Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 10 • 1993 yılında bir önceki hükümet tarafından verilen yüksek zammın etkisiyle yüzde 101'leri gösteren reel ücret endeksi, 1995 yılında yani kriz sonrasında yüzde 69'lara kadar geriledi. piyasalarında yarattığı aşırı hareketlenme ile akıllarımıza çakıldı. 1994'tetüketici fiyatlarında enflasyon yüzde 125.5'i bulurken, toptan eşyada bu oran yüzde 149.6'ya kadar yükseldi. Bu olumsuz ekonomik durumdan çıkmak için siyasi güç tarafından gösterilen çare ise yine dar gelirlinin "kemerini sıkması" yolundaydı. Bütün kamu yatırımlarının durdurulması, memur ve kamu çalışanının ücret artışlarının dondurulması ve halkın temel ihtiyaç maddelerinden büyük bir bölümünü oluşturan kamu mallarına yapılan ardı arkası kesilmeyen zamlar, istikrar paketinden en çok kimin yara alacağını da açık bir şekilde gösteriyordu. Nitekim büyük bölümüyle uygulama alanı bulamayan 5 Nisan Kararları sonrasında, çalışan kesimin reel ücretinde büyük düşüş yaşandı. 1993 yılında bir önceki hükümet tarafından verilen yüksek zammın etkisiyle yüzde 101 'lerde dolaşan reel ücret endeksi, 1995 yılında yani kriz sonrasında yüzde 69'lara kadar geriledi. REFAHYOL hükümetinin başa geçmesiyle birlikte, "hocayla bacı" Allah'ın nimetlerinden "yarattıkları" kaynakla, çalışanın gönlünü almaya çalıştılar. Ancak bu iyileştirme de, gerçek ücret endeksi üzerinde yalnızca yüzde 3'lük bir artış gerçekleştirebildi. Yıl ibresinin 1981 'i göstermesi ile banknot enflasyonu da başladı. Bu döneme kadar yani yaklaşık 40 yıldır en büyük para durumunda olan 1000 lira 15 yıl içinde tahtını önce 5 daha sonra da hızla 10,20,50, 100,250, 500 bin ve 1 milyonluk banknotlara bıraktı. Bu süreç aynı zamanda mutfak harcamalarının asgari ücret içindeki payının giderek arttığı ve sonunda teorik olarak da olsa aştığı bir dönemi getirdi. Dört kişilik bir ailenin aylık mutfak harcaması 1980 yılında yaklaşık 8 bin lira iken, 1987'yegelindiğinde 10 katın üzerinde bir artışla yaklaşık 86 bin lira olmuştu. Bu dönemden sonra her yıl 1.52 kat artış gösteren mutfak harcamaları 1990'da 1987'dekinin 4.5 katına, 1995'te ise 1990'dakinin 20 katına ulaştı. 1997 temmuzuna gelindiğinde dört kişinin mutfak harcamasının Kapak Ucretler ve enflasyon | | Tüketici fiyatları endeksi O Gerçek ücret endeksi yoğunlaşması. özal'ın iktidarda olduğu son dönemlere denk gelen bu süreç, aynı zamanda daralan geçim koşulları nedeniyle çocukların eğitimine son verme zorunluluğunun da en çok gündeme geldiği yıllar olma özelliğini taşıyor. Aynı ankete katılan ailelerin yüzde 22.1 'inde benzer bir durum yaşanıyor. Calısan ezilivor Enflasyonun yaşandığı ülkelerde kârlı çıkan tek kesimin sermaye olduğunu vurgulayan Devrimci Işçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Rıdvan Budak 1970'li yıllarda toplam milli gelirden ücretlilerin aldığı payın yüzde 35 civarında olduğunu, 1990'dan sonraki dönemde ise bu oranın yüzde 20'lere doğru düştüğünü yılında dar gelirli ailelerle belirtiyor. 1970'lerin aynı yapılan bir ankete göre, zamanda sendikal hareketin ailelerin enflasyona karşı en çok yükseldiği, sendikasız verdikleri ilk tepki, aile içinde işyerinin çok az olduğu çalışan sayısını arttırmak ya dönemler olduğunu söyleyen da birden fazla işte çalışmak. Anketin sonuçlarına göre, yeni Budak, enflasyonist açıdan bakıldığında örgütlü olmayan istihdam olanakları yaratarak toplumların enflasyonu aile bütçesine katkıda yenemediğini ifade ediyor. bulunmanın bir yöntemi de Rıdvan Budak, Türkiye'de okuyan çocukların boş kronik hale gelen enflasyonun zamanlarında çalışmaları. Ankete katılan ailelerin yüzde sebeplerini ve oluşumunu " 80'li yıllardan sonra 10.6'sında bu tür bir ihtiyaç dünyada globalleşme, duyulurken, en dikkat çeken küreselleşme denen süreç nokta ise ailelerin yüzde yaşanıyor. Reagan 72.1 'inde bu tür bir eğilimin Amerika'nın başında, son üç yıl içinde 35 milyonu aşmasıyla birlikte ortalama bir ailenin karnını doyurabilmesi için gereken para 7 yıl içinde yaklaşık 100 kat artmış oldu. Cocuklar da etkllendl Zaman içinde artan enflasyonla mücadelede hükümetlerden umudunu kesen sabit gelirliler, kendi çözümlerini üretmeye başladılar. Bunun da birinci yolu çok çalışmaktan geçiyordu. Ve böylece enflasyondan cocuklar da payına düşeni aldı... 1990 Kamu açıklan ortadan