletvekili) Milletvekillerinin dokunulmazlığı var, ama sporda da dokunulmazlar var. Ahmet Ersin (CHP İzmir milletvekili) Herkes ‘‘ben onunkini söylersem o da benimkin, söyler anlayışında’’ Bu iki konuşmanın altını kazımaya , gerçeği çıkarmaya gerek yok. 2 milletvekili de iki milletvekili de söylenecek her şeyi bir tümce içinde anlatmış. Daha ne demeliydiler ki. Gelelim aynı komisyonda çalışan diğer milletvekillerine. Genellikle istedikleri şu; geçmişe sünger çekilsin, her şey yeni baştan başlasın? Yani Genel af. Yani Rahşan Hanım affı gibi? Sonra her şey yeniden başlasın , eskisinden daha fütursuz, daha cesaetle. Futbol Federasyonu Başkanı ise 3 maymunu oynuyor. ‘‘Ben hiçbir futbolcunun maç sattığına inanmıyorum.Bugüne kadar böyle bir şey duymadım’’ Medya da unuttu, Akçaabatı, Kayserispor’u ,Denizlisporu, Hüsnüleri, Pekerleri, İpekleri... Ne oldu Yılmaz Tokatlı Paşa ‘dan da haber yok... Sahi neydi şike operasyonunun adı ; Kelebek mi . Yahu kelebek kalır mı bu zamana kadar, uçup gitmiştir. Futbolda sıcak hava tartışması süredursun, tatil beldelerindeki yurttaşlarımız bir taraftan denize girerek serinlerken diğer yandan da satrançla vakit geçiriyorlar. Suyun içine kurulan masalarda oyunlarını oynayanlar bunaltıcı havadan şikayet etmek yerine bunun keyfini çıkarıyorlar. Türkiye gurur duyuyor B ir gazetenin yaptığı araştırmaya göre Türk insanı ‘‘en büyük Türkiye, başka büyük yok’’ gururunu yaşıyor ve ‘‘Ne mutlu Türküm’’ diyen ve dedirten Atatürk’ün gösterdiği yoldan gidiyor. Anketteki, sorulardan ikisinin sonuçları da ilginç. Başka bir ülkenin vatandaşı olmayı tercih eder miydiniz? Hayır, yüzde 71; Evet yüzde 24.2. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bazı şeylerden utanıyor musunuz? Evet, yüzde 39; Hayır yüzde 32. Evet sevgili okurlar Türk olduğumuzdan elbette mutluyuz, ama bazı şeylerden utandığımızı da saklamıyoruz. Küreselleşen dünyada artık herkes her şeyi biliyor. TV denilen beyaz cam ,dünyanın neresinde ne varsa anında odamıza getiriyor. Ama getiremediği bir şey var ki o da olayların ardında yatan gerçekler. Dünya neden savaşıyor, neden Müslüman dünyası hep savaş ve kavga içinde.. Neden Türkiye hep bu kavganın tam ortasında. AB’ye adaylığımızı koyarken neden Talibana özeniyoruz. Neden , neden. Kişilik bozukluğu mu yoksa psikolojik bunalım mı? Toplum neden huzursuz , gençler neden sokaklarda, yaşlılar neden kuyruklarda. Elbette bunların bir nedeni var. Elbette Türk olduğumuz için gurur duyuyoruz, ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bazı şeyler bizi rahatsız ediyor, utanç duyuyoruz. Kendimize karşı, dünyaya karşı. 20