Katalog

EKRANIN MARATON’U ENGİN KEHALE am 10 yıldır pazar günleri ‘‘Maraton’’ programıyla evlerimize konuk olan bir isim o. Erman Toroğlu ile beraber nice programlar yaptılar, zaman zaman güldüler, zaman zaman tartıştılar. Evet... Kendine has tavırları, ağırbaşlılığı ve efendliğiyle spor kamuoyunun her zaman saygısını kazanmış bir isimden, Şansal Büyüka’dan bahsediyoruz. Kendisiyle Lig TV’deki ofisinde “dobra dobra” bir sohbet yaptık. Sizce yıllardan beri Maraton programının bu kadar sevilmesinin nedeni nedir? Şansal Büyüka Bu kadar insanın Maraton’u izlemesinin bence bir kaç nedeni var. Bunlardan birincisi Maraton yanlı yayın yapmıyor. Futbolun kurallarına göre yayın yapıyor. Dikkat ederseniz televizyonlarda genelde bir kulübün temsilcisinin oturduğu programlar yapılıyor. Hepsini söylemiyorum ama genel alışkanlık böyle. Maraton’da futbolun kuralları konuşuluyor, herkese eşit mesafedeyiz. İkincisi görüntü veriyoruz. En önemli nedenlerden biri bu. Üçüncüsü çok taze haberler veriyoruz. Statlara, maçlara gidemeyen insanlar Türkiye’nin dört bir yanında sanki stattaymış gibi maç izliyorlar. Hatta statta olanların bile göremediği, duyamadığı, takip edemediği çoğu görüntüyü çarpıcı bir şekilde ekranlara taşıyoruz. Bunları yaparken maç önü maç sonu kasetleriyle hanımları da düşünerek daha sosyal, daha esnek, daha görsel kasetler, müzikle karıştırılmış görüntüler hazırlayıp futbolun vahşi tarafını yumuşatmaya çalışıyoruz. Bütün bunları üst üste koyunca Türkiye on yılı aşkın bir süredir Maraton izliyor. Türk toplumu aslında çok çabuk televizyon programı eskiten bir toplum. Maraton’un bu ortamda bu kadar sürede varolmasını yukarıda belirttiğim üç ana başlıkta toplayabiliriz. Ercan Taner ile yaptığınız bir programda şöyle bir ifade kullandınız: ‘‘Herkes hakem hakkında konuşmayı bıraksın. Biz de bırakacağız.’’ Peki bunun yerine: ‘‘Biz bırakıyoruz, bizim arkamızdan gelin.’’ Gibi bir yaklaşım daha yapıcı olabilir miydi acaba? Sonuçta Maraton Türk futbolunun öncüsü olan bir program. Biz bırakamayız. Bırakırız, ama şartları var. Ben bunu gazetelerde, ekranlarda, toplumun önünde defalarca dile getirdim. Aynı teklifi kulüpler birliğine de yaptım. ‘‘Eğer hakem konuşmayacaksanız, Türkiye’de hakem yazılmayacaksa, hakemler maç sonu böyle ağır bir şekilde eleştirilmeyecekse biz bir saniye bile hakem konuşmayacağız.’’ Bu söylemimizin arkasındayız. Ama daha ligde 8. hafta bitti bakın, hakeme satılmış diyen kulüp başkanı var, hakeme çete yakıştırması yapan kulüp başkanı var, bir daha bu hakemi istemiyoruz diyen kulüp başkanı var. Bu tepkiye karşın o hakemin yönetimini dile getirmezseniz burada santraller kilitleniyor. O renge gönül verenlerin olağanüstü tepkisi oluyor. Mutlaka vermek zorunda oluyoruz. Kaldı ki biz sezon başında her pozisyonu ekrana getirmiyoruz. Ancak toplum bizi rahat bırakmıyor. Kulüpler birliği bir karar alsın ‘‘Biz hakem konuşmuyoruz diye.’’ Biz de bırakacağız. C T SPOR FUTBOL EKİM SALI Esprinin dozu E rman Hoca ile ilgili bir şey soracağım. Erman Hoca’nın Ümit Karan ile olan bir diyaloğu vardı bir kaç sene önce. (Ümit’in düğününden bir gün önce maçta gol atan Ümit’e şöyle demişti Erman Hoca: ‘‘Yarına atacak golün kaldı mı Ümit?’’ Ben buna çok üzülmüştüm ancak ondan sonra ne sizden ne de Erman Hoca’dan bir özür geldi. Bu konuda ne diyeceksiniz? Ben bu konuyu Erman Hoca ile çok konuştum. Canlı yayındayız biliyorsun. Erman Hoca’nın her alanda düşündüğünü söyleyen bir yapısı var. Bazı yerlerde ben ‘‘Aman hoca!’’ deyip onu durduruyorum ama bizim anlayışımızda kimsenin özgürlüklerine ipotek koyma gibi bir anlayışımız yok. Kaldı ki Erman hoca da zaten bunu kabul etmez. Ben Ümit Karan konusunda Erman Hoca’nın doğru yapmadığını düşünüyorum. Kendisine de söyledim bunu. Erman Hoca bunun bir espri olduğunu, Türk toplumunun algılayamadığını söyledi. Aslında çok uyumlu, insani ilişkileri çok iyi bir insan Erman Hoca. Biz Erman Hoca’ya bir öneri götürdük ama Erman Hoca ‘‘Ben yanlış bir şey yapmadım. Bu bir espriydi. Yanlış yapmadığım bir şey için de özür dilemeyi doğru bulmuyorum’’ dedi. 10