kaldırılmalı, vergi gelirleri arttırılmahdır EROL ÇEVİKCt Adana Mllletvekilî CHP Cenel Başkan Yardımcısı Ülkemiz planlı kalkınma sürecini başlattığı yıllarda kalkınma stratejisinde ekonomik istikrara büyük önem vermiştir. Gerçekten de iç ve dış tasarruf açıklarına karşın 6O'lı yıllardan 80 başlarına dek yüzde 510 dolayındaki kalkınma hızlarını yine aynı dönemde yüzde 815 oranında bir enflasyon ile gerçekleştirebiimiştir. Ancak, 1983 ve devam eden yıllarda bu gerçekleşmeler enflasyon açısından, iki üç haneli rakamlara ulaşmış ve son 3 yıldır da yüzde 8085 gibi bir düzeyde sabitleşmiştir. Ülkemiz halkının bu düzeyde bir enflasyon ile yaşamaya mahkum ve mecbur edilmiş olması bütün cumhuriyet dönemimiz ekonomisinin en büyük zaafı, sorunu ve hatta ayıbıdır. Enflasyon etkinliği olmayan ekonomik faaliyetlerin toplam arz ve toplam talep üzerinde yarattığı dengesizliğin doğal bir sonucudur. Başka bir deyişle, yanlış ekonomik kararların ve ekonomi yönetiminin kaçımlmaz sonucudur. Ekonomik istikrarsızlık demektir. Bu da siyasal ve toplumsal istikrarsızlığın nedenidir. Doğaldır ki ekonomik istikrarsızlık ortamında ne toplumsal barış korunabilir ne de sosyoekonomik gelişme sağlanabilir. Dolayısıyla, yaşanan sosyal, siyasal bütün sorunların ana nedeni olarak ve terör başta olmak üzere sağlık, eğitim ve güvenlik konularında insanlarımızın karşı karşıya kaldığı derin sorunlardan tutun da Avrupa Biriiği'ne girilememenin gerçek nedeni olarak da enflasyonu görüyorum. İç tasarrufların erimesini önlemek, kıt kaynakların verimli alanlara yönelmesini sağlamak, dar ve sabit gelirliler üzerindekl yükü (enflasyon vergisini) hafifletmek, gelir dağılımındaki adaletsizlikleri asgariye indirmek ve küçük ve orta boy işletmelerin sermaye aşınmasını ortadan kaldınmak için ekonomik istikrarın sağlanması şarttır. Yani enflasyon mutlaka kontrol altına alınmalı ve yaşamın bir parçası alışkanlığından kurtulunmalıdır. Ancak bu ortamda, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti ve demokrasiyi insan haklarını bütün kurum ve kuralları ile yaşayan toplum özlemimizin gerçekleşmesı mümkün olabilecektir. Enflasyon, kur ve faizler dolayısıyla maliyetlerdeki artışlar, hava şartlanndan etkilenen tanmsal ürünlerdeki arz eksikliği, ithalatihracat dengesizliği, parasal genişleme ve benzeri diğer faktörlerden her zaman etkilenir ve bunlara karşı değişik önlemler alınabilir. Ancak ülkemizde 20 yıldır yaşanan enflasyonla ilgili olarak şu önlemleri ağırlıklı olarak öngörmek gerektiğine inanıyorum: Kamu fınansman açıklan ortadan kaldırılmalı veya bu açıkların GSMH içindeki payı yüzde 23 düzeyine indirilmelidir. Bu, bir taraftan bütçe giderlerinde çok ciddi tasarruf önlemleri alınması ve diğer taraftan vergi gelirlerinın arttırılması ile olanaklıdır. Emek faktörü üzerinde vergi yükünü azaltan, ancak ekonomide kapsamı genişletip, kavradığı faaliyetlerde de vergi randımanını arttıran bir vergi politikası izlenmelidir. Aşırı rantların ve kayıtdışı ekonominin vergilendirildiği, uygulaması basit, anlaşılır, ekonomik kalkınmaya araç olacak bir vergi reformu kaçınılmazdır. Toplam arzın attırılması üretimin arttınlması ile olanaklıdır. Öngörülen bütün teşvik önlemleri doğrudan üreticiye yönelik olmalıdır. Çok sınırlı olmalı ve uluslararası rekabet açısından kaçımlmaz olan sektör veya ürünler desteklenmelidir. Talebin kısılmasına yönelik kısa vadeli önlemler köklü ve yapısal reformlarla desteklenmelidir. Bu reformlar, kamu sektörü borçlanma gereği ve yöntemleri, kamu personel rejimi, sosyal güvenlik sistemlerimiz ve banka ve mali sistemi kapsayacak konularda modern Türkiye'nin ve sağlıklı bir Türk ekonomisinin yaratılmasının köşe taşları olarak görülmelidir. Acı gerçek, üreticisi ile tüketicisi ile toplum, enflasyona yenik düşmüştür. Bu yenilgi herkes için bir varsayım, bir kabul, bir önyargı olmuştur. Herkes güne onunla başlıyor, onunla yatıyor. Bu toplumsal isteriden kurtulmadıkça enflasyon ülkede kol gezmeye devam edecektir. Avrupa'da, Güney Amerika'da benzer ölçüde olmasa da geçmişte yaşanan bu sorunu, görülmüştür ki, sadece sosyal demokratlar çözebilmiştir. Türkiye de bu sorunu ancak o yolla çözebilir. Liberal, katı kapitalist yapının ürettiği bu enflasyon olayını ancak karşı seçenek olan sosyal demokratların çözebileceği artık gün gibi açıktır.