Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Arzuları ertelemek 7. sayfanın devamı derhal suçluluğa dönüşür. Kendilerini tatmin etmeyen aşk ya da melck pozisyonlaruıda takılır kalırlar, bir yere kımıldayamazlar. Bu tip ketlenme cinsel iktidarsızlığın ya da çalışma yetersizliğinin açıklamasıdır. Dahası, suçluluk hiç hareket etmemek için bize dört dörtlük nedenler sağlar, örneğin: "Bu projeyi gerçekleştiremem, seyahate çıkamam, yaşamımı değiştiremem, çünkü param yok!" Ama aynı anda kendimizi iki kez suçlu hissederiz. Hem yadsımaktan ötürü, hem de temel olarak fazlasıyla maddi ölçütlere bağlanmaktan ötürü. Tüm bu nedenle akla yatkın görünseler bile, içtcn içe, kendi kendimizi aldattığımızı biliriz. Vincent Van Gogh'un "Resim yapmaya devam edersem, açhktan öleceğim" dediğini kabul edelim. Bize ondan hiçbir tuval kalmazdı. Resim yapma arzusunu tümüyle kabul ederek, kendi kendisinebusoruyusormadı. Peki, bu yadsıyış bizi suçluluğa ittiği halde neden arzularımızdan kaçarız? Başkalarının sevgisini yitirmekorkusu bizi teslim almıştır da ondan. Ancak, yadsımalanmız, arzularımızın eninde sonunda eften püften şeyler olduldarını görmemizi de engeller. Arzularını her şeye rağmen gerçekleştirmek yetisinden yoksun, değeri bilinmemiş dâhiler sanırız kendimizi. Ayaklarımızyerebasınca birVictor Hugo ya da Marcel Protıst olmadığımıztn bilincine varırız, bizlcr sadece kendimizizdir. Bir dizi çalışmayla idcaller kırılır: Ben her şeye muktedir değilim ve arzularım da o denliharikadeğiller...Birkezbunııalgılayınca, seçimimizi yaparız: Başkalarına rağmen hazza ulaşmak ya da ulaşmamak. I langi seçeneği seçersek seçelim, suçluluk duygumuzu başka türlü yaparız. Ama terapi suçluluğu tümiiyleortadankaldırmaz.Üahadayanılır kılar.Öte yandan, toplıım açısından, suçluluk dtıygusıı tümüyle yararsız değildir, çünkü bizim yıkıcı dürtülerimizi sınırlar. Onemli olan ona tümüyle tutsak olmamaktır. Bilinçaltı suçluluk duygusuyaşıyormusunuz? Bilinçaltı suçluluk, açıkça belirlenmemiştir. Belirtileri, insanın varlığını çekilmez dıırumlara sürükler. Eğer aşağıdakiler varsa "suçluluk acısı çekiyorum " demektir. Düzenli olarak bana denk olmayan ya da beni reddeden partnerler seçiyorum. Hoşlanmadığım mesleki pozisyonlarda ısrarediyorum. i ler zaman zevk almaktan kaçınmak için geçerli nedenleri buluyorum. Bir başarıdan, mutlu bir andan sonrabunalıyorum. Gereksiz risklere giriyorum. Övgülere ve duygusal yaklaşımlara kayıtsızkalıyorum. Hayırdemeyibilmiyorum. Durmaksızın bir kıırban olduğumu kanıtlamaya uğraşıyorum. Hekimleri uğraştıran küçük sağlık sorunları bulup çıkarıyorum. Bu davranışjarın çoğu sizde varsa, oldukça fazlaoranda bilinçaltı suçluluk çekiyorsunuz demektir. Ama bu belirtileri saptamak, onları sağaltmaya yardımcı olmaz. Çıkış noktasını bulmak gerekir ve bir terapi vazgeçilmezÇeviren: EMRE ÇAĞATAY Cher. "Ay (Jarpması" tilminde... AY KADINDI GUL ATMACA "Bu, benim için küçük ama insanlık için devbiradım." Bucümle,21 Temmuz 1969 tarihinde Ay'a ilk ayak basan insan unvanını alan Neil Amstrong'a ait. Bu ayın saflığını ilk yitirişi değildi. Eski gök tanrıçalan ya da tanrıları arasında hatırı sayılır bir yeri olan Ay'ın büyüsii, 17.yy'ınbaşındagökdürbününün bulunmasıylabozulmuştu.Güneşekıyasla dünyaya yumuşak bir ışık göndcren, karanlık gcceleri aydınlatan ayın yüzündeki kraterler ve susuz toprak incelenmeye başlanmıştı. ABD'li bir araştırmacı, Ay araştırması için seçilen 42 tanınmış bilim insanıyla bir çalışma yürüttü. Harvard Universitesi'ndeki bu Bilim insanları çalışmaya yine erkek gözii hakim oldu. ^Yaratıcı bilim insanı daha çok erkekler arasından çıkıyor. t/ Fizik alanındaki araştırmacılar genelde radikal Protestan ailelerden geliyorlar ama dinci değiller. ı/ Bilim insanları birbirleriyle samimi olmaktan kaçınıyorlar. •• Yaratıcı bilim insanları çalışkanlar ama "işiyle kafayı bozacak" kadar değiller. */ Bilim insanları, insani duygulara, Sadece okyanuslarda değil insan beden deki sıvılarda da gelgitler yaratan Ay'a, b çokkültürdekadınsıözellikleryakıştırıl Onun gökyüzündeki hareketi, bir kadır ruh haline benzetildi. Beyaz ve parlak ışık: çan ay, bir bakire ya da genç kız; dolunay, mile bir kadın; aysız karanlık bir gece ölür duygusal tepkiler veriyorlar ama böyle durumlardan olabildiğince kaçınıyorlar. \/ Fizikçiler müzikten hoşlanıyorlar ama şiir ve sanatı sevmiyorlar. %/ Fizikçiler ağırlıklı olarak erkek tavrını sergiliyorlar. %/ Fizikçiler, analiz yapmaya küçük yaşta başhyorlar.