Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 HAZÎRAN 2003. SAYI897 dan sorulurdu, belliydi. Adamın duruşundan, heybetinden, biraz da tüm gözlerin üzerimizde olmasından dolayı başımızı öne eğip, iyicebüzülerek hızlıca içeri girdik. Bizi salonun kapısında elinde fenerli, diğer çalışanlara oranla daha genç bir adam bekliyordu. Sanki filmin en heyecanlı yerinde gelmiştik de bu sahneyi kaçırmayahm istiyormuş gibi aceleci davranıyordu. Apar topar önce ücreti olan beş yüz bin lirayı alıp, bizi içeri soktu. Detektörün başında bekleyen amcanın sesi arkamızdan duyuldu: " Çocukları sağlam bir yere oturt!" Demek ki, burada sözü geçiyordu; heybeti boşuna değildi. Salonda bizi ağır bir koku karşıladı. îçerisi garip kokuyordu ve kalabahktı. Sağıma soluma bakıp gözlem yapayım, diyordum; ama yer gösterecek görevli o kadar hızlı yürüyordu ki, ona yetişmek için koşmam gerekiyordu. En sonunda sağlam bir yer beğenebildi ve bizi arka taraftaki boş bir sıraya oturttu. Ben de yerime oturunca bir filmi bir de dikkat çekmemeyeözen göstererek, etrafı seyretmeyebaşladım. Bugün seyredeceğimiz filmin adı "Tavan Arası"ydı. Filmde, tavan arasının zemininde bulduğu delikten, kadınların odalarını gözetleyen bir yeni yetmenin hikâyesi anlatılıyordu. Ama gerek konusu, gerekse oyunculuklar açısından seyrederken hissettiğim tek şey, gülmemek için kendimi zorladığım için duyduğum sıkıntıydı. ? Salon, daha çok orta yaşın üstü erkeklcrle doluydu. Pornografik sinemaların eşcinsel erkeklerin de uğrak yeri olduğunu duymuştum. Bu sözü doğrulayan birkaç kişiyi de içeride gördüm. llk geldiğimizde tamamen boş olan oturduğumuz sıra, yavaş yavaş dolmaya başladı. Yanımızdaki koltuklarda oturanlar, kısa bir süre sonra benim cinsiyetimın farkına vardılar. Akabinde filmi sıkıcı bulmalarından olsa gerek, sahneden çok benim oturduğum tarafı izlemek, onlara daha çekicı geldi. Salonda süreklı bir hareket vardı. Kimiler: kalkıp çıkıyor; yenı seyirciler geliyor; kimıleri de yerıni beğenmeyıp, bir üç dakika dolandıktan sonra başka bir koltuğa oturuyordu. Sonra bu yer değiştirmelerın, kalkıp gitmelerin bir sıraya bağlı olduğunu fark ettım. Filmdeki sevışme sahnesınin ekrana gelmesiyle beraber salonda bir uğultudur başlıyordu. Koltuklar sallanıyor, gacur gucur sesler yükseliyordu. Sesler, sahnenin bitiminden bir süre sonra sona eriyordu. Ardından kimileri yer değiştiriyor, kimileri de salonu terk ediyordu. Neredeyse salonun yarısı boşalıyordu. Sonra yeni insanlar geliyor ve salon tekrar eski doluluğuna ulaşıyordu. Bu sahnelerdenbirindetam arkamdaki koltukta oturan kişinin benim koltuğumu kırmakonusundaoldukçakararh olduğunu fark ettim. 20 dakikadır hem kendi koltuğunu hem de benimkini olanca gücüyle sallıyordu. Normalde olsa arkamı dönüp, ona kötü kötü bakmam, o da işe yaramazsa rica etmem bunu durdurmaya yeterli olabüirdi. Ancak burada kafamı sağa sola çevirirken bile dikkat çekiyordum ve geriye döndüğümde karşı karşıy a kalacağtm manzara beni korkuttu. O kadar da cesur değildim. Tam bu sırada salona yeni gelen biri dikkatimi çekti. Görevlinin kendisine gösterdiği yeri pekbeğenmişebenzemiyordu. Birşeyler ararmış gibi hali vardı. Sonra cebinden çakmağını çıkardı, kendisine gösterilen koltuğa doğru uzattı ve yaktı. Koltuğun temizliğinden pek de memnun kalmamış olacak ki yan koltuğa geçti. Orayı da aynı işlemden geçirdikten sonra bir de diğer cebinden çıkardığı peçeteyle sildi. Ben de böylece pornografik film seyretmeye giderken yanımızda bulundurmamız gereken materyalleri öğrenmiş oldum. Bir çakmak (el feneri de olabilir) ve peçete. Adam, yerine nihayet oturduğu sırada, ekrana bir sevişme sahnesi daha geldi. O bildik gürültü yine başladı. Ancak ilginçbir şey oldu. Sahnenin bitimine yakın, zil sesi duyuldu. Zil çaldıktan bir 1ADİÇAMAN FEBİCANSE! MtHMtTOZDtN dakika kadar sonra da ışıklar yandı. Meğerse bu zil uyarı ziliymiş. Anlamı da, ışıklar yanmak üzere, aman ha, kötü bir durumda yakalanmayın imiş. Işıklar yandığı zaman, kendimi bacaklanmıbirbirınekenetlemiş, ellerımi de onların üzerine aynı vaziyette yerleştirmiş bir halde, dimdik otururken buldum. On sıralardaki koltuklarda oturanlar, diğer seyircileri merak etmişler olsa gerek teker teker arkalarına dönüp, salona şöyle bir göz atmaya başladılar. Ve ben 100'e yakın kere aynı durumla karşı karşıya kaldım. Herkes, salonun birtarafından başlayıp, her koltuğa aynı zaman dilimi ayırarak bakıyordu. Ancak sıra bana geldiğinde önce inanamıyorlar, sonra şaşırıyorlar, sonra ayıplıyorlar sonra da biraz memnun oluyorlardı herhalde. Pek tabii ki onlar bu duygulan yaşarken bana baluna süresi diğer koltuklarda oturanlara nazaran daha uzun oluyordu. Bu durum sona erdikten sonra gözlerine inanamadıklarından olsa gerek, tekrar tekrar dönüp bakıyorlardı. Hatta bazıları boyunlarının ağrımasını göze alarak sadece beni izlemeye koyuldular. Bu arada çevremiz boşalmıştı. Etrafımızdaki koltuklarda oturanlar ön sıralara geçip diğer seyredenlere katılıp bizi uzaktan seyretmeyi tercih etmişlerdi. Biz üç kişi boş sırada oturur durumda kalmıştık. Filmin ikinci perdesi huzursuz başladı. Salon kararır kararmaz görevlilerden birinin sesi duyuldu. Ön sıralarda oturan birine bağırıyordu: "Neoluyororada? Biryandan da koşuyordu. Sonra da sanki yanlış görmüşmüş gibi davranıp eski yerine geri döndü. Film başladığında önce yanımızdaki adam gelip film yerine bizi seyretmeye geri koyuldu. Kısa süre içerisinde çevremizkalabalıklaşmaya başladı. Sanırım artık korkmaya başlamıştım ve dışarı çıkmak istiyordum. Korumalarıma: "Gidelim" dedim ve onların beni takip edip etmediklerine bile bakmadan, üç saniye içerisinde kendimi dışarı attım. Bu arada afişlerin seyredildiği bölümden nasıl geçmişsem, insanlar hâlâ benim geldiğimyöne doğru bakıyorlardı. • Not: Afişler Giovanni Scognamillo ve Metin Demirhan'ın Erotik Türk Sineması (KabalcıYayınevi)kitabındanahndı. « Televizyon Sex and the City ew York'u mekân edinmiş orta yaş sınınndakı dört kadının eğlencede sınır tanımayan cinsellikle örülü serüvenleri Sex And The City'nin belkemiği... Modern çağın kentli kadın davranışrnı biraz abartılı ve mizah yüklü olarak aktarıyor. Digiturk kanalında her Pazartesi gecesi gösterilen diziye bir kadın bakışaçısıhâkim... Yataklıvagonda seyahat ederken restorana dalıp, erkekler şerefine şampanya patlatan ve canlan çekince seks yapmak için uygun erkek arayankadınlar... Karakterler, haşarı Samantha, kötü gözlemci Carrie, romantik Charlotte, ve yararcı Miranda. Devamı arka sayfada