Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KENT SÎBEL ATİK " 1926yılında Kafkaslar'dan koparak Istanbul'a geldiğimizde, tüneli bilmiyorduk. Babamla Karakoy'den Beyoğlu'na çıkan yokuşıı gördük vcbabam çıkamayacağımızı söyledi. Ona, Tünel'in olduğunu söyledim. Etrafasordıık vetarif ettiler. Tünel'in görüntüsü babamı olduğu kadar beni de şaşirtmıştı. Terk ettiğimiz Tiflis'te tanık olmadığımız bir göriıntüydii bu. 60 para ödedik ve adını bilmediğimiz tahta bir taşıyıcıyla Beyoğlu'ndaydık." O kadar dik bir yokuştan 60 parayla çıkmak Simon Eshakzade'nin ve babasının çokhoşunagitmiş. Babasının 'bedavabedava' dediğigünü unutamamışhâlâ. Simon Eshakzade bugün 90 yaşında. 1934 yılında açtığı tuhafiyeci dükkânı Istanbul'un bclki de en albenili yokuşlanndan biri olan YüksekkaJdırım'da. Yukarı kısmı Galipdede Caddesi olarak geçen yokuş, eskilerin Caddei Kebir dedikleri tstiklal Caddesi'nin bitimindebaşlıyor. Beyoğlu'nu Karaköy'e bağlayan bu yokuşun, dik ve işlek olması Fransız mühendis Eugene Henri Gavand'ın gözünden kaçmamış. Gavand, o yıllar bir finans merkezi olan Galata ile halkın eğlence mekânı Pera arasındaki bu dik yokuşta, yatay bir asansor kurulmasına yol açmış. 1875'teyapımıtamamlanandünyanın en eski üçüncii metrosu olan bu yatay asansörle, yani Tünel ilc Karaköy'e birkaç dakikadaulaşmanızmümkün. "Yokbenim zamanım var, yokuştan ineceğim" derseniz, tstanbul'un ruhu sinmiş bu yokuşu inmekten pişman olmayacaksınız. Ama önce Simon Bey 'in anlattıklarıyla yokuşun geçmişindeazıcıkdahagezinelim " Bugün gördüğün bu boş hanlarda eskiden aileleroturuyordu. Ailelerin çoğu ekalliyetti ve bunlar arasmda da Yahudiler hâkim zümreyi oluşturuyordu. 1955 'li yıllardan sonra durum değişti. tsrail devletinin kurulması ve 67 Eylül olaylarıyla Yahudilerin çoğu terk etti buraları. Türkiye'de kalanlar da Şişli, Osmanbey, Kurtuluş'a yerleşti." Kendisi deGürcü Musevilerden olan Simon Bey, 12 yaşında geldiği îstanbul'u terk edemeyenlerden... Yaşlılıkla ayağında artan "Kim görmüş ama kim Eleni'yi öptüğümü, Yüksekkaldırım'da gupegundüz?" diye sormuştu Orhan Veli. Anılar eşliğinde Beyoğlu'ndan Karaköy'e Yüksekkaldırım... ÖAÛYG£vt ENÜ ağnlaryıllarca ibadetini yaptığı Neve Şalom Sinagogu'na gitmesini engellediği gibi yokuşta olup bitenlere de yabancıkştırmış. "Yokuşun en eski sakini olmama rağmen, bugününü janlatamayacağım. Şapkacı Pepo'nun, domuz etinden salam sucuk yapan mezeci Çerkezo'nun, piyano ve daha nice müzik aleti satan Papa Corc'un yerinde kimler var gezin görün!" diyor. Simon Bey ile vedalaşıp yokuşu inmeye başlıyoruz. Hemen solda Divan Edebiyatı Müzesi diğer adıyla Galata Mevlevihanesi bulunuyor. lstanbul'un bu en eski mevlevihanesi, 1491 yılında inşa ettirilmiş. Yalnız kütüphanesinde 3455 cilt kitap barınıyor. Hazırkitap demişken, Türkiye'de ilk matbaayı kuran îbrahim Müteferrika'nın burada gömülü olduğunu da söyleyelim. Müze semahanesi, türbeleri, sebil ve muvakkithanesi, derviş hücreleri, haziresiyle görülmeye değer. Burada zaman zaman sema törenleri de yapılıyor. Eğer Istanbul'da bir sema töreni izlemek dileğindeyseniz yolunuzu Galata Mevlevihanesi'nedüşüreceksiniz. Müzeden çıktık. Müzik aleti satan dükkânlar, albenili vitrinleriyle sağlı sollu dizilmişler. Eskiden piyano satışının yaygın olduğu dükkânlarda artık gitar, saz, ut gibi çalgıların hâkimiyeti var. Bunlardan vitrini "JacksonBass'lardayüzde25indirim! Ücretsiz gitar ve bateri dersleri" ilanlarıyla dolu Lay Lay Lom müzik diikkântna dalıyoruz.Gitar fiyatları 100 dolardan başlıyor. Ancak iyi bir gitar için en az 280 dolara kıymanız gerekecek. Çünkü en çok satılan Alhambra markalı klasik gitarların fiyatı 280 dolarla 1000 dolar arasında değişiyor. Yokuşu inmeye koyulduğumuzda bu kez müzenin tam karşısında Kıvılcım Müzik'in vitrininde, alıcısını bekleyen Erkin Koray'ın gitarına takılıyor gözlerimiz. Ünlü müzisyenin imzalı fotoğrafıyla vitrinde duran Ibanez marka elektro gitar, 1500 dolar ödeyecek müşterisini bekliyor. Dükkânda Türkiye'nin üretiminde iddialı olduğu ziller de satılıyor. El yapımı Istanbul markalı ziller 5060 dolardan başlıyor. Her çeşit enstrümanın satıldığı dükkânlarda klasik Türkmüziğinin vurmalı, nefesli, telli çalgılan da yerini alıyor. Istanbul Müzik Merkezi'ndeTürk müziğinin hemen her aleti satılıyor. 25 yıllık dükkânda yok yok; saz.ut, zurna, mey, kemençe, kopuz, kanun, ney... Müzik dükkânlan bitmeyecek diye düşünürken yan yana duran iki pulcu dükkânıy