22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G Ü N D Ü Z C G SPOR FUTBOL EKİM SALI K I L I Ç HALİT DERİNGÖR futbolculara ekmek karnesi getirirdi. Bir anlamda o kuşağın çoğu futbolcusu doğrudürüst beslenemezdi. O dönemde benim bildiğim üç futbolcu vardı ki bunlar aristokrat ve bir anlamda da toplumun üzerindeydiler. Gündüz Kılıç, Necdet Erdem ve de Mahmut Kefeli. Gündüz Kılıç, Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Kılıç Ali’nin oğlu. Necdet Erdem, Akşam Gazetesi’nden Necmettin Sadak’ın damadı. Mahmut Kefeli de Türkiye’nin ünlü tütün tüccarlarından birinin oğlu. Üçü de birbirinden yakışıklı. Güçlü, kuvvetli. Çok güzel giyinen kişiler. Beyoğlu’ndan geçerken bütün gözler onlarda olurdu. Sosyal ve bedensel güçleriyle birlikte çok değişik bir görünümde idiler. Vurdukları insanlar iflah olmazdı. Rambo misali insanlardı. Sadece sosyal hayatlarından değil, fiziksel güçlerinden dolayı da diğer futbolcular onlara saygı gösterirlerdi. Bu üstünlükleri topluma yüksekten bakmalarına neden olurdu ki bu da doğaldı. Bu üç aristokrat futbolcudan Mahmut Kefeli, sporda pek parlamadı. Onunla zaman zaman Haydarpaşa Galatasaray Lisesi futbol karşılaşmalarında ve birkaç kez de Fenerbahçe Galatasaray maçlarında yanyana geldik. Necdet Erdem’den pek bahsetmek istemiyorum. Çünkü değil Türkiye’de, dünyada bile böyle bir futbolcu görmek mümkün değil. Yapmadığı ve başarılı olmadığı ‘‘spor dalı’’ yoktu. Sonraları bunu başlıbaşına bir konu yapıp yazıya dökeceğim. Bu yazımda konu, Baba Gündüz. Aslında Baba Gündüz’ün futboldaki başarılarını başarısızlıklarını veya yanlışlarını doğrularını anlatmak için kitap yazmak gerekir. Ben, bu yazıda onun hayatının bazı kesitlerini ortaya koyacağım. Onun yakın arkadaşlarından duyduklarımı, beraberliklerimizi dile getireceğim. GERÇEKTEN ‘BABA’YDI eçtiğimiz günlerde, telefon ile Gündüz Kılıç’ın takım arkadaşı Doğan Koloğlu ile konuştum. Gündüz Kılıç’a neden dolayı ‘‘baba’’ lakabının takılmış olduğunu sordum. Cevabı, ‘‘Gerçekten de baba gibiydi de ondan. Hep bizim arkamızda olur ve bizlere şefkat duygusuyla yaklaşırdı. İnce, nazik ve kültürlü bir kişiliği vardı. Böyle olmasına karşın, çok otoriterdi. Sadece bizlere karşı değil, yönetimine karşı bile.’’ Bir anısını anlattı. Çok ilginç. Kılıç, G.Saray antrenörüdür. İşler bozulmaya başlar. Yönetim de hesap sormaya kalkışır. Gündüz yöneticilere karşı, ‘‘Siz bu işten anlamazsınız’’ diye bir cümle kullanır. Sonra da antrenörlüğü bırakır. Alp Yalman’ın babası da İngiltere’den Dick’i antrenör olarak G.Saray’a getirir. O günlerin birinde Gündüz, bir gece Taksim Belediye Gazinosu’na gider. Üzüntüsünü paylaşmak için Turgay Şeren ve Doğan Koloğlu’nu da çağırır. Taksim Gazinosu’nun sahibi ise sağaçıklar kralı Leblebi Mehmet. Aynı zamanda yönetimde. Fransız bir kadın çıkıp romantik şarkıları okumaya başlar. Bir ara Gündüz, elindeki pusulayı kadına göndererek şarkı ister. Kadın söylemez. Çevre ısrar eder, kadın nuh der, peygamber demez. Sonunda da ‘‘Ben birşey olmaz diyorsam olmaz’’ diyerek sahneyi terkeder. İşin en ilginç yönü ise halk da salonu boşaltır. Ertesi gün Leblebi Mehmet, bu üç kişiyi çağırıp olayı onlardan öğrenmek ister. Üçlü kendilerine ceza verileceğini zanneder, aksine, Mehmet o yıllar güzel bir şarküteri dükkanına sahip olan Beşiktaş’lı Hristo’nun dükkanından istedikleri zaman bedava olarak herşeyi alabileceklerini söyler. İ kinci Dünya Savaşı yılları. Avrupa’da kıtlık var. Türkiye’de daha fazla. Bizler o yıllarda çiçeği burnunda futbolcularız. Ekmek karne ile, şeker yok. Çayı kuru üzümle içiyoruz. Kulüpten ancak birkaç lira alabiliyoruz. İngiliz Orta Şark takımının solunda görev yapan Prayer, bizimle burada yaptıkları maçların ardından takımımızın başına teknik direktör olarak getirilmişti. Zaman zaman İngiliz Büyükelçiliği’inden biz KILIÇ ALİ’NİN OĞLU Kılıç, yukarıda da bahsettiğim gibi Kılıç Ali’nin oğludur. Sporda, G.Saray ocağından yetişmiştir. Bir anlamda protoplazmasına kadar, sarı kırmızı’dır. 1935 yılında G.Saray’da oynamaya başlar. 10 yıl G.Saray’da oynadıktan sonra evlenir. Bir süre futbol sahalarından uzaklaşır. 1945 yılında yedek subay takımına döner ve sırasıyla Stadyum, sonra da Demirspor formasını giyer. Yıl 1947. Gündüz Kılıç, futbolda aktüalitesini kaybeder, ama Galatasaray onu tekrar bağrına basar. Bu sıralarda benim de oynadığım bir Fenerbahçe Galatasaray maçı var. Baba Gündüz, Sarı Kırmızılılarda santrafor oynuyor. Ankara’ya üç gol atarak tekrar gündeme geliyor. Çok güçlü bir futbolcu olduğu için yalnız Cihat Arman’ın değil, bütün kalecilerin korkulu rüyasıydı. Bu tarihten sonra Gündüz, ulusal takıma da seçildi. Birlikte oynadığımız iki üç maç da vardır. Baba Gündüz, 1953 yılında futbolu bıraktı. Ama sonra kültürünü genişletmek için yabancı ülkelere gidip onların futbolunu izledi. Antrenörlüğü sırasında da öğrendiklerini öğretmeye çalıştı. Kültürlü bir ortamda yaşadığı için diğer futbolculara nazaran birikimi daha fazlaydı. Sonraları Namık Sevik, onu Milliyet Gazetesi’ne aldı. Yazarlıkta da kaliteli bir adam oldu. Yazarımız Halit Deringör Baba Gündüz’le ilk FIFA kokartı takan hakemimiz Sulhi Garan’la birlikte topkale seçimi yaparken. 6 DEVAMI 7. SAYFADA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle