18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•Gündem Sayfa 3 Sendikalı işçi oranı düşüyor ürkiye'de özelleştirmelerin hız Uye sayıları Türkiye'de Sendika üyesi işçi sayıları (196319%) kazandığı 199O'lı yıllardan bu yana 1 600 000 rı JJJJUirJ sendikalara üye işçi sayısında '•a q önemli bir düşme kaydedildi. 1 400 000 | Sendikalılaşma oranının görece \ f t üksek olduğu kamu kuruluşlarında da benzer 1 200 000 lüşme eğilimi yaşandı. Küreselleşmeye koşut i 1 000 000 ılarak yaşanan sendikaların güçlerini ve aa a â a ı • •• jiderek etkinliklerini yitirmeleri Türkiye'de • Kan 111 800 000 :aten zayıf olan sendikal hareketi iyice <m •• • )udamış oldu. Özelleştirilen kuruluşlarda A 600 000 u J Ö U # sendikaya bağlı işçi sayısının hızla azalması da âP m• • ad • • a â Ozeıj a Jünyadaki gelişmelere koşut, ancak her Ğ n a 400 000 3 dC :amanki gibi kraldan fazla kralcı bir tutumun uaad d Q •• * a d jöstergesi oldu. Sendikasız işçi, ucuz emek 200 000 d camu kuruluşlarının bile gözdesi olan bir a naliyet avantajı olarak görülüyor. Türkiye'nin 30>0'(\ınTrıntoNa>cngTı 35 milyona yaklaşan nüfusu içinde herhangi 3ir meslek örgütlenmesinde yeralanların oranı sldukça düşük. Türkiye'de yaklaşık bir buçuk milyon hakkı tanıyor. Dünya çapında sermayenin emeğe karşı sendikalı işçinin 900 milyon kadarı kamu işçisi. Kamu egemenligini giderek artırması, uluslararası şçilerinin özel sektörde çalışanlardan az olduğu taşeronlaşma, yaygın bir özelleştirme kampanyası ile jüşünülürse kamu çalışanları içindeki sendikalı birlikte gerek örgütlülüğün gerekse örgütlerin gücünün Dranının özel sektöre göre yüksek olması da ayrıca giderek azalmasına koşut bir biçimde Türkiye'de de dikkate değer bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. özel sendikalılaşma oranındaki azalma eğiliminin sektör her yerde olduğu gibi Türkiye'de de işçiye önümüzdeki yıllarda da sürmesi bekleniyor. Tabii bu jevlet sektöründe görülenden daha az örgütlenme gidişe toptan bir 'dur' deyiş olmazsa. T ep e gö z J\k hedefımiz, aşın cnflasyonu kontrol altına alarak dar ve sabit gelirlinin belini büken pahalılığı önlemektir" Bu sözlerin kimc ait olduğu önemli değil. Önemli olan Türkiye'nin yaklaşık 20 yıldır bu vaadleri ag/.ına sakız eden kişilerce yönetildiği... 20 yıldır artık yaşamımızın aynlmaz bir parçası olan ve giderek de kronikleşcn enflasyondan kıırtulnıanın yollannı, biraz da umarsı/ca arıyor sabit gelirli. Tüketici fiyat cndcksi 2 bin 300 kat artarken, aynı dönemdc ücretinin gerçekte yalnızca 2 kat arttığına tanık oluyor. Pcyniri, zeytini granıla alırkcn, etin yanına bile yaklaşamıyor. Çocuklarını okula göndermeme pahasına ayakta kalmaya çalışıyor. Hükümetler tarafından adeta "altta kalanın canı çıksın" tarzındaki yaklaşımlarla göz ardı cdilen kitleler, vitrinleri süsleyen lüks fiikctinı mallan ve televizyon ekranlanna yansıyan çılgın eğlencelerin karartısını hissediyor içinde dcrinden derine... Ve toplumca artık izlemeye alıştığımız enflasyon sebepli cinnct sahneleri artıyor günden güne. Türkiye'de 1950'li yıllarla başlayan ve 1970'lerin ikinci yarısında petrol kri/inin de dcsteği ile hızlı hir yükselişe geçen enflasyon, 19811983 aralığında 'askeri yönetimin zoruyla" bastırılmış gibi görünse de aslında 24 Ocak 1980 kararlannın sonucu olan ve serbest piyasa adı albnda dayatılan politikaların sonucunda dizginlerinden boşaldı. 12 Eylül 1980'de yaşanan siyasi darbeyle sendikal hareketin büyük zarar görmcsiyle birlikte, işçi ücretleri enflasyonun altında ezildi. Bir dc buna uygulanan popülist politikalar eklenince, dar ve sabit gelirlinin işi bir hayli zorlaştı. Türkiye'de "vahşi" liberal politikaların öncüsü olan Turgut Özal'ın, enflasyonun yüzde 30'larda seyrettiği 1983 yılında hükümeti kurarken yaptığı açıklamalar sonrasında yaşanan çılgın enflasyon bir ibret belgesi olarak tarihe geçti. Özal Mükümeti'nin birinci yılında enflasyon oranı yüzde 50'yi aşarken, Türk Lirası'nuı değeri diğer paralar içinde, özellikle dolar karşısında iyice geriledi. Çalışanın reel geliri 1979 yılı 100 olarak baz alındıgında, 1984 yılında yüzde 77'ye kadar gerilediği görüldü. Özal'ın genel ekonomiyi düze çıkartmak, cnflasyonu düşürmek için ilk etapta düşündüğü kemer sıkma politikasîhın iflas ettiği, 1986 yılı seçimlerinde ibrcnin DYP lideri Sülcyman Demirel'i işaret etmesiyle kendini gösterdi. Özal'ın 1989 yılında yüzde 70 enflasyonla iktidan terkedip, (,'ankaya'ya çıkması, nc vahşi liberal politikaların terkedilmesini ne de enflasyonun dizginlenmesini sağladı. 199O'lı yıllara gelindiginde dizginlenemeyen enflasyonun yükü dar ve sabit gelirlinin kamburunu arttınrken, Tansu Çiller ve Murat Karayalçın ekibinin uygulamaya koyduğu 5 Nisan Kararları isc enflasyonun savaş dönemleri dışında Türkiye tarihinin en yüksek düzeyine ulaşmasına neden oldu. Tansu Çillcr'in ikinci ortağı Erbakan Hoca'yla yürüttüğü ekonomi |>olitikalan da ücretlinin hafızasında silinıncsi güç izler bıraktı. Rejimin ve loplunısal banşın korunması için uınut vaat eden yeni hükümetin ekonomiyle ilgili çalışmalan isc şimdiden tarbşma konusu. Ekonomide Özal ekolünden gelen politikacıların etkin olduğu yeni hükümette, şu ana kadar enflasyonla ilgili "raiting"i bol tahminler dışında bir ileıieme yok. Kısaca enflasyonda umutlar yüıe bir başka bahara kalacak gibi... Cumhuriyet Ekonomi T 4 f A< r P s Pahalılığın bezdirici tırmanışı »* »• u FCalkınma bankalan yetersiz ronik enflasyon ve Türk Lirasının sürekli değer kaybetmesi, özellikle maaşlı çalışanların birikimlerini banka hesabında değerlendirme eğilimini giderek artırdıkça bankaların sayısı da fazlalaşıyor. Mevduat bankalarının sayısı geçeri yılın sonu ıtıbarıyle 55 olmasına karşın Türkiye, 13 kalkınma ve yatırım bankası ile kalkınmaya çalışıyor. Türkiye'de yatırımcılara hizmet veren kalkınma ve yatırım bankalarından sadece 3'ü kamusal sermayeli. Bunlardan bazılarının 'kayırma' usulü verdikleri krediler ve amacına yönelmeyen paralar Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü kalkınma çabalannın hızını oldukça düşürüyor. Türkiye'de Merkez Bankası da dahil olmak üzere toplam 69 bankalar içinde 37'si kısmen ya da tamamen devlet sermayesi ile kurulmuş. Toplam 19 yabancı sermayeli bankalardan da sadece 3'ü kalıknma ve yatırım bankası ve bu alanda kredi verme amacına yönelik olarak kurulmuş bankalar. Son yıllarda sermayenin üretken yatırımlar yerine kısa vadeli kâr, faiz, rant gelirlerine Bankalar (1996 sonu) Sayı yönelmesi de kalkınma bankalarının işlevsizliği gibi yatırımları azaltan bir etken olarak Türkiye 1 ^ ^ ^ ^ ^ ^ Q> Emisyon Bankası ekonomisine önemli kayıplar verdiriyor. öte O Mevduat Bankalan yandan faizlerin yüksek düzeylerde O Ulusal Bankalar seyretmesi vadeli mevduata yönelimi O Kamusal Sermayeli artırırken, mevduat bankalannı da nitelik ve O Yabancı Sermayeli nicelik olarak besledi. Ancak faizlerin ve diğer O Kalkınma ve Yatırım Bankaları 13 ^ S R F ^ C ^ C ^ ^ ^ ^ ^ t t £ L . rant getirilerinin bu denli yüksek olduğu bir ortamda bankalardaki tasarrufların üretken O Kamusal Sermayeli yatırımlara yönelmesi de zorlaşıyor. Nitekim O Özel Sermayeli bankalardaki tasarrufların krediye dönüşen O Yabancı Sermayeli kısmının son yıllarda giderek azalması da Toplam bunu destekliyor. K 5 jB^^k ^ İ P ^ ^ 5 3 IIHII^İKH 4 1 lWPHf#fi 6 3 \M&WkJ^ Ozelleşen limanlarda kaygılı bekleyiş E konomik avantajları nedeniyle dünya deniz nakliyatına yönelirken, Türkiye özelleştirme kapsamına almaya çalıştığı denizcilikle ilgili işletmelerine yatırım yapmayı her geçen gün giderek artan bir oranda ihmal ediyor. Denizyolları Türkiye'nin dış ticaretinde yüzde 90.56 ile miktar bakımından en büyük payı almasına karşın ulaştırma yatırımlarından aldığı pay bakımından yüzde 1.3 ile en son sırada yer alıyor. Özelleştirilen tersanelerde yatırım ve bakım yetersizliğinin sonuçları Tuzla'dakı tanker yangınında bir ölçüde görüldü. Her alandaki özelleştirmelerde üretim düşüşü, yatırımların azalması ve ortadan kalkması sonucu bakımsızlığın giderek artması gibi olumsuzluklar," birbirini kovalıyor ve özelleştirmeler birçok işletmede işlevsizlikle kendini gösteriyor. Bu sonuçlarına ve giderek yükselen kamuoyu tepkisine karşın yeni gelen hükümet de özelleştirmelere devam etmekte ısrarlı görünüyor. Limanların özelleştirilmesi de Türk denizciliğinin geleceği ve stratejik kurumlann mülkiyeti kapsamında çokça tartışılan konuların başında geliyor. Hopa, Tekirdağ, Giresun, Ordu ve Sinop ve sırada olan Trabzon, Rize ve Antalya limanlarının özelleştirilmesinde de benzeri olaylann yaşanmaması için daha fazla geç kalınmadan önlem alınması, uzmanların ve çalışanların görüşlerine daha fazla yer verilmesi şart. KARADENIZ Slnpp GÜRCISTAN Ordu OO Giresun ANKARA PjAntalya Limanlarda özelleştirme OÖzelleştırılenler OOzelleştırme kapsamında olanlar CUMHURİYET EKONOMİ DERGİSİ • İMTİYAZ SAHİBİ: BERİN NADİ • BASAN VE YAYAN: YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş. • GENEL YAYIN YÖNETMENİ: ORHAN ERİNÇ • GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ: HİKMET ÇETİNKAYA • YAZIİŞLERİ MÜDÜRLERİ: DİNÇ TAYANÇ, İBRAHİM YILDIZ (SORUMLU) • GORSEL YONETMEN: MEHMET SEDAT DEVİR • REKLAM: MEDYA C Kaçek BÜLENTÖRKENSOYGralik: GRAFlKSERVfSİ AKDENIZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle